Bankacılık sistemi kriz için yetersiz
Hükümet yeniden kredilendirme ile nakit sıkışıklığını aşmaya çalışıyor. Günlerdir iş dünyasından şikayetler alıyoruz: bankalar inisiyatif almıyor! Nihayet dün TOBB, bankalara çağrı yaptı. Ancak ilave destek için bankaların da ek sermayeye ihtiyacı olabilir.
Türkiye'de sermaye piyasaları yeterli derinliğe sahip olmadığı için tasarruflar bankacılık sisteminde birikmiş durumda. 2000'li yılların başında yaşanan kriz sonrası yapılandırılan Türk bankacılık sistemi, hükümetin de teşvik edici politikasıyla ekonomiyi fonlayan tek araç haline geldi. 2008 sonrası sıcak para akımlarının da yardımıyla kredi bolluğu yaşandı. Hanehaklarından dev şirketlere, esnaftan KOBİ'lere herkes geniş kredi imkanlarından faydalandı. Ancak 2015'ten sonra şartlar yavaş yavaş terse döndü. Dışarıdan döviz kredisi alarak içeriye TL kredi veren bankalar dış finansman akımlarının özellikle son bir iki yılda terse dönmesiyle kemerleri sıkmaya başladılar. Kur artışı yüzünden döviz geliri olmayan firmalar borçlarını ödemekte zorlandılar. Yüzde 3-4'ler seviyesinde olan takipteki alacaklar yüzde 8'lere doğru yol almaya başladı. 2017'deki Kredi Garanti Fonu (KGF) destekli kredi büyümesi, 2018 Ağustos ayında yaşanan kur şoku öncesi ve sonrası yapılandırmalar bankaların da hareket alanını daralttı. Kredi risk priminin de artmasıyla, dış finansman pahalılanınca, özellikle son bir yıllık dönemde bankalar net dış borç öder hale geldiler.
'SANAYİCİ KADERİNE TERK EDİLDİ'
Hal böyle iken bir de içeride dolarizasyon sorunu var. Vadesiz mevduatlarda dövizin oranı yüzde 55'leri aşmış vaziyette. Bankalar bu dövizlerle kredi kullandırdılar ve daha da kullandırmaya zorlanıyorlar. Yani banka bilançolarında; hemen her gelişmede TL değer kaybederken, bir risk artışı söz konusu. Bankaların kredi marjları daralmış durumda. Böyle bir ortamda koronavirüs gündeme geldi. Hükümet ise krizi aşmak için yeniden kredilendirme yoluyla nakit sıkışıklığını aşmak istiyor. Oysa şirketler ve hanehalklarını zaten yeterince borçlu. Türkiye'de sayılı şirketler dışında KOBİ'lerin işletme sermayeleri çok düşük. Hükümet kamu bankaları öncülüğünde kredi destek paketlerini açıkladığından bu yana iş dünyasından, "Biz bu kredilere ulaşamıyoruz. Başvurduğumuzda 'bizde TV'den öğrendik, henüz yazılı talimat gelmedi' deniyor. Her başvurana zaten kredi imkanı tanınmıyor" türünden şikayetler alıyoruz. Dün sabah bir sanayici "Sanayiciyi kaderiyle baş başa bırakıyorlar. İş dünyası WhatsApp gruplarında ciddi şikayetler var" dedi. Bir saat geçmedi ki Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, tüm bankaları sıkıntıya düşen firmalara destek olmaya çağırdı. Hisarcıklıoğlu, “Şirketlerimiz bankalar tarafından ‘limit bitti’ denip başvurusu dahi alınmadan geri çevriliyor. Buradan tüm bankalara seslenmek istiyorum. Bu dönem karlılık düşünecek, şirket seçecek dönem değil” dedi.
KGF'YE RAĞMEN NEDEN?
Rifat Hisarcıklıoğlu yaptığı açıklamada, özellikle kredi genişlemesinin sağlanabilmesi için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı tedbirler kapsamında, KGF’nin kefalet kapasitesinin 250 milyar lira artırıldığına dikkat çekti. Ancak, 81 ilden oda ve borsalara gelen şikayetlerin, bu kredilerin bankalar tarafından finansman sıkıntısı çeken firmalara ulaştırılmasında sıkıntılar yaşandığını ortaya koyduğunu anlatan TOBB Başkanı, "Hatta koronavirüsten olumsuz etkilenen firmalarımızın değil de, kredibilitesi yüksek büyük firmalara kredi kullandırıldığı yönünde de eleştiriler var. Bu dönem karlılık düşünecek, şirket seçecek dönem değil. Hepimiz aynı gemideyiz. Reel sektör olmazsa bankacılık kesimi de olmaz. Devletimiz zaten riskin yüzde 80’ini üstleniyor. Tüm bankalarımızı sıkıntıya düşen tüm firmalarımıza destek olmaya çağırıyorum" diye konuştu.
