Barzanicilerden Diyarbakır’da Sevr’i savunan konferans

PKK’nın Avrupa’da başlattığı Lozan Antlaşması karşıtı kampanyaya Barzani’ye yakın gruplar da katıldı. Antlaşmanın 100. Yılında Diyarbakır’da düzenlenen konferansta katılımcılar, Sevr’i savundu. Lozan Antlaşması’yla sözde Kürdistan topraklarına el konduğu dillendirildi.

Bölücü terör örgütü PKK’nın Lozan Antlaşması’nın 100. yılında Avrupa’da başlattığı Türkiye karşıtı kampanyaya Irak Cumhuriyeti’ne bağlı Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne (IKBY) yakınlığıyla bilinen ve “Barzaniciler” adı verilen gruplar da katıldı. IKBY’de hükümet olan Mesut Barzani başkanlığındaki Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) Türkiye’deki uzantıları diğer ayrılıkçı Kürt grupları ile birlikte Diyarbakır’da “Lozan Antlaşması'nın 100. Yılında Kürdistan'ın Geleceği Konferansı” düzenledi. Hafta sonu Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nda (DTSO) yapılan etkinlikte Anadolu topraklarını, emperyalistler himayesinde 7 parçaya bölen 1920 Sevr Antlaşması savunuldu. Türkiye’nin siyasi ve fiziki birliğinin uluslararası düzlemde kabul ettirildiği Lozan Antlaşması’nın sözde Kürdistan topraklarına el koyduğu gibi PKK tezleri dillendirildi. Bağımsız Kürt devletine işaret edildi.
PKK’nın Kuruluş Yılları” ve “Kürt İsyanları” kitaplarının yazarı, Vatan Partisi Merkez Karar Kurulu (MKK) üyesi Bayram Yurtçiçek de “Lozan yerine Sevr'i tercih edenler, olsa olsa emperyalist planlarda ‘kart’ olurlar.” dedi. Türkiye’nin Sesi (SES) Partisi Genel Başkanı Ayhan Bilgen, “Bugün Kürtlerin bir takım nedenlerle elde ettikleri kazanımlar varsa bu, Sevr’in tezgahına düşmemiş olmanın eseridir.” sözleriyle konferansı değerlendirdi.

SEVR BEKLENTİSİ DEVAM EDİYORMUŞ

IKBY’nin resmi televizyonu Rudaw’ın Türkçe servisinin aktarımına göre etkinlikte İsmail Beşikçi, Mehmet Bayrak, Ekrem Önen, Hasan Yıldız, Seid Veroj ve Prof. Dr. Yaşar Abduselamoğlu ile Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü Kürdoloji Bölümü Başkanı Dr. Kirill Vertyayev gibi isimler konuştu. Veroj ve Beşikçi’nin Sevr ve Lozan ile ilgili sözleri dikkat çekti.
Seid Veroj şunları söyledi: “Aslında Sevr Antlaşması Kürtler için büyük bir şanstı. Sevr Antlaşması uygulanmasa da, koşullara bağlı olarak tanımlansa Kürtler ve Kürdistan hakkında bazı önerilerin sunulduğu uluslararası bir anlaşma metni olup Kürtlerin belli bir statüde kendi kendini yönetme hakkından bahsedilen önemli bir uluslararası ve tarihi belgedir. Sevr, sadece kağıt üzerinde kalsa da Kürtler için bir umut kaynağı olmuş ve bu umudun gerçekleşmesi beklentisi bugün de devam ediyor.”

