Bağımsızlığımızın başkenti ANKARA

Mustafa Kemal, hükümet merkezinin seçilmesinde iki noktayı vurgulamıştır: Her türlü saldırıya karşı yerinden kıpırdamayacak ve dikkatini ülkenin tümüne yöneltebilecek bir yer. ‘Yoksa bir geminin topundan telaşa düşebilecek bir yerde hükümet merkezi olamaz’

Cumhuriyet’in ilanı ve Ankara’nın başkent oluşu, tarihimizin bu iki önemli gelişmesi de Ekim 1923’de gerçekleşmiştir. Değerli araştırmacı, emekli diplomat Bilâl N. Şimşir, Bir Başkentin Doğuşu kitabının önsözünde, başkentin İstanbul’dan Ankara’ya taşınmasını, “Başlı başına bir devrim” olarak değerlendirir: “Atatürk devrimleri zincirinin çarpıcı halkalarından biridir. İstanbul dururken Anadolu ortasında yeni bir başkent düşünmek bile o zamana göre devrimci bir düşünceydi.” Şimşir’e göre: “Ankara’nın başkent seçilmesi, hem önemli hem de anlamlı bir olaydır. Başkentin Ankara’ya taşınmasıyla Türk Devleti’nin ağırlık merkezi İstanbul’dan Anadolu’ya kaymıştır.”
Anavatan topraklarının büyük bölümü artık Anadolu’dadır. Yeni devletin gözü kulağı Anadolu’ya yönelmiştir. Bilâl N. Şimşir işte bu nedenle başkentin değişimini bir devrim olarak değerlendiriyor. “Yüzyıllardır ihmal edilmiş, geri bırakılmış, itilmiş, horlan

ANKARA CUMHURİYETİ

Mustafa Kemal Atatürk neden Ankara’yı başkent olarak seçtiğini açıklarken derin bilgi birikimini gösteren önemli bir açıklama yapıyor: “Ben Ankara’yı coğrafya kitaplarından değil tarihten öğrendim; bir cumhuriyet merkezi olarak. Selçuklu idaresinin parçalanması üzerine Anadolu’da kurulan küçük hükümetlerin isimlerini okurken birtakım beylikler yanında bir de ‘Ankara Cumhuriyeti’ görmüştüm.”
Yazar yayıncı Muzaffer İlhan Erdost kendisiyle yaptığım görüşmede Ankara’nın, kimi tarihçilerin “Ahi Cumhuriyeti” olarak adlandırdıkları bir halk yönetimi dönemi yaşadığını anlatmıştı. Selçuklunun dağılması ile Osmanlı Devletinin kuruluşu sürecinde, kente, “ahi” örgütü diye ünlenen esnaf ve zanaat loncası egemen oluyor. Erdost, o dönemi ve Ankara’nın başkent oluşunu şöyle yorumluyor: “Yani sultanın, şahın, padişahın kenti olmadığı gibi, mollaların, şeyhlerin, dervişlerin yönettiği kent de değildi Ankara. Zanaatçıların, esnafın, ekip biçen halkın yönettiği bir kentti. Mustafa Kemal’i, Ankaralıların coşkuyla karşılamasının ardında, nasıl ki ‘Ahi Cumhuriyeti’ geleneği yatıyorduysa, onun da, cumhuriyeti kurmak için başkent olarak Ankara’yı seçmiş olmasının ardında, bir zamanlar, burada, bir “cumhuriyet” döneminin yaşanmış olmasının bilinci saklıydı. Ankara, cumhuriyetin, yani bağımsızlaşmanın başkentidir. Özgürleşmemizin ve devrimcileşmemizin de başkenti Ankara’dır.”
Yukarıda aktardığımız sözlerini Atatürk şöyle sürdürüyor: “Tarih sayfalarının bana bir cumhuriyet merkezi olarak tanıttığı Ankara’ya ilk defa geldiğim o gün gördüm ki, geçen asırlara rağmen Ankara’da hâlâ o cumhuriyet kabiliyeti devam ediyor. Beni, Türkiye’ye en uygun merkezin Ankara olabileceğini düşünmeye sevk eden ilk vesile çok eskidir ve bilimseldir.”

Atatürk’ün Ankara’ya gelişi

NEDEN ANKARA BAŞKENT OLARAK SEÇİLDİ?