FONLAMA MODELİ TARTIŞILMALI
İş dünyasının şikayetleri ortada. Bankacılık çevreleriyle görüştüğümüzde sermayeyi riske atacak düzeyde ilave kredi verme konusunda isteksiz kalmalarının kendince haklı nedenleri mevcut. Banka yönetimleri, sermayedarlarına karşı sorumlular. Üstelik bankacılık sistemindeki yabancı sermaye oranı ortada. Bütün dünyada parasal genişlemelere rağmen gelişen ülkelerden para çıkışı rekor seviyelere ulaştı. Uluslararası Finans Enstitüsü'nün verilerine göre salgınla birlikte gelişen ülkelerden 62 milyar dolarlık çıkış oldu. Ekonomistler; sadece bankacılık sistemi kanalıyla, ki özellikle de üç kamu bankasına ve ona eşlik eden bir iki özel banka eliyle, hem özel sektörün hem hanehalklarının hem de borçlanma ihtiyacı artan kamunun fonlanmasının sıkıntı yarattığı görüşündeler. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından açıklanan veriye göre, son dönemde kısa çalışma ödeneği için 70 bine yakın firmanın başvuru yaptığı düşünüldüğünde ve 90 bin ihracatçı firmanın büyük kısmının finansmana ihtiyaç duyduğu dikkate alındığında, kısıtlı çalışma ortamında bankaların da talebe yetişemediği anlaşılıyor. Bu noktada "Kamunun alternatif bir fonlama kanalıyla işletmeleri rahatlatması mümkün olabilir mi?" sorusu gündeme geliyor. Konuya ilişkin görüşüne başvurduğumuz bankacılık sektöründe uzun yıllara dayanan deneyimi olan, eski Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı, yazarımız Ufuk Söylemez, bankaların da sabit giderler, faiz giderleri gibi maliyetleri düşünüldüğünde kredi geri ödemelerinde sıkıntı yaşanması durumunda, ek kaynağa ihtiyaç duyabileceklerini söyledi. Söylemez, böyle bir durumda, bir korona tahvili yöntemi aracılığıyla, bankalara ilave kaynak yaratılmasının düşünülebileceğini ifade etti.
TÜGİAD: ÖZEL BANKALAR HIZLANMALI
Türkiye Genç İş Adamları Derneği (TÜGİAD) Yönetimi de bankalara özel bir çağrıda bulundu. Açıklamada kamu bankaları üzerine büyük bir yük bindiğine dikkat çekilerek, "Öncesinden kamu bankaları ile herhangi çalışması olmayan firmaların açıklanan imkanlardan; bankaların tahsis departmanlarının, mevcut şartlardaki tedbirlerden dolayı yaşadığı kadro eksikliği, başvuru yoğunluğu gibi sebepler nedeniyle çalışamaz hale gelmesi sonucunda faydalanamamalarına neden olmakta ve bu firmalar için mağduriyet oluşturmaktadır" denildi. Açıklamada özetle şu öneriler yer aldı:
- Yeni yönetmeliklerle kamu bankaları ile açıklanan destekler öncesinde faaliyeti olmayan firmalarında bu imkanlardan hızlı bir şekilde faydalanabilmelerinin önü açılmalıdır.
- Özellikle katılım bankacılığında yapılandırma süreçleri, ilave maliyetler sebebi ile çok masraflı olmaktadır. Yapılandırılması istenen kredilerin kapatılması ve açılması ile ilgili ciddi masraflar oluşmaktadır. Bu süreçlerin daha masrafsız bir hale getirilmesi beklentiler arasındadır.
- Özel bankaların da bu sürece kamu bankalarına yakın bir seviyede katılabilmesi için, açıklanan paketler ile ilgili uygulama yönetmeliklerinin hızlı bir şekilde uygulama birimlerine iletilmesinde büyük fayda bulunmaktadır.
- Firmaların bu süreçte gelir elde edemedikleri için kamu bankaları öncelikli olmak üzere tüm bankalardan beklentileri ertelenen kredilerine faiz tahakkuk ettirilmemesidir.
- Bankaların finansman sağlamak için talep ettikleri ipotek işlemlerinin tapu dairelerine gidilmeden online olarak yapılabilmesinin önünün açılmasında büyük fayda bulunmaktadır. Benzer şekilde açıklanmış olan gayrimenkul satış teşviklerinin sonuç verebilmesi için bu kapsamdaki gayrimenkullerin online olarak satış işlemlerinin sonuçlanabilmesi beklentiler arasındadır.