Bağımsız Kazakistan’dan Ulu Bozkır'a Aksakal Nazarbayev’in Dış Politikası
Nursultan Nazarbayev, günümüzde benimsediği misyon ve vizyon nedeniyle Türk Dünyası’nın Aksakalı’dır. Çok yönlü dış politikasıyla Kazakistan, jeopolitik bakımdan ülkeleri, bölgeleri ve kıtaları birbirine bağlayan kapsamlı kalkınma politikaları ve entegrasyon stratejileri geliştirmeyi başarmıştır
16 Aralık 1991’de bağımsızlığını ilan eden Kazakistan, önemli süreçlerden geçmiş ve değerli tecrübeler edinmiş bir ülkedir. Bağımsızlığının ilk dönemlerden itibaren Kurucu Cumhurbaşkanı Sayın Nursultan Nazarbayev, modern bir ülke ve uluslararası siyasette önemli bir aktör yaratabilmek için çeşitli politikalar benimsemiştir. Bu politikaların temel dinamikleri ve besleyici damarları, Ulu Bozkır’ın tarihsel birikimi ve devlet yönetme kabiliyetinden oluşmaktaydı. Böylelikle Sayın Nazarbayev öncülüğünde Kazakistan’ın ulusal çıkarlarının hayata geçirilebileceği stratejik yol haritası, başarılı bir şekilde oluşturulmuş ve uygulanmıştır. Sayın Nazarbayev’in dış politikasını dünyayla, Türk dünyasıyla ve Türkiye’yle kurduğu ilişkiler olarak üç başlıkta incelemek mümkündür.
NAZARBAYEV’İN DÜNYA İLE KURDUĞU İLİŞKİ
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Kazakistan, dünyayla diplomatik ve barışçıl münasebetler geliştirerek çok yönlü bir politika benimsemiş ve bu sayede farklı aktörlerle dengeli ilişkiler kurmaya çalışmıştır. İş birliğini ve küresel barışın tesis edilmesini savunan Kazakistan, Sovyetler Birliği’nden kalma nükleer silahlara sahip bir devletti. Dünya sisteminin dönüşüm halinde olduğu ve belirsizlik taşıdığı söz konusu süreçte Sayın Nazarbayev, nükleer silahları imha ederek çok net bir şekilde barışçıl tutum benimsediğinin mesajını vermiştir. Aynı zamanda bu mesaj, Yeni Dünya Düzeni’nin izlemesi gereken yol haritasını da ortaya koymaktaydı. Uluslararası barışa hizmet etmek amacıyla nükleer silahlardan vazgeçen Kazakistan, böylece sert güç yerine uzlaşmacı bir tutum benimsediğini ve iş birliğine açık olduğunu ortaya koymuştur.
Sayın Nazarbayev, bilinçli ve dayanışma içinde bir ulus inşa etme süreci başlatmış ve çeşitli sınır sorunlarını ikili ilişkiler ya da uluslararası örgütler üzerinden çözmeyi amaçlamıştır. Kazakistan, Çin, Rusya ve Özbekistan gibi ülkelerle tartışmalı sınırlar ve sınır güvenliği konusunda muhtelif anlaşmalar imzalayarak Sovyetler Birliği döneminden beri devam eden bazı sınır anlaşmazlıklarına son vermiştir. Bu sayede Kazakistan, bölge barışı açısından güven telkin eden saygın bir ülkeye dönüşmüştür.
Çok yönlü dış politika izleyen Kazakistan, çeşitli devletlerle ilişkilerini geliştirerek jeopolitik konumunu avantaja çevirmiş ve Avrupa ile Asya arasındaki en önemli barış, istikrar ve refah köprülerinden biri haline gelmiştir. Kuzey-güney ve doğu-batı yönlü kurulan ilişkiler ve Kuşak Yol Projesi ile Orta Hat gibi kıtalar arası koridorlar, Kazakistan’ın bölgedeki en mühim merkezlerden birine dönüşmesini sağlamıştır. Doğu ile Batı arasındaki transit geçişin en önemli üslerinden olan Kazakistan, “Nurlu Yol Devlet Programı” çerçevesinde altyapı tesislerinin inşasına ve modernizasyonuna devam etmektedir.
