Bahçeli: Gemilerimizin karşısına çıkmaya cüret eden bedelini en ağır şekilde öder

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Akdeniz veya Ege'de donanmamızın ve araştırma gemilerimizin karşısına çıkmaya cüret eden olursa bunun bedelini en ağır şekilde ödeyecektir" dedi.

ABD'deki seçimlerde Demokratların başkan adayı Joe Biden'ın Türkiye'ye ilişkin aralık ayında sarfettiği sözlere bir kez daha tepkisini dile getiren MHP Genel Başkanı Bahçeli, "Seçimle gelmiş Cumhurbaşkanını devirme hedefi neresinden bakılırsa bakılsın hem demokrasi düşmanlığı hem darbeciliktir" ifadesini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'Yedi aydır tepki vermediler, neden şimdi?" eleştirisine de tepki gösteren Bahçeli, "CHP Genel Başkanıyla birlikte parti sözcülerinin Biden’ın açıklamasının içeriğini değil de zamanlamasını, bununla kalmayıp hükümeti eleştirmeleri Türkiye sevgisinden yoksun, millete mensubiyet şuurundan mahrum bir siyaset köhneliğinin vahim örneğidir" dedi.

Bahçeli,"Akdeniz veya Ege'de donanmamızın ve araştırma gemilerimizin karşısına çıkmaya cüret eden olursa bunun bedelini en ağır şekilde ödeyecektir" dedi.

Gündeme ilişkin yazılı açıklama yapan Bahçeli, şu ifadelere yer verdi:

"ABD'nin Demokrat Partili Başkan adayı Joe Biden'in yedi ay evvel dile getirdiği husumet ve hıyanetle perçinlenmiş çarpık açıklamaları siyaset ve ülke gündemini derinden etkilemiştir. Biden'in karanlık mazisi ve karmaşık müktesebatı Türkiye'nin egemenliğine ve kutlu varlığına yönelik suikast teşebbüsünün hiç de tesadüfi olmadığını çok net gözler önüne sermiştir. ABD'nin Başkanlık makamına talip bir siyasetçinin müttefik bir ülke hakkında akla ve hayale sığmayacak değerlendirmelerde bulunması hiçbir şekilde masum ve mazur gösterilemeyecektir. Bahse konu şahsın Obama döneminde ABD'nin Başkan Yardımcılığı görevini üstlenmesi, son yedi ay içinde Demokrat Parti'den başkan adaylığı seviyesine ulaşması elbette Türkiye karşıtı sözlerini ciddiye alınmasını gerektirmektedir.

Geçmişte ülkemize reva görülen baskı ve dayatmaların Obama ve Biden'in döneminde daha da şiddet ve sürat kazandığı milli hafızalarda kayıtlıdır. Ortadoğu'ya düzenlenen sistematik ve kanlı saldırıların, Türkiye aleyhine terör örgütleriyle kurulan bağ ve bağlantıların bilhassa bu iki lekeli ismin iktidar zamanına rastladığı gayet iyi bilinmektedir. Dahası 15 Temmuz hain FETÖ darbe teşebbüsünde ABD'nin o tarihteki yönetiminin ne kadar tazyik ve tesirinin olduğu bir başka muammalı ve şaibeli tartışma konusudur. Bir ülkenin seçimle göreve gelmiş Cumhurbaşkanı'nı devirme hedefi neresinden bakılırsa bakılsın hem demokrasi düşmanlığı hem de darbeciliktir.

Biden mayası ve mizacı itibariyle yakayı ele vermiştir. Özellikle 1945 yılından beri Türkiye'nin içine düştüğü sosyal, siyasal ve ekonomik buhranların iç mihrak ayağı olduğu kadar sevk ve idare noktasında bulunan dış mihrak ayağı da vardır ve bilinmektedir. Bu kapsamda dış mihrak vakıasını hayali olarak gören mağlup ve müflis siyasi garabetlerin Türkiye'nin yakın tarihinde önemli görevler üstlenmiş olmaları düşündürücü ve üzüntü verici bir başka açmazdır. Yakın tarihimiz aynı zamanda darbeler tarihidir ve bu tarihin içinde dost görünen, müttefik olduğunu iddia eden ülke ve ülkelerin tezgah ve kumpasları iç karartıcı derecede fazladır.

