Biden, Ortadoğu seferinden Çin ve Rusya hüsranıyla döndü

ABD Başkanı Joe Biden, İsrail ve Suudi Arabistan ziyaretleriyle öne çıkan ‘Ortadoğu Seferi’nden stratejik hedeflerde başarısızlıkla döndü. Biden’ın ‘Çin ve Rusya’ya boşluk bırakmayacağız.’ açıklamasına rağmen gelişmeler, Körfez ülkelerinin Avrasya’ya yönelişinden geri adım atmayacağını gösteriyor.

ABD Başkanı Joe Biden, 2020’de göreve başladığından beri ilk defa İsrail ve Suudi Arabistan’ı ziyaret etti. Önce Tel Aviv’de İsrail liderleriyle görüşen Biden, daha sonra ilk defa doğrudan uçuşla Suudi Arabistan’ın ikinci büyük şehri Cidde’ye geçti.

Biden’ın ‘Ortadoğu seferi’, Körfez İşbirliği Konseyi üyeleri ile Mısır, Ürdün ve Irak'ın devlet başkanlarının katıldığı "Cidde Güvenlik ve Kalkınma Zirvesi"yle son buldu. ABD Başkanı bölgeye yapılan diplomatik çıkarmanın amacını ise “Ortadoğu'da Rusya ve Çin'e dolduracak boşluk bırakmayacağız." sözleriyle özetledi.

ABD’nin üst düzey ziyareti, Rusya’ya uygulanan Batı yaptırımlarının bir bumerang gibi kendilerini vurduğu bir dönemde geldi. Atlantik’in iki yakası, enerji fiyatlarının tırmanması ve tedarik sorunlarından kaynaklı ciddi ekonomik sorunlarla boğuşuyor.

Bu bağlamda Biden’ın çantasında Suudi Arabistan’la yapılacak görüşmede petrol üretiminin arttırılması öne çıkan gündemlerden biriydi. Stratejik hedef ise Körfez ülkelerinin Avrasya’ya kaymasının önlenmesiydi. Günün sonunda Suudi Arabistan’la 18 farklı anlaşma imzalansa da ABD her iki öncelikli hedefi açısından eli boş dönmüş görünüyor.

WASHINGTON POST’TA HEDEFİ GÖSTERDİ

Biden ziyaretten önce 9 Temmuz’da The Washington Post gazetesi için “Neden Suudi Arabistan’a gidiyorum?” başlıklı bir yazı kaleme aldı. ABD Başkanı’nın kendisini açıklama ihtiyacı hissetmesi doğaldı. Zira 2019’da başkanlık kampanyası sırasında Cemal Kaşıkçı cinayeti sebebiyle Suudi Arabistan’a “bedel ödeteceğini” söylemiş ve ülkeyi bir “parya” haline getireceği sözü vermişti.

Kaşıkçı’nın köşe yazdığı The New York Times gazetesi, bu ziyaret kararını “utanç verici” olarak yorumladı. Amerikan medyasında adımı, “güçsüzlük ve ikiyüzlülük göstergesi” diye eleştiren ve “reel politiğin dayatması” olarak savunan yazılar yayımlandı.

Pek sık rastlanmayan bir şekilde bir makaleyle görüşlerini açıklayan Biden, ziyareti “Amerika’nın bölgedeki varlığı için yeni ve umut verici bir sayfa açmak üzere” yaptığını ilan etmişti. Amacının 80 yıldır ülkesinin stratejik ortağı olan bir ülkeyle ilişkilerini “koparmak değil, yeniden yönlendirmek” olduğunu belirtmişti.

Özellikle İran’la ilişkiler konusunda Trump yönetimini “ABD’yi yalnızlaştırmakla” suçlayan bir dizi paragraftan sonra esas hedefini ortaya sermişti: “Rus saldırganlığına karşı koymamız ve Çin’le rekabette üstün gelmek için kendimizi olabilecek en iyi duruma getirmemiz gerekiyor.”

ZEVAHİRİ KURTARMA HAMLESİ

Suudi Arabistan’ın İsrail’den doğrudan uçuşa ilk defa izin vermesi, “tarihi bir jest” olarak selamlandı. Biden da İsrail'den doğrudan Suudi Arabistan'a uçan ilk ABD başkanı payesine kavuştu. İsrail'i resmi olarak tanımayan ve bu ülkeye karşı bölgesel bir boykota öncülük eden Suudi Arabistan'ın, "tüm taşıyıcıların" hava sahasını kullanmasına izin vereceğini duyurması, bir taviz olarak ABD’nin başarı hanesine yazıldı.

Biden önce Kral Selman bin Abdülaziz, sonra da Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile görüştü. Devlet Başkanları arasında yapılan görüşmede, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Ulusal Güvenlik Müsteşarı Musaid bin Muhammed el-Ayban'ın yanı sıra ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan da görüşmede hazır bulundu.

Biden, Veliaht Prens ile de baş başa bir görüşme yaptıktan sonra kameralar karşısına geçti. Enerji güvenliği, Yemen sorunu ve Körfez işbirliği konuları üzerinde ilerleme kaydettiklerini açıklayan Biden, Suudi Arabistan ziyaretinin iki ülke arasında 80 yıl önce başlayan ilişkilerin doruk noktası olduğunu söyledi.

Biden, enerji güvenliği ve enflasyonu konusunda bir sonraki OPEC+ zirvesinde petrol arzını artırma kararı alınacağına dair “umudunu” dile getirdi. Yemen konusunda ateşkesin iki ay daha uzatılmasının ise önemli olduğunu vurguladı. Bölgenin İsrail ile normalleşmesi için yürüttükleri “sessiz diplomasinin” meyveler vermeye başladığını söyledi.