Sayın Nazarbayev’in dış politikadaki yaklaşımlarından biri de “önce ekonomi sonra siyaset” olarak formüle edilebilecek politikasıdır. Sayın Nazarbayev liderliğindeki Kazakistan hem yeni pazarlara ulaşmak hem de ekonomik kazanımlarını arttırmak için Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) ve Kuşak-Yol Projesi’ne dahil olmuştur. Bununla birlikte iki büyük güç ile ortak ekonomik projeleri aynı anda yürütmek, Sayın Nazarbayev’in çok yönlü dış politikasının en önemli avantajı olan dengeleme sisteminin başarıyla uygulandığını göstermektedir.
Kazakistan, mevzubahis projelerin yanı sıra sağladığı güven sayesinde çeşitli ülkelerden yatırım çekebilmekte ve yabancı girişimlere sahne olmaktadır. Örneğin Kazakistan, 30 yıllık bağımsızlık sürecinde 370 milyar dolardan fazla doğrudan yabancı yatırım çekmeyi başarmıştır. Bu durum, yabancı sermayenin Kazakistan’a olan güveninin bir kanıtı olarak yorumlanabilir.
Kazakistan’ın küresel çapta değerli bir aktöre dönüşmesindeki en önemli politika ise uluslararası örgütlere dahil olma, işbirliklerini destekleyen uluslararası örgütlerin kuruluşunda rol alma ve söz konusu örgütlerde aktif görevler üstlenme şeklinde tezahür etmiştir. Bağımsızlığının ardından Birleşmiş Milletlere (BM) dahil olan Kazakistan, barış ve güvenliğin sağlanması ve sürdürülebilir olması amacıyla mühim adımlar atmıştır. Ayrıca Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olan Kazakistan, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), Avrasya Ekonomik Birliği (AEB), Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ), Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı (CICA) ve Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurucuları arasındadır.
Dış politikada izlediği aktif politika, Kazakistan’ın küresel ve bölgesel politikadaki konumunu güçlendirmiştir. 2010 yılında AGİT dönem başkanlığını üstlenen Kazakistan, süreci Güven, Gelenek, Şeffaflık ve Hoşgörü çerçevesinde başarıyla yönetmiştir.
Dış politikasında yapıcı, uzlaşmacı ve barışçı anlayışa sahip olan Sayın Nazarbayev, dengeleyici ve pragmatik dış politikası sayesinde Ulu Bozkır’ı Avrasya’nın merkezi haline getirmiştir.
Çok yönlü dış politikayı sağlıklı bir şekilde uygulayan Sayın Nazarbayev, Doğulu ve Batılı aktörlerle kurduğu güçlü ilişkiler sayesinde denge politikasıyla “dengesizliğin dengeleyicisi” haline gelmiştir. Aktif, yapıcı, geliştirici ve işbirliğine açık politikasıyla Sayın Nazarbayev, Ulu Bozkır’ın bilgeliğini ve derinliğini dünyaya göstermiştir.
ORTA ASYA VE TÜRK DÜNYASI
Sayın Nazarbayev’in dış politikasının bir diğer boyutu, Orta Asya devletlerini ve Türk Dünyası’nı içermektedir. Bu bağlamda Sayın Nazarbayev öncelikle1994 yılından itibaren “Orta Asya Devletler Birliği” düşüncesini ortaya koymuştur. Böylece hem Kazakistan’ın hem de Orta Asya’nın sahip olduğu jeostratejik ve jeoekonomik potansiyeli ortaya çıkarmak, avantajları kullanabilmek ve ortak amaçları gerçekleştirmek hedeflenmiştir. Ayrıca bu düşünceyi, Türk Dünyası entegrasyonunun ilk adımları olarak nitelendirebiliriz.
