Aydınlık, Türk futbolunun geleceğini mercek altına alıyor: Ne yapmalı?

Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de koronavirüs salgını nedeniyle futbol ligleri askıya alındı. Yayın, tribün ve mağaza gelirlerinin 'donması' kulüp yönetimlerini kara kara düşündürüyor. 'Ne yapmalı?' dosyası ile Türk futbolundaki sorunlara kalıcı çözümler arıyoruz.

Dünya 2020 yılının başından bu yana yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının etkisi altında. Kısa bir zaman dilimi içerisinde birçok ülkede görülen Kovid-19; yaşamın olağan akışını durdurdu, insanların evlerinde kalmasını mecburi hale getirdi. Binlerce insanın bir araya gelmesini bırakın, iki kişinin dahi arasına "sosyal mesafe" koymasını gerektiren bu sıra dışı günlerde, ölümcül salgından spor organizasyonlarının etkilenmemesi de düşünülemezdi.

Milyonlarca insanın büyük bir tutku ile takip ettiği spor müsabakaları, salgının bir pandemi boyutunu almasıyla birer birer askıya alındı. 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası ve 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları bir yıl ertelendi. UEFA Şampiyonlar Ligi ve UEFA Avrupa Ligi karşılaşmaları donduruldu. NBA, FIBA Şampiyonlar Ligi, FIBA Avrupa Kupası, EuroLeague ve Eurocup'ta müsabakaların devam etmesi mümkün olmadı... Voleybolda CEV Şampiyonlar Ligi, CEV Kupası ve CEV Challenge Kupası ise iptal edildi.

Ülkemizde koronavirüsün mart ayı itibarıyla etkisini göstermesi sonucu, futbol, basketbol, voleybol ve hentbol ligleri askıya alındı. Özellikle tribün ve yayın gelirleri sayesinde ayakta kalabilen futbolda, bu gelir kalemlerinin birkaç hafta içerisinde "artı yazamaz" hale gelmesi ciddi bir krize yol açtı. Futbol kulüplerimizin, salgın öncesinde dahi çok kırılgan bir durumda olan ekonomik yapıları çökme tehlikesi ile karşı karşıya. Bu durum en çok da "Ne yapmalı?" sorusunu beraberinde getiriyor.

KEMERDE BİRKAÇ DELİK DAHA

Türk futbolunun köklü külüpleri, koronavirüs salgını öncesinde, 2019 yılının yaz aylarından başlamak üzere kemer sıkma politikasına gitmişti. Futbolculara ödenen yüklü maaşlar, menajer payları ve önceki yıllarda kasadan çıkmış astronomik bonservis bedelleri, borçları "döndürülemez" hale sokmuştu. Bu durum karşısında, kulüplerin hem UEFA Finansal Fair-Play (FFP) kuralları hem de Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) lisans talimatnamesi ile "çift dikiş denetim"e tabi tutulmaları kaçınılmaz hale gelmişti.

Harcanan paralar ile elde edilen başarı (hatta çoğu zaman başarısızlık) orantısı öyle can sıkıcı boyutlardaydı ki, TFF Başkanı Nihat Özdemir, 13 Ocak 2020 tarihinde Hürriyet gazetesine verdiği röportajda, soğukkanlılığını bir yana bırakıp konuyla ilgili şu ifadeleri kullanmıştı: "Yaklaşık 14 milyar lira borç var. Bunun 11 milyar lirası Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor’a ait. Tabii döviz borçları ve faiz sıkıntı yaratıyor. Bu durumda Türk futbolu batmış gözüküyor."

Salgın öncesinde futbol kulüplerimiz neredeyse kepenk indirecek noktaya gelmişken, koronavirüs pandemisi sonucu eldeki gelirler de buharlaşmaya yüz tutunca tablonun vahameti daha da arttı. Asırlık camiaların önemli isimleri dikkat çekici açıklamalar yaparak, kemer sıkma politikasında, kemerde birkaç delik daha açılacağının işaretlerini verdi.

'KORONAVİRÜSÜ YAŞAYAN DÜNYA GİBİ!'

Beşiktaş Kulübü Divan Kurulu Başkanı Tevfik Yamantürk durumun ciddiyetini dile getirenler arasındaydı. Yamantürk, geçen haftaki konuşmasında, isim vermeden de olsa Yıldırım Demirören ve Fikret Orman yönetimlerinin Beşiktaş'ı iflasın eşiğine getirdiğini söyledi: "Süleyman Seba'dan sonra Beşiktaş çukura itildi. Borçlar arttı, çalışanlarımıza taahhütlerimizi yerine getiremiyoruz. Ayağımızı yorganımıza göre uzatacağız."

