‘Batı Asya’da Devlet Teorisi’ ve teorinin sacayağı ‘Kalem Efendisi’ romanı
Dünya ve Türkiye de ‘devletin kökeni’ üzerine yapılan tartışmalara daha çok Batı kaynaklı teoriler yön veriyor. Bu tartışmalarda ulus devlet ve Kemalist devlet arası fark yeterince önemsenmiyor. Batı merkezli devlet teorileri aynı zamanda 1971 maceracılığını besleyen teorilerdi
“Kalem Efendisi” romanında Reha Çamuroğlu eski bir Yeniçeri ağası baba ile Dahiliye Kâtibi Ser Halife “Kalem Efendisi” oğlu arasında geçen bir tartışmaya dikkat çeker. Ser Halife Kalem Efendisi, “kalemin kılıçtan keskin olduğu” görüşüne inanır. Eski Yeniçeri ağası baba, “Oğlum, idareci idaresini, askerin kılıcının sağladığı gölgelikte yapar” kesinlemesinde bulunur. Kalem Efendisi romanında cahil, eski Yeniçeri ağasının sözü bir bakıma uygarlık tarihini özetler. Firdevsi’nin Şahname’de "Yeryüzü ancak kılıcın vereceği hükme boyun eğer” sözü ile “İdareci idaresini, askerin kılıcının sağladığı gölgelikte yapar” sözü arasında çok güçlü bir anlam benzerliği görülür.
‘BATI ASYA'DA DEVLET TEORİSİ’
Öncelikle “Batı Asya'da Devlet Teorisi-Firdevsi-Yusuf Has Hacib-Nizamülmülk” çalışması, devlet teorisine damga vuran batı merkezli teorilerinin yetersiz ve eksikliğini ortaya koyması yönüyle incelenmeli.
İkincisi, “Batı Asya'da Devlet Teorisi-Firdevsi-Yusuf Has Hacib-Nizamülmülk” bilimsel devlet teorisine katkıları yönüyle değerlendirilmeli.
Üçüncüsü, “Asya, devletin doğum yeridir ve insanlığın devlet birikiminin ana kıtasıdır” (Perinçek. age. S. 17) saptaması, bu eserde derinlemesine incelenmiş. Devlet teorisi, “devletin kökeni” Asya kaynaklarının incelemesi sonucu teorik bir temele oturtulmuş. “Batı Asya'da Devlet Teorisi-Firdevsi-Yusuf Has Hacib-Nizamülmülk” bu yönüyle incelenmeli.
Elbette, Dr. Doğu Perinçek’in Marksist devlet teorisi üzerine yaptığı çalışmanın bu eserle sınırlı olmadığı biliniyor. Yarım asrı aşan pratik ve teorik çalışma içinde olan Perinçek’in genelde “ulus devlet,” Türkiye özelinde “Kemalist devlet” teorisi, Marksist devlet teorisinin gelişmesine katkı yapan önemli çalışmalar arasında. Marksist devlet teorisi kapsamında önemi yeterince bilinmeyen ulusal devlet ve kavramı, Dr. Perinçek’in çalışmalarında teorik bir zenginliğe eriştiğini biliyoruz.
Yaşadığımız yüzyılda, devletin genel teorisi ile ulusal devletlerin dünya genelinde oynadığı büyük rolü anlamak zor. Marksist devlet teorisi alanında görülen ve yeterince fark edilemeyen büyük boşluk Dr. Perinçek’in çalışmalarıyla dolduruluyor.
TARİH TEORİSİ ÜZERİNE KURULU HÂKİMİYET
“Batı Asya'da Devlet Teorisi-Firdevsi-Yusuf Has Hacib-Nizamülmülk” çalışmasını döne döne okudum. Son derece yeni ve özgün çalışmayı değerlendirmede bir süre ikirciklik içinde kaldım. Dr. Doğu Perinçek, Türkiye’nin en deneyimli politikacısı olmasının ötesinde, hukukçu, devlet teorisi uzmanı bir akademisyen. 1970’den beri devlet teorisi üzerine “teori-pratik” ve teorik çalışma içinde. Farklı yönleriyle “Batı Asya'da Devlet Teorisi-Firdevsi-Yusuf Has Hacib-Nizamülmülk” eseri aynı zamanda akademik bir çalışma. Öncelikle üniversite ve akademisyenlerin incelemeleri gereken bir eser.
Sayın Perinçek oldukça kapsamlı tarihsel bir alan üzerine kurulu hâkimiyetini “Batı Asya'da Devlet Teorisi-Firdevsi-Yusuf Has Hacib-Nizamülmülk” eseriyle teorik hâkimiyet alanını genişlettiğini anlıyoruz. Binlerce yıllık tarihsel dönem “iğne ile kuyu kazarcasına” araştırılmış, elde edilen tarihsel veriler, bilimsel birikime uygun bir biçimde şekillendirilmiş. Uzun ve son derece karmaşık tarihsel dönem, Dr. Doğu Perinçek’e özgü, anlaşılır bir dille yazılmış.