Diğer yandan Sayın Nazarbayev, Türk Dünyası’nın entegrasyonu sürecinde de önemli bir inisiyatif üstlenmiş ve günümüzde Türk Devletleri Teşkilatı olarak adını değiştiren Türk Konseyi’nin kurulması fikrini ortaya atarak bu konunda önemli bir rota çizmiştir. Özellikle 30 yıllık zaman zarfı düşünüldüğünde, bir hayalden ibaret olan Türk Dünyası, günümüzde dünyanın barışçıl amaçlarla yükselen aktörlerinden biri olarak çok kutupluluğa evrilen uluslararası sistemdeki kutuplardan biri olmaya hazırlanmaktadır.
Avrasya genelinden bakıldığında, Sayın Nazarbayev’in Avrupa’dan Çin’e ve Rusya’dan Hindistan’a kadar uzanan güzergahlarda güçlü ilişkiler kurduğu görülmektedir. Bu durum, Kazakistan’ın yanı sıra Orta Asya’nın ve Türk Dünyası’nın jeopolitik konumunu güçlendirmiştir. Bu noktada bölgesel etkisini arttıran Kazakistan için Orta Asya’nın ve Türk Dünyası’nın öncelik olduğu görülmektedir. İç siyasette “halkın sesini duyan devlet modelini” uygulayan Kazak siyasiler, dış politikada ise “dostlarının sesini duyan devlet modelini” hayata geçirmiştir.
BARIŞ YAPICI BİR LİDER OLARAK NAZARBAYEV
Bölgesel kalkınmanın ve entegrasyonun itici güçlerinden olan Kazakistan, Sayın Nazarbayev’in liderliğinde bölgesel sorunların çözülmesinde barışçıl bir tavır takınarak arabulucu rolü benimsemiştir. Bu süreçte Sayın Nazarbayev’in en çok dikkat ettiği konuların başında bölgesel sorunların yine bölge aktörleri tarafından yerel dinamikler ve dengeler dikkate alınarak çözülmesi gelmektedir. Kazakistan, barışın ve istikrarın garantörü olan devlet olarak konumlanmış ve bölgeyi istikrarsızlıktan koruyan, güven duyulan bir şemsiye görevi üstlenmiştir. Örneğin Kırgızistan ile Tacikistan arasındaki çatışmalar sürecinde Kazakistan, uzlaştırıcı bir duruş sergilemiş ve çatışmanın şiddetlenmesini engellemiştir.
Diğer yandan Sayın Nazarbayev, Avrasya genelindeki çeşitli krizleri önlemede ve arabuluculuk süreçlerinde de başrol oynamıştır. Özellikle de Türkiye ile Rusya arasında yaşanan 24 Kasım 2015 uçak krizi ve sonrasındaki gelişmeler bunun en bariz örneğidir. Sayın Nazarbayev’in benimsediği uzlaştırıcı rol, Ankara-Moskova hattındaki krizi sonlandırmanın yanı sıra iki ülke arasındaki normalleşme sürecinin başlaması açısından da önem taşımaktadır. Bu sayede Avrasya’da bir kriz engellenmiş ve Asya’nın yükselişindeki istikrar devam etmiştir. Hatta Astana Formatı’yla birlikte Sayın Nazarbayev’in yapıcı rolü, Suriye’yi de içeren bir coğrafyada etkili ve önemli bir modele dönüşmüştür.
