Aydınlardan Meclis'teki partilere eleştiri: Milliyetçiliklerini İsveç oylamasında görecektik

Özcan Yeniçeri ve Kemal Üçüncü, TBMM’nin İsveç'in NATO'ya kabul protokolündeki sınavını değerlendirdi. NATO'nun ABD aygıtı olduğunu belirten Yeniçeri ve Üçüncü, milliyetçilerin Atlantik'in çıkarlarına hizmet edemeyeceğini anlattı

İsveç'in NATO'ya kabul protokolünün Meclis'ten geçerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından onaylanması "Hangi milliyetçilik" sorusunu gündeme getirdi. AK Parti, "Türk savunma sanayisinin güçlenmesini" gerekçe olarak gösterdi. MHP, "Rusya tehdidi" olduğunu öne sürdü. İYİ Parti "Hayır" oyu verse de "NATO'nun genişlemesine karşı değiliz" şerhi koydu. Ümit Özdağ'ın Zafer Partisi ise konuyla ilgili yorum yapmadı. MHP'den milletvekilliği yapmış olan, İYİ Parti'nin de kurucuları arasında yer alan Prof. Dr. Özcan Yeniçeri ve Karadeniz Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Üçüncü ile milliyetçiliğin NATO'ya bakışını konuştuk. Yeniçeri, "Milliyetçilerin milliyetçiliğini burada görecektik. Bağırmak, çağırmakla bu işler olmaz." dedi. Üçüncü de "Mecliste farklı ad ve amblemlerde tek bir parti var esasında. Hem NATO’da kalalım, hem planlı ekonomi yapalım çocuksu bir düş." ifadelerini kullandı.

'NATO'CULUKTA ANLAŞMALARI MANİDAR'

Prof. Dr. Özcan Yeniçeri, önce milliyetçiliğin tanımını hatırlattı. Sonra NATO'nun Türkiye'ye karşı konumunun altını çizdi. "NATO, Türkiye'yi ABD çıkarları doğrultusunda tehdit eden bir yapı." diye vurguladı. "Hiç bir konuda anlaşamayan iktidar ve muhalefetin NATO'culukta anlaşması manidardır. Keşke Türkiye'nin etrafını saran tehditler konusunda da anlaşabilseler." sözleriyle Meclis'i eleştiren Yeniçeri şunları söyledi: "Milliyetçi politika, Türkiye'nin milli çıkarlarını merkeze koyan politika demektir. Bağımsızlığı, egemenliği ve toprak bütünlüğünü esas alır. NATO, Sovyetler Birliği'ne karşı bir sözde savunma doktrini olarak ortaya çıktı ama onun dağılmasının ardından tamamıyla Türkiye'ye saldırı örgütüne dönüştü."

'TÜRK-AMERİKAN SAVAŞI VAR'

ABD'nin Türkiye'yi kuşattığını öne süren Özcan Yeniçeri şöyle devam etti:

"Soyvetler Birliği'nin varlığında da Türkiye'ye dönük girişimler oldu. Suriye'nin kuzeyi, Irak'ın güneyi, Kıbrıs ve Yunanistan kıyılarındaki yığınaklar ABD'nin Türkiye'yi kuşattığını göstergesi. Buralarda namlular Türkiye'ye dönük. Bir de içimizdeki ABD üsleri var. Bizi bizden önce biliyorlar. PKK terör örgütüne verdikleri silahlar ve yaptıkları para yardımı da cabası. 15 Temmuz başta olmak üzere darbelerdeki rolünü de unutmayalım. Bütün bunlar bize bir üstü kapalı Türk-Amerikan savaşı olduğunu işaret ediyor. İşte bu koşullarda Türkiye'nin milli çıkarlarını merkeze koyan milliyetçi politika NATO'nun genişlemesine 'Evet' diyemez. O bakımdan Meclis'tekiler sınıfta kalmıştır. Meclis'teki milliyetçilerin de milliyetçiliğini burada görecektik. Bağırmak, çağırmakla bu işler olmaz."

'AYRILMANIN ZAMANI KOLLANMALI'

Yeniçeri Türkiye'nin NATO'ya ihtiyaç duymayacağı bir güce erişerek doğru zamanda NATO'dan ayrılmayı gündemine almasını savunarak çözümün Atatürk'ün yaptığı gibi bölgesel işbirlikleri inşa etmekten geçtiğini aktardı:

"ABD, Patriot isimli savunma sistemini vermediği için Türkiye Rusya'dan S-400 koruma sistemini almıştı. Türkiye'nin S-400 almasını kriz haline getiren ABD, Yunanistan'ın Rusya'dan S-300 savunma sistemi almasını mesele yapmadı. Çünkü Türkiye'nin savunma sistemi olmasını ve Rusya'ya yakınlaşmasını istemediler. Ama tarih Türkiye'yi oraya itti. Daha da itecektir. Türkiye güvenliğini ABD ve NATO'ya emanet edemez. İktidarın ikircikli davranışları zaaf yaratmakta. Burada çözüm Atatürk'ün Balkan ve Bağdat Paktlarında yaptığı gibi güçlü bölgesel işbirlikleri inşa etmekten geçiyor. ABD'ye ihtiyacımızı ekonomik, siyasi, askeri, bilimsel ve kültürel yönlerden azaltarak diğer kutuplarla işbirliğini arttırmalıyız. NATO'ya ihtiyacı olmayan bir güce erişerek, yavaş yavaş NATO'dan ayrılmanın zamanını kollamalıyız. Bu da nükleer güce sahip olmak, uçak gemisi yapabilmek ve enerji güvenliğini yaratabilmekle ilgili.NATO'nun şerrinden korunabilmek adına bunun zamanını gerçekten iyi planlamak gerekiyor."