Beşiktaş'ta Ahmet Nur Çebi yönetiminin önde gelen isimlerinden Adnan Dalgakıran da borçlar sebebiyle Beşiktaş'ın dibi gördüğünü söyledi. Siyah-beyazlı kulübün gelir kaynakları yaratması gerektiğini ifade eden Dalgakıran, "Kongrede devraldığımız Beşiktaş, koronavirüs vakasını yaşayan dünya gibiydi bizim için. Dolayısıyla buna göre planlar yaptık. Beşiktaş zaten etkileneceği kadar etkilenmiş. Bu süreçten fazla etkilenmeyeceğiz çünkü bizim için daha dibi yok" dedi ve durumun ciddiyetini ortaya koydu.

Galatasaray İkinci Başkanı Abdurrahim Albayrak, koronavirüs salgını sonrası kulüplerin gelirlerinin başaşağı gittiğini ifade etti, yaptığı çağrıyla duruma yeni bir boyut getirdi. Albayrak, Süper Lig kulüplerinin ivedilikle bir araya gelmesini ve yeni vaziyete karşı futbolcu sözleşmeleri konusunda ortak tavır alınmasını önerdi. Albayrak, gidişat karşısında fazlaca telaşlanmış olacak ki, amatör şubelerin bir süre kapatılması gerektiğini dahi söyledi. Albayrak'ın, Galatasaray camiasından tepki çeken bu cümlesi, daha sonra kulüp başkanı Mustafa Cengiz tarafından düzeltildi.

TABLO YETERİNCE NET

Sadece "dört büyükler" değil, Süper Lig ve TFF 1'inci Lig'deki hemen her kulüp harcamalarına dikkat etmek zorunda. Birçok kulübün temsilcisi, şimdiden futbolcularıyla sözleşme şartlarının kulüp lehine iyileştirilmesi gerektiğini düşünüyor. Futbolcularına maaş ödemelerini günü gününe yapan Sivasspor dahi önümüzdeki süreçte oyuncu maaşlarında indirime gitmeyi planlıyor.

Sadece yönetim cephesinde değil, "saha içerisinde" de benzer düşünceyi paylaşanlar var. Süper Lig ekiplerinden Göztepe'nin teknik direktörlüğünü yapan İlhan Palut, üç gün önce basın mensuplarına yaptığı açıklamada, futbolda hiçbir şeyin aynı kalmayacağını dile getirdi. Palut, kulüp başkanı Mehmet Sepil'in, hem kendisi hem de oyuncularıyla yeni sözleşme şartları konusunda görüşme yapmasını beklediğini söyleyerek, "Üstüme düşen fedakarlığı yapmaya hazırım, elimi taşın altına koyacağım" dedi.

TARAFTARA DÜŞEN SORUMLULUK

Koronavirüs salgınından sonra Türk futbolunun karşılaşacağı yeni tabloda, sporseverlere de büyük pay düşecek. Renk ayırt etmeksizin, hemen her kulübün taraftarının önceliğinin "başarı" olduğu düşünüldüğünde, terazinin bir kefesinde de "sabır" olması kaçınılmaz hale geliyor.

BAŞARI SAPLANTISI TERK EDİLMELİ

Taraftarların başarıya olağanüstü anlamlar yüklemesi ve zaten ayakları yere basmayan kulüp yönetimlerini transfer maceralarına sürüklemesi, büyük bir maddi külfeti de beraberinde getiriyor. Başarıya olan saplantı yerine altyapı hassasiyetinin taraftarlarda da filizlenmesi ve sadece güne odaklanmayı reddeden bir bilinç düzeyine erişilmesi elzem. Yine, her renkten futbolseverin, futbolculara ödenen astronomik bonservis bedelleri ve yıllık maaşların da ne kadar yıkıcı sonuçlara yol açtığını net bir şekilde tespit edebilmesi ve taleplerini buna göre şekillendirmesi gerekiyor. 2015-2016 sezonunda Fenerbahçe'de Aziz Yıldırım yönetiminin tek transfer döneminde Nani, Robin van Persie, Ozan Tufan gibi isimler için milyonlarca lira harcaması ve gelecek sezonların bütçesini tehlikeye atması ilk örnek olarak gösterilebilir. Hakeza, bu sezon Galatasaray'ın Ryan Babel ve Radamel Falcao'ya çok ciddi yıllık ücretler vermesi bir başka risk. Her iki örnekte de "sıra dışı" harcamalara karşı çıkabilen kesim, çılgın transferleri destekleyenler karşısında bir hayli azınlıkta kalmıştı.

Sonraki Haber