Bugün egemen bir devlet olarak Kazakistan, birçok uluslararası ve bölgelerarası kuruluşun tam üyesidir. Bu kapsamda Nur-Sultan yönetimi, aktif bir entegrasyon politikası izlemekte ve dünyanın birçok ülkesiyle ikili ve çok taraflı ortaklıklar geliştirmektedir. Bunun en değerli örneklerinden biri ise Türk Dünyası’nda yaşanan entegrasyon sürecidir. Günümüzde Türk Dünyası; siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan bir entegrasyon ve yakınlaşma sürecindedir. Buna yapısal bir kimlik kazandıran ana kurum ise Türk Devletleri Teşkilatı’dır. Teşkilat, barışçıl ve kapsayıcı bir yapıya sahip olan kimliğiyle öne çıkmaktadır. Bu anlamda yeni bölgesel ittifakların veya küresel kutupların oluştuğu günümüz konjonktüründe Türk Dünyası, saldırgan değil; caydırıcı kimliğiyle kendinden bahsettirmektedir.
TURAN ANLAYIŞI VE 'NAZARBAYEV TÜRKÇÜLÜĞÜ'
Sayın Nazarbayev’in Türk Dünyası’na dair en önemli yaklaşımlarından biri de “Turan” ve “Türkçülük” anlayışıdır. Lakin söz konusu “Turan” ve “Türkçülük”, Türk Devletleri Teşkilatı’na yön veren ruh olmakla birlikte asla saldırgan bir nitelik taşımamaktadır. “Nursultan Nazarbayev’in Turan ve Türkçülük anlayışının temelinde duygusallık, hamaset ve boş sözler yoktur. Sayın Nazarbayev’in Turan ve Türkçülük anlayışının en önemli farkı, karşılıklı çıkarları öncelemesi, ötekileştirmede bulunmaması, ayaklarının yere basması ve Türk Dünyası’nın entegrasyonunu kültürel ve iktisadi bazlı amaçlamasıdır. Bu yönüyle barışçıl ve insani bir anlayış karşımıza çıkmaktadır.
Bu açıdan da bakıldığında açıkça görülmektedir ki; Sayın Nazarbayev’in çizdiği dış politika, Kazakistan’ın da ötesinde Türk Dünyası’nın dış politikası haline gelmiştir. 30 yıllık süreçte Sayın Nazarbayev, Türk Dünyası için yol gösterici bir figüre dönüşmüştür.
TÜRK DÜNYASININ YOL HARİTASI: '2040 VİZYONU'
Sayın Nazarbayev, tarihsel birikimi ve tecrübeleriyle Türk Dünyası’nın gelecek yıllarında izlemesi gereken dış politikaya dair önemli adımlar atmıştır. Özellikle de Türk Devletleri Teşkilatı tarafından İstanbul’da 12 Kasım 2021’de düzenlenen 8. Liderler Zirvesi’nden sonra kabul edilen “Türk Dünyası 2040 Vizyonu”, gelecek 20 yılın yol haritasını ortaya koymuştur. Söz konusu stratejik belge, çeşitli alanlarda işbirliğini teşvik etmekte ve 2040 yılında Türk Dünyası’ndaki entegrasyonun önemli ölçüde tamamlanmasını amaçladığını gözler önüne sermektedir.
2040 Vizyonu, başta güvenlik ve yoksulluk olmak üzere çeşitli küresel ölçekli sorunlara karşı Türk Devletleri Teşkilatı’nın önemli bir rol üstlenebileceğini göstermiştir. Bu noktada Türk Dünyası devletlerinin zorlukların aşılması için inisiyatif aldığı ve bölgesel ve küresel bir anlayışla hareket ettiği görülmektedir. Ayrıca Türk işbirliği olarak tanımlanan çerçevede üyelerin karşılaştığı zorlukların dayanışma içerisinde çözülmesi amaçlanmaktadır.
Belgenin kapsamı, sadece ekonomi ve sorunların çözülmesiyle sınırlı değildir. Diğer yandan Hazar Geçişli Uluslararası Doğu Batı Orta Ulaştırma Koridoru, dijitalleşme, yeşil ve akıllı ekonomiler, uzay, temiz enerji ve çevre, gıda güvenliği, sağlık, eğitim, gençlik ve spor, radikalleşmeyle mücadele, diaspora toplulukları, medya kuruluşları ve uluslararası kuruluşlarla işbirliği de 2040 Vizyonu’nda yer almıştır. Sayın Nazarbayev’in çizdiği rota sayesinde Türk Dünyası bir realite haline gelmiştir.
