‘Ayubowan’ Sri Lanka...

Sri Lanka 'ayubowan-ömrünüz uzun olsun' diyerek selamlaşan insanların, dümdüz bir ovanın ortasında yükseliveren dev kayaların, ince kumlu upuzun plajların ülkesi. Her işgalciyle değişen adı son kez 1972’de Sanskritçe 'muhteşem ülke' anlamına gelen Sri Lanka olarak değiştirilmiş...

Hint Okyanusu’nun incisi, baharat ve çay cenneti bir ada! Sri Lanka’nın zenginliklerine göz koyan ilk sömürgeciler Portekizliler olmuş. 1505 yılında Maldiv Adalarına doğru seyrederken rüzgâra kapılıp Sri Lanka’nın güneyindeki Galle’de karaya çıkmışlar. Hemen bir kale şehir kurup adayı işgale başlamışlar. Çok kan akıtmışlar, çok can almışlar. Adadaki küçük krallıklardan sadece Kandy Krallığını dize getirememişler. Portekizliler 200 yıl hüküm sürdükleri adaya dil, din, müzik, soyadı gibi pek çok alanda bugün dahi görülen izler bırakmışlar.

Botanik bahçesindeki dev ağaçlar

SIRA HOLLANDALI SÖMÜRGECİLERDE

Hollandalı Jorisvan Spillbergen, 1602 yılında bir gezgin olarak gelmiş Sri Lanka’ya. Adanın baharat cenneti olduğunu görünce, hemen Portekizlilere boyun eğmeyen Kandy Kralına yanaşmış, kraldan baharat ticareti imtiyazını koparmış ve tarçın ticaretini üstlenmiş. Ardından Hollanda Doğu Şirketini de adaya getirmiş. Portekizlilerden bıkan Kandy Kralı, denizlerin ve ticaretin yeni gücü olan Hollandalıları adanın koruyucusu olarak ilan edivermiş. 1658 yılında Portekizliler adadan atılmışlar ama bu kez kan dökme sırası Hollandalılara geçmiş. İsyanlara, savaşlara rağmen ada 1796’ya kadar Hollanda’nın sömürgesi olarak kalmış. Kandy Kralı adaya uğrayan Fransızlara da yanaşmaya çalışmış ama Hollandalıların pençesinden kurtulamamış ada!

SON SÖMÜRGECİLER İNGİLİZLER

Amerikan Özgürlük Savaşı ve Fransız devrimi Hollanda’nın gücünü sarsınca Kandy Kralı 1795 yılında İngilizlere kucak açmış, onlar da Kandy Kralının imtiyazlarını güvence altına almak adına adanın koruyucusu adıyla işgale başlamışlar. İngiliz Doğu Şirketi de adaya yerleşmiş. Sri Lanka İngilizler için kolay lokma olmuş. Tüm adayı işgal ederek 1802’de “Seylan” adıyla İngiliz sömürgesi ilan etmişler. Bir yandan ormanları yok edip büyük kahve çiftlikleri kurmuşlar, diğer yandan çay çiftliklerini geliştirmişler. Kauçuk üretimine başlamışlar. Yollar, okullar, hastaneler yapmışlar. İngiltere’nin idari birimlerini, eğitim ve adalet sistemlerini kurduğu ada, 1948’e kadar bir İngiliz sömürgesi olarak kalmış. Kuzey Sri Lankalı Tamiller eğitim ve İngilizlerin yanında hizmet sektöründe yoğunlaşırken, çay çiftliklerinde Güneyli Hint Tamilleri çalışmışlar.

Balyan ağacı dibinde kadın temizlik işçileri

ETNİK YAPIYLA OYNAMIŞLAR

Sri Lanka farklı etnik grupların, dinlerin yan yana yaşadığı 20 milyon nüfuslu bir ülke. En büyük etnik grup Sinhalaların oranı %74. Sri Lanka Tamillerinin ise %12. Adanın en eski yerlileri olan ve aboriginlere çok benzeyen Veddalar, “çingene” Ahikuntikalar, Yakkas ve Nagaslar dışında sömürgecilerin adaya getirdiği gruplar da var. İngilizler köle olarak çalıştırmak üzere HindistanTamillerini getirip adaya yerleştirmişler, bugün nüfus oranları %5,5. Hollandalılar Endonezya adalarından asker olarak Müslüman “Malay”ları getirmişler, %0,2. Sömürgeci erkeklerin yerli kadınlarla evliliğinden doğan melez “burgher”ler, Portekizlilerin ve diğerlerinin Afrika’dan getirdiği kara derili “kâfir”ler azda olsa varlar. %7,1 oranında Moor denilen 1100-1200 yıllarında ticaret yapmak için adaya gelmiş, Arap kökenli Müslüman Moriskolar var. II. Dünya Savaşı’ndan sonra ticaretle uğraşan Yahudiler ise adadan ayrılmış. Bu etnik çeşitlilik dinlere de yansımış. Sinhalalar Budist, %70, Tamiller Hindu %15, İslam %7,4 ve Hıristiyanlık %7,5. Sömürgecilerin adanın etnik yapısına müdahalesi, yeni müdahale risklerinin de habercisi olmuş.

