Başkan Kavcıoğlu'na faiz baskısı başlattılar

Para politikasında şahin duruş sergileyen Ağbal'ın yerine atanan ve yüksek faize karşı tutumuyla bilinen Kavcıoğlu'na döviz kuru üzerinden faiz baskısı başladı. Haftanın son günü sabah saatlerinde 7.94 TL olan dolar kuru gün içinde 8.16 TL'ye kadar yükseldi.

Türk piyasaları zor bir hafta geçirdi. Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal'ın görevden alınmasının ardından pazar gecesi Asya piyasalarının açılmasıyla Türk varlıkları ciddi satış yedi. Normalde olması gerekenin on katı işlem hacminin gerçekleştiği piyasalarda dolar/TL kuru 8.40 TL'ye kadar çıktı. Pazartesi sabahı Türk piyasalarının açılmasıyla birlikte dolar kuru geri çekildi. Ancak ülkenin CDS risk primi 150 puan birden artarken, piyasada işlem görev Hazine kağıtlarının faizi de yüzde 16'lardna yüzde 20'lere sıçradı. Türkiye'nin makro ekonomik dengelerinde herhangi bir değişim olmadığı halde bu piyasa tepkisi sıkı para politikası uygulayarak yüksek faizle enflasyon ve dış kaynak sorununu çözmeye çalışan Naci Ağbal yerine enflasyon-faiz ilişkisi konusunda genel iktisat teorisinin tersi yönde görüşleri olduğunu daha önce açıklayan Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu'nun Merkez Bankası'na başkan olarak atanmasından kaynaklandı. Elbette piyasanın dokunulmazları arasında yer alan Merkez Bankacılığı mitinin de Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından son 20 ayda üç kere yıkılmış olması da bunda etkiliydi.

2018'DEKİ KADAR KÖTÜ DEĞİL AMA...

Ülkenin dövizi düşürerek veya belli bir bantta tutarak faizleri enflasyon paralelinde artıracağı garantisiyle kasım ayından sonra ülkeye giren sıcak para bu değişim sonrası hızlı bir çıkış yaptı. Yurt içi yerleşiklerin, Cumhurbaşkanı Ekonomi Baş Danışmanı Yiğit Bulut'un açıkladığı üzere 7 milyar dolar düzeyinde, döviz satması sayesinde kur bir süre 8 TL'nin altında tutulabildi. Ancak haftanın son günü anlaşılan bu cephane de tükendi veya piyasalar bir başka muhtemel gelişmeyi fiyatladı. Cuma gününe 8 TL'nin altında başlayan dolar ve avro, TL karşısında yüzde 2'leri aşan oranda değer kazandı. Dolar kuru gün için 8.16 TL'ye çıktı. Aynı saatlerde sıcak para akımlarını yakından izleyen Uluslararası Finans Enstitüsü'nün (IIF) Baş Ekonomisti Robin Brooks, 2018'deki kur hareketinin seviyesi ile geçen yıl nisan ve geçen hafta yaşanan hareketleri kıyaslayan bir grafik yayınladı. Devalüasyonun 2018'deki gibi bir ani duruşa işaret etmediğini kaydeden Brooks, ancak döviz vadeli işlemlerde amortisman baskısının yüksek olduğuna dikkat çekerek, “Türkiye için bunun üstesinden gelmenin tek yolu var: faiz artışları” dedi. Brooks bir başka notunda ise, Naci Ağbal'ın izlediği yüksek faiz politikası ile finansman koşullarını genişlettiğini (yüksek faize gelen sıcak para sayesinde içeride para bollaşması ve CDS priminin düşmesiyle dış borçlanma koşullarının iyileşmesi, piyasadaki uzun vadeli tahvil faizlerinin aşağı gelmesi) bu sayede ekonomik büyümeye pozitif katkı sağladığını da vurguladı. Brooks, şu anki CDS risk primi seviyesinin ise büyümeye zarar verdiğini söyledi.

GELİŞEN PİYASALAR İÇİN KÖTÜ HABER

Oysa Başkan Kavcıoğlu göreve geldiğinde şok bir faiz artırımı yapılmayacağının garantisini vermişti. Hükümet cephesinden de “liberal kambiyo rejiminin” süreceği taahhüdü geldi. Fakat piyasalar verdikçe daha fazlasını isteyen bir arsızlık içerisinde. Özellikle finansal sistemin manipülasyon araçlarından kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye'ye yönelik olumsuz görüşler içeren piyasa notları geçmeleri de TL üzerindeki baskının artmasında etkili oldu. Yine bir takım YouTube yorumcularının “Dolar patlayacak, kur çatlayacak” tarzı yorumları, yüksek faiz tanrılarının ekmeğine yağ süren işbirlikçilikten başka bir şey değil. Bunun yanında cuma günü yaşanan kur hareketinin bir başka bacağı da Türkiye'nin aralarında yer aldığı gelişmekte olan piyasa hisse endeksinde görülen sallandı. Istanbulanalytics'in raporuna göre, “Perşembe akşamı itibarıyla Türkiye’nin de dahil olduğu Gelişmekte olan Ülkeler (GOÜ, Piyasalar = GOP) hisse endeksi zirveden-dibe yüzde 10 değer kaybederek düzeltme sürecine girdi. Bloomberg’e göre, fonlar artık ödemeler dengesi güçlü ve dış borçlanma ihtiyacı düşük ülkeleri tercih ediyor. Bunların başında da Rusya, Endonezya ve Güney Afrika Cumhuriyet’i geliyor. Türkiye’nin bu listeye dahil olmadığı kesin.”

Sonraki Haber