Kazakistan’ın ve Ulu Bozkır’ın bağımsızlığından, özgürlüğünden, egemenliğinden ve toprak bütünlüğünden yola çıkan Sayın Nazarbayev, Turan anlayışı çerçevesinde bu değerleri Türk Dünyası’nın değerleri haline getirmiştir. Söz konusu politikalar, karşılıklı saygı ve kazan-kazan anlayışı doğrultusunda şekillenirken; ülkelerin hassasiyetlerine verilen önem, işbirliklerini güçlendirmiş ve Türk Dünyası’na saldırgan olmayan yapıcı ve barışçıl bir kimlik kazandırmıştır. Ötekileştirici bir tavır takınmayan Sayın Nazarbayev, aynı yaklaşımı içeren politikalar izleyen ve barışçıl amaçlar güden ülkelerle işbirliğini güçlendirerek kapsayıcı bir tutum benimsemektedir.
Sayın Nazarbayev’in belirlediği çerçeveden bakıldığında, Afganistan örneği bahsi geçen barışçıl vizyonu, bütün ayrıntılarıyla gözler önüne sermektedir. Kazakistan, Afganistan’daki sorunların bir an önce çözülmesini ve kapsayıcı istikrarlı bir yönetim kurulmasını savunmaktadır. Türk Devletleri Teşkilatı da yaptığı bütün açıklamalarda buna paralel bir duruş sergilemektedir. Afgan halkının onurlu bir şekilde yaşaması, ülkenin toprak bütünlüğünün korunması, terörizmle mücadele ve Afganistan’da istikrarın tesis edilmesi, Kazakistan’ın ve Türk Dünyası’nın önceliğidir. Kazakistan ve Türk Dünyası, Afganistan’ı sömürmek yerine; söz konusu ülkeyi çeşitli bölgesel projelere dahil ederek istikrara katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.
İKİ BÜYÜK BOZKIRIN İŞ BİRLİĞİ
Sayın Nazarbayev’in dış politikasının çizdiği çerçeveyi ve yarattığı etkiyi Kazakistan-Türkiye ilişkilerinde de görmek mümkündür. Etnik, dini, tarihi ve kültürel bakımdan ortak bir geçmişe sahip olan Türkiye ve Kazakistan, aynı medeniyetten doğmuştur. Kazakistan’ın bağımsızlığını ilan ettiği süreçte Türkiye, Kazakistan’ı ilk tanıyan ülke olarak taraflar arasında asla kopmayacak güçlü bir bağın oluşturulmasını sağlamış ve bir anlamda bağımsız Kazakistan’a kardeşlik elini uzatmıştır. Sayın Nazarbayev de Anadolu bozkırından uzanan bu ele Ulu Bozkır’dan aynı şekilde cevap vermiştir.
Bozkır demek, bağımsızlık demektir, özgür ruh demektir.
Nazarbayev dönemi, bu iki büyük bozkırın birleştiği ve “Ulu Bozkır” anlayışına uygun olarak, güçlü bir işbirliğinin temellerinin atıldığı, başta Türk Dünyası olmak üzere coğrafyadaki devletlerin bağımsızlığını, egemenliğini, toprak bütünlüğünü, refahını esas alan, kültürel ve iktisadi boyutta bir geleceği hedefleyen entegrasyon hareketi olarak da karşımıza çıkmaktadır.