Sri Kailasanathar Swami Devashtanam tapınağında ibadet eden Sri Lankalılarla

KAHVEDEN SEYLAN ÇAYINA

Araplar 17.yy da kahve bitkisiyle gelmiş Sri Lanka’ya. Kahve adayı sevmiş. Hollandalılar zamanında ada bir kahve cenneti olmuş. İngilizler zamanında da üretim öylesine artmış ki 1860 yılında Sri Lanka dünyanın en önemli üç kahve üreticisinden biri olmuş. İngilizler Vietnam’dan çay fideleri de getirip denemeler yapmış, çay da sevmiş Sri Lanka’yı. 1867’de Etiyopya’dan yayılan bir hastalık sadece Sri Lanka’daki değil Endonezya ve Çin’deki tüm kahve çiftliklerini yok edince, İngilizler adayı hemen bir çay bahçesine dönüştürüvermişler. İşte o günden bugüne Sri Lanka bir çay ülkesi olmuş. Çay adanın en önemli ticari ürünü, 1970’de çay çiftlikleri devletleştirilmiş, 1990’larda özelleştirilmiş ve tabii tekrar İngilizlerin eline geçmiş.

COLOMBO

Sri Lanka, II. Dünya Savaşı sonrası 1948 yılında bağımsız olmuş. İngiliz Milletler Topluluğu üyesi. 1972’den bu yana adı “Demokratik Sosyalist Sri Lanka Cumhuriyeti”. İki başkenti var. Sri Jayawardenepura Kotte yasama başkenti, Colombo’nun yakınında hükümet binalarıyla dolu bir uydu şehir. Eski başkent Colombo ise artık Sri Lanka’nın finans başkenti. Colombo yeni yatırımları ve geniş limanıyla sadece adanın değil, bölgenin de önemli bir merkezi olma yolunda hızla ilerliyor. Tam bir tezatlar şehri. Daracık sokaklarla geniş bulvarlar, küçük ve bakımsız evlerle modern lüks apartmanlar, pazar mallarıyla markalar, lüks arabalarla üç tekerlekli taksiler, seyyar sokak lokantalarıyla modern lokantalar iç içe. Umudunu kazı kazan ve lotoya bağlamış insan çok olmalı ki neredeyse her köşe başında küçük kulübelerinde satış yapan piyangocular var.

Colombo'da Jami-Ul-Alfar (Kızıl Cami)

Colombo’nun okyanus kıyısında yaklaşık 2 km uzunluğunda ve 100 metre genişliğinde bir park olan Galle Face Green, İngilizler tarafından kadın ve çocuklar hava alsın diye yapılmış. At yarışları, golf, kriket ve polo gibi oyunlar için de kullanılmış. Tam bir panayır alanı, ev yapımı yemekler satan seyyar lokantalar, çerezciler, okyanusun sıcak rüzgarlarında süzülen renkli uçurtma satıcıları, oyuncakçılar. Herkes kadınlı erkekli sahilde ya şemsiyelerinin altında parkta oturuyorlar ya da elele tutuşarak dev okyanus dalgalarına karşı kıyıda eğleniyorlar. Çocuklar dahil kimse mayo giymiyor, denize girmiyor. Zaten dalgalar o kadar şiddetli vuruyor ki kıyıya iyi ki de girmiyorlar.

