BAU'dan öğrencilerine 500 bin liralık destek!

Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi, Bilim İnsanı Seçme Programı kapsamında yüzde 100 tıp eğitimi burslarına ek olarak Bilim Eğitimi Destek Fonu oluşturdu. Fon kapsamında öğrencilere 500 bin TL’ye varan maddi destek sağlanacağı açıklandı.  

Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Tıp Fakültesi hem hekim hem bilim insanı yetiştirme amacıyla oluşturduğu Bilim İnsanı Seçme Programı (BİSEP) kapsamında Bilim Eğitimi Destek Fonu oluşturdu. Yüzde 100 tıp eğitimi burslarının yanı sıra oluşturulan fon, öğrencilere 500 bin TL’ye varan maddi destek sağlayacak. Görüşmeler sonucu belirlenecek adaylar, hayalindeki branş kapsamında tıp fakültesinden akademisyenlerle bir araya gelerek kendilerine rehber olabilecek bilim insanlarıyla tanışacak.

Yüzde 100 Tıp Eğitimi bursu ve Bilim Eğitimi Desteği, ilk 2 bine girmiş öğrenciler arasından yapılacak mülakatla belirlenecek. Fondan ayrılan para; yurt dışı bilim stajları, araştırmaların giderleri, kongreler, barınma giderleri gibi öğrencinin rehber hocası ile vereceği ortak karar doğrultusunda harcanacak.

HEM HEKİM HEM BİLİM İNSANI

BAU Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Türker Kılıç, 2012 yılında sadece iyi hekim yetiştirmeyi amaçlayan değil, iyi bilim insanı-hekim yetiştirmeyi amaçlayan bir tıp fakültesi oluşturduklarını söyleyerek ilk öğrencilerini 2013’te aldıklarını belirtti. “Bu yıl dördüncü grup öğrencimizi mezun ettik. Bugüne kadar toplam 400 üzerinde hekim yetiştirdik. Bu süre içinde hep bilim insanı seçme ve destekleme fonumuzu yürüttük ve buna BİSEP adını verdik” diyerek sürecin çıkış noktasına da değindi.

Kılıç, önceki yıllarda da mentorlarla öğrencileri buluşturduklarını, oluşturulan fon sayesinde desteğin daha da arttığını belirterek şunları söyledi:

“Fondan sağlanacak maddi destekten çok, geleceğin bilim insanlarının günümüz bilim önderleri ile kuracakları usta-çırak ilişkisi ve akademisyenlerimizin yol göstericiliğine inanıyoruz. Bilim insanı olmaya niyetli öğrencimize maddi destek versek de bu desteğin kullanımının verimliliği konusunda eksikler olabiliyordu. Zaten on yıldır var olan ve her öğrencimize atadığımız sosyal mentor ile bilim mentorlerimiz, artık öğrencileri fona da yönlendirecek. Her ne kadar ilk 2 bine giren öğrencilerimizin fondan yararlanacağını söylesek de aslında bu yapay bir sınır. Önemli olan, öğrencinin bizi ne ölçüde bilim insanı olabileceğine dair ikna edebilmesi.”

SÜREÇ NASIL İŞLİYOR?

“Öğrencilerden iki adet referans mektubu ve neden bizde öğrenci olmak istediklerine dair bir motivasyon mektubu istiyoruz” diyen Kılıç, sonrasında öğrencilerin özgeçmişleriyle birlikte bu mektupları değerlendirdiklerini söyledi. “Öğrenciyi desteklemeye karar verdikten sonra hangi alanda çalışmak istiyorsa bilim dünyasında kendisine rehberlik edecek bir mentorla araya gelmesini sağlıyoruz” diye konuşan Kılıç, sözlerine şöyle devam etti:

“Mentor, zamanında kendi yaptığı hataların tekrarlanmaması, araştırma ve çalışma sürecindeki iyi hamlelerin daha erken fark edilmesi açısından öğrenci için bir yol gösterici olacak. Bunların olabilmesi için de öğrencilerin para desteğine ihtiyacı var. Biz bu desteği sağlayacağız. Buna rol modelli, rehberli bir bilim eğitimi fonu kullanımı adını veriyoruz. Dolayısıyla öğrenci, söz gelimi beyin cerrahisine meraklıysa ona rol model olarak bir beyin cerrahı öğretim üyemizi kendisine rol modeli olarak atıyoruz. Yalnızca iyi bir beyin cerrahı olmanın değil, iyi bilim insanı olmanın gerekliliklerini de birlikte değerlendiriyorlar. Böylece usta-çırak ilişkisi kurulmuş oluyor. Bu ilişki, en temel eğitim modelidir. Nobel’i alan ya da Nobel’e aday gösterilen hocaların yüzde 72’sinin hocası da ya Nobel almıştır ya da Nobel’e aday gösterilmiştir. Armut, bilimde de dibine düşer.”

Öğrenci ve mentor hocanın imzalarıyla fondaki paranın öğrencinin kullanımına açıldığını söyleyen Kılıç, “Örneğin öğrencimiz bir staj için bağlantı sağladığında biz destek olacağız. Mentor hoca kendi bilim ağı içerisinde öğrencisinin yerleşmesine de destek olacak. Diyelim ki öğrencimiz doktora eğitiminin bir bölümünde yurt dışında araştırma yapmak istedi. Bu araştırmayı nerede yapması ona yarar sağlarsa öğrenciyi mentor yönlendirecek, desteği biz vereceğiz. Bu ağ, akademisyenler için de çok önemli” açıklamasında bulundu.

USTA-ÇIRAK İLİŞKİSİ

Türkiye'de yalnızca tıp alanında değil, diğer alanlarda da böyle bir bilim eğitimi desteği verilmediğine değinen Dekan Kılıç, “Yurt dışında benzer örnekleri gördüm ama tıp alanında daha çok doktora programlarında bu uygulama var. Türkiye'de tüm alanlar açısından düşünüldüğünde bu ilk uygulamadır ve tıp fakültesinin olgunlaşması, gerçek bir akademik kültüre kavuşması açısından da çok önemli bir role sahip. Geçen seneki dönem birincimiz İrem Karaman otuz dört yayın yaptı. Yani bir tıp fakültesi öğrencisinin, altı yıllık eğitim süresi içerisinde otuz dört yayın yapması ve altısının indekste yer alması gurur verici. Bu ve buna benzer başarıları artırmak için de usta-çırak ilişkisi önemli” diye konuştu.

BAŞVURU NASIL YAPILIYOR?

Her yıl ortalama iki yüz öğrenciyle görüştüğünü belirten Kılıç, “Bu yıl on birinci sene ve neredeyse iki bin öğrenciyle görüşmüşüm. Bunlar Türkiye'nin en iyi öğrencileri. Aralarından her yıl kırk öğrenci seçiyoruz. İnsan neden merak duyar ve merak duyduğu alanda nasıl yaratıcı olur sorularının yanıtlarına kafa yormayı seviyorum. Yirmi yıl sonra Nobel alabilecek nitelikteki bir öğrenciyi şimdiden seçebilir miyim? Bunlar zor ve yanıtı olmayan sorular. Yanıtı olan ya da belirlediğimiz bir şey var. İyi bilim insanı olmak demek, sorulan soruya iyi cevaplar verebilmek demek değil, doğru soruyu sorabilmektir” dedi.

Sonraki Haber