Mustafa Kemal, hükümet merkezinin seçilmesinde iki noktayı vurgulamıştır: her türlü saldırıya karşı yerinden kıpırdamayacak ve dikkatini ülkenin tümüne yöneltebilecek bir yer. “Yoksa bir geminin topundan telaşa düşebilecek bir yerde hükümet merkezi olamaz.”
Atatürk’ün özellikle vurguladığı, dışarıdan gelen, başkentin İstanbul olması baskılarıdır. Ona göre bu, “sorunun önemli noktalarından biridir.” Hatıra Defterine, 7 Ocak 1925’de Konya’da yazdığı anlaşılan yazı şöyle bitmektedir: “Ankara başkenttir ve sonsuza kadar başkent kalacaktır.”
Ankara ayrıca, Türk pasaportu taşıyan ve Türkiye’nin sınırları dışında yaşayan Türklerin de başkentidir. Çünkü Ankara bir simgedir, Türkiye’yi simgeler ve Türkiye ile bağlarını koparmayan Türkler, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, Ankara’yı merkez bilirler.
19. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’ndaki gerileme ve geçirilen savaşlar sonunda Ankara da gittikçe gerilemiş; Türkiye Cumhuriyeti, Ankara’yı 20 bin nüfuslu bir orta Anadolu kasabası olarak devralmıştır.

ATATÜRK VE ANKARA

“Ankara’nın ve halkının kalbimde çok özel bir yeri vardır,” Atatürk’ün bu sözü, Yunus Nadi’ye verdiği ve 7 Mayıs 1924 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan, demecinden alınmıştır. O’nun Ankara’ya ilk gelişi olarak söz ettiği gün, bilindiği gibi 27 Aralık 1919’dur. Bu sözleri ile aslında Ankara’nın yalnızca kendisi için taşıdığı anlamı değil, yeni kurulan Türk devleti için de anlamını, taşıdığı “ruhu” anlatmaktadır Atatürk.
Sivas Kongresi’nden sonra bu kentten Ankara’ya beş günde ulaşabilen Mustafa Kemal ve arkadaşları, Ankara’da, yol üzerinde başka hiçbir yerde olmadığı ölçüde büyük bir coşkuyla karşılanırlar. Bu karşılanma töreninden çok memnun kalan Mustafa Kemal, “Ankaralılar beni misli görülmemiş bir heyecanla karşıladılar...” demiştir. Bu coşkulu destek sözde kalmamıştır. 1919 sonlarıyla 1920 Temmuz’u arasında kentte yaşayan Ankaralılar ve Ankara’ya bağlı kaza ve bucaklardaki insanlar, Kurtuluş Savaşı için o yıllarda oldukça büyük sayılabilecek bir para yardımında bulunmuşlardır. Ayrıca Çankaya Köşkü alanında bulunan ve bugün “Müze Köşk” olarak bilinen yapı, 30 Mayıs 1921’de Ankara halkı tarafından satın alınmış ve Mustafa Kemal’e armağan edilmiştir.
Tüm Anadolu gibi Ankara da, Kurtuluş Savaşı sırasında tümüyle bir yoksunluk içindeydi. Savaşın yürütülmesi için gerekli araç, gereç, silah, cephane vb. İstanbul’da düşmanların elinde kalmıştı. Kırtasiye ve basılı pul stokları bile İstanbul’da bulunuyordu. Bunlar, büyük güçlükler içinde İstanbul’dan Anadolu’ya kaçırılmaya çalışılıyordu. Bütün bunlara ek olarak, Anadolu savaşta iken, savaş sanayi olarak ne varsa onlar da İstanbul’daydı.
İstanbul, İngiliz işgali altındadır. Orada kalan aydınlar ve halk ölümü göze alarak Ankara’yı kahramanca desteklerler. Çeşitli adlar altında örgütlenen, çok gizli çalışan gruplar, İstanbul’daki depoları basarak elde ettikleri silâhları ve binlerce kişiyi çeşitli güçlüklere rağmen, Anadolu’ya geçirirler.

ANKARA MARŞI

“Ankara, Ankara güzel Ankara,
Seni görmek ister her bahtı kara.
Senden yardım umar her düşen dara
Yetersin onlara güzel Ankara.
***
Burcuna göz diken dik başlar insin,
Türk gücü orada her zoru yensin,
Yoktan var edilmiş ilk şehir sensin,
Var olsun toprağın, taşın Ankara.”

Söz: Aka Gündüz;
Beste: Halil Bediî Yönetken
Kaynak:
Feyziye Özberk, “Zamanın Ötesinde Bir Aydın, Yaman Örs”, Kaynak Yayınları.

Sonraki Haber