AYM Başkanvekili Gökcan'dan 28 Şubat'ta dikkat çeken karşı oy: Sahte denen CD ile hüküm verildi
28 Şubat kumpasında üç kişinin Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel başvuru kabul edilmedi. Ancak dikkat çeken karşı oylar kullanıldı. Gökcan, komutanların ceza almasının dayanaklarından 5 No'lu CD'nin sahte olduğuna dikkat çekti.
Anayasa Mahkemesi (AYM), 28 Şubat davası kapsamında yapılan bireysel başvurulardan bazılarını görüşüp karara bağladı. AYM Genel Kurulu, emekli Orgeneraller Çetin Doğan, Ahmet Çörekçi ve emekli Tümgeneral Cevat Temel Özkaynak'ın başvurularını kabul edilemez buldu. Bazı kararlar oy birliğiyle alınırken, bazılarında oy çokluğuyla kabul edilemezlik kararı çıktı. Ancak bazı kararlarda dikkat çeken karşı oy gerekçeleri yer aldı. AYM Başkanvekili Hasan Tahsin Gökcan, karşı oy gerekçesinde “Tankların yürütülmesi eyleminin doğrudan hükümeti iskat etmeye (düşürmeye) elverişli maddi cebir-şiddet içermediği açıktır.” dedi.
ÇETİN DOĞAN'IN BİREYSEL BAŞVURUSU
28 Şubat davası kapsamında emekli Orgeneral Çetin Doğan, bazı haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştu. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verdi. Oy çokluğuyla alınan kararda, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Hasan Tahsin Gökcan'ın dikkat çeken karşı oy yazısı yer aldı. Gökcan, davanın sözde delillerinden 5 No'lu CD'nin, hakkındaki sahtedir raporlarına rağmen kararda gerçek kabul edildiğine dikkat çekti:
“Gerekçeli karar ve Yargıtay onama kararlarının gerekçeleri incelendiğinde, gerekçeli kararın hacimli muhtevasına karşın başvurucunun iddialarını karşılayan yeterli bir tartışma ve gerekçenin yer almadığı, hatta CD5’le ilgili sahtelik iddialarına ilişkin vaki bulgulara rağmen tanık anlatımları ile uyumlu olması nedeniyle anılan dijital deliller içerisindeki belgelerin doğruluğunun kabul edilip hükme esas alındığının açıklandığı görülmektedir. Gerekçedeki bu açıklama anılan delilin hüküm içerisinde önemli bir ağırlık taşıdığını göstermek bakımından yeterlidir. Tanık anlatımları ilişkin olduğu olguları ispat için yeterli görülebilir ise de bu anlatımlardan hükme dayanak yapılan dijital kayıttaki belgelerin gerçekliğine dair çıkarım yapmak mantıksal bir çıkarım gibi görünmemektedir. Sonuç olarak mahkemeler söz konusu belgeleri hükme dayanak yapmıştır. Bu durum yargılamanın hakkaniyetini zedelediği gibi gerekçeli karar hakkını da ihlal eder niteliktedir. Belirtilen nedenlerle başvurucunun hakkaniyete uygun yargılanma hakkı ile gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği kanısındayım.”
KANUNİ HAKİM GÜVENCESİNE İHLAL
Anayasa Mahkemesi üyesi M. Emin Kuz ise, "Başvurucunun, Anayasanın 36. ve 37. maddelerinde teminat altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki kanunî hâkim güvencesinin ihlal edildiğine ilişkin iddiasının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle, aksi yöndeki çoğunluk görüşüne karşıyım.”
'YÜCE DİVAN'DA YARGILANMASI GEREKİRDİ'
Eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Ahmet Çörekçi tarafından yapılan başvuruda aleni yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia oy çokluğuyla, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddia oy birliğiyle, adil yargılanma hakkı kapsamındaki diğer ihlal iddiaları oy birliğiyle kabul edilemez bulundu. Yüksek Mahkeme, suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ve kanuni hâkim güvencesinin ihlal edilmediğine de oy çokluğuyla karar verdi. Anayasa Mahkemesi’nin Ahmet Çörekçi başvurusunda çoğunluk görüşüne katılmayan AYM Başkanı Zühtü Arslan karşı oy yazısında, şu ifadelere yer verdi: “Anayasa’nın 36. ve 37. maddelerinde güvence altına alınan kanuni hâkim güvencesi hiç kimsenin kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamamasını gerektirmektedir. Bu nedenle Yüce Divanda yargılanması gereken bir kişinin Anayasa Mahkemesinin kararları dikkate alınmadan yapılan yorumlarla başka bir yargı merciinde yargılanması kanuni hakim güvencesini ihlal edecektir.” AYM Başkanvekili Hasan Tahsin Gökcan da çoğunluğun suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edilmediği yönündeki görüşüne katılmadığını belirtti. AYM üyesi Engin Yıldırım, Muammer Topal, M. Emin Kuz ve Yusuf Şevki Hakyemez de bazı hak ihlali iddialarına ilişkin çoğunluk görüşüne katılmayıp karşı oy yazdı.
