Başlasın eğlencelerin eğlencesi: Stockholm’de Nobel zamanı
1901 yılından bu yana bilim insanlarının ve dünyanın heyecanla beklediği, dünyanın en prestijli ödüllerinden olan Nobel ödülleri, her yıl olduğu gibi bu yıl da ekim ayının ikinci haftasından itibaren sahiplerini buldu
Siyasi tercihlerin ön plana çıkarıldığı suçlamasıyla tartışmalı hale gelen edebiyat ve barış ödülleri yanı sıra fizik, kimya, fizyoloji/ tıp dallarında da ödül veriliyor. Ödül listesine 1969’dan bu yana bir de ekonomi ödülü eklendi. Bilim ödüllerini ve edebiyat ödülünü kazananlar Stockholm’de, barış ödülünü kazanan ise Norveç’te ilan ediliyor.
Son derece gösterişli Nobel ödül töreni, ödüllerin babası Alfred Nobel’in ölüm yıldönümü olan 10 Aralık’ta Stockholm’de yapılıyor. Ancak ekim ayı boyunca her ödül sahibi açıklandıkça, Alfred Nobel- İsveç- Stockholm, bütünleşmiş bir marka olarak dünya medyasında yerini alıyor.
EĞLENCELERİN EĞLENCESİ
Kuzeyin rüya gibi güzel bir şehri olan Stockholm, bu özel gününe özenle hazırlanır. Tören nedeniyle yoğun güvenlik önlemleri alınır. Bu yıl “terör saldırısı olabileceği yönünde” Milli İstihbarat Örgütü (SÄPO)’nun yaptığı uyarılar nedeniyle güvenlik önlemlerinin görülmemiş bir düzeye taşınması da bekleniyor.
10 Aralık sabahı şehir merkezinde yer alan, çoğu göçmen kökenli meyve-sebze ve çiçek satıcılarıyla ünlü Hötorget (Saman meydanı) tertemiz yıkanır. O gün hiçbir faaliyet yapılmasına izin verilmez: Ödül törenin yapılacağı Konserthuset (Konser Evi) girişi kırmızı halılarla bezenir. Müthiş bir çiçek bahçesine dönmüş salonda, İsveç kralı bilim ve edebiyat ödüllerinin sahiplerine kişiye özel diploma ve madalyalarını verir. Konserin ardından tüm misafirler Nobel yemeğinin verileceği Stadshuset ’in (Stockholm Belediye Sarayı) ünlü Blåhallen’una (Mavi Salon) getirilir.
Mavi Salon da adeta bir çiçek bahçesine çevrilir. Her iki tören için San Remo’dan 20 bin civarında çiçek getirilir. Bu seçkin ortamda toplam 1300 seçkin davetli, önceden planlanan ve herkesin uymak zorunda olduğu kurallara göre müzik eşliğinde merdivenlerden inerek salonda kendilerine ayrılan yerlere oturur. Aylarca en ince detaylarına kadar planlanan “Nobel yemeği”nin ardından Gyllene Salen (Altın Salon)’de “eğlencelerin eğlencesi” başlar ve kapılar kapatılır. İsveç devlet televizyonu ve radyosu misafirler dans etmeye başlayıncaya kadar törenin büyük bir kısmını saatlerce yayınlayarak İsveç halkının bu eğlenceden mahrum kalmamasını sağlar. Hatta biraz dans eden seçkinleri de gösterir. Günün ilk ışıklarıyla birlikte İsveç’in en ünlü, en prestijli, en “elit” ve en pahalı töreni sona erer. Ama törenle ilgili konuşmalar bitmez. İsveç halkının menü hakkında, törene katılan kraliçe, prenses ve diğer kadınların giysileri hakkında en detaylı bilgilere sahip olması sağlanır. Yaşasın magazin basını!
İlginçtir ama yaşadığı dönem boyunca görkemli salonlardan, “elit” yemek törenlerinden hoşlanmayan Alfred Nobel, üstelik ölüm gününde, örneğin geçen yılki bilançosu 17 milyon kron olan, büyük bir organizasyonla anılır. Reklamın kötüsü olmaz derler ya bu tören gerçekten İsveç’i dünya basınında farklı bir yere taşıdığı için kasanın ağzı açılır! Peki törene adını veren Alfred Nobel kimdir?
