Aydınlıkçı şehitlerimiz

Türkiye İşçi Partisi içinde Milli Demokratik Devrim teorisini savunanların lideri Mihri Belli idi. Doğu Perinçek 1968 Mart ayında Fikir Kulüpleri Federasyonu Genel Başkanı seçilince Milli Demokratik Devrim tartışması FKF içinde ve TİP içinde hızla yayıldı. 1 Kasım 1968’de Aydınlık Sosyalist Dergi yayın hayatına başladı. Aydınlık devrimci mücadelenin teorik müfrezesi haline geldi. 1970 yılı başında, Mihri Belli ve Mahir Çayan grubu Aydınlık çizgisinden ayrıldıktan sonra Doğu Perinçek ve yayın kurulu üyelerinin çoğunluğu Proleter Devrimci Aydınlık adıyla yayın hayatına devam ettiler. Günümüze kadar Aydınlık yayınını ve devrimci mücadeleyi savunanlar Aydınlıkçı olarak anılır.

Biz burada şehitlerimizi anarken Parti üyesi olsun olmasın bütün şehitlerimizi anıyoruz. Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, “Partimizin tarihi Gladyo ile mücadele tarihidir” der.

“40 yıllık Gladyo savaşından geliyoruz. Bizlerin Gladyo ile çarpışmaları,12 Mart 1971 darbesinin işkencehane ve hapishanelerinde başlar; Kontrgerilla’yı açığa çıkaran kampanyalarla devam eder; 12 Eylül hapishanelerinden geçer; devlet içindeki CIA- MOSSAD ekibinin ve Susurluk çetesinin yakasına yapıştığımız günlerin başarılarıyla boyutlanır ve bugünlere gelir. Başka bir deyişle biz Gladyo’yu kitaplardan öğrenmedik.”

GLADYO NEDİR

“Türkiye’ de ‘Kontrgerilla’ diye ün yapmıştı. NOTO içindeki adı: ‘Süper NATO’, İtalya’da ‘Gladyo’ deniyor. Ülkemizde ‘Derin devlet’ ten söz edildi… Kontrgerilla adı, olayın özünü vermiyor; akıllara daha çok bir takım tertipleri, 12 Mart sorgulamalarını, cinayet ve işkenceleri getiriyor. Oysa görünürdeki hükümetleri yönlendiren, ülkeyi denetleyen bir gizli örgütlenmedir söz konusu olan.

Bu yüzden ‘derin devlet’ diyenler oldu. Türk devletinin içine yuvalandırılmış, bu doğru. Ancak kumanda merkezi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin elinde değil. Tam tersine milli devleti, Atlantik emperyalistleri adına denetleyen bir örgütlenme. ABD Türkiye devletinin kilit mevkilerini ele geçirmiş.”

“12 Mart darbesinde sıkıyönetim ilanından sonraki ilk aylarda, sıkıyönetim karargâhında Kontrgerilla örgütlenmesine başlandı… Amerikancı Derin Devlet’in sola ve halka karşı teröre hız verdiği bu ortamda iki temel organda yönetim değişikliğine gidildi; ÖHD (Özel Harp Dairesi) ve MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı). 1971 Temmuz ayında MİT Müsteşarlığına Fuat Doğu’nun yerine Org. Nurettin Ersin, Ağustos ayında ÖHD’nin başına Cihat Akyol yerine Kemal Yamak getirildiler.

“Mahir Çayan ve arkadaşlarının Maltepe Cezaevinden firarı üzerine firarileri yakalamak için oluşturulan ekipte Hiram Abas ve Mehmet Eymür de yer alıyordu. Operasyon ekibi Şubat 1972’de Ulaş Bardakçı’yı ölü, Ziya Yılmaz’ı yaralı olarak ele geçirdi.”

“Bu dönemde ayrıca Mahir Çayan ve dokuz arkadaşı Niksar’ın Kızıldere Köyünde düzenlenen bir ÖHD operasyonu ile katledildiler. Operasyonda Hiram Abas ve Mehmet Eymür silah kullandılar.”

DEVRİMCİ BORA GÖZEN

“Partimizin o zamanki Merkez Komitesi Üyesi Bora Gözen ile gençlik örgütü başkanı Kerim Öztürk ve önder kadrolardan Cafer Topçu, Ahmet Özdemir, Yücel Özbek, Ali Kiraz, Şükrü Öktü, Gürol İlban, Lübnan’da Nahr el-Bared kampına 21 Şubat 1973 günü baskın düzenleyen İsrail Deniz Kuvvetleri tarafından şehit edildiler.

MİT’in Üçüncü Adamı Sabahattin Savaşman, Bora Gözen ve arkadaşlarını imha etmek için yapılan operasyonda, MİT eski Müsteşar Yardımcısı Hiram Abas’ın rolünü anılarında yazdı. MİT yetkilisi Abas, Türkiye devrimcilerini İsrail Ordusu marifetiyle öldürtürken, CIA’dan ‘yüklü ücret ve ikramiye almışlardı. (3.Adam Anlatıyor/MİT/CIA İlişkisi, ikinci basım, Kaynak Yayınları, İstanbul, 1996, s.24) ”

VURUŞARAK VE SESSİZ SEDASIZ

“Bora’nın ölümü de yaşamı gibi oldu. Onun çok uzak topraklarda sessiz sedasız şehit olması, derin anlamlar yüklüdür. Ve bu ölüme, var olan düzen, devrimci işlem yapmıştır. Yani hâkim güçler, basın, medya, proleter devrimcilerin ölümünü sessizlikle geçiştirmiştir. Düzen güçleri, Bora’ları efsaneleştirmemiş, destanlaştırmamıştır. Çünkü Bora’nın kumaşı başkaydı, partiliydi, öncü müfrezenin şehidiydi o. emekçilerin devrimcisiydi. Efsane haline getirilirse kötü örnek olurdu.

Bora arkasından ağıt yazılacak bir sınıfın değil, senfonilerle anlatılabilen bir sınıfın partili devrimcisiydi. Sınıfsız toplum için mücadele verenlere örnektir.”

İşte bu hususta düşmana dosta ne

demişti Nazım Hikmet;

Ölenler

dövüşerek öldüler;

güneşe gömüldüler.

Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!

Akın var, güneşe akın

Güneşi zaptedeceğiz

Güneşin zaptı yakın!

DEVAM EDECEK
Sonraki Haber