Beyaz adamın şehri Cape Town! Mzansi - Güney Afrika gezisi (2)

Güney Afrika gezimizin ikinci kısmında sömürge ülkelerin izleri biz açık hava müzesi gibi önümüzde... Renklilerin yoksulluğu da hala mücadelenin devam ettiğini gösteriyor.

Cape Town Güney Afrika’nın yasama başkenti. Çok düzenli bir şehir ama “beyaz” bir şehir. Çoğunluğu oluşturan karalar her yerde ama bizim gördüğümüz en yoksullar da kara, hizmet sektöründe çalışanların çoğu da kara. Şehrin “özel ve güzel” bölgelerinden geçerken o kadar az “renkli” görüyoruz ki bu, şehri “beyaz” yapan esas özellik gibi geliyor bize. Yüzyıllar süren bir düzeni kırmak hiç kolay olmamalı. Uzun ve kanlı bir mücadelenin ardından “Apartheid” rejiminin yok olması büyük bir başarı ama yoksullukla baş edemedikçe “fırsat eşitliği”ne ulaşmak zor.

Şehir gezimize devam etmek üzere tam merkezde bir bölgeye gidiyoruz.

Company's Garden Birinci Dünya Savaşı Anıtı

COMPANY’S GARDEN (ŞİRKETİN BAHÇESİ)

Cape Town’ın merkezindeki yemyeşil park Afrika’nın en eski ve tarihi parkı. 1650’li yıllarda Hollanda Doğu Hindistan Şirketi tarafından Güney Afrika’nın ilk beyaz yerleşimcileri hem kendileri için hem de ikmal ihtiyacı olan gemiler için sebze meyve yetiştirsinler diye kurulmuş. Bu yüzden olmalı, adı şirketin bahçesi olmuş, öylece de devam etmekte.

Company's Garden Birinci Dünya Savaşı Anıtı

Burası devasa ve yemyeşil bir park. Birçok bölümü var. Tarihi ağaçları, bitkileri, I. Dünya Savaşında ölenler için yapılan anı bahçesi, gül bahçesi, Iziko Güney Afrika Müzesi ve Galerisi, botanik bahçeleri, sincaplar, kuşlar, kelebekler ve tarihi heykeller hepsi burada. Güney Afrika Cumhuriyeti’nde çoğunluk rejimine geçilebilmesi için çalışan Frederik Willem Klerck’in heykeli yanı sıra Cecil Rhodes’un heykeli de burada.

CECİL RHODES

İngiltere’de bir papazın oğlu olan olarak dünyaya gelen Rhodes’un yaşam öyküsü ilginç, ağabeyi vasıtasıyla Cape Town ile tanıştıktan sonra tam bir Afrika talancısı haline gelmiş. İngilizlerin Güney Afrika kolonisinde büyük paralar kazanmış, altın ve elmas madenleri sahibi olmuş, üstelik 1890-1896 yıllarında başbakanlık yapmış, 1895 yılında kendi adıyla bugünkü Zimbabwe ve Zambiya topraklarını da kapsayan bir ülkeyi, Rodezya’yı ( Rhodesia) kurmuş! Kendisi ve İngiltere adına Afrika’nın güneyini hallaç pamuğu gibi attığı yetmezmiş gibi Cape Town’dan Kahire’ye kadar uzanacak bir demiryolu hayaliyle bölgeyi darmadağın etmiş. Afrika’nın doğu kıyısını takip edecek bu demiryoluyla İngiltere’nin Afrika’nın tüm doğusunu sömürgeleştirmesini hedeflemiş. Böyle bir adamın heykeli 2024 yılında bu parkta ne arıyor diye düşündüm. Öyle ya Güney Afrika Cumhuriyeti artık Rhodes’un cumhuriyeti değil! Rodezya diye bir ülke de yok! Nitekim, Rhodes heykelinin kaldırılmasını isteyen militan gruplar varmış. İki kez Rhodes’un heykeline saldırmışlar. Sağ bacağının arka tarafı demir testeresiyle kesilmeye çalışılmış. İzi duruyor. Ayrıca Masa dağı eteklerindeki Bergama tapınağı örnek alınarak inşa edilen devasa Rhodes anıtındaki heykellerine de saldırılmış.

Parkın az ötesinde Mandela’nın serbest bırakıldıktan sonra tarihi balkon konuşmasını yaptığı Belediye Binası’nın (City Hall) balkonunda bir Nelson Mandela heykeli var.

