Aydınlık'taki yazılarıyla Şensoy

“Amerikalılık diye bir şey var. Bunun ulusla, dinle, ırkla ilgisi yok. Dolarla ilgililer. Ortak dil, yeşil dolar."

- Ferhan Şensoy, İngilizce Bilmeden Hepinizi I Love You

Ortaoyunu geleneğinin Cumhuriyet dönemindeki en parlak ustasıydı.

Muhteşem oyunlar yazdı.

Nice ustalar yetiştirdi.

Türk tiyatrosuna büyük bir teorik birikim ve külliyat bıraktı. Tutucu değildi. Her oyunda yeni bir teknikle seyirci karşısına çıktı.

Kumpaslarda görev olarak gazetemizde yazdı.

Kendi deyimiyle, uzun dönem askerliğini Aydınlık’ta yaptı.

FISILDAŞMA GÜNLERİNİN CESUR AYDINI

Aydınlık'taki ilk yazısında, kumpasları, yöntemlerini ve yaratılan ortamı mizahi bir dille anlatıyordu: “Yazıyı bilgisayarda yazmam çok tehlikeli! Kim evinde bilgisayarına ne yazıyor, biliyorlar! Nereden biliyorlar? Nasıl bilebiliyorlar? Daha ben yazıyı bitiremeden evi basabilirler. Astroloji ne kadar ilerledi..." (Ferhan Şensoy, Fısıldaşma günleri, Aydınlık, 4 Nisan 2011)

Açılım sürecini en önde göğüsledi:

“Barış olmasın, demiyoruz. Barışma koşullarını bilmek istiyoruz. Akiller de çok merak ediyorlar! Ne gibi tavizler verildi? Vatan bölünüyor mu? Terörün kökü kazınıyor mu? Başka yerde mi kök salacak?“ (Ferhan Şensoy, Barışı Kim Sevmez, Aydınlık, 28 Nisan 2013)

Açılımın toplumda kabul görmesi için dönemin “akil adam” diye sunulan, yetmez ama evetçi, ikinci cumhuriyetçi tiplerle dalgasını geçmekten geri kalmadı:

“-Silivri’ye gidiyor muyuz? sorusuyla bozdu suskunluğu Akile.

-Ne işimiz var Silivri’de, biz akiliz! diye yanıtladı Akil.

-Sizin aklınıza turp sıkayım, akil insanların hepsi Silivri’de! diye düşündü, masanın bumburuşuk örtüsü.” (Ferhan Şensoy, Akil ile Akile, Aydınlık, 7 Nisan 2013)

Antiemperyalistti. ABD’yi “s...r edecek” kadar antiemperyalist. Yüreği de mazlum milletlerle atıyordu Şensoy'un. Venezuela Devlet Başkanı Chavez'in ölümünü Aydınlık'ta yazdığı bir şiirle karşıladı:

Öbür dünyada Chavez ile Savary

Che Guevara karşılamıştır onları

Sırat köprüsü berisinde

Başında yıldızlı beresiyle

Öbür dünyada

Yasak değildir yıldızlı bere

Elhamdülillah

Castro’yu sormuştur onlara

Komandante Che Guevara

Chavez gülümseyerek demiştir ki

Durumu çok iyi

Fidel bin yıl yaşayacak

Demiştir Savary. (Ferhan Şensoy, Güle güle komandante Chavez, güle güle Jerome Savary!, 10 Mart 2013)

PERDESİ YAMALIYDI

Şensoy'un sivri kalemi iktidar-muhalefet hepsini hedef aldı. Bugün de süren Meclis'teki vekil transferlerini ti'ye aldı. Gerçek muhalefetin kim olduğunu gördü: “Silivri’den sesleniyor Perinçek, bir zindandan yönetiyor partisini, özlediğimiz muhalefetin sesi olarak. CHP’den İşçi Partisi’ne katılan milletvekilleri olacakmış söylentisi kol geziyor. İşçi Partisi’nin kıdemli milletvekili transferine gereksinimi yok!” (Ferhan Şensoy, Muhalefet özlemi, 4 Şubat 2013)

Tiyatrosunun perdesi yamalıydı. Bu gelenek Çin’de başlamıştı, Osmanlı’da devam etmişti, en son Brecht kullanmıştı. Çünkü halk tiyatroyu görebilmeliydi. Tiyatro aristokrasiye ait olmamalıydı. Halkındı. O da oyunlarında hep süpermarkete karşı kahraman bakkalı, İstanbul’u satan rantçılara karşı Mimar Sinan’ı tuttu. Üç Kuruşluk Opera'da sahte Atatürkçüleri anlattı. Seyircili Seyir Defteri'nde liberalizmin çürümüşlüğünü gösterdi.

Tiyatro sevgisi küçük yaşta başladı. Ankara Sanat Tiyatosu’nun müdavimiydi. Erkan Yücel hayranlığını şöyle anlatıyor Şensoy: "Hayran kaldığım Erkân Yücel'le tanışma arzumu bastıramayarak yanına gittim, hayranlık belirtici sözler kem küm ettim. Taşıdığı dekor parçasını bir kenara bıraktı, elini omzuma koyarak benimle sohbet etti. O günden sonra AST'ın müdavim izleyicisi oldum. Birbirinden güzel oyunlar izledim. AST benim için bir okul oldu. (...) Susar mıyız! Tiyatro şakırdayacak, muhalif bülbül olarak. Muhalifiz, muhalif kalacağız." (Ferhan Şensoy, Teşekkürler kıbleye bakan bakan!, Aydınlık, 18 Kasım 2013)

Tuncel Kurtiz'le iki maddelik sözleşme insancıllığın, dostluğun, erdemin, ustaya saygının bir nişanesiydi:

"Madde 1/ Tuncel Kurtiz Ses Tiyatrosu'nda Pazartesi günleri oynayacaktır.

Madde 2/ Anlaşmazlık halinde Tuncel Kurtiz ve Ferhan Şensoy dövüşürler."

Köy meydanlarında, traktör kasalarında sahne alan Erkan Yücel gibi Tuncel Kurtiz'le tiyatroyu köylere kadar götürdüler. Bu konuya kafa yordular: “Ehliyetli tiyatrolar, köylere, küçük ilçelere gitmelidir. Yozlamamış, bakir alanlardır tiyatronun kurtuluşu ve yeniden doğuşu, diyelim ki rönesansı! diye kaldırdı, o gece şarap kadehini Kurtiz.” (Ferhan Şensoy, Dik duruşunu sevdiğim güzel adam, Aydınlık, 14 Ekim 2013)

TİYATRONUN ÇARŞAMBALISI

Bir çok ödülün sahibi Şensoy, bir tarihin ayakta kalmasını sağladı. 1885'te kurulan tarihi SES tiyatrosu bugün Beyoğlu'nda kalan tek tiyatrodur. Saray sineması, Emek sineması gibi tarihi mekanların yeniden yapılandırma adı altında, kültürün yozlaştırılması, bozulması ve alışveriş merkezlerine dönüştürülmesine tepki gösterdi. Şöyle yazıyordu Şensoy: “Sıra Ses Tiyatrosu’nda mı?” diye düşünenler var. Kitap imzaladığım izleyiciler endişeli gözlerle bunu soruyorlar. Galatasaray Lisesi’nin kapısına dikilmiş Tevfik Fikret gibi, bıyık altından gülümseyerek huzur veriyorum onlara: Bunu aklından geçireni vururum. Ben Çarşambalıyım!” (Ferhan Şensoy, Emek Sineması “upgrade” oluyor!, Aydınlık, 14 Nisan 2013)

Sonraki Haber