KÜÇÜK KİBRİTÇİ ÇOCUK, ALFRED NOBEL
1833 yılında Stockholm’de tek odalı bir evde, yoksul bir ailede dünyaya gözlerini açan Alfred’in babası İmmanuel, üç buluşuyla patent almış bir mucittir. Ama iyi bir makine mühendisi olmasına rağmen para kazanamaz. İsveç’in ilk kauçuk fabrikasını kurar, askerleri düşünerek suya girince balon gibi şişen bir sırt çantası icat eder, doktorlar ve hastaneler için sapları kauçuk kaplı aletler yapar ama buluşunu ne dönemin Savaş Bakanlığı’na ne de hastanelere satabilir. Sonunda iflas eder. Bir süre sonra patent haklarını da kaybeder. Alacaklılar kapıya dayanınca çareyi o zamanlar herkesin iş kurmak için akın ettiği “imkanlar ülkesi” Rusya’ya gitmekte bulur. Annesi Andrietta kocası Rusya’dayken süt ürünleri satarak oğulları Alfred, Robert, Ludvig ve Emil’i geçindirir. Küçük Alfred de Stockholm sokaklarında kibrit satarak evin bütçesine katkıda bulunur.
Alfred 9 yaşındayken tüm aile Sankt Petersburg’a yerleşir. Mucit baba bu kez de deniz mayınlarını icat etmiştir. Rus Savaş Bakanlığı’na sattığı mayınlar sayesinde artık zengin bir fabrikatördür. Oğlanlara özel öğretmenler tutulur, evde özel eğitim verilir. Alfred, İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca ve Rusça öğrenir. Kimya hocasının henüz yeni keşfedilmiş olan nitrogliserinle yaptığı deneylerin de etkisiyle 17 yaşındayken kimya ve teknik eğitimi için ABD, Fransa ve Almanya’ya gider.
Baba Nobel’in deniz mayınları 1854-56 Kırım Savaşı’nda Rusların çok işine yarar. Fransız-İngiliz donanması mayınlanan Fin körfezi nedeniyle Sankt Petersburg’u bombalayamaz. Buna rağmen Ruslar savaşı kaybedince baba Nobel’in mayınlarına talep azalır. Bunun üzerine baba Nobel, oğulları Alfred ve Emil ile Stockholm’e dönerek nitrogliserin deneylerine başlar. Robert ve Ludvig kardeşler ise Rusya’da silah ve petrol işine girer.
PATLAYICI YAĞ
Stockholm’de evlerinin bahçesinde laboratuvar kuran aile, nitrogliserini kolay taşınır ve kullanılabilir hale getirmek, patlamasını kontrol edebilmek için sürekli deneyler yapar. Alfred bir ateşleme tapası icat eder. Nitrogliserinin içine bir fitil yardımıyla yerleştirdiği tapayla patlamalar daha kontrollü olur. Bu sırada Avrupa’da hızla artan makineleşme sonucu her yerde demiryolları yapılmakta, tüneller ve yeni maden ocakları açılmaktadır. Alfred’in “patlayıcı yağ” adıyla sattığı “yeni” nitrogliserin çok işe yarar. Ancak henüz tam evcilleştirilemeyen nitrogliserin can almaya devam eder.
DİNAMİTİN KEŞFİ
1864 yılında evlerinin bahçesindeki laboratuvarda öyle bir patlama olur ki Alfred’in kardeşi Emil dahil 5 kişi parçalanır, cesetlerini ayırmak dahi mümkün olmaz. Ancak bu kaza da Alfred’i yıldırmaz. 1866 yılında nitrogliserini stabil hale getirmek için ince silisli bir cins toprak olan kiselgur (yosun kumu) ile karıştırır. Kum patlayıcı yağı emince, ortaya kolay işlenir ve taşınır bir malzeme çıkar. Alfred nihayet nitrogliserini evcilleştirmiş, onun müthiş gücünü kontrolü altına almayı başarmıştır. Buluşuna Yunanca “güç-dynamis” kelimesinden esinlenerek “dinamit” adını verir. Artık dünya dinamitle tanışmaya hazırdır. 1868’de İsveç Kraliyet Bilim Akademisi baba oğul Nobelleri “insanlık için pratik değeri büyük buluş” yaptıkları için ödüllendirir. Alfred, İsveç veliaht prensi Oscar’ın ve gazetecilerin önünde ince uzun silindirler şeklinde paketlenmiş dinamitleriyle koca bir dağı kontrollü bir şekilde patlatınca siparişler de patlar. Sadece İsveç’te değil, Norveç, Almanya, Fransa, Amerika’da da patent alır ve fabrikalar kurar.
