Basmane’de 40-50 yıl sonra balık avlanır
Güzel İzmir’imizin derdi deyince ilk akla gelen Körfez kirliliği ve bu yıl daha da kötüye gidecek. Dere tabanlarına beton dökmek, sıfır kotla gökdelen dikmek gibi işler de cabası. Kuraklık deseniz kapıda, ama en büyük dert Basmane’de. Her yıl 1,5 santim çöküyor.
Prof. Dr. Doğan Yaşar, Jeoloji mühendisi, deniz jeolojisi uzmanı. 1978 yılından beri İzmir Körfezi’ni çalışıyor. Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknoloji Enstitüsü’nden bu yıl emekli olacak. Yıllarca ilgili kurumlara çalışmalarını rapor etmiş, projeler üretmiş, 2004 yılına kadar Körfez’in temizlenmesi için Çiğli’de fabrikaların arıtma planlarını geliştiren öncülerden. Seçimlere 4 gün kala Körfez’deki son durumu sorduk, adayların vaatleri işe yarayacak mı, diye danıştık. Körfez’in kokusunu unutturacak denli büyük tehlikelere dikkat çekti.
KABUS 2005’TE BAŞLADI
Doğan Hoca, ilk sorumuza yanıtla başladı: “Körfez kirliliği berbat. Plankton patlamaları başladı. Düşünün ki, 1 litre denizsuyunda 1 milyon organizma işler. Yani siz yüzerken her nefeste 300 bin canlı yutuyorsunuz. İşte bu organizmalarda azot fosfor gibi zararlılar çoğaldı. Onlar da olacak ve tarlaya verilen gübre gibi düşünürseniz yararlı bile! Ama, nasıl ki fazla gübre verirsen tarlayı yakarsan, suyu arıtmadan Körfez’e verirsen fazla azot fosforla deniz suyunu yakarsın! “Hatırlarsanız, 2004’lere kadar Çiğli arıtmalar kurulduktan sonra Körfez mavileşti. Ama dönemin Belediye Başkanı Piriştina fabrikalardaki arıtmaları çalıştırdı, kontrol ederdi, ciddi önlemler alınmıştı. 2004 yılında Haziran’da öldükten 1 yıl sonra basında şu haberler çıkmaya başladı: Körfez’de geriye dönüş mü var? Fabrikalar yavaş yavaş arıtmaları kapattı, tekrar eski sisteme dönüldü. Neden? Çünkü enerji çok pahalıydı. Sonraki Belediye Başkanı bilimsel hatalar yapmaya başladı. Ne yaptı? Derelerin altını betonladı! Oysa orası yaşam! Denize gelen yaşamın temeli! Hani damarın içine beton atmak gibi bir iş yapılmış oldu… Kabus 2005’te başladı. Kireçlenmeler, kirlilikler başladı. Biz uyardık, yapmayın, etmeyin, yeniden Körfez’i kokutacaksınız, dedik. Çünkü su, derelerin altındaki topraktan besin emer, siz onları kaldırıyorsunuz, dedik. Katlediyorsunuz Körfezi, dedikse de dinlemediler. Belediye her yeri betonladı, kokmaya başladı. Toprak çekmiyordu.”
RAFLARDAKİ SÜS PROJELER
Doğan Yaşar’a sonrasını sorduk, Belediye dinlemedi de, siz de çalışmayı bıraktınız mı, diye sorduk. Ne gezer! Tam da derdine parmak basmışız: ““Belediyeye defalarca proje yaptık, rafları süsledi. Hala süslüyor. Koku, 2011-12’den sonra kendini iyice hissettirmeye başladı. Yeniden plankton patlamaları başgösterdi. 2014-2015’den sonra da deniz marulları patladı. Geçen yıl en kötü zamanı yaşadık. Planktonlar, deniz marulları patladı. Toplu balık ölümleri oldu. Şu anda da Körfez rengi kırmızımtrak. Önlem alınmazsa geçen yıldan da kötü olacak.”