‘LOZAN PARÇALADI, GÖÇE ZORLADI’

Veroj, Lozan’ı “Bölgede büyük bir nüfusa sahip olan Kürt milletinin yaklaşık yüz yıldır iradesi dışında, zor ve şiddet kullanılarak ülkesiyle birlikte bölünmesi ve parçalanması, siyasi, kültürel ve milli haklarından mahrum edilmesi, zorunlu göçlere ve katliamlara maruz kalması Lozan Antlaşmasıyla gerçekleşmiştir.” sözleri ile tanımladı.
İsmail Beşikçi de Atatürk’ün Kürtlere karşı inkar politikası uyguladığını öne sürdü. Beşikçi şunları kaydetti: “Lozan Antlaşmasından sonra, yani devletin artık kendisini güçlü hissetmesinden sonra Mustafa Kemal Kürtlere verilen sözleri tamamen unutuyor ve inkar başlıyor… Cumhuriyetin ilk yıllarında muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak diye bir deyim var. Bir taraftan Kürtleri inkar ediyorsunuz ama bir taraftan da muasır medeniyetten söz ediyorsunuz. Kürtleri asimile etmeye çalışıyorsunuz olmayınca da fiziki olarak imha etmeye çalışıyorsunuz. Şeyh Said’de, Dersim’de, Zilan’da, Ağrı’da, Sason’da gerçekleştirilen de bunlardır. Kürtler asimilasyonu ve Türklüğü kabul etmiyorsa o zaman imha etmelisiniz.”

‘KÜRTLER SEVR’İ REDDETTİ’

Bayram Yurtçiçek, bazı tarihi düzeltmeler yaptı. “Kürt halkının büyük çoğunluğu Mustafa Kemal ile birlikte mücadele kararı alarak Sevr’i reddetti.” diyen Yurtçiçek şunları anlattı:
“Kürt Teali Cemiyeti, Kürt derebeylerinin İstanbul’da okuyan çocuklarından oluşuyordu. İngilizlerle düzenli bir ilişkileri bulunuyordu. Kürt Teali Cemiyeti bile Sevr Antlaşması’nı benimsemedi. Onların bu tavırlarında Ermeniler ile aralarında olan çelişki belirleyici oldu. Kürt halkının büyük çoğunluğu ise Mustafa Kemal ile birlikte mücadele kararı alarak Sevr’i reddetti. Mesela Cumhuriyet’teki ilk isyanlar padişahlık ve hilafeti geri getirme hareketleriydi. Lozan’a karşı çıkanlar da bir avuç İngiliz yanlısı ile padişahlık ve hilafet taraftarı olarak kaldılar. Cumhuriyet’in Kürtlere yönelik politika değişikliğinin asıl nedeni Şeyh Sait isyanıdır. O isyan olmasaydı Türkiye Musul ve Kerkük’ten de vazgeçmeyecekti. Kürtleri bölen Şeyh Sait isyanı ve onu destekleyenler oldu.”

‘ABD-İSRAİL KARTI OLURLAR’

“Buna izin verenler mi Türk? Bunu yapanlar mı Kürt? Onlardan Kürt de olmaz Türk de. Lozan yerine Sevr'i tercih edenler olsa olsa emperyalist planlarda ‘kart’ olurlar. Dün olduğu gibi bugün de Batı Asya’da kurtuluşun ve bağımsızlığın formülü, ABD ile İsrail’in müdahale ve tehditlerine karşı cephe almaktan geçer. Bunun dışındaki mevzilenmeler, kaçınılmaz olarak ABD ve İsrail ‘kartı’ olmakla sonuçlanır. ABD ve İsrail kartı olmak günü kurtarabilir ama bir halkı kurtaramaz. Kürt halkını piyon halk yapamayacaklar. Bu toplantıları düzenleyenlerin ve bu safsataları yayanların gelecekleri çok karanlıktır. Ellerinde, başta Kürt kitleleri olmak üzere bütün bölge insanlarına verdikleri acının utancından başka bir şey kalmayacaktır. Emperyalizme karşı duruş, bugün her özgürlüğün amentüsüdür. Herkes için özgürlük, eşitlik, kardeşlik ve insanca yaşamak, bu mevzilenmenin ürünü olacaktır.”

