Batı dışı küreselleşen güç: Şanghay İşbirliği Örgütü

ŞİÖ, NATO tarzı askeri ittifak olmadığı gibi AB tarzı egemenlik haklarının devredildiği siyasi ve ekonomik bir oluşum olarak ortaya çıkmadı. ŞİÖ bambaşka kültürlerden, dinlerden, tarihten ve kökten gelen ülkeleri bir araya getirmeyi başarmış ideolojik olmayan işbirliği odaklı faydacı bir yapıdır

UMUR TUGAY YÜCEL / SİYASET BİLİMCİ

Bu yıl Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Zirvesi Özbekistan’ın Semerkant şehrinde yapıldı. Rusya-Ukrayna Savaşı devam ederken Rusya’nın da üye olduğu bu zirve dünyanın dikkatinden kaçmadı. Tabiî ki Batı’da ve Türk medyasında bazı kesimler tarafından zirvenin itibarı azaltılmaya çalışılsa da ŞİÖ bölgesel ve küresel sınamaların arttığı dünyamızda daha değerli oluyor. Ancak Türk kamuoyunda “Bu ülkelerle ne işimiz var” algısı oluşturulurken, Avrupalı ülkeler ŞİÖ üyesi Çin, Rusya, Hindistan, Kazakistan ile gayet yoğun ticari ve ekonomik ilişkiler içindeydi. Batı için Çin ve Rusya hasım olmasına rağmen ticaret durmuyordu.

DÜNYA NÜFUSUNUN YARISI

Bugün ŞİÖ dünya nüfusunun neredeyse yarısına yakınını temsil etmektedir. Küresel gayrisafi hasılanın yüzde 30’unu üreten ŞİÖ enerjide, tarımda, maden rezervlerinde ve imalat sektöründe büyük bir pay sahibidir. ŞİÖ üyesi ülkeler arasında ticaret ve ekonomik ilişkiler her yıl artmakta ve genişlemektedir. Ayrıca ŞİÖ nükleer güce ve dev askeri kapasiteye sahip ülkelerden meydana geliyor. Dünyadaki 9 nükleer gücün 4’ü bu örgüte üye konumdadır.

ŞİÖ bugünlere kolay gelmedi. İlk olarak Sovyetler Birliği’nin dağılmasında sonra ortaya çıkan güvenlik boşluğunun ve sınır sorunlarının sonucu olarak bir ihtiyaçtan doğdu. Çin’in Şangay kentinde Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan ile bir araya gelerek Şanghay Beşlisi olarak anıldı. Şanghay Beşlisi denilen ülkeler topluluğuna 2001 yılında Özbekistan’ın dâhil olması ile birlikte Şanghay İşbirliği Örgütü doğdu. Bu örgüte 2017 yılında Asya’nın iki nükleer gücü Hindistan ve Pakistan katıldı. Son olarak da bu yıl İran örgüte resmen üye oldu ve ŞİÖ 9 üyeye sahip dev bir topluluğa dönüştü. Zirve sonunda Belarus resmen üyelik için başvuruda bulundu. Gerisi de geliyor, ŞİÖ başta Türkiye olmak üzere Moğolistan, Suudi Arabistan, Vietnam, Mısır, Azerbaycan, Afganistan, Nepal, Birleşik Arap Emirlikleri, Maldivler, Ermenistan, Katar, Kamboçya, Suriye, Sri Lanka, Irak, Bangladeş, Bahreyn, Arjantin, Türkmenistan ve İsrail gibi ülkelerin üyelik için yakın temas halinde bulunduğu cazip bir uluslararası örgüte evrildi.

Bu ülkelere ileride Afrika’dan ve Güney Amerika’dan daha fazla katılım mümkündür. Semerkant’taki zirveye Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Yardımcısı dâhil olmak üzere 10 uluslararası kuruluştan üst düzey temsilciler de katıldı.

Erdoğan'ın diğer liderlerle bu samimi pozu çok konuşuldu.

ÇOK DİNLİ ÇOK KÜLTÜRLÜ

ŞİÖ, Batı dışı dünyanın yükselen demokratik uluslararası oluşumlarından biridir. Çünkü ŞİÖ çok dinli, çok kültürlü, çok uluslu, eşit temsil ve konsensüs ile çalışan bir yapıydı. ŞİÖ tek merkezli, tek kültürlü, tek dinli batı medeniyeti tekelinde hegemon bir devletin öncülüğünde kurulan bir örgüt değildi. ŞİÖ ne NATO gibi bir savunma örgütü ya da saldırı örgütüydü, ne de ekonomik bir oluşumdu. ŞİÖ tamamen kendi gerçekliğinde filizlenen bir örgüt oldu. Kendine sınır sorunları, terörizm, ayrılıkçılık ve aşırıcılıkla mücadele konusunda bir vizyon çizdi. ŞİÖ geçmişte bir düşmana karşı bir araya gelmediği gibi bugün de herhangi bir blok oluşturmadan ve kimseyi ötekileştirmeden yoluna devam ediyor.

