Batı'nın Truva atları
ZERRİN ÖZTÜRK
Troya, MÖ 3200-2600 yıllarından başlayarak, dünyada ticaretin, kültür ve uygarlığın merkezlerinden bir Hitit kentidir. Çanakkale Boğazı’nın Ege Denizi’ne açılan kesiminde bulunan bu antik kent, kralları Priamos’un idaresinde huzurla yaşamaktayken, Truvalı Paris’in Menelaos’un karısı Helen’i kaçırıp Troya’ya getirmesiyle başlayan kanlı bir savaşa sahne oldu. Savaş 10 yıl sürdü. Bu tarihi çatışma, Anadolulu şair Homeros’un ünlü İlyada ve Odysseia destanlarında anlatılır.
Truva’ya saldıran Akalar (Yunanlılar), kenti bir türlü fethedemeyince hileye başvurdular. Hazırladıkları bir tahta atı Troya önüne bırakırlar. Troyalılar, bunu tanrının kendilerine gönderdiği bir zafer ödülü sanıp, şehrin içine alırlar. Oysa bu bir savaş hilesidir.
Çünkü düşman, tahta atın içine en güçlü askerlerini saklamıştır. Troya, büyük bir coşkuyla zaferlerini kutlamaya başlar. Gece çöktüğünde, atın içindeki askerler dışarı çıkar ve kentin kapılarını Yunan ordusuna açar. Troya yenilir, kent yağmalanır.
“Truva atı” stratejisi tarih boyunca kullanıldı. Günümüzde de gizlice ve hileyle sızarak kötülük edenler hakkında “Truva atı” kavramı kullanılır. Esasında bu, bir düşman gücün karşı tarafın içine sızma hilesidir.
Bugün bu hilenin tekrarlandığını görüyoruz. Milletimizi, ordumuzu silahla yenemeyeceğini gören Batı emperyalizmi, Truva atlarını devreye sokmuştur. Bu sinsi güçler sosyal hayatımızda cirit atıyorlar. Kadınlara ayrı, gençlere ayrı, çocuklara ayrı programlar uyguluyorlar. İçimizde, aldatmacalarla yüklü, göz kamaştırıcı albenilerle süslü, (ihtiyaçlarımızdan ve zaaflarımızdan fırsat bulan) ne çok ışıklı, renkli Truva atı var!
Işıkları o denli keskin ki, gözlerimizi başka tarafa çevirdik mi, hiçbir şey görmüyoruz da sanki karanlıklar sarıyor her yanımızı. Örneğin, İstanbul Sözleşmesi, bilincimize tutulan, fakat ondan kurtulmamız şart olan, tam bir “içeriden çökertme” tuzağıdır. Emperyalist devletlerin bu hileleri, mazlum ülkeleri mezhep, kadın, etnik köken, cinsel kimlik üzerinden bölmenin en incelikli saldırılarına dönüşmüştür.
Meclisçe kabul edilmiş bu sözleşmeden kurtulmamızın tek yolu TBMM’nin toplanıp vereceği çekilme kararıdır. İstanbul Sözleşmesi ortada bir Truva atı gibi dururken, çekilme kararı vermekte gecikmemizin bir mazereti olabilir mi? Gecikme, sözleşmecileri cesaretlendirmektedir.
Youtube’un +90 kanalının internette videolarının adlarına baktığınızda, sabahtan gecelere kadar internetin başındaki çocuklarımızı ve gençlerimizi bekleyen tehlikeleri öngörmemeniz neredeyse mümkün değildir. Eşcinsellik, fuhuş, marjinallik normalleştirilmekte, izlenirliği yaygınlaştırılmaktadır. Geleceğimizin zihinlerine atılan trollerdir, devasa ağlardır, zalim vurgunlardır.
Disney Plus ve Netflix de bilinçlere sızmış birer Truva atıdır. Binlerce çizgi filmi yavrularımızın akıllarını çelmenin, onları çağdaş ve sağlıklı gelişimden koparmanın peşindedir. Evrensel insanlık değerlerini yansıtan, Türk kültürünün ürünü alternatif kanallar yaratmamız gerekiyor. Artık çocuklarımızın geleceğini Truva atlarına teslim etmeyeceğiz. Batı'nın Truva atlarını alt edecek inancımız, irademiz fazlasıyla mevcuttur.
NOT: Değerli aileler, sevgili anneler ve babalar, artık size her hafta dünya çocuk ve gençlik klâsiklerinden kitap adları ve film linkleri ileteceğiz. Sayfamızın başındaki e-posta adreslerimize önerilerinizi bekliyoruz.