SOMUT KAZANIM 18 ANLAŞMA

Görüşmenin ABD açısından en somut kazanımı, imzalanan 18 işbirliği anlaşması oldu. Suudi Arabistan haber ajansı SPA'ya göre, iki ülkenin Enerji, Yatırım, Haberleşme ve Sağlık bakanlıkları ile bu alanlarda faaliyet gösteren kuruluşlar enerji, yatırım, iletişim, uzay ve sağlık alanlarında iş birliği için masaya oturdu. Haberde 18 anlaşma ve mutabakat zaptının, Suudi Arabistan'ın 2030 vizyonu kapsamında ve gelecek vaat eden sektörlerde yatırım yapma amacıyla imzalandığı belirtildi.

Anlaşmalardan 13'ünün, Suudi Arabistan'daki Enerji ve Yatırım bakanlıklarının yanı sıra Jubail ve Yanbu Kraliyet Komisyonu ile ABD Havacılık Şirketi Boeing, Raytheon Savunma Sanayii, tıbbi cihaz şirketi Medtronic ve yazılım şirketi Digital Diagnostics gibi önde gelen bir grup Amerikan şirketi arasında imzalandığı ifade edildi.

Ayrıca Suudi Arabistan Uzay Dairesi; Ay, Mars ve kuyruklu yıldızların barışçıl amaçlar için kullanılmasını öngören uluslararası koalisyona katılmak için ABD Havacılık ve Uzay Ajansı (NASA) ile Ay Keşif Programı Artemis'i imzaladı.

Haberleşme ve Bilgi Teknolojileri Bakanlığı ise bilişim teknolojisi alanında lider bir şirket olan ABD merkezli IBM ve ABD Ulusal İletişim ve Bilgi İdaresi (NTIA) ile mutabakat zaptlarına imza attı.

Foreign Policy dergisinde geçen hafta çıkan bir makalede vurgulandığı gibi ABD böylece Suudi Arabistan’ın Çin’le giderek “stratejik ortaklığa” dönüşen yönelimini durdurmayı amaçlıyor.

STRATEJİK ALANLARDA ELİ BOŞ

Ancak Suudi Arabistan’da özellikle Veliaht Prens’in öne çıkarttığı “stratejik özerklik” anlayışı, ABD’yle yüksek teknoloji ve savunma alanında işbirliğini sürdürürken Rusya, Çin, Hindistan gibi yükselen Asya ülkeleriyle de çok boyutlu ortaklığı derinleştirmeye dayanıyor.

ABD’nin Biden yönetiminin ilan ettiği “tecrit politikasını” terk edip apar topar Suudi Arabistan’a gitmesinin önemli sebeplerinden biri, petrol fiyatlarının düşürme kaygısından ziyade Ukrayna Savaşı’nın ardından ortaya çıkan tabloydu. Suudi Arabistan, Batı yaptırımlarına uymak yerine Rusya ve Çin’le daha cesur işbirliklerine yöneldi.

The Wall Street Journal gazetesi, Biden’ın ziyaretinden önce Suudi hükümetinden bir kaynağa atıfta bulunarak “Rusya’yla ilişkilerin tarihteki en iyi düzeyde” olduğunu ve petrol üretimini artırma gibi bir niyetlerinin olmadığını yazdı. Nitekim ABD defalarca petrol fiyatlarını düşürmeye yardımcı olması için Suudi Arabistan'ı daha fazla petrol pompalamaya zorladı. Ama Riyad bunu teknik gerekçelerle reddetti.

Öte yandan Suudi Arabistan'ın, ABD’den üç kat fazla petrol ithal eden Çin’in ödemeyi kendi para birimi yuan ile yapma talebine de sıcak yaklaştığı biliniyor. Suudilerin Çin'le balistik füze programı geliştirme yönelimi de ABD'yi derinden rahatsız etmişti. Riyad, Çin’den silah ithalatını 2016-2020 arasında önceki beş yıla göre yüzde 386 arttırdı.

BRICS ÜYELİĞİ VE Xİ ZİYARETİ

Bardağı taşıran son damlalardan biri ise Suudi Arabistan’ın BRICS’e katılmak için başvurduğu haberi oldu. Diğer ülkeler ise Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır. Yani ABD’nin Avrasya’ya kaymasından endişe ettiği diğer önemli Batı Asya ülkeleri. Ziyaretin, bunu durduracak hiçbir sonuç doğurmadığı anlaşılıyor.

Üstelik Suudi Arabistan’ın Çin’e yönelimi, uzun süredir ikili ilişkilere yön veren stratejik bir nitelik taşıyor. Batı basınında Riyad’ın Biden’ın ziyaret taleplerini reddederken mart ayında Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’i ülkeye davet ettiği haberleri çıkmıştı. Ancak Xi, ülkedeki sıkı Kovid-19 önlemleri nedeniyle yurt dışı ziyaretlerini uzunca bir süre erteledi. Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Wang Wenbin, önceki gün Biden’ın “Rusya ve Çin’e boşluk bırakmama” sözüyle ilgili soruya verdiği yanıtı, çok kutuplu dünyada ABD’nin stratejik amaçlarının neden başarısızlığa mahkûm olduğuna da açıklıyor: “Orta Doğu, bu toprakların halkınındır, kimsenin arka bahçesi değil. Ortada ‘boşluk’ filan bulunmuyor.”

Sonraki Haber