Bahçeli:'NATO üyeliğini tartışmaya açalım, İncirlik'i ve Kürecik'i kapatalım'

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM’de yaptığı konuşmada, “Kudüs'ün her karışında izimiz vardır. Kudüs bizi bilir, biz Kudüs'ü biliriz. ABD, bunun önünde engelse NATO üyeliğini tartışmaya açalım, Kürecik'i, İncirlik'i boşaltalım gitsin." dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Grup toplantısında konuştu. Gündemi değerlendiren Bahçeli, İsrail'in saldırganlığının kınamalarla durdurulamayacağını söyledi. Eski CHP Milletvekili Dursun Çiçek'in "HDP'ye bakanlık verilebilir" sözlerini sert sözlerle eleştiren Bahçeli, "CHP’li Dursun Çiçek’in, “Millet İttifakı seçimi kazanırsa HDP’lilere bakanlık veririz” sözleri, bize göre malumun ilanı, karanlık maksadın kesin ilamıdır. Zillet ittifakının omurgası HDP’dir." dedi. MHP Genel Başkanı İsrail'in saldırganlığına karşı kınamaların yetersiz olacağını belirtti. Bahçeli, "Çağrı olursa biz gidelim, biz koşalım, hızır gibi yetişelim, gücümüzün yettiği yere kadar girelim, nihai olarak akan kanı durduralım; huzur, istikrar ve güvenliği el birliğiyle, güç birliğiyle temin edelim. Kudüs’ün her karışında izimiz ve eserlerimiz vardır.

Kudüs bizi bilir, biz Kudüs’ü biliriz. Şayet ABD bunun önünde engelse NATO üyeliğini derhal tartışmaya açalım, Küreciği de, İncirliği de boşaltalım." ifadelerini kullandı.

İşte Bahçeli'nin konuşmasından satır başları:

"KARAMSARLIK YASAKLI ALANDIR"

Beşeriyetin selameti, küresel istikrar ve dengenin geleceği bu alandaki mukavemet ve mücadeleye doğrudan doğruya bağlıdır.

Salgın hastalık bütün ezberleri bozmakla kalmamış, henüz tam kavranamayan, hatta kavramsal çatısı kurulamayan yeni bir dünyanın kapılarını da aralamıştır.

İnsan insan ilişkileri, insan toplum ilişkileri; bununla mündemiç ekonomik, siyasal ve ticari ilişki ağları sonuçları önümüzdeki yıllarda daha net görülecek sancılı ve sisli bir kulvara girmiştir.

Bizim üzerinde kafa yormamız gereken asıl konu salgın sonrası vasat bulacak dünya tablosunda Türkiye’nin yeri, konumu ve üstleneceği rolüdür.

İnsanlık tarihinin akış istikametini etkileyen birbiriyle bağlantılı üç müessir unsurdan birisi mikropsa, diğerleri tüfek ve çeliktir.

Günümüz şartlarında bunlara bilgi ve teknoloji tabanlı dijital devrim süreci de eklenmiştir.

Bu nedenle gelişmeleri lehimize çevirmek için mutlaka dikkatli ve hazırlıklı olmalıyız.

Medeniyetler ve milletler mücadelesinde muvaffak olabilmek, milli varlığımızı risk ve tehditlere karşı muhafaza edebilmek önemle altını çiziyorum ki, birlik ve dayanışma hasletlerimizin yanı sıra fazilet ve fedakârlık kültürümüzün gücüyle orantılıdır.

Bizim inancımızda karamsarlık yasaklı alandır.

İyimser olmak, hayata ve hadiselere denetimsiz bakmak veya şuursuz yaklaşmak değildir.

"CHP UÇURUMUN DİBİNDEDİR"

Peşin hükümlerle, önyargıların hâkimiyetiyle, siyasi hesap hatalarıyla devamlı surette felaket tellallığı yapmak; öldük, bittik, mahvolduk yaygarası koparmak ne insan sevgisiyle ne de sorumluluk hissiyatıyla bağdaşacaktır.