Sayın Nazarbayev’in ortaya koyduğu kapsayıcı ve kucaklayıcı bir Avrasyacılık anlayışı söz konusudur. Kazak Avrasyacılığı olarak da nitelendirilebilecek bu düşünce çerçevesinde Asya ile Avrupa’dan oluşan Avrasya, “Dünya Adası” ya da “Avrasya Kıtası” şeklinde kabul edilmektedir. Avrasya’nın entegrasyonu çerçevesinde adım atan Sayın Nazarbayev, Kazakistan’ı Asya’nın merkezi olarak konumlandırmaktadır. Peki, Avrupa’yla gerçekleştirilecek entegrasyon sürecinde diğer merkez hangi ülke olacaktır?
Bu noktada Kazakistan’ın hem kurduğu güçlü ilişkiler hem de jeopolitik konumu nedeniyle Türkiye’yi Avrupa’nın merkezi olarak görme eğiliminde olduğu söylenebilir. Tüm bunların yanı sıra Türkiye’nin Avrupa’yla olan ilişkileri de Kazakistan için önemli bir referans kaynağıdır. Bu noktada Kazak Avrasyacılığı’nda ve Asya ile Avrupa arasındaki entegrasyon sürecinde Kazakistan ile Türkiye’nin işbirliği, barış ve refah köprüsü olarak ön plana çıkmaktadır.
Hiç kuşkusuz Kazakistan ile Türkiye’nin bir köprü olmasındaki en önemli araçlardan biri de Orta Hat’tır. Orta Hat sayesinde geliştirilecek ilişkiler, Doğu ile Batı arasındaki entegrasyon sürecini hızlandıracaktır. Bu kapsamda batıya açılan Kazakistan ile doğuya açılan Türkiye’nin coğrafi olarak Orta Hat üzerinden birbirini tamamladıkları söylenebilir.
Diğer yandan iki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler de her geçen gün artmaktadır. 1992 yılında 30 milyon dolar olan ticaret hacmi, 2019 yılında 3,1 milyar dolara yükselmiştir. Taraflar arasındaki ticaret hacminin kısa vadede 5, orta vadede ise 10 milyar dolara yükseltilmesi planlanmaktadır.
Ayrıca ülkelerin birbirlerini güvenlik noktasında da desteledikleri aşikardır. Özellikle Kazakistan’ın Türkiye’nin ürettiği milli S/İHA’ların alınması konusunda attığı adım, bunun somut bir göstergesidir. 2023 yılına kadar Kazakistan’a teslim edilecek olan S/İHA’ların Kazakistan’ın güvenliğine büyük katkılar sunacağı aşikardır. Böylelikle iki ülkenin ilişkileri yeni boyutlara evirilmektedir.
Kazakistan’ın Türkiye’yle geliştirdiği işbirliği, sadece ikili bir boyutta değildir. Taraflar arasındaki münasebetler, Türk Devletleri Teşkilatı ve Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA) çerçevesinde çok boyutlu bir özellik taşımaktadır. İsmi geçen iki kurumun da kuruluş süreci incelendiğinde, Kazakistan ile Türkiye’nin ortak hareket ettiği ve ortak irade sergilediği görülmektedir. Bu durum, ilişkilerin daha da geliştirilmesi noktasında ortak bir amaç benimsendiğini ortaya koymaktadır.
Söz konusu örgütler sayesinde daha da güçlenen ve kurumsal bir kimlik kazanan ilişkiler, 2009 yılında Sayın Nazarbayev’in Türkiye’yi ziyareti sırasında imzalanan Stratejik Ortaklık Anlaşması sayesinde kırılmaz bir nitelik kazanmıştır. Derinleşme ve genişleme sürecine giren ilişkiler, 2012 senesinde kurulan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’yle (YDSK) de daha kurumsal bir hal almıştır. Özellikle Sayın Nazarbayev’in yapıcı, işbirliğini teşvik eden, yenilikçi tutumu söz konusu yakınlaşmaya ivme ve derinlik kazandırmaktadır.
