Almanya’da koalisyon geriliyor milliyetçiler ilerliyor

Almanya fiilen kendi çıkarlarına karşı ABD hegemonya çabalarına hizmet etmektedir. Verilen sözlerin hemen hiçbirisini yapamayan hükûmetin durumu hiç de iç açıcı görünmüyor. ‘Üçlü Koalisyon’, ilerisi için bir çıkış yolu öneremiyor. Tekrar, birlikte koalisyon kurma fikrini düşünemiyorlar bile

Üç yıl önce ülkeyi ileri götürme iddiasıyla iktidara gelen Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Liberallerden (FDP) oluşan Almanya Koalisyon Hükûmeti durum değerlendirmesi yapıyor. Verilen sözlerin hemen hiçbirisini yapamayan hükûmetin durumu hiç de iç açıcı görünmüyor. “Her ortağın kendi yolunda gittiği” yorumları yapılırken, yönetimin kaderi belirsiz.

Daha doğrusu, Angela Merkel devrinden sonra kendilerini “Geçiş Hükûmeti” olarak tanımlayan tarafların, yeni bir dönem için bir öngörüleri de yok. Verilen sözlerin tutulmaması ve temel konularda farklı görüşlerin savunulması, koalisyonun dağılma sürecinde olduğu dikkatlerden kaçmıyor.

Almanya ve Avrupa Birliği (AB)’nde ABD hâkimiyeti yönünde politika izleyen iktidarlar ve partiler geriler ve milliyetçi partiler ilerlerken, bir taraftan da emperyalist hegemonyacılığa karşı mücadele yükseliyor ve Asya merkezli Yeni Dünya güçleniyor.

ABD Rusya’ya karşı, Ukrayna’yı, Filistin’e karşı İsrail Siyonizmi’ni destekliyor. Türkiye’yi, Suriye ve İran’a karşı saldırganlığa zorlama çabaları boşa çıktı. “Egemen Devletler Avrupası” isteyen milliyetçi partiler, Avrasya’nın Avrupa ayağını güçlendirmektedirler.

Eylülde Almanya’nın üç eyaletinde yapılacak seçimler bu duruma ışık tutacaktır.

13 ay daha iktidarda kalacak olan “Üçlü Koalisyon” durum değerlendirmesi yapıyor.

ALMANYA HÜKÛMETİNİN BAŞ AŞAĞI GİDİŞİ

13 ay daha iktidarda kalacak olan “Üçlü Koalisyon” durum değerlendirmesi yapıyor. İlerisi için bir çıkış yolu öneremiyor. Tekrar birlikte koalisyon kurma fikrini düşünemiyorlar bile. Almanya fiilen kendi çıkarlarına karşı ABD hegemonya çabalarına hizmet etmektedir.

Koalisyonun bu durumu her şeyden önce, ABD’nin dayatmasıyla Ukrayna’yı, İsrail Siyonizmi’ni ve Doğu Akdeniz projelerini desteklemekten kaynaklanmaktadır. Rusya’dan her türlü enerji alımını durdurup ABD yaptırımlarına uyan Almanya, kelimenin tam anlamıyla krize saplanmıştır.

Koalisyon daha ne yapabilir sorusuna şu karşılık verilmektedir: “Başarılanlar nedir ki?”

Kamuoyunu en çok meşgul eden konu emeklilik. Almanya’da doğum oranı yüzde 1,35 ile son 10 yılın en düşük seviyesinde. Doğum oranındaki bu düşüşle birlikte nüfustaki yaşlılık oranı olağanüstü arttı. Bu nedenle emeklilik en önemli sorunların başında gelmektedir. Koalisyonun verdiği sözlere rağmen bu konuda tartışma bitmemiştir.

Ülkenin ekonomik ve finans durumu çok kötü olarak değerlendirilmektedir. Bunun yanında 12 milyar Avro bütçe açığının nasıl kapatılacağı belirsizdir.

Bilindiği gibi hızla yükselen kiralar üç yıllığına dondurulmuştu. Basında çıkan haberlere göre kiraları dondurmak için basılan firen tutmadı.