Türkiye salgının ateşini söndürmek maksadıyla muazzam bir direnç gösterirken, arkadan dolaşıp yapılan onca muhterem hizmeti karalamaya, insanüstü çalışmaları kötülemeye niyetlenmek namuslu siyaset hali, utanma duygusu olan siyasetçi vasfı olamayacaktır.

Maalesef CHP’nin, İP’in ve diğerlerinin sakat, şaibeli ve sarsak muhalefet argümanları arasında KOVİD-19 da yerini almıştır.

Zillet ittifakı, yeni ortak gördüğü bulaşıcı hastalıktan nemalanma sırasına girecek kadar basiretini kaybetmiştir.

İnsan ve toplum sağlığını vahim derecede tehlikeye atan KOVİD-19’dan medet umanların, rant çetelesi tutanların, musibetten çıkar devşirmeye kalkışanların siyasetleri hastadır, zihniyetleri ağır hasarlıdır.

Özellikle Türkiye’nin KOVİD-19 salgınını başarıyla yönettiğini ifade etmek vicdan sahibi herkesin görevi olmalıdır.

Hakkı haklısına teslim adalettir.

Adaleti dilinden düşürmeyen CHP ve yandaşlarının nasıl bir adaletsizliğin, nasıl bir ahlaki zafiyetin içine yuvarlandığı bize göre bariz şekilde ortadadır.

Hakikatleri gizleme telaşının sonu karanlık bir uçurumdur.

CHP bu uçurumun dibindedir.

Toplumun her kesiminin doğal olarak beklentisi vardır ve bu beklenti makuldür.

Salgından dolayı mağdur olan insanlarımızın sesini duymak esas olmalıdır.

Gerçi mağdur olan işin özünde tüm insanlıktır.

Türkiye’yi yöneten irade devletin bütün imkânlarını seferber ederek esnaflarımızın, dar ve sabit gelirli insanlarımızın, yoksul ve muhtaç kardeşlerimizin, emekli, dul ve yetimlerimizin, toprağına ümitlerini eken çiftçilerimizin taleplerini peyderpey karşılamaktadır.

Sırtında yumurta küfesi olmayan CHP Genel Başkanı’nın tüm iddiaları boştur, dayanıksızdır.

Nasıl olsa boşa sallayıp dolu tutmanın peşine düşmek kolaydır.

KOVİD-19 hepimizin, herkesin ana meselesidir.

HDP'YE BAKANLIK VERİLEBİLİR SÖZLERİNE SERT CEVAP

Kılıçdaroğlu’nun HDP’yi siyasal yaşamın vazgeçilmez bir unsuru olarak ifade etmesi yalnızca akıl tutulması veya anlık bir gaflet haliyle tarif edilemez. Bununla da yetinmeyen Kılıçdaroğlu’nun terörist Demirtaş’ın haksızlığa uğradığını ileri sürmesi bir dil sürçmesi olarak da değerlendirilemez. CHP Genel Başkanı HDP’nin adeta eşbaşkanlığına taliptir. Bugünkü CHP yönetimi, HDP’nin arka bahçesi, Kandil’in ana kademesi, Türkiye düşmanlarının can suyudur. İP’in başkanının HDP ile Kürt kökenli kardeşlerimizi bir ve aynı görme densizliği ise kılavuzu CHP olanın ne hallere düşeceğinin ayan beyan göstergesidir. Bu meczup değerlendirme HDP’yi Kürt siyasi hareketi olarak tanımlama fesadının başka bir anlatımıdır. Aynı şahsın HDP üzerinden Kürtlere hakaret edildiğini iddia etmesi ise hem ayıplı, hem sakıncalı, hem de bölücü bir dildir. İP’e oy veren kardeşlerim bu zehirli dilden de ziyadesiyle muzdariptir. CHP’li Dursun Çiçek’in, “Millet İttifakı seçimi kazanırsa HDP’lilere bakanlık veririz” sözleri, bize göre malumun ilanı, karanlık maksadın kesin ilamıdır. Zillet ittifakının omurgası HDP’dir.

