Belediyelerin devlet içinde devlet olmaktan çıkarılması ihtiyacı

DEM Parti’nin yerel seçimlerden sonra bölgede Türk milletinin ayrılmaz bir parçası olan Kürt kökenli kardeşlerimizin kışkırtılması için yoğunlaşan faaliyetleri düşünüldüğünde ABD’nin ve AB’nin öteden beri hayal ettiği bölgenin Türkiye’den kopartılması girişimlerinin önümüzdeki süreçte hız kazanacak

Geçmişte merkezi hükümetin kontrolünde olan bazı vergi kalemlerinin mahalli idarelere devredilmesiyle Belediyelerin özerkliğe giden bir yapıya dönüştürülmekte olduğu gerçeğidir. Söz konusu ekonomik güç belediyeleri birer rant kapısı haline getirmiş ve belediyeler özerkliğe giden bir yapıya kavuşma çabası içine girmiştir. Söz konusu rant öyle büyük boyutlardadır ki birçok milletvekili milletvekilliğinden ayrılarak belediye seçimlerinde aday olmuştur.

Özal döneminde başlayan Belediyelerin güçlendirilmesi sürecine AKP Hükümetince çıkarılan Mahalli İdareler Yasası ile devam edilmiştir. Ayrıca “Büyükşehir Yasası” ile köylerin mahalleye dönüştürülmesi yoluyla Atatürk zamanında çıkarılan ve köy topraklarının yabancılara satışını engelleyen “Köy Kanunu” işlevsiz hale getirilerek köy topraklarının satışının önü açılmış ve yabancılara toprak satışında 2,5 dönüm olan sınırın 30-60 dönüme kadar çıkartılması, mütekabiliyet kuralının kaldırılması ve kiliselere tüzel kişilik tanınması kararlarıyla ülke topraklarının yabancıların eline geçmesi kolaylaştırılmıştır.

ABD’nin ve İsrail’in ülkemizin güneyinde PKK/PYD/YPG/IŞİD ve benzerleri üzerinden kendilerine bir kara ordusu kurmaları ve içerden de iş birliği ile ”metal fırtına“ kitabındaki kurguda olduğu gibi Türkiye’yi hem güneyden hem de Yunanistan üzerinden batıdan kuşatmaları engellenmelidir

TÜRKİYE TOPRAKLARINDA SÖZDE ‘BATI ERMENİSTAN DEVLETİ’ KURULMASI VE TÜRK TOPRAKLARINDA YAPILAN SEÇİMLER

ABD, AB ve NATO ile iş birliği içine giren Ermenistan, sürgünde kurdurduğu ve Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerini Ermenistan toprağı olarak ilan eden sözde “Batı Ermenistan” devletinin web sitesi üzerinden vatandaşlık vererek Türk toprakları üzerinde milletvekilliği ve belediye seçimleri yaptırmıştır. Söz konusu seçimlerde Ermeni adaylar için oy kullanan seçmenlerin yarısından fazlası Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşayan T.C vatandaşlarıdır. (İzlemek için: https://www.youtube.com/watch?v=9BvjlqIlKAk&t=3456s)

Batı Ermenistan Devleti’nin web sitesi üzerinden vatandaşlık kaydı yaptırarak Ermeni adaylar için oy kullanan söz konusu kişilerin yarın bölgede bir kalkışma yapılması durumunda PKK/PYD/YPG gibi bölücü unsurlarla iş birliği yapacakları açıktır. DEM Parti’nin yerel seçimlerden sonra bölgede Türk milletinin ayrılmaz bir parçası olan Kürt kökenli kardeşlerimizin kışkırtılması için yoğunlaşan faaliyetleriyle bir arada düşünüldüğünde ABD’nin ve AB’nin öteden beri hayal ettiği bölgenin Türkiye’den kopartılması girişimlerinin önümüzdeki süreçte hız kazanacağı değerlendirilmektedir.

ABD’nin ve AB’nin Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınır kapısının açılması için yaptıkları baskı ve telkinlerin de bölgedeki kripto Ermenilerle Ermenistan’dan gelecek ve evlilik yoluyla vatandaşlık hakkı elde edecek Ermeniler arasındaki irtibatı güçlendirerek uzun vadede Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin önce Kürdistan adıyla Türkiye’den kopartılması daha sonra Batı Ermenistan’a dönüştürülmesi için yürütülecek yıkıcı faaliyetleri kolaylaştırmak amacına yönelik olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.

ALINABİLECEK TEDBİRLER

Yukarıda yapılan incelemeler ve son seçimlerde bölücü partiyle yapılan işbirliğinin ortaya çıkarabileceği sonuçlar dikkate alınarak Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasının sağlanabilmesi için öncelikle aşağıdaki tedbirlerin alınmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.

1. PKK terör örgütü ile ilişkileri artık ayyuka çıkan HDP ile ilgili her türlü bilgi ve belgeler önüne konduğu halde sözde iş yükü bahanesiyle HDP davasını ele almayarak terörün devamına dolaylı yoldan destek sağlayan Anayasa Mahkemesi’nin önceki Başkanı ve Başkanla birlikte HDP lehine oy kullanan üyeleri, ayrıca Anayasaya aykırı olarak Van Belediye Başkanlığı mazbatasını seçilme yeterliği olmayan adaya veren YSK üyeleri yargılanmalıdır. Ancak söz konusu yargılamanın Anayasa ve AYM’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki 6216 sayılı Kanun gereğince Yüce Divan sıfatıyla AYM tarafından yapılacak olması AYM yargıçlarının kendi Başkan ve üyelerinin fiillerine uyan müeyyideleri uygulamaları ihtimalini zayıflatan niteliktedir. Yine de söz konusu başkan ve üyeler ve Anayasayı çiğneyen YSK üyeleri için suç duyurusunda bulunulması devletin bekası açısından gereklidir ve en azından Türk milletinin HDP’yi kapatma davasını sürüncemede bırakan AYM’nin önceki Başkan ve üyelerinin ve Anayasayı ihlal eden YSK üyelerinin yaptıklarını affetmeyeceği gerçeğinin görülmesine vesile olacaktır.