AVRUPA’NIN EN MEŞHUR AVARESİ
Alfred Nobel işleri artınca Avrupa’ya taşınmaya karar verir, Paris’te, ünlü “Zafer Takı” yakınlarında laboratuvar da kurabileceği büyük bir eve yerleşir. Artık dinamit kralı olarak bilinmektedir. Fransa devlet başkanı Mareşal Mac-Mahon’un davetlerine çağırılır. Romantik şairler Shelley ve Lord Byron’dan etkilenen Alfred Nobel’in evinin kütüphanesi farklı dillerde edebiyat eserleriyle, mahzeni de en iyi Fransız şaraplarıyla doludur. Tiyatro eserleri ve nesir de yazan Alfred Nobel, Victor Hugo’nun düzenlediği öğle yemeklerine katılır. Mac-Mahon’un davetleri yerine Hugo’nun edebiyat sohbetlerini tercih eden Nobel, bu sohbetlerden hoşlanmakta ve eğlenceli bulmaktadır. Üstelik frak giymekten de kurtulmaktadır! Victor Hugo’ya göre Alfred Nobel “Avrupa’nın en meşhur avaresi” dir.
DİNAMİT VE BARIŞ
Paris’te yalnız yaşayan Alfred Nobel 1876 yılında kendisine sekreterlik yapacak, evini çekip çevirecek, yalnızlığını unutturacak birini bulmak üzere gazeteye ilan verir. Özel öğretmen olarak zengin bir ailenin yanında çalışan, kendisi de Avusturya’nın soylu ailelerinden birine mensupolmasına rağmen yoksul olan Bertha Kinsky’yi işe alır. Bertha barış yanlısıdır. Savaş ve silahlardan nefret etmektedir. Görüşleriyle dinamit kralını şaşırtır. Ancak Bertha’nın gönlü yaralıdır. Yaşça kendisinden küçük sevgilisinin ailesine kendisini bir türlü kabul ettiremediği için mutsuzdur. Sevgilisi ailesinin baskılarına direnerek kendisini seçtiğinde hemen işi bırakır ve sevgilisine koşar. Evlenirler. Bertha bir kez daha Alfred’i şaşırtmıştır ama aralarında hiç kopmayacak, bir ömür boyu sürecek dostluk kurulmuştur. Mektuplaşırlar. Bertha Avrupa barış hareketinin önemli bir ismi haline gelirken yazdığı “Silahları Bırakın! Bir Yaşam Hikayesi” adlı kitabı kısa sürede tüm Avrupa dillerine çevrilir.
Bu arada Alfred Nobel’in büyük kardeşi İtalya’da ölür. Gazetede bir hata sonucu haber Alfred Nobel ölmüş gibi çıkar. Alfred kendisi için yazılan haberi ve ölüm ilanını görür. Kendisinden dinamit ve silah sektörünün en büyüklerinden biri olarak “ölüm taciri” olarak bahsedildiğini görmekten hoşlanmaz.
Bertha ise, yükselen milliyetçilik dalgasına karşı çıkarak Avusturya pasifist hareketinin temsilcisi olarak uluslararası konferanslarda barış çağrısı yapar. Alfred Nobel bir yandan Bertha’nın davetiyle Bern’de yapılan 4. Uluslararası Barış Kongresini gizlice izlerken bir yandan da İsveç silah sanayinin gelişmesi için iflasın eşiğindeki Bofors silah fabrikasına yatırım yapar, yeni bir barut türüyle çalışacak İsveç toplarını icat eder. Bofors’un dünyanın en önemli silah fabrikalarından biri olmasını sağlar. Üstelik 1887’de nitrogliserin ve selüloz nitrat karışımından oluşan uçuş yakıtı balistiti keşfeder. Yine de Bertha’nın savaşa karşı kararlı tutumu karşısında bir mektubunda, servetinin bir kısmını, barış için en fazla çaba sarf edenlere verilmek üzere bir ödül için kullanacağını yazar. Bu nedenle Nobel barış ödülünün fikir anasının Bertha olduğu söylenir.