HDP’ye peşinen bakanlık müjdesi veren CHP, PKK’yı devlet yönetimine taşımayı düşünecek kadar bu ülkeye, bu millete yabancılaşmıştır. HDP, PKK’nın ileri karakolu olarak siyasi hayattan tasfiyesi acil ve elzem olan bölücülük odağıdır. HDP’ye kıyak yapmak için ayağa düşmeyi göze alanları aziz milletimiz affetmeyecektir. Terörle mücadelenin kararlılıkla icra edildiği bir dönemde, HDP’ye destek çıkılması PKK’nın kanlı emellerine onaydır, vatana ise kast etmektir. CHP’nin buna hakkı yoktur. İP’in böyle bir tercihi demokrasi adına bile olsa düşünülemeyecektir. Zulüm yapanla, zulme suskun kalan zalimdir.

İSRAİL KINAMA MESAJLARINI CİDDİYE ALMIYOR

İsrail yönetiminin yayılmacı politikaları, tek taraflı, keyfi, dayatmacı ve hukuka aykırı uygulamaları yalnızca bölgesel barış ve istikrarı değil, kural ve norm esaslı küresel sistemi de direkt tehdit etmektedir. Öngörülmesi çok zor olan vahim bir süreç önümüzdedir. İsrail’in gayri meşru güç kullanımı insanlığı felakete sürüklemektedir. İslam ülkelerindeki çarpıklıklar, kökleşen ihtilaflar, ortak bir irade göstermedeki kayıtsızlıklar İsrail’in eline koz vermektedir. ABD’nin bir önceki başkanı Trump’ın, 6 Aralık 2017’de Kudüs’ü resmen İsrail’in başkenti olarak tanıma kararı yıllardan beri süregelen kutuplaşmaları ve karşılıklı mücadeleleri içinden çıkılamayacak hale getirmiştir. Bugün Filistin’de dökülen her kanda Trump yönetiminin ve onun halefi olan ve İsrail’e silah satışına onay veren Biden’in ileri derecede payı olduğu kuşkusuzdur. Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak ilanı uluslararası hukukun temel ilkelerini yok saymakla birlikte Birleşmiş Milletler Kararlarının açık ihlalidir. ABD’nin sorumsuz ve soysuz politikası Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararlarıyla tezattır ve iki devletli çözüm ümitlerini baltalamaktır. Yüzyılın Anlaşması yutturmasıyla Siyonizmin hizmetkarı olduğunu ispatlayan Trump ve yönetimi Ortadoğu’nun hassasiyetlerine saatli bomba tuzaklamıştır. Kan döken, can alan, soykırım suçu işleyen İsrail’in haydutluğu ortadayken, Birlemiş Milletler’in aynı anda Filistin ve İsrail’e, “terör ve yıkıma son verme” çağrısı ilkelliğin teyidi, izansızlığın taltifidir. Bugüne kadar Birleşmiş Milletler’in aldığı hangi karara İsrail riayet etmiştir? Kudüs’ün başkent olarak tanınmasını reddeden tasarının 21 Aralık 2017’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 9’a karşı 128 oyla kabul edilmesinin bir sonucu ve yaptırımı bugüne kadar görülmüş müdür?

Arap Ligi toplanıyor, çocuklar ölmeye devam ediyor. İslam İşbirliği Teşkilatı toplanıyor, hak ihlalleri devam ediyor. Birleşmiş Milletler toplanıyor, ihanet ve işgal süreci devam ediyor. Kınama mesajları yayımlanıyor, endişeyle izleyenler açıklama yapıyor, gelin görün ki İsrail’in ciddiye aldığı yoktur, umursadığı yoktur, yine cinayet, yine melanet aynısıyla sürmektedir. Sorarım sizlere, bu oylamaya nereye kadar tahammül edeceğiz?

NATO ÜYELİĞİNİ TARTIŞMAYA AÇALIM

Bu anahtar doğru kullanılmazsa tetiklenen kaos Ortadoğu’yu vurmakla kalmayacak, tüm dünyayı kasıp kavuracaktır.

