AYM Üyesi İnce’den Öcalan eylemi kararına karşı oy: ‘Koşullarının iyileştirilmesi eylemi kanunsuz’
Anayasa Mahkemesi Üyesi Muhterem İnce, PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan eyleminde polis müdahalesiyle yaralandığını iddia eden kişiyle ilgili Yüksek Mahkeme’nin verdiği hak ihlali kararına katılmadı.
PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın tutulduğu ceza infaz kurumundaki şartların iyileştirilmesi için 2019 yılında bir HDP milletvekili ve bazı hükümlüler açlık grevine başlamıştı. Bu kişilerin sağlık durumlarına dikkat çekmek amacıyla Bakırköy Kapalı Kadın Ceza İnfaz Kurumu önünde eylem yapılması planlandı. Bu eyleme katılan grupta yer alan İstanbul Barosu’na kayıtlı bir avukat, 9 Mayıs 2019 tarihinde gözaltına alındı. Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan avukat, gözaltına alınırken ve gözaltındayken kolluk görevlilerinin fiziksel ve sözlü şiddetine uğradığını iddia ederek 25 Ekim 2019 tarihli dilekçeyle kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu üzerine Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatıldı.
EYLEMİN İZİNSİZ OLDUĞU BELİRTİLDİ
Olay ve Yakalama Tutanağı'na göre kolluk birimleri, söz konusu eylemi HDP'nin organize edeceğini, eyleme PKK/KCK silahlı terör örgütüne müzahir kişilerin de katılabileceğini değerlendirdi. Anılan tutanakta, Ceza İnfaz Kurumu yakınında toplanan gruba Bakırköy Kaymakamlığının yazısı tebliğ edilerek teşebbüs ettikleri eylemin izinsiz ve kanuna aykırı olduğunun bildirildiği ve dağılmaları yönünde megafon aracılığıyla üç kez ikazda bulunulduğu ifade edildi. Ayrıca dağılmamakta ısrar eden gruba kolluk görevlileri tarafından müdahale edildiği, polis aracına binmemek için direnç gösteren kişilere kademeli ve ölçülü şekilde zor kullanılarak gözaltına alma işleminin tamamlandığı belirtildi.
ADLİ MUAYENE RAPORU
Adli kolluk görevlileri tarafından düzenlenen 12 Mayıs 2019 tarihli Görüntü İnceleme ve Tespit Tutanağı'nda, avukatın eylem yapan grup içinde görüldüğü ve grupla hareket ettiği ifade edildi. Bununla birlikte 9 Mayıs 2019 tarihli genel adli muayene raporunda, avukatın sağ el bileğinde 3x3 cm'lik kızarıklık, sol omuzda hafif kızarıklık tespit edildiği ve sağ omuzda ağrı tarif edildiği belirtildi. 13 Mayıs 2019 tarihli genel adli muayene raporunda ise başvurucunun vücudunda darp ve cebir izine rastlanmadığı açıklandı. Başsavcılık, 2 Ocak 2020 tarihinde şüpheli kolluk görevlileri hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Bu karara yaptığı itiraz reddedilen avukat da Anayasa Mahkemesi (AYM)’ne bireysel başvuruda bulundu.
MANEVİ TAZMİNAT KARARI
Başvuruyu inceleyen 5 üyeli AYM Birinci Bölümü, insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiğine oy çokluğuyla karar verdi. Ayrıca avukata 100 bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmedildi. Kararın gerekçesinde şöyle denildi:
“Başsavcılık, kolluk görevlilerinin zor kullanma yetkilerini aşmadığını değerlendirmiş ve kolluk görevlileri hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Başsavcılık, bu sonuca kolluk görevlilerinin hazırladığı tutanaklardaki belirlemeleri esas alarak ulaşmıştır. Olayın şüphelileri tarafından düzenlenen tutanakların doğruluğu araştırılmaksızın ve başkaca bir delille desteklenmeksizin tek başına hükme esas alınması soruşturmanın bağımsızlı ilkesine aykırıdır.”
'İZİNSİZ GÖSTERİ YAPAN GRUBUN İÇERİSİNDE'
Diğer yandan AYM Üyesi Muhterem İnce karara katılmayıp karşı oy yazdı. İnce karşı oy gerekçesinde, başvurucunun maruz kaldığını iddia ettiği fiziksel ve sözlü şiddete ilişkin olarak 9 Mayıs 2019 tarihindeki eylemlerden çok sonra 25 Ekim 2019 tarihinde şikayet dilekçesi verdiğini hatırlattı. İnce, karşı oy yazısında şu ifadelere yer verdi:
“Başvurucunun olay tarihinde kanuna aykırı olarak izinsiz gösteri yapan grubun içerisinde bulunduğu hususu herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Başvurucu, olaya ilişkin olarak güvenlik güçlerince yoğun şekilde darp edildiğine; boğazının sıkıldığına ve boğazına yumruk atıldığına dair iddialarıyla uyumlu bir bulgu tarif edememiştir. Başvurucuda meydana gelen yaralanmanın izinsiz ve kanuna aykırı olarak yapılan toplantının dağıtılması amacına uygun ve orantılı olarak yapılan müdahaleler sırasında meydana geldiğinin kabulü gerekir. Somut olayda, silahlı terör örgütü başının ceza infaz kurumundaki koşullarının iyileştirilmesine yönelik kanunsuz bir toplantı olduğu hususu hiçbir şekilde hatırdan çıkarılmamalıdır. Devletin pozitif yükümlülüğünün somut olayın koşulları bakımından yerine getirildiği olaya bir bütün olarak bakıldığında Anayasa'nın 17. maddesinin maddi ve usuli bakımlardan ihlal edildiğine ilişkin bir sonuca ulaşmanın farazi bir kabule dayanabileceği kanaatine ulaşılmıştır.”