'Belerus’un geleceği Doğu ile inşa ediyor'

Siyaset bilimci Alexey Dzermant, Batı emperyalizminin Belarus’un ekonomisini ve değerlerini mahvetmek istediğini söyledi. Belarus’un geleceğini ‘Doğu ittifakında’ gördüğünü belirten Dzermant ‘ABD, Türkiye-Rusya cepheleşmesi istiyor’ uyarısında bulundu

Belarus muhtemelen Ukrayna'daki savaşta en açık şekilde Rusya'nın yanında yer alan ülke. Bu özelliğiyle Belarus, pek çok tartışma ve değerlendirmeye konu oldu ve olmaya devam ediyor. Son yıllarda Belarus ve Devlet Başkanı Alexander Lukaşenko otoriterlik suçlamaları, hükümetin 'Renkli Devrim' olduğunu iddia ettiği gösteriler, yaptırımlar ve savaşa dahil olup olmayacağı tartışmalarının konusu oldu. Son olarak Transdinyester'deki durum Belarus'u yeniden ön plana çıkardı.

Tüm bunları, siyaset bilimci ve Minsk'teki Kuzey Avrasya Kıtasal Entegrasyon Araştırma ve Geliştirme Merkezi'nin Direktörü Alexey Dzermant ile konuştuk.

 ‘BELARUS'UN POLİTİKASI SAVAŞA DEĞİL, BARIŞA YÖNELİKTİR’

Ukrayna'daki savaşı nasıl değerlendiriyorsunuz? Belarus için ne ölçüde tehdit oluşturuyor?

Genel olarak her savaş ve çatışma, özellikle komşu ülkeler için bir tehdit anlamına gelir.

Elbette kendi topraklarımızda savaş istemiyoruz ve bu nedenle askerlerimizle Ukrayna topraklarına girmeyeceğiz. Belarus'un uluslararası politikası savaşa değil, barışa yöneliktir. Minsk süreci aracılığıyla Donbas'ta ve genel olarak Ukrayna'da çatışmadan kaçınmaya ve barışı tesis etmeye çalıştık. Ne yazık ki başarısız olduk çünkü Ukrayna'nın ve bir bütün olarak Batı'nın tutumu büyük bir savaş başlatmak yönündeydi.

Belarus'un savaşa dahil olacağına ve Rusya'nın Belarus bölgesinden yeni bir cephe açmaya çalışacağına, hatta şimdiden çalışmaya başladığına ilişkin birçok haber ve yorum var. Bu konuda ne dersiniz?

Belarus savaşa dahil olmayacak. Ancak bu çatışmada Rusya'yı farklı şekillerde destekliyoruz.

Bunların Ukrayna ve Batı'da üretilen yalan haberler olduğunu düşünüyorum. Aslında Belarus için bu çatışmaya dahil olmasına neden olacak tek seçenek, örneğin Ukrayna, Polonya’ya da Litvanya'nın bizim topraklarımıza saldırmasıdır. Bunun dışında Belarus'un Ukrayna'ya ya da diğer komşularına saldırması için hiçbir neden yok.

Devlet Başkanımız Alexander Lukashenko her zaman ordumuzun ve devletimizin sadece kendi topraklarımızı, devletimizi ve halkımızı savunmak için olduğunu söyler. Mevzu bahis çatışma konusundaki tutumu da budur. Bence haklı da. Aynı zamanda Belarus halkı da Ukrayna'ya saldırıp bir tür işgalci olmak istemiyor, istemez.

Yine de terör saldırıları ve Ukrayna'nın Batı yanlısı tutumu nedeniyle buradaki durumu bir tehdit olarak algılıyoruz. Ukrayna'yı iyi bir komşu ve kardeş bir devlet olarak görmek istiyoruz, sınırlarımızda NATO'nun cephe hattı olarak değil. Ukrayna hükümeti ülkemize ve değerlerimize karşı son derece düşmanca bir tutum içinde.