Batı medyası tarafından ŞİÖ, Batı karşıtlarının yeri olarak tanımlansa da örgütün özel bir amaç ve gizli ajandası bulunmuyor. Lakin, Batılı müdahalelere karşı tepkisel bir örgüt olarak nitelenebilir. Çünkü, ŞİÖ diyaloğu ile birlikte ABD’nin Orta Asya’daki üslerine son verildi. Yine Batı destekli renkli devrimlere karşı bir koruma kalkanı oluşturuldu.

ŞİÖ içerisinde Çin-Hindistan, Hindistan-Pakistan, Kırgızistan-Tacikistan gibi sınır sorunları yaşayan ülkeler olması yanında bu ülkeler ortak kararlarda ve ortak askeri tatbikatlarda bir araya gelebiliyor. Sonuçta, ŞİÖ en önemli diyalog kanalı işlevini yerini getiriyor. Bununla beraber ŞİÖ genişledikçe aralarında sorun olan ülkelerin uzlaşma ve barışı sağlama şansı artıyor. Daha da önemlisi devamlı eleştirilen ŞİÖ’deki Çin ve Rusya’nın baskınlığı da gittikçe azalma gösteriyor. NATO gibi G-7 gibi tamamen ABD’nin hegemon olduğu bir oluşuma doğru ilerlemiyor. Hegemonsuz bir yapıyı garantiliyor. ŞİÖ, Çin-Rusya ekseni değildir, hatta Türkiye’nin üyeliği örgütü daha dengeli bir yapıya oturtacaktır. ŞİÖ bugün Avrupa coğrafyasından Japonya sınırlarına, Arktik kutuplarından Hint Pasifik Okyanusuna kadar uzanan bir coğrafyaya ulaşmıştır.

TÜRKİYE’NİN YERİ

14 ülke lideri koronavirüs sonrası ilk defa yüz yüze görüştü. Zirveye Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk kez katılım gösterdi ve zirve sonrasında hedefin Şangay İşbirliği Örgütü'ne üyelik olduğunu ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ŞİÖ Zirvesine katılımı dünya basınında geniş yankı buldu. Türkiye medeniyetler ailesinin bir ferdi olarak bu zirve de yerini aldı. Zaten Türkiye’nin kurulduğu günden bu yana istikameti muasır medeniyetler seviyesine çıkmaktı. İşte bugün dünyanın farklı coğrafyalarında batı dışından farklı muasır medeniyetler yükseliyor. Türkiye de Atatürk’ün dediği gibi yükselen muasır medeniyetler ile işbirliği yapıyor. Çünkü, Batı medeniyeti geçmişteki gibi tek muasır medeniyet olma özelliğini bugün kaybetti. Birçok muasır medeniyet doğdu ve doğuyor. Bu yüzden Türkiye soğuk savaş zihniyeti ile ülkeleri demokrasiler ile otokrasiler diye kutuplaştırma yerine farklı medeniyetlerle bir araya geliyor. Bu arada sadece Erdoğan değil, Rus lider Putin de ŞİÖ zirvesinde baş aktörlerden biriydi. Rus Silahlı Kuvvetlerinin birçok sorun yaşamasına rağmen Putin zirveye katılan birçok ülke lideri ile baş başa görüştü.

CAZİBESİ ARTIYOR

ŞİÖ, NATO tarzı askeri ittifak olmadığı gibi Avrupa Birliği tarzı egemenlik haklarının devredildiği siyasi ve ekonomik bir oluşum olarak ortaya çıkmadı. ŞİÖ bambaşka kültürlerden, dinlerden, dillerden, tarihten ve kökten gelen ülkeleri bir araya getirmeyi başarmış ideolojik olmayan işbirliği odaklı faydacı bir yapıydı. ŞİÖ çok taraflı, çok yönlü, çoğulcu, kutuplara sıkışmayan ve herkese açık demokratik bir örgüt şeklindedir. Bu yüzden de bu örgütün cazibesi her geçen gün artıyor. Bölgesel bir yapıdan küreselleşen bir örgüt profiline geçiyor. ŞİÖ hem bölgesel barış hem de küresel barış için en önemli uluslararası kuruluşlardan biri durumuna yükseldi. Nasıl BRICS Batı dışı en güçlü ve en büyük demokratik oluşumsa, ŞİÖ’de yine Batı dışı bir demokratik yapıdır. Bu iki örgüt hiçbir ülkeyi, medeniyeti ve uluslararası kuruluşu hedef görmemiştir. Ortak saldırı ve ortak savunma gibi konseptlere sahip olmayan barışçıl ve insancıl bir durumdadır.