“Batı Asya'da Devlet Teorisi-Firdevsi-Yusuf Has Hacib-Nizamülmülk” eksenli inceleme, erken dönem feodal devletlerin gelişim süreçleri ve toplumsal sıçrama dönemleri, tarihi kaynaklara dayandırılmış. Çalışmada erken dönemin devletleşme teorisi ile toplumsal gelişme arası ilişkiler tahlil edilmiş.
Uygarlığın gelişim çizgisi ile devletin yükselişi arası çizgi, uzun bir sürecin iki belirleyenleri olarak incelenmiş.
Daha çok Sayın Perinçek’i Kemalist-ulusal devlet teori ve pratiğine yaptığı katkılarıyla tanıyoruz. 60 yıldan fazla bir zamandır “Kemalist Devrimi tamamlama” stratejisini geçekleştirme pratiği içinde 60’a yakın kitabı, sayısız makale ve onlarca inceleme yazılarıyla, bilimsel bilgi birikimi ve ulaştığı teorik düzey, “Batı Asya'da Devlet Teorisi” çalışması ile teorik düzey yeni bir boyut kazanmış.
“Batı Asya'da Devlet Teorisi” Dr. Perinçek’in en az iki bin yıl üzerine kurulu bilimsel hâkimiyeti ifade etmesi bakımından oldukça önemli. Bu çalışma, çok çeşitli kaynakların incelenmesi sonucu iki bin yıllık devletleşme pratiği ve teorileriler bilimsel temel kazanmış. Feodal devletlerin yükselişe geçtiği dönemleri kapsayan inceleme üç temel kaynak üzerine oturtulmuş: “Şahname, Kutadgu Bilig ve Nizamülmülk.” Bu üç tarihsel kaynak, “Batı Asya'da Devlet Teorisi” çalışmasının sacayağını oluşturmuş. Esere bilimsel dayanak oluşturan veriler sacayağı üzerine oturtulmuş.
DEVLET TEORİSİ VE ÖZEL DÖNEM
“11. yüzyıl Devlet Teorisinde özel bir yüzyıldır.” (age.S. 25)
Dr. Doğu Perinçek'in “Batı Asya'da Devlet Teorisi” incelemesi binlerce yılı kapsayan karmaşık tarihsel süreçler “tarihçi bakışın” ilerisinde, bilimsel dünya görüşüne uygun biçimde incelemiş ve teorik sonuçlar çıkarılmış.
“Asya, devletin doğum yeridir ve insanlığın devlet birikiminin ana kıtasıdır.” (age s.17) öngörüsü çalışmanın dayandığı zemin. Perinçek bu zeminden hareketle, devletin gelişiminde “Atlı çoban kültürünün dünyada devlet kuruculuğunda oynadığı tarihî” (age S.21) role dikkat çekiyor. “Asya bozkırında” devletin doğuşunu “Bozkır halklarının hayvancılık ve tarım üretimiyle oluşturdukları üretim fazlası, sınıflara bölünmenin yolunu açtı. Bu üretim fazlasının değişimi, meta ekonomisini doğurdu. Bozkırın üretim fazlasına el koyan, ticaret yollarını denetleyen ve aynı zamanda Güney'deki uygarlıkların ürünlerini yağmalayan hâkim sınıfı, devleti örgütledi” (badt. S.22) verileri üzerinde devletin gelişim seyri anlatılıyor.
Asya da feodal devletlerin yükselişi ve uygarlığın gelişimi arası ilişkiyi Dr. Perinçek; “Asya'nın kuzeyindeki Atlıçoban halkların örgütlenme yeteneği, büyük ırmak kıyılarındaki tarımcı halkların üretme ve teknoloji birikimiyle birleşerek devletleri ve uygarlıkları kurmuştur. Devletin bir örgütlenme olması ile temelindeki zenginlik arasındaki ilişkidir bu. Aynı bağlantı, Asya Bozkırları ile medeniyet havzaları arasındaki ilişkilerde” (age. S.46) ortaya çıktığına dikkat çekiyor.
Dr. Doğu Perinçek “Asya'nın Bozkır” halklarının devletleşme sürecine yol açan iki olguya; “Birincisi, sınıflara bölünen Bozkır halkının hâkim sınıflarının büyük nehir boylarındaki zengin halkları fethetmeleriyle”... “Ikincisi...2.000 yıllık süreçte, Bozkır halklarının sınıflara bölünmesinin sonucu olarak kendi Bozkırlarında kurdukları devletlerdir. Her iki süreçte de Bozkır halkının sınıflara bölünmesinin ateşlediği iç” (badt. S.47) dinamiklerin belirleyiciliği üzerinde duruluyor.