MİRASI TÜFEKLE KAÇIRILAN ÖLÜM TÜCCARI
Hayatı nitrogliserinle özdeşleşen Alfred hastalanır. Doktorları tarafından tedavi için nitrogliserin hapları verilir. 10 Aralık 1896 yılında İtalya’da, San Remo’daki evinde öldüğünde ardında 355 patent, 93 fabrikadan oluşan büyük bir imparatorluk bırakır ama Fransa ve İsveç arasında “miras” kavgası çıkar. Mahkeme, Bofors’a ortak olduğu zaman İsveç’te satın aldığı ev ve ahırdaki 3 atı kanıt olarak kabul edince Alfred’in İsveç’te yaşadığına hükmedilir ve davayı İsveç kazanır. Ama paralar Paris’te banka kasasındadır. Alfred’in asistanı Ragnar Sohlman tüfeğini alır, faytona atlar, bankaya gider, Nobel’in kasasını boşaltır, paraları faytona yükler, İsveç elçiliğine gider. Paralar oradan da minik paketler halinde İsveç’e kaçırılır. Stockholm’de kurulan Nobel Vakfı, faiz gelirleriyle her yıl insanlığın yararına çalışma yapanlara ödül dağıtmaya başlar. İlk ödüller 1901 yılında dağıtılır. 1905 Nobel Barış Ödülü Bertha von Suttner’e verilir.
Sizce Alfred Nobel Avrupa’nın “en zengin avaresi” miydi, edebiyatçı olmayı tercih edebilecek bir “ölüm taciri” miydi, mutluluğu ilanla arayan ama sadece laboratuvarında mutlu olabilen bir “yalnız kurt” muydu, yoksa hepsi miydi? Ne dersiniz?
Dünyanın en büyük petrol şirketlerinden: Branobel
Ludvig’in silah taşıma arabaları Rus Savaş Bakanlığı’nın gözdesidir. Bakanlığın tüfek siparişi de hazırdır! 1873 yılında tüfeklerin dipçiklerini yapmak için ceviz ağacı almaya Kafkasya’ya giden Robert, Bakü’nün güneyinde 1600 yıllarında inşa edilen ve sönmeyen ateşiyle ünlü “Ateşgah tapınağını” görmek ister. Toprağın altında akan petrolü de görür. Hem ceviz ağaçlarını alır hem de Bakü’de küçük bir şirket kurar. Aydınlatma amacıyla gaz yağı üretmeye başlar. Bu şirket daha sonraları dünyanın en büyük petrol şirketlerinden olan Branobel haline dönüşür.
Alfred Nobel 1875 yılında Branobel’in ortağı olur. Nobel kardeşlerin şirketinde Ludvig organizatör, Robert teknik gelişimci, Alfred finansördür. Petrolü deniz yoluyla taşımak için dünyanın ilk petrol tankeri olan Zoroaster’i yaparlar. Branobel toprağa ilk kez metal borular döşeyerek petrol taşıyan firma olur. Nobel imparatorluğu Rusya’da müthiş para kazanır. Ama 1903 yılında grevler başlar. “Demir adam” Stalin petrol rafinerilerindeki grevci işçileri ziyaret edip onları örgütler. Rusya devrime hazırlanmaktadır. Nobel kardeşlerin Rusya’daki yatırımları Ekim devriminden sonra millileştirilir.
‘Bir günlük kazanç’
Bir gün Alfred, evin genç hizmetçisinin evleneceğini duyunca evlilik hediyesi olarak ne istediğini sorar! Kız utanarak “bir günlük kazancınızı” der. Kızın bu cüreti karşısında şaşıran Alfred’in aklına İsveç’te ilkokulda öğrendiği bir tekerleme gelir. “Cesaret et! Kazan! Şansın yaman!”. Çek defterini çıkarır 40 bin frank yazar ve kıza uzatır. Gözleri fal taşı gibi açılan kızın boynuna sarılan kollarından zorla kurtulurken mutludur.