Sigiriya kaleşehirdeki duvar resimleri

COLOMBO’NUN DEĞERLERİ

Colombo’da gezilmesi gereken yerlerden biri Sri Lanka Ulusal Müzesi. İngiliz sömürge valisi tarafından 1877 yılında kurulmuş. Etnolojik, arkeolojik koleksiyonların yanı sıra farklı sömürge dönemlerinde Sri Lanka’da yaşamış batılı sanatçıların resimlerinden oluşan koleksiyonlar da sergileniyor. Sri Lanka’daki geleneksel tarım ve köy yaşamının, balıkçıların, madencilerin çalışmalarının doğal ortamında canlandırıldığı antropoloji bölümü ise son derece etkileyici. Sri Kailasanathar Swami Devashtanam Beira gölüne yakın bir sokaktaki Hindu tapınağı. Mavi rengi, dış ve iç mekânındaki yüzlerce heykel ve süslemeleriyle ünlü, üstelik Hindu olmayanların gezebildiği sayılı tapınaklardan. Gangaramaya Tapınağı da Budistlere uluslararası hizmet veren bir eğitim merkezi. 1908 yılında Hint-Arap tarzında inşa edilen Kızıl Cami veya Jami Ul-Alfar rengi ve mimarisiyle Colombo’nun dikkat çeken binalarından.

Beira gölündeki Seema Malaka Tapınağı

TAMİL KAPLANLARI

Sri Lanka 30 yıl süren kanlı bir iç savaş dönemini geride bırakmış. Adanın kuzey ve kuzeydoğusunda çoğunlukta olan Tamillerin bağımsızlığı için silaha sarılan ve 2009 yılına kadar dünyada en fazla canlı bomba eylemlerini gerçekleştiren Tamil Kaplanlarına karşı Sri Lanka hükümetleri farklı mücadele yolları denemiş. Hatta, Tamiller konusunda Hindistan ile pamuk ipliğine bağlı bir ilişkileri olmasına rağmen, Hindistan’ın MIG uçaklarıyla çatışmalara doğrudan müdahalesini, barış gücü gibi 10 bin askerle adaya yerleşmesini dahi kabul etmişler. Ama ayrılıkçı Tamil Kaplanlarının eylemlerini durduramamışlar. En son 1995 yılında Tamillere özerklik tanıyacak ve Sri Lanka’nın federal bir yönetime geçmesine yol açacak bir “barış” projesi geliştirilmiş. “Ülkenin bölüneceği” kaygısıyla öyle bir muhalefet olmuş ki proje rafa kaldırılmış. Tamil Kaplanları ise örgütün hakim olduğu bölgelerde geçici devlet kurmak ve özerklik için diretmeye devam etmiş. Arabuluculuk görevini üstlenen Norveçliler iki tarafı da ikna edemeyince havlu atmışlar. 2009 yılında hükümet güçleri büyük bir askeri operasyona başlamış. Sindirme, uzlaşma derken yok etme operasyonuyla Tamil Kaplanlarının lider kadrosu dahil binlerce militanı öldürülmüş, sorun şimdilik çözülmüş. En azından öyle söyleniyor.

Sri Lanka Hint okyanusunun incisi mi yoksa yüzyıllardır akan kanların ardından yanağa düşen bir gözyaşı damlası mı bilmiyorum. Bugünlerde yine ABD, İsrail, Almanya, İsveç gibi birçok ülkenin ülkelerin kendi vatandaşlarına terör saldırısı yapılacağı duyumlarıyla haber verdiği bu cennet ülkeye “ayubowan Sri Lanka” demek istiyorum….

Yetim filler

Sri Lanka filleri 1937’den bu yana koruma altında. 1900’lü yılların başında 15 bin fil varken bugün 1107’si yavru olmak üzere sadece 7379 fil kalmış. İç savaşta mayınların parçaladığı filler, göç yollarına yapılan yatırımlar ve yeni açılan tarım alanları nedeniyle yaşam alanlarını kaybetmekteler. Her yıl köylüler de 200 fili tarlalarına girdiği için, suç olmasına rağmen öldürüyorlarmış.

Pinnawala fil yetimhanesinde bebek fil

1975 yılında vahşi yaşamı korumak amacıyla açılan Pinnawala yetimhanesinde 3 nesil fil bir arada yaşıyor. Yaklaşık 90 civarında yavru ve yetişkin fil var. Yaklaşık 600 kg ağırlığındaki bebek fillerin biberondaki mamayı bir yudumda içivermelerini, fil sürüsünün Maha Oya nehrine gidişini, nehirde su içerisinde birbirleriyle oynaşmalarını izlemek müthiş keyifli ama iç acıtıcı. Bakıcıların elindeki ucu demir kancalı uzun sopalar fillerin korkusu. Bazı yetişkin fillerin bacaklarında zincir yaraları var, henüz tam terbiye edilemediği belli olan genç bir filin sürekli bacağını sallayarak ayağındaki zincirden kurtulmaya çalışması çok acıklı! Sri Lanka’da yaklaşık 200 işçi fil yasal olarak ormandan ağaç sökmek, tarla açmak gibi işlerde çalıştırılıyormuş, tabii karın tokluğuna.