SONUÇ
Sayın Nazarbayev’in yapıcı, iş birliğine açık, dengeleyici ve yol gösterici bir dış politika benimsediği açıktır. Ayrıca ülkeler arasında sorunların arttığı bir dönemde Sayın Nazarbayev, karşılıklı çıkar ve saygı çerçevesinde daha sağlıklı bir alternatifi dünyaya sunmuştur. Yönetimde bulunduğu süreçte ülkesinin dış politikasına yön veren Sayın Nazarbayev, 30 yıllık dönemde istikrarlı ve dünyada itibarla anılan bir ülke yaratmayı başarmıştır.
Önemli bir misyona, vizyona, tecrübeye ve yol haritasına sahip olan Sayın Nazarbayev öncülüğündeki Kazakistan hem Orta Asya ülkelerinin hem de bölgesel ve küresel güçlerin potansiyellerini değerlendirmeye çalışan başarılı bir dış politika izlemiştir. Bu bağlamda Kazakistan, komşularıyla olan sınır sorunlarını çözmüş ve bölgenin istikrarını ve güvenliğini garanti altına almıştır. Söz konusu politika sayesinde ise ne etnik anlaşmazlıklar ne de sınır gerginlikleri yaşanmaktadır.
Çok yönlü dış politika izleyen Sayın Nazarbayev, Orta Asya, Türk Dünyası ve Türkiye’yle güçlü bağların kurulmasını savunmaktadır. Sayın Nazarbayev’in hem Türkiye’ye hem Türk Dünyası’na hem de diğer devletlere karşı benimsediği tutumda öne çıkan özelliklerden biri de devletlerin bağımsızlığından, egemenliğinden, üniter yapısından ve toprak bütünlüğünden ödün verilmemesidir. Diğer devletlerle kurduğu ilişkilerde bu konulara önem gösteren Kazakistan’ın öncü ülke olmasında bu yaklaşımı etkili ve belirleyicidir. Kendi değerlerinin yanı sıra Türk Dünyası’nın çıkarlarına ve değerlerine de önem veren Kazakistan için önemli olan karşılıklı ilişkiler sayesinde müreffeh toplumlar yaratılmasıdır.
Türk Dünyası’nın önderi, bilge lideri Sayın Nursultan Nazarbayev, günümüzde benimsediği misyon ve vizyon nedeniyle Türk Dünyası’nın Aksakalı’dır. Çok yönlü dış politikasıyla Rusya, Çin ve Orta Asya arasında stratejik açıdan önemli bir konuma sahip olan Kazakistan, jeopolitik bakımdan ülkeleri, bölgeleri ve kıtaları birbirine bağlayan geniş kapsamlı kalkınma politikaları ve entegrasyon stratejileri geliştirmeyi başarmıştır. “Nazarbayev Misyonu” şeklinde de kavramsallaştırılabilecek olan Sayın Nazarbayev’in çok kutuplu, dengeleyici, demokratik, barışçıl ve yapıcı dış politikası, önümüzdeki süreçte akademik literatüre de girecektir.
Kurucu Cumhurbaşkanı Sayın Nursultan Nazarbayev’in evrensel bir nitelik taşıyan, geçmişten günümüze Türk Dünyasının barışçıl vizyonunu yansıtan bu anlayışının gelecek nesillere güçlü bir şekilde intikali ve tüm dünyanın Türk Dünyasını daha sağlıklı bir şekilde okuyabilmesi, anlayabilmesi için “Nazarbayev Misyon Ödülleri” ya da “Nazarbayev Ulu Bozkır Misyon Ödülleri” sürecinin geleneksel olarak başlatılması ve buna kurumsal bir mahiyet kazandırılması, Türk Dünyasının Aksakalı Nazarbayev anlayışının ölümsüzlüğü açısından büyük bir önem arz etmektedir. Bu vesileyle Aksakalımıza Anadolu Bozkırlarından saygı ve selamlarımızı iletiyor, kendisine hayırlı ve uzun bir ömür diliyoruz.