YAĞMA-ZENGİNLİK VE DEVLET
“Zenginliğin birikmesi için, yağmanın yasaklanması gerekir. Sömürü, vergi yoluyla olacaktır. Ticaretin barış içinde yapılması, zenginliklerin değişilmesi, para ekonomisinin gelişmesi, imparatorluk olmanın şartıdır ve işlevidir. Her imparatorluk, barışı sağlama misyonuyla örgütlenir.
Şahname'nin en önemli teması barış ve huzurun sağlanmasıdır. Hükümdarlar, sağladıkları barışın kapladığı iklimi ve güvenilirliği kadar büyüktür... "Şahname, yeryüzü hükümdarlığının dayandığı şiddet ile adalet ve barışla sağladığı toplumsal rıza arasındaki diyalektiği bütün zarafetiyle anlatır.” (age s.48)
Buna benzer bir tespiti Dr. Perinçek “Hz. Muhammed, Silahlı Peygamberin Medeniyet Devrimi” adlı eserinde “...Hz Muhammed, ticaretin çözüldüğü bir bedevi kabile toplumunda ‘dini bir imparatorluğa’ geçişe önderlik etmektedir. İslamiyet, ticaretin gelişmesi için gerekli hukuki düzeni ve otoriteyi kurmuş, devleti adım adım inşa” (age. S.74-75) ettiğine işaret eder.
Uygarlığın gelişiminde devlet denilen aygıtın önemi bu iki alıntı ile bilinç üzerine yansıyan etkileri daha iyi anlaşılıyor. Anlamaya çalıştığım kadarıyla Dr. Doğu Perinçek, bilgi ile bilinç arası ilişkiyi çok çarpıcı düşünceyle ifade edebiliyor. “Batı Asya'da Devlet Teorisi,” binlerce yılın soyut, tarihi verileri doğrultusunda, bilimsel, somut ve canlı bilgiye dönüşüyor.
Genel olarak devlet teorisi ve İdeolojik gelişmeleri tarihsel alana taşımada gösterilen çaba, “Batı Asya'da Devlet Teorisi-Firdevsi-Yusuf Has Hacib-Nizamülmülk” incelemesini okunduğunda daha iyi anlaşılır.
EMPERYALİST DEVLET VE ULUSAL DEVLET
Yeri gelmişken Dr. Doğu Perinçek’in “ulusal devlet ve Kemalist devlet” teorisi üzerine yaptığı çalışmaları ve teorik katkıyı kısaca özetlemenin gerekli olduğu kanısındayım. Dünya ve Türkiye de “devletin kökeni” üzerine yapılan tartışmalara daha çok batı kaynaklı teoriler yön veriyor. Bu tartışmalarda ulus devlet ve Kemalist devlet arası fark yeterince önemsenmiyor. Batı merkezli devlet teorileri aynı zamanda 1971 maceracılığını besleyen teorilerdi. Türkiye de, 1970'lere doğru yoğunlaşan devlet ve devletin rolü üzerine yapılan tartışmalarda ulusal devletlerin rolü sürekli göz ardı edildi. Aynı zamanda batı merkezli devlet teorileri sosyalistlerin bölünmesine neden olmuştu. Daha o yıllarda pek çok sosyalist gurup Türk ulusal devletine batı merkezli devlet teorileri açısından yaklaştı. Onlar için ulusal devlet ile emperyalist devlet arası fark, önemsiz bir ayrıntıydı. Devlet ve devletin rolü üzerine yapılan tartışmalarda Dr. Doğu Perinçek farklı bir çizgiyi savundu. 1970’lerden itibaren Dr. Doğu Perinçek Kemalist devrim mirasına önem verdi. Milli Demokratik Devrimi Kemalist devrimin tamamlanması biçiminde yorumladı. “Kemalist devlet-Ulus Devletin” teori ve pratiğini, önderlik ettiği süreç içinde geliştirdi. Bütün enerjisini, Türk Ulusu ile ABD emperyalizmi arası “uzlaşmaz çelişmenin” çözümü üzerine yoğunlaştırdı. Ulusal devleti, devrimin en önemli dayanağı olarak gördü. Bir bütün olarak ulusal devlet ve emperyalist devlet arası çelişmenin, ulusal bağımsızlık yönünde çözümünü bir strateji olarak benimsedi. Devlet, Kemalist devlet ve Ulus devlet teorileri alanında ortaya çıkan teorik tezlere karşı, Dr. Doğu Perinçek tarihsel alan üzerinden yanıtlar geliştirdi. Burjuva "dar tarihçi" bakış açısına karşı, bilimsel yöntemleri benimsedi. Dr. Perinçek’in ortaya koyduğu tarihsel veriler ve geliştirdiği teoriler, teorik kargaşaya son vermekle kalmadı, teorik kavrayışın yerleşmesine önderlik etti. Bu konuyla ilgili görüşlerimi daha ayrıntılı bir biçimde açıklamayı düşünüyorum.