Başbakan Scholz göreve başladı

Almanya’da Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Parti’den (FDP) oluşan koalisyon 8 Aralık’ta göreve başladı.

Almanya’da Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve liberal kanattaki Hür Demokrat Parti (FDP) arasında kurulan koalisyon kabinesi, Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier’den atama belgelerinin alınmasının ardından Federal Meclis'te yemin ederek göreve başladı. Almanya Başbakanı Olaf Scholz oldu. SPD’li Scholz, partisinin gençlik kollarında, çeşitli kademelerde ve devlet yönetiminde görevler aldı. Çok öne çıkmadı, SPD’nin başkanlığına getirilmedi, başbakan adayı gösterildi. Scholz’dan önceki SPD’li başbakanlar olan Willy Brandt, Helmut Schmidt ve Gerhard Schröder, son dönemde netleşen Atlantik’ten bağımsız Alman politikasını hazırladılar. Hristiyan Birlik Partisi’nden (CDU) 16’şar yıl başbakanlık yapan Helmut Kohl ve Angela Merkel istikrar ve kriz çözücü özellikleriyle tanındılar. Scholz’a gö-revi devreden Angela Merkel uluslararası çapta etki sağladı. Atlantik’ten bağımsız Almanya ve Avrupa Birliği (AB) sürecine damgasını vurdu. Rusya, Çin ve İran’la dengeli ilişkiler geliştirdi. Almanya’nın, devamlılığı ve yönetsel gelenekleri olan büyük devletler arasında yer almasına katkı sağladı. Scholz’un bu devlet geleneklerine ve Merkel’le somutlaşan politikalara devam edip edemeyeceği sorusu, Alman ve dünya kamuoyunda öne çıktı. Federal Meclis’te başbakanlığa seçilirken koalisyonu oluşturan partilerin saflarından en az 15 kişinin kendisine oy vermediği dikkatlerden kaçmadı. Kamuoyu yoklamalarında Scholz’un uzun sürede koltuğunu koruyup koruyamayacağı sorusuna kesin cevaplar verilemedi. Ciddi kaynaklara göre, koalisyonda Yeşiller ve FDP’nin varlığı, gelenekleri sürdürme konusunda sorun yaratabilir.

BAERBOCK: ‘ATLANTİK VE İSRAİL ORTAKLIĞI PEKİŞMELİ’

Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock göreve başlarken yaptığı konuşmada, “Öncelikle Atlantik bağlantısını ve İsrail’le ilişkileri sağlamlaştırmalıyız. Çin’le ilişkilerde dinleyici değil, kararlı tutum almalıyız.” diyerek Uygur, Hong Kong ve Tayvan gibi Çin’in iç işlerine müdahaleci görüşlerini tekrarladı. Çin’in “Kuşak Yol”una karşı ABD kaynaklı projenin desteklenmesini onayladı. ABD baskılarına rağmen inşası tamamlanan “Kuzey Akımı 2” için gerekli izinlerin verilmemesini savundu. Rusya’yı kışkırtıcılık yapmakla suçladı ve Ukrayna’nın desteklenmesini istedi.

Baerbock; Paris, Brüksel ve Varşova temasları için hemen yola çıktı. Brüksel’de ABD’nin iklim konularından sorumlu olan John Kerry ve NATO Genel Sekreteri, AB Dış Politika Sorumlusu Josep Borrell ile görüştü. AB’nin ortaklığı, Atlantik ve NATO ittifakının sağlamlaştırılması önde gelen konu oldu. İklim konusunun Biden yönetimince dayatılan “New Green Deal” çizgisinin devamı olduğu vurgulandı. NATO’nun Almanya’dan istediği ödenekleri yerine getirmesi hatırlatıldı. Baerbock’un Varşova temasları yoğundu. Macaristan ve Polonya’nın AB içinde aykırı tutumlar almaması gerektiği gündemdeydi, bu ülkelerin millî tutumları eleştirildi. “Kuzey Akımı 2”ye karşı tavır tekrar edildi. Göçmenler ve sınır güvenliği sorunlarından dolayı Rusya hedef alındı.

SCHRÖDER KOALİSYONU UYARDI

1998-2005 yılları arasında iki dönem Almanya başbakanlığı yapan ve ABD’nin Irak’a müdahalesine karşı çıkmasıyla tanınan Gerhard Schröder, Baerbock’a çok ciddi bir eleştiri yaptı. Rusya’nın enerji kurumu Gazprom ve Gasneft’in denetleme kurulu başkanı olan Schröder, özellikle dış politika konusunun Başbakanlık tarafından oluşturulması gerektiğine vurgu yaptı. Son kitabını “İktidara Giden Yol” başlığıyla Scholz üzerine yazan Schröder, “Çin’i, Rusya’yı dışlamak kolayca yapılacak işler değil. Elbette üçlü koalisyon yönetmek kolay değil ancak Scholz sabırlıdır ve sorunların üstesinden gelir.” diye konuştu. Schröder’e paralel olarak Scholz da “Yönetmek ortak yapılan bir iştir, dış politika Başbakanlık’ta oluşturulur.” dedi.

ANLAŞMAZLIK ALANLARI

Yeşiller’den Cem Özdemir, partisinin içinden itirazlar gelmesinin yanı sıra Türkiye ve Türk vatandaşlarına karşı sorun yaratacağı öngörülmesine rağmen Federal Beslenme ve Tarım Bakanlığı görevine getirildi. Bu gelişmenin, önümüzdeki dönemde koalisyonda çeşitli çatışma alanları yaratması bekleniyor. Üçlü koalisyonda anlaşmazlık yaratacak bir sorun da ekonomi. SPD; asgari saat ücretinin 12 avroya yükseltilmesi, emeklilik şartlarının iyileştirilmesi, vatandaşlığa alınmanın ve çifte vatandaşlığın kolaylaştırılması ve yüksek gelir sahiplerine yönelik daha adil vergilendirme gibi önerileri savundu. Burada da büyük sermaye sahiplerinin çıkarlarını destekleyen liberal partinin itirazları ve frenlemesi ortaya çıktı. Seçim kampanyasında Türkler ve Türkiye konusu gündemde ağırlıklı bir konu olmasına rağmen, sonrasında bilinen karşıt tutumlar katlanarak gündeme geldi. Özellikle bazı eyaletlerde sorun olan okullarda seçmeli ders olarak Türkçe dersi verilmesi, din derslerinin Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) görevlilerince verilmesi gibi sorunların nasıl ele alınacağı konusunda bir işaret görülmüyor.

Sonraki Haber