TRANSDİNYESTER’DE NELER OLUYOR?

Bir diğer hararetli konu ise Transdinyester'deki son gelişmeler. Bazıları ABD'nin orada bir provokasyon yapmak istediğini ve savaş alanını genişletmeye çalıştığını iddia ediyor. Bu doğru mu?

Evet. Belarus hükümeti bu gelişmeleri ve çeşitli yakın gelecek olasılıklarını değerlendiriyor. Askeri havaalanlarımıza ve Bryansk bölgesinde terörist saldırı girişimleri oldu. Tüm bu olaylar Ukrayna hükümetinin ve onun Batı’lı destekçilerinin politikasıyla tam olarak örtüşüyor. Çatışma alanını genişletmeye çalışıyorlar. Özellikle Transdinyester, Belarus ve Ukrayna ile sınır bölgeleri gibi bölgelerde Rusya'ya daha fazla zarar vermeye çalışıyorlar. Bence Ukrayna rejimi, Rusya’ya Rusya’nın müttefiklerine saldırmak için daha fazla Batı finansmanı ve silahı elde etmeye çalışıyor.

Bölgede Rusya ile yakın ilişkileri olan halk kesimleri var ve bölge bu nedenle provokasyonlara karşı hassas. Ukrayna özel kuvvetlerinin ve istihbarat servislerinin orada çalıştığını biliyoruz.

BELARUS’A KARŞI YENİ BİR BERLİN DUVARI

Belarus ve Rusya'ya yönelik yaptırımlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Yaptırımların Belarus ekonomisi üzerinde kayda değer bir etkisi oldu mu?

Rusya ve Belarus'a karşı çok ağır yaptırımlar var. Yaptırımların Rusya ekonomisini daha çok etkilediğini düşünüyorum. Yine de bizim ekonomimiz için de zararlı oldu. Ancak bizim için bir felaket olmadı çünkü son yıllarda ihracatımızı Rusya, Çin ve Doğu dünyasındaki diğer ülkeler başta olmak üzere diğer pazarlara yönlendirdik. Bu nedenle Batılı ülkeler ekonomimizi mahvetme amacına ulaşamadılar.

Dünya artık eskisinden farklı bir dünya. Ekonomik güç olarak sadece Batı değil; Hindistan, Türkiye, İran, Çin, Latin Amerika ve Afrika gibi ülkeler ve bölgeler var. Ekonomimizi bu doğrultuda yeniden yönlendirmeyi başarıyoruz.

Önceki yıllarda Avrupa'yla, Batı Avrupa'yla, Orta Avrupa'yla, Polonya ve Baltık ülkeleri gibi komşularımızla iyi bir ticaretimiz vardı. Ama şimdi bize karşı yeni bir Berlin Duvarı inşa ediyorlar.

LUKAŞENKO PEKİN’DE

Devlet Başkanı Lukashenko Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile bir araya geldi. Bu görüşmede bu konular ele alındı mı?

Evet. Ekonomi alanında daha derin ve etkin ilişkiler geliştirme konusunda anlaşmaya vardılar. Siyasi ve askeri alanlarda da.

Şu anda Rusya, Çin, Belarus, İran ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti arasında yeni bir ittifakın gelişmekte olduğunu görebiliyoruz. Bu şimdilik tam anlamıyla bir ittifak değil, ancak gelecek vaat eden bazı ipuçlarını görebiliyoruz. Stratejimiz bu ilişkileri, özellikle Çin’le, geliştirmek. Çin ekonomik bir dev. Rusya şüphesiz yakın bir müttefikimiz ve tüm Rus pazarları artık mallarımıza açık.