Ekonomi Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Robert Habeck Koalisyon’un dağılabileceği konusunda uyardı. Aslında koalisyon ortakları birçok konuda farklı düşündüğüne göre tam bir koalisyon söz konusu olması söylenemez. Açıklamalara göre üzerinde anlaşılarak karar verilen 2025 bütçesinden hiç birisi memnun değildir.

Aşağıda eyalet seçimleriyle ilgili gelişmeleri hesap ettiğimizde Koalisyon’a desteğin daha da zayıflayacağını görebiliriz.

DOĞU EYALETLERİNDE MİLLİYETÇİLER İKTİDARA YÜRÜYOR

16 eyaletten oluşan Federal Almanya Cumhuriyeti’nde özellikle doğu eyaletlerinde, Almanya İçin Alternatif (AfD) ve Sahra Wagenknecht Birliği (BSW) iktidara yürüyorlar. Onlar olmadan hükûmet kurulamıyor. Eylülde Saksonya, Thringen ve Brandenburg’ta yapılacak eyalet seçimlerinin önemli değişikliklere kapı aralayacağı öngörülmektedir.

Bu yöndeki analizlere özellikle Alman 1. Devlet Kanalı ARD haber ve yorumlarıyla dikkat çekmektedir. Adı geçen eyaletlerde iktidardaki üçlü koalisyon partilerinin yüzde 5 barajı altında kalması ihtimali varken, muhafazakâr CDU ile AfD ve BSW arasında ortaklıklar ve koalisyon olanakları oluşmaktadır.

Doğu Eyaletleri, Demokratik Almanya Cumhuriyeti (DDR) döneminde sosyalizmi, kamu ekonomisini yaşamıştır. Dönemin izleri, özellikle ABD’nin Avrupa üzerindeki baskıları artıkça kıyaslama olanağı doğmuştur. Bu nedenle ABD’nin Avrupa’yı yönetmede bir diğer aygıt haline dönüşen AB yerine bağımsız-egemen devletler fikri güçlenmeye başlamıştır.

Bütün Avrupa’da olduğu gibi, Almanya’da da milliyetçi partiler açık ara önde ilerlemektedirler. İktidarı sallanan Üçlü Koalisyon partilerinden Liberaller silinirken SPD ve Yeşillerin Doğu’da yüzde 5 barajının altında kalacağı öngörülmektedir.

YAKLAŞAN ÜÇ EYALET SEÇİMİ VE ALMANYA’YA ETKİLERİ

Almanya’da Saksonya, Thringen ve Brandenburg eyalet seçim sonuçları, Almanya’da milliyetçiliğin ilerlemesine ışık tutacaktır. Bu sonuçlar bütün Avrupa için de aydınlatıcı olacaktır. Tek kutuplulukta direnmek isteyen ABD’nin Avrupa’yı ileri sürerek bu şekilde tutunması da artık olanaksız hale gelmektedir.

Rusya’ya yaptırımlarla kendi ayağına kurşun sıkan Almanya Koalisyonu ekonomik açıdan da gittikçe etkisiz hale gelmektedir. Olaf Scholz’un politik liderlik vasfı olmadığı da basında yer almaktadır. Amiyane tabiriyle Amerika’nın “HINK” deyicisi konumundadır.

Almanya devlet televizyonu ARD’nin verdiği bilgi ve yorumlara göre eylülde yapılacak Saksonya ve Thringen seçimleriyle ilgili halk oylamalarında durum şöyle görünüyor:

Saksonya’da AfD yüzde 30, Hristiyan Demokratik Birlik (CDU) yüzde 29, BSW yüzde 15. Sol Parti gibi SPD ve Yeşillerin de yüzde 5 barajı sınırında dolandıkları görülüyor. Brandenburg’ta birinci parti yüzde 24 ile Afd, SPD yüzde 19, CDU 18 ve BSW 17. Bu arada şunu da kaydedelim: AfD ve BSW’nin her geçen gün güçlendiği görülmekte ve koalisyon kurma olanakları artmaktadır.

AfD ve BSW’nin her geçen gün güçlendiği görülmekte ve koalisyon kurma olanakları artmaktadır.