Mandela heykeli

Az ötede de Parlamento binası. Yine yürüme mesafesindeki 5 köşeli Ümit Burnu Kalesi (Castle of GoodHope) 150 yıl boyunca Cape Town’ın kalbi olmuş. Kalenin tam karşısında evsizler tarafından çoğu naylondan yapılmış çadır mahalle kurulmuş. Şiddetli yağmur nedeniyle hepsi çadırlarındaydı, tam seçim haftasında kurulan çadırlarla politikacılara nasıl bir mesaj verilmek istendiğini ve taleplerini öğrenemedik.

CAMP’S BAY

Cape Town’ın hemen yakınındaki banliyösü “Camp’s Bay Beach” sırtını “On iki Havari Dağı” eteklerine dayamış bir banliyö. Her zaman suyu dalgalı ve soğuk olan deniz, kıyıdaki dev kayaları vura vura yontmuş ve ilginç formlar yaratmış. Burası denize girmek için Cape Town’dan ideal uzaklıkta bembeyaz geniş kumsalı olan bir yer.

Beyaz adamın şehri Cape Town! Mzansi - Güney Afrika gezisi (2)

Bir zamanların köle bölgesi artık “çok Avrupalı” ve beyaz bir eğlence sahili. Köleler eskiden dağlara doğru olan kısımda yaşarlarmış. Şimdilerde o bölge göçmenlerin yuvası. Başka il ve civar ülkelerden buraya göçen karaların çok kötü şartlarda yaşadığı, elektriği olmayan bir bölge olmuş burası. Gece gaz lambaları yakılınca sanki dağı ateş böcekleri sarmış gibi görünüyormuş.

Beyaz adamın şehri Cape Town! Mzansi - Güney Afrika gezisi (2)

Kölelik kaldırınca eski köleler şehirlere göçmüş. Ancak Apartheid rejimi 1940 yıllarında karaları Camp’s Bay Langa bölgesine yerleştirmiş. Çok sıkı kontrol ve baskı altında tutmuş ama bu bölge ayırımcı rejime karşı en çok direniş yapılan bölgelerden biri olmuş.

CHAPMAN’S PEAK DRİVE

Cape Town’dan Cape Point’e giderken şehrin sadece 25 km uzağında olan tamamen turistik bir biçimde yenilenmiş olan “Chapman’s Peak Drive/Chapman’ın zirve sürüşü” ya da “Chappies” olarak bilinen bir yoldan geçtik. Ünlü araba markalarının reklam filmlerine sahne olan bir yol. Yolun yapımına 1906’da başlanmış. Sarp kayaları yatay bir şekilde güçlükle keserek yolu yapmışlar. Yola adını veren Chapman, 1607’de rüzgâr kesilince okyanusta hareketsiz kalan Consent (Âhenk) isimli bir İngiliz gemisinin kaptanının yiyecek alması için karaya gönderdiği dümencinin adı. Bugün yola adını veren kişinin ünlü biri değil de bir dümenci olmasıyla övünülüyor.

Chapman’s Peak Drive

9 km uzunluğundaki bu yolda tam 114 viraj var. Yolun özelliği, bir yanının sarp kayalar diğer yanının da ise sürekli çırpınan, bembeyaz köpüklü çılgın bir deniz olması. Büyük bir güçle kayalıklara çarpıp coşarak köpüren deniz, 1977’de yolun bir kısmını yutuvermiş.

Chapman's Peak Drive park alanlarında yoksul Zimbabvelilerin tel ve boncuktan yaptığı el işleri

Daha sonra dağlardan kayalar yuvarlanıp kazalara yol açınca, 2000 yılında yol, güvenlik nedeniyle trafiğe kapatılmış. Tadilattan sonra 2009’da turistik bir yol olarak yeniden açılmış. Hem gidiş hem de dönüş yolunda yol parası ödeniyor. Yoldan geçenlerin manzarayı sindirerek izleyebilmesi için küçük seyir terasları yapılmış.

Chapman's Peak Drive tüneli

Manzara ve ortam müthiş. Seyir teraslarında Zimbabwe’den geldiklerini söyleyen ve yoksul oldukları her hallerinden belli olan kara Afrikalılar tel ve boncuklarla yaptıkları hediyelikleri turistler için sergiliyorlar. Yanlarına gidip bakmazsanız peşinizden koşmuyorlar, kolunuzu tutmuyorlar, sadece yaptıkları ürünleri sergiliyorlar, fiyat sorarsanız, konuşursanız cevap veriyorlar. Umarım evlerine ekmek parası götürebiliyorlardır.

Chapman's Peak Drive'da ve Cape Town'ın her turistik köşesinde manzaralı fotoğraf çekmek için hazırlanmış çerçeveler var

SİMON’S TOWN

Simon’s Town tarihi bir liman kasabası. 150 yıl önce İngiliz donanmasının üssü olmuş. Şimdi de Güney Afrika donanmasının üssü. Bolca yiyecek, içecek servisi yapılan küçük ama şık yerler var. Çoğu işletme beyazların elinde olduğu gibi bu sahil/tatil kasabasında oturanların çoğu da beyaz.