Milli Mücadele yıllarında bileğimizi bükemeyen, yüreğimizi teslim alamayan, bağımsızlığımızı tasfiye edemeyen Haçlı zihniyeti, ilerleyen yıllarda dolaylı vasıtalarla Türkiye'nin yıkımına odaklanmış, bu nedenle de saçtığı zehri kızılcık şerbeti diye yutturmaya çalışmıştır. Biden çürük ifadeleriyle yetiştiği sömürgeci muhitin bütün dokusuna nüfuz eden zalim ve hunhar anlayışı hezeyan içinde temsil ve tescil etmiştir.

Türkiye yükseldikçe, ayak bağlarından kurtuldukça, kendi kaderine sahip çıkıp kendi geleceği hakkında tek belirleyici oldukça zalimler dimağlarında sakladıkları alçak senaryoları gün ışığına çıkarmaya başlamışlardır. Düne kadar demokrasi, özgürlük ve insan hakları gibi parlak kavramların içine döşenen, yalan ve riyayla süslenmiş aldatıcı sözlere iliştirilen emperyalist arzular geldiğimiz bu aşamada volkan ağzı gibi patlamıştır. Türk ve Türkiye düşmanlığının şifresi artık kırılmış, failler, figüranlar ve fiilleri ulu orta meydana çıkmıştır. İktidar olmak için ruhunu İblis'e bile satmaya hazır vaziyette bekleyen köksüz ve kimliksiz devşirmelerin küresel güç merkezlerinde icazet arayışları, sadece iktidarın değil Türkiye'nin de kaybına hizmetleri çürümüş Biden kadar tehlikeli bir vaka olarak karşımızdadır. Onursuz bir kazancı şerefli bir duruş ve vatan sevgisine değişmeye amade olan siyasi bedbahtların varlığı ülkemiz adına tarifsiz ve talihsiz bir sorundur.

Biden'in bedel ödemesi gerektiğini vurguladığı Cumhurbaşkanımızı ve iktidarını, darbe yerine seçimle devirme çağrısı, bunu ise muhalefeti öncekinden farklı olarak daha güçlendirip destekleme amacı iki tarafı keskin bir bıçaktan farklı değildir. Muhalefet olarak kast ettiği malum partilerin bugüne kadar verdiği tepkiler sönük, silik ve etkisizdir.

CHP Genel Başkanıyla birlikte parti sözcülerinin Biden'in açıklamasının içeriğini değil de zamanlamasını, bununla kalmayıp hükümeti eleştirmeleri Türkiye sevgisinden yoksun, millete mensubiyet şuurundan mahrum bir siyaset köhneliğinin vahim örneğidir. İşbirlikçi ve kukla HDP ile yine bu ülkenin eline avucuna bakan İP'in ürkek, korkak ve çekimser tavırları ibretlik bir durumdur. Muhalefeti desteklemekten bahseden bir emperyaliste muhalefetin mesajı cılız, çürük ve zorakidir.

CHP'nin 37'inci olağan Büyük Kurultayı'nda dostlarıyla iktidar olacağını ilan eden Kılıçdaroğlu'nun, dost kataloğunun hangi sayfasında Biden'in bulunduğunu, bugüne kadar iki tarafın teyit ettiği aracılarla temas kurup kurmadığını açıklaması aziz Türk milletine namus borcudur. Açığa kavuşturulması, üzerindeki esrar perdesinin kaldırılması gereken bir diğer mühim ve muhataralı konu ise şudur: Cumhur İttifakı'nın karşısında tesis edilen ve birbirleriyle uzaktan yakından alakası olmayan Zillet İttifakı'nın ana ortaklarını çatısı örülmüş bir siyasi proje şemsiyesi altında bir araya getiren menfur el, melun göz kime ya da kimlere aittir? Kaldı ki Biden'in İstanbul Büyükşehir Başkanlığı Seçimleriyle ilgili de ahkâm kesmesi her açıdan şüphe uyandırıcıdır.

Bu aşamada Zillet İttifakı'nın sütunlarını diken zulmet lobisinin açık hüviyetini bilmek Türk milletinin en doğal ve ertelenemez hakkıdır. Atatürk'ün kurduğu partinin FETÖ ile PKK'nın çekim alanına kapılması, emperyalizme sessiz kalması, milli meselelere duyarsız ve duygusuz yaklaşması, hepsinden önemlisi takip ettiği muhalefet stratejisini Türkiye'nin aleyhine icra etmesi bir yanda akıl tutulmasıyla diğer yanda siyasi tutsaklıkla izah edilebilecektir.