Sigiriya

Kale şehir Sigiriya son etap basamakların yanındaki aslan pençelerinin yanında

5. yüzyıldan kalma bir kale şehir olan Sigiriya, Dambulla şehri yakınlarında, Unesco Dünya Mirası listesinde yer alıyor. Sigiriya aslan kayası anlamına geliyor ve ovanın ortasında yaklaşık 300 metre yüksekliğinde dev bir kayanın üzerinde kurulmuş. Tek parça kayadan yontulmuş aslan pençelerinin arasındaki incecik ve dik bir merdivenle ulaşılıyor tepeye, toplam 750 basamak. Yemyeşil bir manzaraya bakarak dinlenirken o yükseklikte insan gücüyle yaratılan yaşama alanlarına ve su ihtiyacını karşılayan sarnıç sistemine hayran kalmamak mümkün değil. Daha orta kısımda yer alan ve daracık spiral merdivenlerle çıkılan mağaralarda ise müthiş etkileyici duvar resimleri görüyoruz.

Galle Kalesi

1588 yılında Sri Lanka’nın güney batı ucunda Portekizliler tarafından yapılan Galle kalesi Dünya Kültür Mirası olarak koruma altında.

Kale şehir Sigiriya son etap basamakların yanındaki aslan pençelerinin yanında

Hollandalıların tam bir kale şehir haline getirdiği Galle kalesinde halen yaşam devam ediyor. Hollanda sömürge valisinin evinden Portekiz Katolik Kilisesi’ne, Saat Kulesi’nden Hollanda Reform Kilisesi’ndeki mezar taşlarına kadar gezecek çok yer var. Kolonyal evler otel, restoran, mağaza olarak işletiliyor. Atalarının izini sürmeye gelmiş çok sayıda Avrupalı turiste hizmet veriyor.

Koggala balıkçıları

Koggala küçük bir köy. Sırık üzerinde zıpkınla balık tutan balıkçılarıyla ünlü. Ancak bu ilginç balık tutma yöntemi artık balıkçılar için turistik bir atraksiyon olmuş. Gün doğumu ve batımında fotoğraflarını çekmek isteyen turistler için sırıklara çıkılıyor, balık tutuluyor ve tabii modellik için bir bedel talep ediliyor. Halk yoksul. Bu bölge 2004’teki Hint Okyanusu depreminden sonra oluşan tsunamiden çok etkilenmiş. Dev dalgalarda Sri Lanka’nın doğu ve güney kıyılarında yaşayan tam 40 bin kişi hayatını kaybetmiş, 1 milyon kişi evsiz kalmış.

Dambulla mağara tapınakları

2000 yıllık bu tapınaklar, yemyeşil bir vadinin ortasında yerden yaklaşık 150 metre yükseklikte dev ve yekpare bir kayanın içerisine oyulmuş mağaralardan oluşuyor.

Dambulla mağara tapınaklarında dev Buda heykeli

5’i ziyaret edilebilen mağaralarda farklı büyüklüklerde sayısız Buda heykeli ve duvar resimleri var. Maymunların özgürce dolaştığı yemyeşil bir orman yolundan keyifle tırmanarak ulaşılıyor.

Sri Dalada Maligawa

Sri Kailasanathar Swami Devashtanam tapınağı sayısız heykelleri ve mavi ağırlıklı fayanslarıyla göz kamaştırıcı

Kandy sarayının bahçesindeki Sri Dalada Maligawa Budist tapınağında, Buda’ya ait olduğuna inanılan bir diş, değerli taşlarla süslenmiş altın bir kutu içerisinde saklanıyormuş, bu nedenle kutsal. Adı da Kutsal Diş Tapınağı. Binlerce ziyaretçisi var, adak dilemek veya adakları yerine geldiği için altın Buda’ya hediye vermek için yoksul, zengin, genç, yaşlı, çocuk, hamile Budistler uzun kuyruklarda sırabekliyorlar. Tapınağın ortasındaki altın Buda camın arkasında. Küçük bir pencere var, orada da bir rahip oturuyor hem önünden geçenleri kutsuyor, hem de verilen hediye paketlerini hızlıca içeri alıyor, kaşla göz arasında avucuna sıkıştırılan paraları da bir kovaya atıveriyor. Ayakkabısız, kollar ve bacaklar kapalı girilen tapınakta kadınların saçlarını örtmesi gerekiyor.

Sonraki Haber