‘RENKLİ DEVRİMİ BATI ORGANİZE EDİP DESTEKLEDİ’

2020 yılında Devlet Başkanı Lukaşenko ve hükümete karşı gösteriler düzenlendi. Kimileri bunu Renkli Devrim girişimi olarak adlandırırken kimileri de otoriter bir hükümete karşı haklı bir protesto olarak nitelendirdi. Belarus halkı içindeki ana eğilim ya da eğilimler nedir? Başkan Lukashenko ve hükümet, Belarus halkının tam desteğine ya da yeterli desteğine sahip mi?

2020 yılında Başkan Lukaşenko’ya karşı bir Renkli Devrim girişimiyle karşı karşıya kaldık. Bu protestolar Batı tarafından organize edildi ve desteklendi. Bu çok açık.

Bence bunlar bizim iç çatışmamızdan ziyade jeopolitik bir çatışmaydı. Belarus jeopolitik anlamda Rusya için çok önemli, özellikle de Ukrayna'nın Baltık ülkeleriyle birlikte Rusya'ya karşı konumlandığı bir dönemde. Belarus bölge için kilit bir ülke. Bu yüzden Batı, rejimi Batı yanlısı bir rejime dönüştürmek için Renkli Devrim yapmaya çalıştı.

Bugün ise durum farklı. Devletimiz Renkli Devrimi desteklemek için Batı tarafından oluşturulan tüm ağları dağıtmaya çalıştı. Bugün, girişimden üç yıl sonra, ülkemiz 'daha temiz’.

 Alexey Dzermant

‘BELARUS SAVAŞ ARENASI OLACAKTI’

Ayrıca, halkımız Ukrayna'daki durumu gördü ve Başkan Lukaşenko'ya karşı olanlar bile, Renkli Devrim 2020'de başarılı olsaydı Belarus'ta neler olacağını şimdi anladılar. Bu senaryoda Belarus bir iç savaşın, hatta Rusya ile Batı arasında büyük bir savaşın arenası olacaktı. Belarus halkının çoğu artık Lukaşenko'nun topraklarımızda savaşa izin vermeyerek ülkeyi kurtardığının farkında.

‘DEMOKRASI VE ‘OTORİTERLİK’

Bence çoğu Belaruslu için sorun 'demokrasi' ya da 'otoriterlik' değil. Sorun ekonomi, maaşlar, farklı pazarlar için mal üretmek vs. Lukaşenko bu anlamda oldukça başarılı. Belarus halkı tüm olumsuz koşullara rağmen son yıllarda yaşam standartlarında bir düşüş yaşamadı.

Halkın çoğu 'otoriter tarzı' sevmese bile Lukaşenko’yu destekliyor, çünkü bu zorlu jeopolitik ve jeoekonomik koşullarda mümkün tek yönetme yordamının bu olduğunu çok iyi anlıyorlar.

Aslına bakılırsa Belarus halkı özünde Batı yanlısı değil. Belarusluların sadece küçük bir kısmı 'Batı demokrasisine' gerçekten inanıyor çünkü Ukrayna, Moldova ve Gürcistan'daki örnekleri gördüler.

Dolayısıyla 'demokratik' ve 'otoriter' hükümet modelleri arasındaki ikilik gibi bir sorunumuz yok. Sadece güçlü bir liderle kendi kararlarını alan istikrarlı ve egemen bir devlet olmamız gerekiyor.

EMPERYALİZMİN YAPAY İKİLİĞİ

Batı’daki hakim görüş ise tıpkı Belarus gibi Macaristan, Rusya, Türkiye, İran, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti ve Çin'in de 'otoriter' olarak niteleniyor.

'Demokratik' ve 'otoriter' rejimler arasındaki ikilik çok yapaydır. Bence önemli olan tek kriter bir devletin egemen olup olmadığı ya da Batı baskısı altında sözde 'demokrasi', 'parlamenter demokrasi' ve sözde 'insan hakları' takipçisi olup olmadığıdır. Bu ayrım aslında emperyalizmin ve Batılı yaşam tarzının hegemonyasını tesis etmenin bir yoludur. Bu masallara inanacak kadar saf olmamalıyız.