CHP geçmişini çiğneyip geleceğini temlik ve haciz ettiren yozlaşmış ve işbirlikçiliğe gömülmüş bir siyaset modelidir. Joe Biden CHP'nin üst aklıdır. Türkiye'nin bölünme ihalesini açıp pazarlık usulüyle yıkım müteahhitlerine davetiye çıkaran Biden CHP'nin kan bankasıdır. Son günlerdeki şaibeli yorum ve kifayetsiz tutumlar başkaca bir söze yer ve gerek bırakmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti hayranlık uyandıran, hürmetle anılan Milli Mücadele'nin eseridir. Bu eserin yağma ve talanını, demokrasimizin ve devletimizin heba ve israfını gönlünde, gündeminde ve siyasi görüşünde mahfuz tutan kim olursa olsun hüsran yaşayacak, ağır bir bozgunla tanışacaktır.

İstiklalimizi çiğnemek isteyen her şeyden önce 83 milyonun tamamının cansız bedenine basmak durumundadır. Biden'in ilaveten 3 Kasım 2020'de yapılacak ABD Başkanlık Seçimi'ne Türk düşmanlarının desteğini alabilmek için Türkiye'ye meydan okuması aynısıyla ters dönecek, emperyalizmin tetikçisi olan bu kovboyun Allah'ın izniyle mağlubiyetine kapı açacaktır.

DOĞU AKDENİZ

Ülkemizin Doğu Akdeniz'deki haklı mücadelesi uluslararası hukuka uygundur ve küresel hesapları alt üst etmiş, taşları yerinden oynatmıştır. Yunanistan'ın etrafımızda provokasyona yeltenmesi, kıta sahanlığı anlaşmazlığıyla deniz yetki alanları konusunda ihtilaf çıkarması nafile bir gayrettir. Akdeniz veya Ege'de donanmamızın ve araştırma gemilerimizin karşısına çıkmaya cüret eden olursa bunun bedelini en ağır şekilde ödeyecektir. Fransa'nın Akdeniz'e iki savaş uçağıyla bir firkateyn sevk etmesi vaki krizin tırmanmasından başka bir anlama gelmeyecektir.

Türkiye'nin Libya'da barış, huzur ve istikrarın inşa edilmesine dönük faaliyetlerini sekteye uğratmak isteyen paralı askerler, İsrail'in taşeronu Birleşik Arap Emirlikleriyle diğer bölge ve küresel güçler rüzgar ekerken fırtına biçeceklerdir. Türkiye kara ve deniz sınırlarını yeri gelirse zor kullanarak savunacaktır. Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri bütün unsurlarıyla tetikte ve teyakkuzda, Türk milleti de dualarıyla arkalarındadır.

Mali'de yaşanan askeri darbe, Belarus'da yaygınlaşan protestolar, Beyrut Limanı'nda yaşanan yıkıcı patlama, Yunanistan'ın Batı Trakya ve Ege'de sürdürdüğü tahrikleri, Ermenistan'ın tacizleri, Atlantik ile Pasifik arasındaki kutuplaşma, küresel ekonomiye hakim olan durgunluk, KOVİD-19'un yol açtığı risk ve belirsizlikler önümüzde çok tehlikeli bir sürecin günbegün ivme kazanacağına işarettir. Türk milleti karşısındaki engelleri birlik ve dayanışma ruhuyla aşacaktır. Hiçbir işgal ve ihanet girişimine kuşkusuz müsaade edilmeyecektir. Zillet İttifakı emperyalizmin biberonuyla beslenmesinin trajik sonuçlarına bihakkın mahkûm olacaktır. İstiklal için birlik istikbal için dirlik, kazanan Türkiye olacaktır. Cumhur İttifakı'nın muazzam vakarı ve mücadeleci varlığıyla, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin hakim, hadim ve haysiyetli kazanımlarıyla Türkiye'nin bağımsızlığı, bekası, birliği, kardeşliği ve geleceği sağlam ve sarsılmaz güvenceye kavuşacaktır. Yolu doğru olanın yükü ağır olsa da, bu yük emsalsiz vatan ve millet sevdasıyla omuzlanacaktır. Türkiye'yi ayağından zincirlemeye, önünü kesmeye, üzerinde hain hesap yapmaya hiç kimsenin gücü de nefesi de yetmeyecektir.''

Sonraki Haber