AfD VE BSW’NİN ARASINI AÇMA GİRİŞİMLERİ

AfD ve BSW’nin ortak hareket etmesi durumunda çok güçlü bir çıkış yapabilecekleri görüldüğü için aralarını açmaya yönelik kışkırtmalar denendi. Ancak başarılı olamadı.

AfD, ABD hâkimiyetinden bağımsız, Rusya ile ortaklıktan yana bir politika izliyor. BSW Sosyalist Doğu Almanya’yı yöneten partinin devamından gelmekte, sosyalizmi savunmakta, bunun gereği olarak bağımsızlık ve millî devlet milliyetçiliğinden yanadır.

Özellikle muhafazakâr partiler CDU-CSU içinde AfD ile koalisyon olur mu, olmaz mı tartışmaları sürerken BSW’nin de yüzde 15-17 oy oranıyla kısa sürede tırmanması farklı bir tartışma zemini yaratmıştır. İki milliyetçi partinin ittifakının, ortaklıkta gönülsüz davrananları zorladığı görülmektedir. İki partinin arasını açarak milliyetçilerin daha zayıf olarak ittifakta yer almasını sağlamaya çalışmaktadırlar.

AfD AP İÇİNDE EGEMEN GRUBU KURUYOR

AfD 25 milliyetçi milletvekili ile Avrupa Parlamentosu içinde bir grup kurmaya çalışıyor. 14’ü AfD’li olan bu grubun adı “Egemen Milletler Avrupası” olacak. Grup AP’nin gruplara ayırdığı bütçeden pay alarak çalışmalarını ve meşruiyetini güçlendirmek istiyor.

AfD, BSW ve Avrupa’nın diğer ülkelerindeki ABD hâkimiyetine karşı duran milliyetçi partilerin hızlı bir gelişme içinde oldukları görülmektedir. Özellikle Almanya’da eyalet seçimleri özelinde durum çok daha net olarak ortaya çıkmaktadır.

Yukarda değindiğimiz gibi eyalet seçimlerinde koalisyon partilerinin barajın altında kalması olgusu yanında daha önemli gelişmeler de ortaya çıkmaktadır:

Milliyetçilerin hızla geliştiği Saksonya Eyaleti Başbakanı Michael Kretschmer (CDU) “Tekrar Rus gazı alalım, Ukrayna’yı terk edelim ve desteği keselim” açıklaması yaptı. Bu girişim tek değildir. Özellikle Almanya başta muhafazakâr partiler gelişmekte olan milliyetçi partilerle ortaklık fikri yayılmaktadır. CDU Genel Başkanı Friedrich Merz de milliyetçi partilerle ittifaka kapı aralamıştı.

Avrupa Milliyetçi Partilerini “ırkçı, aşırı sağcı” gibi sıfatlarla nitelendiren Sosyal Demokratlar, Yeşiller ve Liberaller gittikçe destek kaybetmektedirler. Bu eğilimlerin Amerikan hâkimiyeti için çalıştıkları alenen ortadadır. ABD ve İsrail ekseninden uzaklaşmak, Avrupa halkları içinde yayılmaktadır. Avrupa’da egemen, bağımsız devletler haline gelmek isteyen milliyetçi partilerin aşırı sağcı, ırkçı vb. gibi adlandırılmaları bütünüyle ABD-İsrail ekseninin psikolojik savaş malzemesidir.

Bütün İnsanlığın gözü önünde çocuk, kadın demeden sivil halka karşı soykırım uygulayan İsrail Siyonizmini dillendirmek anti-semitizm olarak nitelendirilmekte ve bunu yapanlar ceza ile tehdit edilmektedirler. Ülkesinin bağımsız olmasını isteyen AfD, BSW gibi hegemonyacılık karşıtı partileri hedef almak ABD-İsrail eksenine hizmettir.

Artık daha netleşmektedir ki, Avrupa’nın Asya ile yakınlaşarak Avrasya kavramının anlamına uygun konumlanma pekişmeye doğru gitmektedir.

Türk devletinin, ABD-İsrail ekseninin dillendirdiği zaaflarından arınması, Avrupa’nın Asya’ya yönelen tutumlarını desteklemesi ülkemizin de yararınadır.

Sonraki Haber