Bir Atlantikçi daha koltuğundan oldu

İtalya’da Atlantik siyasetlerinin temsilcisi olan Mario Draghi hükümeti düştü. Hükümet krizi, 5 Yıldız Hareketi’nin Ukrayna’ya silah yardımına muhalefet etmesiyle başlamıştı. Batı basını, Draghi’nin düşüşünü ‘Putin’in zaferi’ vurgularıyla verdi.

İtalya Başbakanı Mario Draghi, koalisyon ortağı 3 partinin parlamentoda hükümetine destek vermemesi üzerine istifa kararı aldığını açıkladı.

Draghi liderliğindeki geniş katılımlı hükümet, önceki gün Senato'da yapılan güven oylamasından geçmesine rağmen Draghi, koalisyon içinde birlik sağlanmadığı takdirde istifa etme kararının arkasında durdu. 5 Yıldız Hareketi (M5S), Forza Italia (FI) ve Lig partilerinin, parlamentoya yeniden gelen yardım paketiyle ilgili oylamayı boykot etmesinin ardından görevi bıraktığını ilan etti. Böylece başta Ukrayna olmak üzere pek çok konuda İtalya’yı ABD siyasetlerinin yörüngesine sürükleyen “teknokratik hükümet” devrildi.

Draghi’nin istifasıyla birlikte, Avrupa’da iki hafta içinde üç hükümet dağılmış oldu. İngiltere Başbakanı Boris Johnson 7 Temmuz’da, Estonya Başbakanı Kaja Kallas ise 14 Temmuz’da istifa etmişti. Atlantik basınında Draghi’nin düşüşüne, “Putin’in zaferi” temasıyla yer verildi.

KRİZİN SEBEBİ UKRAYNA

Önceki İtalya Başbakanı Guiseppe Conte’nin liderlik ettiği ve “müesses nizam karşıtı” olarak tanımlanan 5 Yıldız Hareketi (M5S), 14 Temmuz'da parlamentoya gelen Ukrayna’ya ekonomik yardım paketiyle ilgili oylamayı boykot etti. 107 milletvekiliyle en büyük ikinci grup olan 5 Yıldız’ın güçlü muhalefeti, geniş tabanlı koalisyon hükümetinde derin bir çatlak yarattı.

Conte, Ukrayna Savaşı’nın başından beri Draghi hükümetine silah sevkıyatı konusunda eleştiriler yöneltti. Hükümetin askeri yardım paketlerine kategorik olarak karşı çıkmasa da “savunmada değil, saldırıda kullanılacak askeri yardımların” savaşı gereksiz yere uzatacağı ve İtalya’nın kaynaklarını çarçur etmek anlamına geleceğini savundu. Özellikle Rusya’ya uygulanan yaptırımların enerji fiyatları ve tedarik zincirlerinin kesintiye uğraması üzerinden Avrupa’yı vurmasıyla, Draghi, Ukrayna yardımına muhalefet tonunu yükseltti.

Bunun neticesinde Conte’nin koalisyon hükümetinde Dışişleri Bakanı olan Luigi Di Mario, 21 Haziran’da 5 Yıldız Hareketi’nden ayrıldığını duyurdu. ABD siyasetlerine bağlı olan Di Mario’nun ayrılma kararı, Avrupa basınında “Atlantikçi bölünme” olarak yer aldı.

‘PUTİN BİR HÜKÜMETİ DAHA GÖTÜRDÜ’

Draghi’nin 15 Temmuz’da ilk kez istifa edeceğini açıklaması, Batı’da bir panik havası yaratmıştı. Örneğin Alman Deutsche Welle, “Draghi’nin düşüşü, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e bir ödül olmakla kalmayacak, aynı zamanda Avrupa Birliği, Avro ve Ukrayna siyasetini de tehlikeye sokacaktır.” diye yazdı.

M5S’den ayrıldıktan sonra da Dışişleri Bakanlığı’na devam eden Di Mario ise Draghi’nin istifasının ardından “Ruslar şu anda bir başka Batı hükümetinin düşmesini sağladıkları için kutlamalara başlamışlardır.” dedi. Di Mario, başta M5S olmak üzere Draghi hükümetine karşı çıkanlar için “Putin’in işini görüyorlar.” ifadelerini kullandı.

M5S’nin desteğini çekmesiyle “ulusal birlik hükümetinin çöktüğünü” söyleyen Draghi, "Parçası olduğunuz hükümete güven duymamak, açık bir anlamı olan siyasi bir jesttir. Bunu görmezden gelemeyiz, aksi takdirde bu, parlamentoyu görmezden gelmekle eş değer. Bunu küçümsemek mümkün değil çünkü aylar süren ültimatomlardan sonra geliyor.” demişti.

İtalya Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella, Draghi’nin istifasını kabul etmeyerek krizin çözümü için bir orta yol bulmaya çalıştı. Ancak dün parlamentoda 133 milletvekili olan Matteo Salvini önderliğindeki Lig Partisi, 107 sandalyeye sahip Conte liderliğinde 5 Yıldız Hareketi (M5S) ve 79 temsilcisi olan Berlusconi’nin Forza Italia (FI) Partisi’nin desteğini çekmesi, Draghi hükümetini yaşatma umutlarına son darbeyi vurdu.