STRATEJİ ÜRETİMİ SORUNU

Prof. Dr. Kemal Üçüncü, Meclis'teki siyasi partilerin yeni dünya düzenini anlayan bir stratejik programa sahip olmadıklarını ileri sürdü. Türk milliyetçisi hareketler içinde Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek dışında bunu yapabilen olmadığını kaydeden Üçüncü şu yorumları yaptı:

"Soğuk savaş dönemindeki statüko, Türkiye için büyük ölçüde öngörülebilir bir çerçeve sunuyordu. Oysa soğuk savaş sonrasında dinamikler değişti. Bu yeni durumu öngören ve kuşatan bir geniş strateji maalesef ki üretilememiştir. Türkiye'nin coğrafi konumu, toplam millî güç unsurları, tarihsel ilişki ve ittifakları, kültür havzası ile olan dinamikleri, reel politik durumu tekil ve tek boyutlu bir dış politika uygulamasına engeldir. Meclis'teki siyasi partilerin hiç birinin bu konuda bilimsel temelli bilgiye dayalı bir yaklaşımı, projeleri ve teklifleri yok. Herkes doğaçlama, yardırma, çayhane sohbeti kıvamında gündelik laflarla zevahiri kurtarma derdinde. Stratejinin üretilmesinde Sayın Doğu Perinçek’in 'Türk Ordusunun Strateji Sorunu' kitabında vurguladığı sorunlar hala çok yakıcıdır."

'MECLİSTE TEK PARTİ VAR'

Meclisteki partilerin farklı isim ve bayraklara sahip olsa da aynı olduklarını belirten Üçüncü, bu partilerin küresel merkezlerin gündeminin dışına çıkamadığını dile getirdi. Üçüncü MHP ve İYİ Parti'nin tutumuna ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

"Mecliste farklı ad ve amblemlerde tek bir parti var esasında. Bu partinin gündemi WEF, CFR, Trilateral, Davos tarafından Türkiye’ye sunulan çerçeveyle sınırlı. Neoliberalizm dışında başka mümkün dünyaların olduğunu ve olabileceğini düşünemiyorlar. MHP öteden beri NATO güvenlik mimarisine ve önceliklerine angaje. Bu soğuk savaş döneminde bir noktaya kadar anlaşılabilirdi. Lakin soğuk savaş sonrası dönemde bunun izah edilebilir tarafı yok. İYİ Parti'nin her ne kadar neoliberal amentüsü olsa da son oylamada aldığı tavır ise bu kuşatmadan çıkma yönünde ümit verici. Ancak Türk milliyetçiliği, Türklüğün bütününün hak ve menfaatlerini savunmaksa zenginler kulübünün ideolojisine taşeronluk yaparak bu talebi karşılayamaz."

'NATO İÇİNDE İMKAN YOK'

NATO içinde tam bağımsızlığın mümkün olmadığına işaret eden Üçüncü şöyle bitirdi:

"AK Parti ve MHP, ABD ve NATO’dan gelen her talebe 'Evet' diyerek Atlantik'le yaşayacağımız krizi ötelediğini zannederek daha da derinleştiriyor. Türkiye’nin NATO içindeki pazarlık gücünü kırıyor. ABD'nin Montrö’yü delme talebi de bunun göstergesi. Böylesi bir kalkışma Hazar’dan Ege’ye, Karadeniz’den Akdeniz’e ve Kızıldeniz’e kadar olan alandaki mücadelede Türkiye’ye kaybettiririr. Türkiye’nin Ukrayna savaşında sergilediği aktif tarafsızlık politikası Rusya dahil bütün dünyada kabul ve takdir görmüştür. 100 yıl sonra Rusya ile Türkiye yine aynı cephededir. Bu cepheye ben 'İnsanlığın Ön Cephesi' diyorum. Soçi ve Astana mutabakatı 100 yıl sonra yeniden bu zemini kurdu. Emperyalizm Türkiye Rusya’yı karşı karşıya getirdiğinde önünde herhangi bir engel kalmayacaktır. Kalkınmak, üretim ekonomisine geçmek, kıt kaynakları verimli kullanmak için kamucu ve halkçı planlı yeni bir ekonomi politiğe yaslanmalıdır. NATO içinde bunun imkanı yoktur. Orası küresel kapitalist ülkelerin hak ve menfaatlerini savunmak için var. Hem NATO’da kalalım hem planlı ekonomi yapalım çocuksu bir düştür."

Sonraki Haber