ŞİÖ, BRICS gibi ne NATO’nun ne de Avrupa Birliği’nin yerine ikame edilemez. Bu iki yapı Batılı uluslararası sistem içerisinde dünyaya daha kapsamlı ve alternatif bir hikâye sunmaktadır. ŞİÖ’yü otokrasilerin ya da diktatörlüklerin bir bloğu görmek bugünün ve yarının dünyasını okuyamamaktır. Çünkü ŞİÖ’yü otokrasiler olarak damgalayan Batı’da dünyanın en güçlü monarkı olan İngiltere Kraliçesinin yası tutulurken, ŞİÖ üyesi ve üye olmak isteyen ülkelere bu yakıştırmalar tamamen algı operasyonudur.

Zaten önemli olan ŞİÖ ülkelerinin nasıl ve ne tür sistemlerle yönetildiğinden çok, bizi uluslararası sistemin nasıl daha demokratik ve eşit olacağı ilgilendiriyor. Batılı ülkeler devamlı bu ülkelerin iç işlerine, siyasal sitemlerine, ekonomik sistemlerine baskıda bulunurken, uluslararası sistemin demokratikleşmesi ve eşit temsil edilmesinde hiçbir öneride, hiçbir girişimde bulunmadıkları gibi bu girişimleri karalama ve boğma peşindeler. Oysa ŞİÖ ve BRICS gibi yapılar üye ülkelerin iç işlerine, siyasal yapılarına, sosyal sistemlerine karışmayan gayet demokratik hatta liberal bir çizgide bulunuyorlar.

ALTERNATİF ÖRGÜTLENME

ŞİÖ, Batı merkezli düzenin BRICS’den sonra ikinci en büyük kurumsal dönüştürücüsüdür. Batı dışı inşa edilen kurumlardan en önemlilerindendir. Bu da Batı dışı dünyanın ciddi bir başarısıdır. ŞİÖ üyesi ülkeler farklı değerlere ve normlara sahip olmakla birlikte ortak hedeflerin olduğu ve ortak kararlarda buluşulduğu bir örgütlenmedir.

ŞİÖ ülkeleri geçmiş birikimleri, tarihsel tecrübeleri, köklü kültürleri ile hukuk, diplomasi ve kurumlar konusunda küresel sisteme alternatif sağlayacak potansiyele sahiptir. Dahası bu ülkelerin bilim, teknoloji ve yeni yatırımlar konusunda gösterdikleri gelişme dikkate değerdir. ŞİÖ ve BRICS, sadece tek bir medeniyetin değil insanlığın ortak geleceğini kurmak için inşa edilmiş bir vizyonu barındırıyor. Bu vizyon ile zirve sonunda önemli kararlara imza atıldı. Öncelikle ŞİÖ ortak terör listesi hazırlayacak. Çin terörle mücadele konusunda ülkelere eğitim üssü kurma ve 5 yıl içinde üye ülkeler de 2 bin kişilik kolluk kuvveti yetiştirmeye yardımcı olacak. Böylece ŞİÖ teröre karşı ortak bir irade gösteriyor. Afganistan’ın istikrarı hâlâ en önemli gündem maddelerinden biriydi.

BÖLGESEL GÜVENLİK

ŞİÖ için üye ülkelerin bölgesel güvenliği öncelik taşıyor. Güvenlik ve savunma alanında iş birliğinin derinleştirilmesi ve geliştirilmesi konusunda da mutabakat sağlandı. Dahası ŞİÖ üyesi ülkeler arasında ulusal para birimleri ile ticaretin geliştirilmesi aşama aşama genişletilecek. Çin-Kırgızistan-Özbekistan arasında demiryolu anlaşması yanında Rusya-Çin arasında Sibirya’nın Gücü iki enerji anlaşmasının temelleri atıldı. Yeşil enerji ve yeşil kalkınma konularında uzlaşıldı. İklim değişikliği konusunda ilk ortak bildiri de imzalandı. ŞİÖ 9 üyesi ve 30’dan fazla irtibatlı olduğu ülke ile küresel güvenliğe ve küresel kalkınmaya destek veren güçlü bir organizasyona dönüştü.

ŞİÖ günümüzün medeniyetler ailesini oluşturmaktadır: Türk, Rus, Çin, Fars, Hint. ŞİÖ Batı’yı reddetmeyen ancak kendi varlığını Batı’ya kabul ettirmeye çalışan Batı dışı ülkelerin, coğrafyaların, medeniyetlerin kurumsal kaldıraçlarından biriydi. Doğu kavramı ile ŞİÖ’yü açıklamak da yetersiz ve yüzeyseldir. Çünkü bu örgüte katılan ülkelerin kıtasal büyüklükleri, nüfus yoğunlukları, binlerce yıllık tarihleri ve temsil ettikleri kültürler ile tek tek ele alınması gereken bir yapıydı.

Şangay ruhu uluslararası hukuku destekleyen ve Birleşmiş Milletler ilkelerine uygun çoğulcu, çeşitli, kapsayıcı, demokratik, eşit ve adil bir dünyanın kurulmasına öncülük ediyor.

Sonraki Haber