BATI’DA ÖVGÜ VE MATEM

Dışişleri Bakanı Di Mario, 5 Yıldız Hareketi’nin Ukrayna politikasını şiddetle eleştirmiş ve Ukrayna’ya askeri yardımların süreceği güvencesini vermişti. Hatta Ukrayna Dışişleri Bakanı Dimitro Kuleba, Conte’ye teşekkür etmiş ve M5S’nin “İtalya’nın NATO’cu ve Avrupa Birlikçi pozisyonunu tehlikeye attığını” söylemişti. Draghi’nin istifasından sonra M5S’yi “Putin’i sevindirmekle” suçlayan Di Mario, bu kez “Ukrayna’ya silah yardımlarının kesilebileceğini” dile getirdi. “İtalya ve Avrupa siyasetinin büyük bir belirsizliğe sürükleniyor.” dedi. İtalyan La Stampa gazetesi de "ABD ve AB'den çağrı: Draghi kalmalı" manşetiyle saflaşmayı ortaya koyan bir başlıkla çıktı.

Atlantik medyasının önde gelen yayınlarından New York Times (NTY) gazetesi, dün gelişmeyi adeta matem havasında duyurdu: “İtalya’nın nüfuzunu ve inandırıcılığını yenileyen Başbakan Draghi’nin ulusal birlik hükümeti çarşamba günü dağıldı ve Avrupa Birliği’nin, Rusya’ya karşı birliğini sağlamaya ve ekonomisini canlandırma mücadelesi verdiği bu kritik zamanda, ülkeyi yeni bir siyasi kaos dönemine sürükledi.” Makalenin devamında “Draghi’nin görevi bırakmasının İtalya ve Avrupa’ya acı veren bir darbe olacağı” ifadesine yer verildi.

NYT makalesinde, Draghi’yi “Avronun kurtarılmasını sağladı ve 2021’de geçici başbakan olduğundan beri devlet adamı duruşuyla İtalya’nın yeni bir altın döneme girdiğini müjdeledi.” gibi abartılı övgü ifadeleri yer aldı. Draghi’nin kısa zamanda İtalya’yı salgın etkilerinden kurtardığı ve ekonomide uzun süredir bekleyen dönüşümleri yaptığı söylendi. Ayrıca “Avrupa’nın Rusya’nın Ukrayna’daki saldırganlığına karşı gösterdiği sıra dışı birlik tavrının önemli bir parçasıydı.” cümlesine yer verildi.

ATLANTİK’İN ADAMI

Mario Draghi’nin Batı mahfillerini bu endişelere gark etmesi boşuna değil. Zira Draghi için “Atlantik güçlerinin İtalya’daki adamı” demek yanlış olmaz. Draghi, 1992’de İtalya’da neoliberalizmin tüm yıkıcılığıyla uygulandığı dönemde özelleştirmeleri uygulama yetkisiyle Hazine Başkanlığı yaptı. Uzun yıllar IMF ve Dünya Bankası merkezli neoliberal dönüşümün İtalya’daki baş temsilcilerinden oldu.

Bunun mükafatı olarak da 2011 yılında Avrupa Merkez Bankası Başkanlığı’na getirildi ve 2019’a kadar bu görevi yürüttü. Özellikle 2008 krizinden sonra Avrupa’nın ABD’yle birlikte sınırsızca para basma ve bunun faturasını halkın emekçi kesimlerine ve gelişen dünyaya çıkarma siyasetini uyguladı. 2021’de Draghi, Conte başbakanlığındaki koalisyon hükümeti pandeminin ekonomik etkileri üzerine dağılınca, bir tür “teknokratik hükümet” kurulması için “dışarıdan” getirildi. “Batı sistemiyle daha uyumlu” olarak öne çıkarılan Draghi, meclisteki partilerin çoğunluğunun dahil edildiği bir “geniş tabanlı ulusal birlik hükümetinin” başına geçirildi.

SOROS’UN MEKTUP ARKADAŞI

Turuncu devrim finansörü George Soros, Davos Ekonomi Forumu’nda, Avrupa’nın Rusya’ya karşı kararlı duruşunu sürdürmesi için 23 Mayıs’ta Draghi’ye cesaretlendirici bir mektup yazdığını duyurmuştu. Soros, Draghi’yi “inisiyatif sahibi” ve “vizyonlu” bir lider olarak övmüştü.

İtalyan L’antidiplomatico gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Fabrizio Verde, Draghi’nin başbakanlık dönemini şu sözlerle tasvir ediyor: “Şubat’ta göreve başlayan Draghi hükümeti gerçek bir felaket yarattı. İtalya’nın toplumsal dokusunu küstah pandemi politikalarıyla bozdu, eşitsizlikleri arttırdı, çok uluslu şirketleri, büyük şirketleri ve finansal vurguncuları savunurken emekçilerin üzerine yürüdü. Bu halk düşmanı ve NATO ile ABD’nin savaş kışkırtıcısı siyasetlerine mutlak bağlılığın sonucu ise hızla artan enflasyon, keskin bir şekilde düşen ücretler, yoksulluğun katlanarak artmasıdır.”

Bu sözlerden sonra Verde, “Draghi hükümetinin gidişi elbette emekçilerin lehinedir!” diyor. Draghi sonrasında İtalya’da, Avrupa Birliği ve NATO gibi kurumlarıyla birlikte Atlantik İttifakı’nı ve Ukrayna’ya koşulsuz silah yardımlarını sorgulayan 5 Yıldız Hareketi ve Lig Partisi gibi siyasi güçlerin mevzi kazanacağı öngörülüyor.

Sonraki Haber