Avusturya’da kadın cinayetleri: Bizden olmayan ölsün!

Kadına uygulanan şiddeti ilk defa annemden öğrenmiştim. Rahmetli annem kız kardeşini hep anlatırdı. Kardeşi istemediği birisiyle zorla evlendirilmeye karşı çıktığı için, onu köyde arkası kuvvetli birisinin döverek öldürdüğünü söylerdi. “Ben onu evlenmesi için ikna ederim” diyen köyün zenginlerinden birinin oğlu, Elif Teyzemizi ikna etmek için döve döve cansız bırakmış. Sonra da boynuna ipi geçirip tavana asarak, intihar ettiğini söylemiş. Bu olay annemi mezara sürüklemiştir.

Teyzemizin vefatı beni de yıllar yılı takip etmiş, nerede bir şiddet gören veya ölen, öldürülen bir kadın duysam hep bu olayı hatırlar, ürperirim. Ürperdiğim başka bir olay da bir ceket almak için 80 Şilin’i olmayan Perihan adlı genç kadının intiharıdır. Almak istediği ceket için 80 Avusturya Şilin’i bulamayan ve eşinden de alamayan genç kadın ocak ayında kendini Tuna Nehri'nin buzlu sularına bırakmıştı. Sarıklı erkekler, peçeli kadınların Viyana’da bir sosyal konutta ailesine başsağlığı diledikleri basına yansımıştı. Aradan geçen onlarca yıl sonra hala cesedi bile bulunmadı.

Bunların dışında bir öldürme miydi, yoksa intihar mıydı öğrenemediğim bir olay daha beynime mıh gibi çakılmıştı. Bir gün işten eve dönerken, girdiğim sokağımızda yere sert bir cismin düştüğünü duymuş, görmüştüm. İnsanların o yöne doğru gittiklerini gördüm. İster istemez oraya doğru ilerledim. Sokağımızda sol tarafa döndüğümde yerde birinin yattığını gördüm. Bazıları mesafeli dururken, bazıları ise ellerinde cep telefonlarıyla fotoğraf çekiyordu. Yerde yatanın yanına yaklaşıp, kendisine seslendiğimde, yerde yatan kadının mavi gözleri gözlerimde kaldı. Boynunun altından kıpkırmızı kan yürüyordu. Yerde yatan kadından uzak duran insanlar, fotoğraf çekmenin dışında can kurtaran çağırmayı dahi akıl etmiyorlardı. Bir taraftan kendisine seslenirken diğer taraftan cankurtaranı arıyordum ki, işte o anda açık mavi gözler, gökyüzünün mavisinde donakaldı. Cankurtaran yetişememişti. Elindeki çekiç ile camı kırıp, dördüncü kattan kendini aşağıya bırakan genç hanımın gazetelere yansıyan hikayesinde maddi sıkıntı ve çaresizlikten bahsediliyordu.

Bir sonraki şiddet ise sokağımızda değil, doğrudan binamızdaydı. Gece nöbetine giden eşim, iş yerinden arayıp, “Binanın önünde cankurtaran var, bak bakalım, bir şey mi olmuş” diye soruyordu. Binada bir anormalliğin olmadığını görüp, evimize döndüm. Binamızdaki olay ertesi gün gazetelere haber olarak yansımıştı. Komşuluk böyleydi. İki kat aşağıdaki olayı gazeteden öğrenmek. Haberde yurt dışı edilen eski eşin, Avusturya’ya legal olmayan yollardan tekrar gelmiş ve eşinin evine misafir olmuş. Eski karı kocalar evde küçük çocuklarının hakkında tartışmaya başlarlar, bir müddet sonra mutfağa giden koca, mutfaktan bulduğu ekmek bıçağı ile eski eşini çocuklarının gözü önünde... Cankurtaran çağrılır, doktorların müdahalesi fayda etmez, genç bir kadın çocuklarının gözünün önünde bıçaklanır ve hayatını kaybeder. Bu yazıyı hazırladığım sırada yine bir kadın kocasının şiddetine uğradığı ve hayatını kaybettiği haber basına yansıdı. Böylece Avrupa'nın en zengin ve eğitim düzeyi en yüksek ülkelerinden 8,5 milyon nüfuslu Avusturya’da 1 Ocak 2019 yılı ile Aralık 2019 arasında 34 kadın cinayeti yaşanmış oldu. Cinayetlerin dışında intiharlar da vardı. 2016 yılında yapılan bir araştırmada o yıl 1204 kişi intihar ederken, bu rakamın 907’sinin erkek, 297’sinin ise kadın olduğu belirtildi. Avusturya’da her yüz bin kişiden ortalama 15’inin intihara teşebbüs ettiği belirtilirken, intihar oranının Avrupa Birliği devletleri ortalamasında olduğu ifade edildi.

Öldürme ve intihar olaylarının temelinde aile içinde geçimsizlik, kıskançlık ve ekonomik sıkıntının yattığı belirlenirken, onların ana motif olarak basına yansıdığı görüldü. Öldürülen kadınların çoğunun mülteci/göçmen kökenli olduğu da dikkat çekti. Konuyu sayfalarına taşıyan gazeteler, öldürülen kadın sayısının Avusturya için ürkütücü olduğunu yazdılar. Basın tarafından kadın cinayetleri ürkütücü bulunurken, kadın çevresinden ciddi bir ses gelmedi. Kadınlara olan şiddeti protesto etmediler, sokağa dökülerek çeşitli eylemler yapmadılar. Kadınları mezara sürükleyen ekonomik sıkıntılara dair kadın çevresinden bir çift söz bile söylenmedi. Töre cinayeti olarak kabul gören göçmen kökenli kadınların öldürülmeleri ve onların çoğunun Avusturya kökenli olmamasının herhangi bir laf etmeye, göstermelik de olsa küçük bir eylem yapmaya engel midir diye ister istemez soruyorum.

Sonraki Haber