Karaların satış yaptığı bir el sanatları pazarı da var. Burada yetenekli küçük kara öğrencilerin çok eğlenceli müzikli bir dans gösterisini izledik ve bağışımızı yaptık. Bu kasabanın ünlü olmasının temel sebebi 1985 yılında kasabanın az ötesindeki Boulder’s Beach’e yerleşen küçük Afrika penguenleri.

Penguenler seçmiş burayı yaşam alanı olarak. Bölge yöneticileri de zaten koruma altında olan Afrika penguenlerinin burada rahatsız edilmemesi için düzenleme yapmış. Kumsala ahşap yürüyüş yolları ve penguenleri izleme terasları yapılmış, penguenlerin yanına inip ellemek yasak, etrafı kirletmek yasak. Kimse su şişeleri, izmarit vs atmıyor. Penguenlerin sayısı 3000’e ulaşmış bile.

Penguenler bembeyaz pırıl pırıl kumsalda, dalgaların yuvarlaklaştırdığı koca kayalar, taşlar arasında koşturuyor, yüzüyor, kumlara kazdıkları yuvalarına oturuyor, bebeklerini koruyor, kum tepelerine tırmanıyor, birbirleriyle kavga ediyor. Kısacası penguenlerin günlük yaşamı öyle hareketli ki saatlerce onları izlemek mümkün. Onlar akın akın gelen turistlere hiç aldırış etmiyorlar. Aksine, turistler fotoğraf karelerine penguenleri de alabilmek için kıvranırken onlar keyifle kendi hayatlarını sürdürüyorlar.

Haftaya Cape Town yazımızın son bölümünde buluşmak üzere…

HOUT KÖRFEZİ

Hout Körfezi bir liman bölgesi, aynı zamanda kasabanın, körfezin ve vadinin de adı. Cape Town’a çok yakın. Liman bölgesinde hediyelik eşya satan minik mağazalar, deniz ürünleri de satılan küçük kafe/lokantalar gibi işporta tezgâhları da bulunuyor. Hava şartları uygun olduğunda teknelerle “Fok adası” olarak bilinen “Duikerisland/adasına” gidiliyor. Ada, irili ufaklı kayalıklardan oluşuyor. Sürekli esen rüzgarlar yüzünden beşik gibi sallanan teknede bir yandan diğer yana savrulmamak için ya hiç kıpırdamadan bir tarafta oturmak gerekiyor ya da çok sıkı tutunarak yer değiştirmek.

Hout Bay Fok adasında kayalıklarda güneşlenen foklar

Teknenin kaptanı, herkes kayaların üzerinde güneşlenen ya da sulara atlayıp duran fokları daha yakından görebilsin diye çeşitli manevralar yaptıkça savrulma riski de artıyor. Foklar ve deniz kuşları, deniz sularının üzerinden kolayca aştığı bu kayalıklarda dinleniyor, güneşleniyor, sulara dalıp çıkıp oynuyor ve balık yakalıyor. Tam da bu yüzden balıkçılar tarafından hiç sevilmiyorlar, bu güzel gözlü, güler yüzlü canlılar, derisi, eti ve yağı için hunharca katlediliyorlar.

KİRSTENBOSCH BOTANİK BAHÇESİ

Masa dağının doğusunda dağın eteklerine doğru kurulmuş botanik bahçesi dünyanın en önemli ve bitki çeşitliliği bakımından en zengin bahçelerinden biri.

22 bin civarında bitki bulunan bahçenin büyüklüğü yaklaşık 5,5 km2. Güney Afrika’nın her bölgesinden bitkilerin yetiştirildiği ya da saklandığı bu devasa bahçede farklı yürüyüş rotaları yapılmış.

Yılan iskeletine benzetilerek yapılmış bir köprü yol çok ilginçti. Ziyaretçiler için gezinti patikalarında tabelalarla yönlendirme yapılıyor. Minik göletler, dinlenme alanları, çayırlar, dev ağaçlar, rengarenk çiçekler, minik sulama derelerinin şırıltısı ve doğal ortamında yaşayan hayvanlar bu bahçeyi eşsiz kılıyor.

Mandela da bahçeyi ziyaret etmiş bir ağaç dikmiş, şimdi onun diktiği ağacın yanında bir Mandela büstü var. Güney Afrika’nın milli çiçeği “kral protea” çeşitlerinin de yetiştirildiği bahçe içerisinde restoran, büfe, bahçeyle ilgili hediyelik eşyaların da alınabileceği çok şık ve güzel bir butik de ziyaretçilere hizmet veriyor.

Sonraki Haber