2. Meclis Başkanlığı ve Meclis’te grubu bulunan partiler Anayasa’dan “Türk” ifadesini çıkarmak ve Anayasa’nın değiştirilemez ilk dört maddesini işlersiz hale getirmek üzere tasarlandığı anlaşılan Anayasa değişikliğinden vaz geçmelidir.

3. Şayet Anayasa da değişiklik yapılacaksa söz konusu değişiklik Türkiye Cumhuriyeti’nin bir emniyet supabı olarak düşünülen ancak uygulamalarıyla kuruluş amacının tam tersine bir görev üstlenen Anayasa Mahkemesinin kapatılması için yapılmalıdır.

4. Bölücülerin Türkiye’nin bekasına karşı oluşturduğu tehdidin önlenebilmesi için istihbarat birimleri ve İçişleri Bakanlığı yeni seçilen Belediye Başkanlarının ve Belediye Meclisi üyelerinin faaliyetlerini yakinen takip etmeli terör örgütü ile ilişkisi tespit edilen ve bölücülük yapan Başkan ve üyeler derhal görevden alınmalıdır.

5. Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşayan ve sözde “Batı Ermenistan Devleti”nin web sitesi üzerinden vatandaşlık alarak “Batı Ermenistan Devleti”nin seçimlerinde oy kullanan kişilerin tespit ve takipleri Devletin istihbarat birimleri tarafından titizlikle sürdürülmeli ve bunların bölücü unsurlarla ilişkileri takip ve kontrol altında tutulmalıdır.

6. ABD’nin ve İsrail’in ülkemizin güneyinde PKK/PYD/YPG/IŞİD ve benzerleri üzerinden kendilerine bir kara ordusu kurmaları ve içerden de iş birliği ile ”metal fırtına“ kitabındaki kurguda olduğu gibi Türkiye’yi hem güneyden hem de Yunanistan üzerinden batıdan kuşatmaları engellenmelidir. (İzlemek için: https://www.youtube.com/watch?v=Mz88N7mAx48)
Aksi halde müstakbel bir harpte Türkiye birden fazla cephede savaşmak ve 1915’te olduğu gibi ayrılıkçı unsurlarla mücadele için geri bölgesine kuvvet ayırmak zorunda kalacaktır.
Bu kapsamda Türkiye hem ikili ilişkilerde hem de NATO toplantılarında ABD’nin, İsrail’in ve Yunanistan’ın Türkiye’ye yönelik terör eylemlerini desteklediklerini ve bu durumun devamı halinde Türkiye’nin terörle mücadele ederken teröre destek ve eğitim veren ABD, İsrail ve Yunan unsurlarını da ateş altına almak zorunda kalacağı ve bunun sorumlusunun Türkiye olmayacağı mesajı ilgili ülkelere iletilmelidir.

7. Mahalli İdarelerin gelir kaynaklarını düzenleyen 5779 ve 63360 sayılı kanunlarda gerekli değişiklikler yapılarak İl Özel İdarelerine ve Belediyelere genel bütçe vergi gelirlerinden tahsis edilen paylar makul seviyede aşağı çekilmeli, belediye başkanlarının kamu kaynaklarını arzu ettikleri gibi sorumsuz şekilde harcamalarının önüne geçilmeli ve belediyeler rant kapısı olmaktan çıkarılmalıdır. Bu kapsamda Belediyelerin ihtiyaç duydukları kaynaklar nüfusları ve alt yapı ihtiyaçlarıyla orantılı olarak merkezi yönetim tarafından tahsis edilmelidir.

8. Belediyelerin ve medyanın yabancı ülkelerin kontrolü altına girmesine yol açabilecek olan yabancı ülkelerden borç, yardım ve bağış almalarının önlenebilmesi için Belediyeler Kanunu’nda ve Basın Kanunu’nda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

9. Halkın bir bölümünün iradesinin TBMM’ne ve mahalli idarelere yansımasının önünde engel teşkil eden seçim barajı kaldırılmalıdır.

10. Siyasi partilere yapılan ve HDP örneğinde olduğu gibi bölücü partilerin teröre desteğini kolaylaştıran bir araç haline gelebilen hazine yardımlarına son verilmelidir. Küçük partilere verilmeyen ve Anayasa’nın “eşitlik” ilkesine de aykırı olan bu yardımlar küçük partilerin büyümesinin engellenmesi sonucunu doğurmakta ve halkın verdiği vergilerin reklam harcamaları ile çarçur edilmesine ya da HDP örneğinde olduğu gibi terör örgütlerine aktarılmasına neden olmaktadır.

11. Ağır ekonomik kriz altında ezilen halk kitlelerinin insanca yaşam süreceği bir ortamın sağlanabilmesi için geçmişte özelleştirilen petrol, doğal gaz, elektrik, ulaştırma, haberleşme ve benzeri kuruluşlar ile özel sektöre devredilen madenler devlet tarafından geri alınmalı ve bunların sundukları hizmetlerin fiyatları devletin denetimi altında tutulmalıdır.

12. Ekonominin başına uluslararası ekonomik kuruluşların çıkarlarına göre hareket eden kişiler yerine Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk milletinin çıkarlarını öncelikleyen kişiler getirilmelidir.
Yukarıda belirtilen tedbirler alınmadığı takdirde Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasının tehlike altına gireceği gerçeği gözden uzak tutulmamalıdır.

Sonraki Haber