Avrasya'da kendi devlet ve ekonomi modellerimizi geliştirmeli ve bu Batılı görüşleri boş vermeliyiz. Bahsettiğiniz tüm devletler daha adil bir uluslararası ilişkiler sistemi kurmaya çalıştılar.

BATI İLE DOĞU ARASINDA ‘BİR HAT’

Dünyada ana hatları ile iki kamp var gibi görünüyor. Biri Avrasya, diğeri Atlantik ya da NATO. Belarus ve Ukrayna gibi bazı ülkeler bu kampların sınır hatlarında yer alıyor. Şimdi ve gelecekte Belarus ve benzeri ülkeler bu jeopolitik zorlukla nasıl başa çıkabilir?

Belarus, Batı ile Doğu arasında, Avro-Atlantik ile Avrasya arasında bir sınır gibi, evet. Şu anda Batı ve Doğu arasında bir çatışmayla karşı karşıyayız. Böyle bir durumda egemen bir devlet olmanın tek yolu kendi ulusal çıkarlarını gerçekleştirmektir. Belarus örneğinde, ulusal çıkarlar Doğu İttifakı'nın bir parçası olmakta yatıyor. Doğu'dan değerler ve ideoloji anlamında hiçbir siyasi baskı hissetmiyoruz. Avrupa Birliği'nin bir parçası olmak bizim için iyi bir karar değil çünkü onlar bizim ekonomimizi ve yaşam tarzımızı yok ediyorlar.

AVRUPA VE BATI İLE İYİ İLİŞKİLERİN ÖNKOŞULU

Bence bu savaştan sonra belki gelecekte Batı ile, özellikle de Avrupa ile yeni bir ilişki sistemi kurabiliriz. Ancak bu sadece savaşı kazanmamız koşuluyla mümkün olabilir çünkü Batı Avrupa sadece güçlü ülkelere ve güçlü liderlere saygı duyuyor.

Belki gelecekte Avrupa'da Macaristan gibi kendi egemen duruşuna sahip daha fazla ülke olacaktır. Kaldı ki Avrupa'nın kendisi egemen değil. Almanya, Fransa, Belçika ve benzerleri ABD'nin kontrolü altında.

Bu durum değişirse, Doğu ile Batı arasında bir 'köprü' olma kavramını gerçekleştirebiliriz.

Cevaplarınız için teşekkür ederim. Değinmek istediğiniz başka bir şey var mı?

Evet, Türkiye hakkında birkaç söz.


‘ANGLOSAKSONLAR, TÜRKİYE-RUSYA CEPHELEŞMESİ İSTİYOR’

Türkiye için de çok zor olduğunu biliyoruz: Bir yandan NATO'nun parçası, diğer yandan da Ukrayna'daki çatışmanın bir parçası olmak istemiyor. Türk hükümeti bir takım barış görüşmeleri düzenlemeye çalışıyor. Böyle tarafsız bir pozisyon Türkiye için Rusya'ya karşı Batı yanlısı koalisyonun bir parçası olmaktan çok daha iyidir. Britanya ve ABD’nin Anglosaksonların, stratejik amacı Güney Kafkasya ve Doğu Akdeniz'de yeni bir çatışma örgütlemek ve böylece Türkiye'yi Rusya ile karşı karşıya getirmektir.

‘BATI, TÜRKİYE’DE BATI YANLISI BİR LİDER İSTİYOR’

Batı'nın Türkiye'deki seçimleri etkilemeye çalıştığını görüyoruz çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan onlar için çok zor bir ortak. Batı, Türkiye'de Batı yanlısı bir lider istiyor. Yakın gelecekte Batı bir tür Renkli Devrim ya da askeri darbe organize etmeye çalışabilir.

Türkiye gibi büyük bir ülkenin Batı emperyalizminin kontrolü dışında egemen ve güçlü olmasının en iyisi olacağını düşünüyorum.

Sonraki Haber