‘SİLAHLA KARŞILIK BULACAK TALEP’

Belediye başkanlığı yaptığı Halkların Demokratik Partisi’nden ayrılarak SES Partisi’ni kuran Ayhan Bilgen de bağımsız Kürt devleti fikrinin coğrafyaya yapılabilecek en büyük kötülüklerden olduğunun altını çizdi. Şöyle değerlendirdi: “Ortadoğu’da Türkler ile Kürtlerin kader birliği her iki toplumun çıkarının gereğidir. Telafi edilmesi gereken durumlar bu kader birliği içinde ele alınabilir, masaya yatırılabilir. Ama bir yol haritası değişikliği, yani bağımsız devlet talebi ancak silahla karşılık bulacak bir taleptir. Silahlı çatışmanın da Kürtlere vereceği zarar aşikardır. Bedelinin öngörülmesi gerekir. Ortadoğu’da yeni devletler Kürtler başta olmak üzere hiçbir halkın yararına olmaz. Aksine Kürtleri hedef haline getirecek, mevcut kazanımlardan da geriye götürebilecek bir felaketi yaratacaktır. Dolayısıyla birlikte yaşamın zeminini güçlendirmek bütün coğrafyanın faydasınadır. Aksi savaş baronlarının ekmeğine yağ sürer.”

‘KİM ONLARI ORTADA BIRAKTI’

PKK merkezli Lozan karşıtlığı, Sevr taraftarlığı kampanyasını yanlış bulan Bilgen, uluslararası güçlerin halkları kışkırttığını ve daha sonra da ortada bıraktığını hatırlattı. Bilgen şunları vurguladı:
“Sevr’e götüren ortamı sorgulamak durumundayız. Tebayı sadıka olan Ermeniler niçin tehcir yaşadılar? Daha açık söylemek gerekirse kim onları provoke etti ve ortada bıraktı? Bu süreçten Kürtlerin de çıkarması gereken çok ders var. Dolayısıyla ‘Sevr olsaydı Kürtler büyük bir kazanım elde edeceklerdi’ demek büyük oyundan hiç haberdar olmamaktır. Bugün Kürtlerin bir takım nedenlerle elde ettikleri kazanımlar varsa bu Sevr’in tezgahına düşmemiş olmanın eseridir. Elbette Lozan da eleştirilebilir. Örneğin cumhuriyetin demokratikleşmesi, birlikte yaşamın güçlenmesi, daha kuvvetli bir anti emperyalist iradenin Türkler ve Kürtler tarafından iç hukukta da inşa edilmesi gibi önerileri çok değerli görürüm. Ama Sevr’i olumlamak tarihi fantaziyle okumak anlamına gelir.”

TALABANİ’DEN ‘KÜRDİSTAN’ İÇİN BİRLİK ÇAĞRISI

Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) Başkanı Bafıl Talabani, Lozan Antlaşması’nın 100. yıl dönümü sebebiyle yayımladığı mesajda, “Hep birlikte Büyük Kürdistan uğruna ve kimliğimizi korumak için çalışmalı, farklılıklarımızı yüce amaçlarımız yolunda bir kenara bırakmalıyız.” ifadelerine yer verdi.

Lozan Antlaşması’nın Kürtlerin katılımı olmadan imzalandığına dikkat çeken Kürdistan Talabani şu ifadeleri kullandı: “Bundan 100 yıl önce Kürtlerin katılımı olmadan hatta görüşlerine başvurulmadan Kürt halkına karşı, Kürt halkının kadim hayalini yıkmanın ve topraklarımızı dörde bölmenin başlangıcı olan Lozan Antlaşması imzalandı.

“Şimdi de bu anlaşmanın üzerinden 100 yıl geçtikten ve tarih boyunca verdiğimiz kurbanlardan sonra tarihi derslerden sonuç alarak yalnızca Kürt ruhuyla geleceğe hazırlanmalıyız; sadece birlik, beraberlik ve kardeşlikle garanti altına alabileceğimiz bir geleceğe.

“Kürdistan’daki tüm siyasi taraflara şu çağrıda bulunuyorum: Evet, birçok farklılığımız var fakat ortak dilimiz ve toprağımız hepimizin ortak noktasıdır ve bunları korumalıyız.”

Sonraki Haber