Sayın Cumhurbaşkanımız yoğun diplomatik temaslarıyla, dürüst ve gerçekçi tutumuyla ülkemizin her seçeneğe hazır olduğunu göstermektedir.

Kudüs’ün geleceği herkesi ilgilendirmektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin bu çerçevedeki düşünce ve önerileri ana hatlarıyla şunlardan ibarettir:

1 – İsrail hunhar saldırılarına derhal son vermeli, işgal ettiği yerlerden geri çekilerek ateşkes rejimi tesis edilmelidir.

2 – Kudüs’te her dinin, her kültürün, her etnik yapının ortak paylaşım ve yönetimini esas alacak bir idare yapısıyla kalıcı ve kapsayıcı yeni bir siyasi denkleme ihtiyaç ertelenemez düzeydedir.

3 – Kudüs’e özel statü verilmeli, oluşacak bu statünün siyasi muhtevasını 3 semavi dinin mensupları ve temsilcileri eşgüdüm halinde ve mutabakat içinde belirlemelidir.

4 - Bölgede eşit, adil ve iki devletli sistemin kurulması için Birleşmiş Milletler harekete geçmeli, inisiyatif üstlenmeli, caydırıcılığını kullanmalıdır.

1967 öncesi sınırları dikkate alınarak başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devleti uluslararası camiada tanınmalıdır.

5- Nihai amaç, huzur ve güvenlik içinde yaşayan, barış ve kardeşlikle perçinlenmiş Kudüs’ün tezahürüdür.

6- Birleşmiş Milletler veya İslam ülkeleri öncülüğünde oluşturulacak bir koruyucu gücün çatışma ve gerginlik alanlarına konuşlandırılarak saldırıların engellenmesi acilen gündeme alınmalıdır.

Kudüs’e Birleşmiş Milletler veya İslam ülkelerinin katılımıyla teşekkül edecek bir koruyucu güç planlanmıyorsa, o zaman tarihin sesine kulak verilmeli, medeniyetler şehri Kudüs’ün ruhunu ve dokusunu bilen Türk milleti yeni bir nöbet için devreye girmelidir.

Çağrı olursa biz gidelim, biz koşalım, hızır gibi yetişelim, gücümüzün yettiği yere kadar girelim, nihai olarak akan kanı durduralım; huzur, istikrar ve güvenliği el birliğiyle, güç birliğiyle temin edelim.

Kudüs’ün her karışında izimiz ve eserlerimiz vardır.

Kudüs bizi bilir, biz Kudüs’ü biliriz.

Şayet ABD bunun önünde engelse NATO üyeliğini derhal tartışmaya açalım, Küreciği de, İncirliği de boşaltalım.

Onlardan korkan en az onlar gibi olsun.

Bizim ilhamımız Iğdırlı Hasan Onbaşıdır.

Bizim irade kaynağımız Kudüs’e damga vurmuş, çehresini değiştirmiş 400 yıllık hükümran mazimizdir.

Haremi Şerif’in statüsünü bozacak yeryüzünde bir güç yoktur.

Hiç kimse olmasa bile Allah’ın görünmez orduları vardır.

Mescid-i Aksa onurumuzdur.

Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.

Bizim hedefimiz hakka, hakikate ve hakkaniyete sahip çıkıp şeytanları taşa tutmaktır.

"CUMHUR İTTİFAKI CUMHURLA BİRLİKTEDİR"

Cumhur İttifakı’nın üçüncü ortağının mafya olduğunu söyleyen CHP Genel Başkanı, bize kalırsa önce kendine bakmalı, irtibatlarını gözden geçirmelidir. Terör örgütüyle ittifak kuran bir partinin mafyadan dertlenmesi yüzsüzlüktür.Biz mafyayı tanımayız, mafyayı takmayız, mafyadan da anlamayız. Cumhur İttifakı, cumhurla birliktedir.

Sonraki Haber