Önlem nasıl alınacak? Acil eylem planı var mı? Sorular biraz da anlamsız kalıyor, çünkü CHP ve en son Tunç Soyer döneminde akademisyenlere randevu dahi verilmemiş! Üniversitenin kapısında dev CHP afişleri “Körfez’i temizliyoruz” yazarken, bilim insanlarının uyarıları dikkate alınmamış. Körfez elden gidiyor, aman bir çare! Çalıştay yapalım, bu konuları konuşalım. Bir beyinle olmaz bu işler, kafa kafaya verelim, çalışmaları değerlendirelim, demiş. Önerilerden biri de “Çiğli arıtmadan çıkan suları tarımda kullanalım” diye özetleniyor. Bir başkası, Narlıdere! Doğan Yaşar, “Narlıdere arıtmada sorun var gibi görünüyor, bir bakalım, diyoruz. Ama inceleme talebimize yanıt vermiyorlar” diye yakınıyor. Sadece bu da değil. “2020’den sonra kuraklık geliyor, dedik, randevu vermedi! Ben bir bilim adamıyım, bu konuyu çalışıyorum, ama randevu vermiyor. Mektup yazdım sonunda… İki ay önce İzsu Genel Müdürü ile görüşebildik ancak.”
KURAKLIK KAPIDA
Doğan Yaşar, İzmir ve bilim sevdalısı. “İzmir dünyanın en önemli kentlerindendir. Olağanüstü jeotermal kaynaklarımız, ovalarımız, kuş cennetimiz… Her taraftan tarih fışkırıyor. Dünyada, ekonomik potansiyeli bu kadar yüksek başka bir kent yok. Bizde un var, yağ var, şeker var, usta yok.”
Diye üzülüyor ve ekliyor: “Ben şu parti bu parti ayırmadan, seçim olsun bitsin kim isterse bilgi veririm” diyor gönülden. Susuzluk ve kuraklık konusuna dönüyoruz: İZSU Genel Müdürü’yle görüştüm, 2020’de kuraklık geleceğini yazmışım. Tahtalı Barajı’nda doluluk oranı 3 yıl önce 70 idi. Geçen yıl yüzde 42, önceki yıl yüzde 68, şimdi yüzde 32. Bu yıl Ekim’e kadar yüzde 18-20’ye düşecektir. İzmir bekleyen sorun çok…”
KANALİZASYON BORULARI NEREDE
Vee, en çarpıcı konuya geliyor Doğan Yaşar. “Körfez kirliliği hallolur, yeter ki istesinler. Delikanlı biri gelir masaya yumruğunu koyar ve ‘arıtmalar çalışacak’ der ve suyu Menemen ve Gediz ovalarına verir. Ama İzmir’in en önemli sorunu başka. Körfez’deki çöküntü en önemli sorun. Basmane her yıl 1,5 cm çöküyor, kanalizasyon boruları da deniz seviyesinin altında kalmaya başladı. Geçen yıl 26 Kasım’daki yağmurda sular Fuar’a kadar geldi, Karşıyaka ve Bostanlı’da yüzlerce araba gitti, ama çabuk boşaldı. Bu gidişe dur denmezse Basmane’de 40-50 yıl sonra balık avlarız. Yeni başkanı çok iş bekliyor!” Sorun varsa çare de olmalı, diyoruz. Çökmeye karşı acil önlem ne olmalı? Su baskınları ve kuraklık kapıdayken şehri mi boşaltmak gerekecek? Elbette bilim bir yol gösteriyor, su taşmasıyla şehrin çökmesi birbiriyle bağlantılı doğa olayları. Doğan Yaşar’ın yanıtı şöyle:
“Kot yükselecek. Yavaş yavaş yükselecek, yollar yükselecek. 26 Kasım da Hollanda gibi yapalım dediler, ama Hollanda’daki durum 2 bilinmeyenli denklem. Oysa İzmir’deki çok bilinmeyenli denklem. Çöken kara etrafında yaşayan 3,5 milyon insan var. Belediye, 37 milyon liraya Mavişehir’e set yaptırdı! Niye yaptırıyorsunuz ki? Ne işe yarayacak? Set yapacaksan bütün Körfez’i setlemen lazım, o zaman da yağmurda her yer göl olacak, su bir yere gidemeyecek. Kordonboyu yapılırken şartnamede ‘en az 1,5 metreye göre’ kot zorunluluğu vardı. Bütün İzmir böyle yapılırken Mavişehir, ‘Sıfır’ kota göre yapıldı. Su bastı, hala su basıyor. İzmir mega kent. Birkaç beyinle olacak iş değil!”