TANK YÜRÜTMEK HÜKÜMETİ DÜŞÜRECEK ŞİDDETTE DEĞİL
Cevat Temel Özkaynak'ın yaptığı bireysel başvuruda ise bazı hak ihlali iddialarının oy birliğiyle, diğer bazı hak ihlali iddialarının ise oy çokluğuyla kabul edilemez olduğuna karar verildi. Hasan Tahsin Gökcan ve Engin Yıldırım, bazı iddialara ilişkin hak ihlali kararı verilmesi gerektiğini belirterek çoğunluk görüşüne katılmadı. Hasan Tahsin Gökcan karşı oy yazısında, "Başkent’in ilçesinde tank yürütülmesi olgusu doğrudur. Bununla birlikte tankların yürütülüş biçiminin, yerinin, saatinin, vb. objektif özelliklerinin dikkate alınması durumunda eylemin doğrudan hükümeti iskat etmeye elverişli maddi cebir-şiddet içermediği açıktır. Olaydan sonraki günler ve aylar içerisinde böyle bir sonucun doğmaması da bunu teyit etmektedir." dedi.
'TANKLARDAN SONRA DA HÜKÜMET İŞBAŞINDA'
Gökcan, Sincan'da tankların yürütülmesine ilişkin şu görüşleri paylaştı: "Tank yürütülmesi olgusundan sonra da hükümetin 4 ay işbaşında olduğu hatırlanmalıdır. Elverişli hareketin bulunması durumunda sonuçlarının görülmesi muhtemel olurdu. Eylemin zamana yayıldığı ve başka cebri eylemlerle sonuca ulaşıldığı ileri sürülüyorsa, diğer cebri eylemlerinin açıklanması gerekirdi. Fakat gerekçeli kararda gazete manşetlerine yansıyan bireysel açıklamalar ve yorumlar dışında ek bir cebri olgudan söz edilememektedir.
MGK'DA BAŞBAKAN İMZASI VAR
“Bu açıdan bakıldığında gerek 4 Şubat tarihindeki tank yürütme eyleminin, gerekse 28 Şubat tarihli MGK çalışmaları ve kararları (kararlarda başbakan ve bakanlar kurulu üyelerinin imzalarının da bulunduğu ve hükümetin anayasal-yasal yetkileri gözetildiğinde) ve akabindeki BÇG faaliyetleri basın bildirisi vb. olayların manevi baskıyla hükümetin iskatı için elverişli olduğunun söylenmesi güçtür. Nitekim hükümetin istifası yaklaşık 4 ay sonra 18 Haziran’da gerçekleşmiştir. Bu olgu dahi mahkemenin ulaştığı kabulün maddi olayla uygun olmadığını ortaya koymaktadır. Suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiği görüşündeyim."
'İÇ HUKUK YOLLARI TÜKENDİ'
Anayasa Mahkemesi kararını değerlendiren Çetin Doğan ve Cevat Temel Özkaynak'ın avukatı Aykanat Kaçmaz şunları söyledi: “Anayasa Mahkemesi, diğer mahkemenin gerekçesini tekrarlamaktan başka neredeyse hiçbir şey yapmamış. CD5 konusunda hukuka aykırılık yazılmış sonra da dikkate alınması yeterlidir deyip geçmiş. Kendi içinde çelişiyor. Batı Çalışma Grubu (BÇG) kurulması konusunda mahkeme hem kanun dışı kurdunuz hem de hükümeti bir şekilde devirdiniz demişti. AYM, kararının bir bölümünde ihlal olduğu belirtilirken tamamında doğrudan ihlal olmadığı belirtiliyor. Sonuç olarak Türkiye’de iç hukuk yolları tükenmiştir ve artık Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuru yapılacaktır.”
CEZALARI KALDIRILDI
AYDINLIK / ANKARA
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, aralarında Hizbullah davası hükümlüsünün de bulunduğu 4 hükümlünün kalan cezalarının "sakatlık hali" ve "kocama hali" nedeniyle kaldırılmasına karar verdi. Resmi Gazete'de yayınlanan karara göre, Adli Tıp Kurumu raporu doğrultusunda Nihat İliman ile Sedat Çelik'in cezaları "sakatlık hali", Çetin Saner ile Mehmet Emin Alpsoy'un cezaları da "kocama hali" nedeniyle kaldırıldı. Alpsoy, Hizbullah davası kapsamında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası nedeniyle hükümlü olarak cezaevinde bulunuyordu. Emekli Korgeneral Çetin Saner ise 28 Şubat davası nedeniyle müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı.