Biden’ın Çin direktörü: Çöküşü Çin'i dizginleyerek aşarız

ABD Başkanı Joe Biden yönetiminde, Hint-Pasifik Koordinatörlüğü görevine gelen Kurt Campbell, ABD’nin çöküşten kurtulabilmesi için etkin ve kapsamlı bir Çin politikası izlemesi gerektiğini savunuyor.

Yeni ABD Başkanı Joe Biden’ın izleyeceği ‘Çin politikası’ en merak edilen konuların başında geliyor. Son haftalarda peş peşe yapılan açıklamalar aslında ipuçları veriyordu. İlk önce çiçeği burnunda ABD Dışişleri Bakanı Blinken Çin’le ilgili net mesajlar verdi. Çin’i ABD’nin askeri, jeopolitik alandaki en büyük rakibi olarak kabul eden Blinken, Trump’ın Çin’e karşı sert bir yaklaşım izlemekte haklı olduğunu söyledi.

ABD Başkanı Joe Biden ise, 10 Şubat 2020 tarihinde Pentagon’u ziyareti sırasında bakanlık bünyesinde sadece Çin'e odaklanacak "Çin Görev Gücü" adlı bir birimin kurulduğunu açıkladı. “Çalışma Grubu, Savunma Bakanlığı’nın Çin'e yönelik topyekûn ve tutarlı bir devlet yaklaşımını desteklemeye devam etmesi için tavsiyelerini kurumlar arası ortaklarla uyumlu hale getirecektir” dendi. Bir gün sonra Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile gerçekleştirdiği iki saatlik telefon görüşmesi sonrasında yaptığı açıklamada Biden, “Eğer harekete geçmezsek onlar bizi geçecek. Hızlanmak zorundayız” şeklinde konuştu.

YENİ KADRO ÇİN’E GÖRE

Önemli görevlere yapılan yeni atamalar da bu bağlamda dikkat çekti. ABD yönetiminin Çin’e karşı tutumu konusunda fikir veren bu atamalar kamuoyunda benzer yorumlara yol açtı. Joe Biden, Çin’e karşı girişeceği mücadeleye uygun bir kadro oluşturuyordu. Belli ki ABD dış politikasının ekseni Çin Halk Cumhuriyeti’yle rekabet olacaktı.

Joe Biden, ABD ticaret temsilciliği gibi kritik bir göreve Katherine Tai’yi getirdi. Katherine Tai'nin Çin'le olan bağları çok çarpıcı. Tai'nin annesi ve babası Çin'de doğmuş, Tayvan'da büyümüş, sonrasında Amerika'ya yerleşmiş. Çince bilen ve Yale Üniversitesi'nden lisans derecesini aldıktan sonra Çin'in Guangzhou kentindeki Zhongshan Üniversitesi'nde İngilizce eğitmenliği yapan Tai, Çin'i yakından tanıyor. ABD’nin yeni Ticaret Bakanı Gina Raimondo da son günlerde yaptığı açıklamayla gündeme geldi. Kongre'de Cumhuriyetçi Senatörlerin sorularını yanıtlayan Raimondo, Trump yönetimi tarafından kara listeye alınan Çinli Huawei'nin listeden çıkarılması için bir neden görmediğini söyledi.

Beyaz Saray’ın genç Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, 29 Ocak’ta yaptığı konuşmada, Pekin’e karşı baskı kurabilmek için müttefiklerle ilişkilerini düzeltmeleri gerektiğini söyledi. Sullivan, Çin konusundaki hayal kırıklıklarını paylaşan Avrupalı ​​ve Asyalı ortaklarıyla yıpranmış bağları yeniden inşa etmeye büyük önem vereceğini de ifade etti. Çin’i en büyük öncelik olarak gören Sullivan şunları da ekledi: “ABD küresel ekonominin dörtte birini oluştururken, bu pay müttefiklerle birleştiğinde ikiye katlanıyor.”

ÇİN POLİTİKASININ BEYNİ

ABD Başkanı Joe Biden, Hint-Pasifik Koordinatörlüğü görevine Kurt M. Campbell’ı getirdi. Ulusal Güvenlik Konseyi’ne de giren Campbell Asya uzmanı. Obama yönetiminde, Doğu Asya ve Pasifik’ten sorumlu Bakan Yardımcılığı görevinde bulunan Kurt Campbell aynı zamanda CFR üyesi ve ABD yönetiminin izleyeceği ‘Çin politikasının’ arkasındaki kişi olarak tanımlanıyor.

Yakın zamanda Foreign Affairs dergisinde yayınlanan bir makalesinde Kurt Campbell Çin’e karşı ABD’nin izlemesi gereken stratejinin ana hatlarını çiziyor. “ABD Asya’daki düzeni nasıl destekleyebilir? Dengeyi ve meşruiyeti yeniden tesis etmek için bir strateji” başlıklı çalışmada Çin’in Pasifik coğrafyasında nasıl “dengelenebileceği” ve gücünün nasıl dizginlenebileceği tartışılıyor. (1)

BUGÜNÜN ASYASI, 19. YÜZYILIN AVRUPASI GİBİ

Günümüzün Hint-Pasifik coğrafyasının dinamikleriyle, 19. yüzyıl Avrupa’sının sosyal ve ekonomik koşullarını benzeştiren Campbell, iki dönem açısından örtüşen şu olguları sıralıyor: yükselen bir devlet, rekabet halinde büyük güçler, muhtelif çatışma kanalları, büyüyen milliyetçilik, liberalizm ile otoriterlik arasında çatışma ve kırılgan bölgesel kurumlar.

ABD’nin bugün yapması gereken 19. yüzyılın Avrupalı liderleri gibi kaostan düzen yaratmak değil, mevcut bir sistemin unsurlarını modernize etmek ve güçlendirmektir.

Lakin iki özel zorluk Campbell’e göre Asya’daki mevcut düzenin dengesini ve meşruiyetini tehdit ediyor. “Birincisi Çin’in askeri ve ekonomik şahlanışı. İkincisi ise aslında mevcut düzenin mimarı olan ABD. Başkan Trump bölgenin işletim sisteminin hemen hemen her unsurunu zorladı. Trump aynı zamanda bölgesel çok taraflı süreçlerde ve ekonomik müzakerelerde de genellikle yoktu ve Çin’in kuralları yeniden yazması için zemin bıraktı. Çin’in kendine güveni ve ABD’nin bu kararsızlığı bölgeyi gelgitlere sürükledi. ABD’nin yeni Biden yönetimi, barışı ve benzeri görülmemiş bir refahı yaratmış olan bölgesel düzeni korumak istiyorsa, sırayla bu eğilimlerin her birini ele alarak işe başlamalıdır.”

ABD DENGEYİ YENİDEN KURMALI

ABD’yi Hint-Pasifik coğrafyasının geçmiş hamisi ve 40 yıllık kurulu barışçıl düzenin ‘banisi’ olarak tarif eden Kurt M. Campbell, son dönemde bu dengenin Çin tarafından bozulduğunu iddia ediyor. Devamında “dengenin yeniden kurulması” diye ifade ettiği ve ilk bakışta masumane bir öneri olarak görülebilecek hareket tarzı ise, ABD’nin bölgeye müdahalesinin artması ve Çin’in etki alanının sınırlandırılması anlamına geliyor. Nitekim bu değerlendirmeler açık bir biçimde telaffuz ediliyor. “Çin’in büyüyen gücü bölgenin hassas dengesini gerçekten bozdu ve Pekin’in maceracılığını cesaretlendirdi. Çin’in yaklaşımları uzun zamandır var olan bölgesel barışa son verebilir.”

Öte yandan bu konuda çeşitli askeri yollara da başvurulması ve yeni yöntemlerin denenmesi öneriliyor. “Pekin’in askeri harcamaları, komşularının toplamından daha fazla. Çin’in oluşturduğu bu tehdide yanıt olarak, Çin’i maceracılıktan vazgeçirmek için ABD’nin çok özel bir çaba sarf etmesi gerekiyor.”

Bu noktada Trump yönetiminin uygulamalarını da eleştirmekten geri durmuyor Campbell: “Washington, uçak gemisi gibi pahalı ve korunmasız unsurlara odaklanmaktan vazgeçerek başlayabilir. Bunun yerine ABD, Pekin’in uzun süredir kullandığı nispeten ucuz ve asimetrik imkanlarla Çin’i caydırmaya öncelik vermelidir. Bu şu anlama geliyor: uzun menzilli konvansiyonel seyir ve balistik füzelere, insansız hava araçlarına ve su altı araçlarına, güdümlü füze denizaltılarına ve yüksek hızlı silahlara yatırım yapılmalı. Bu hamleler Çin’in hesaplarını bozar ve Pekin’i riskli provokasyonlarını yeniden gözden geçirmeye zorlar.”

ABD Başkanı Biden’ın “Çin direktörü” olarak da anılan Kurt Campbell’ın askeri tedbirler konusundaki önerileri bunlarla da sınırlı kalmıyor. ABD’nin bölgede silahlı varlığının daha etkin hale getirilmesinin ötesinde, bölge ülkelerinin de silahlandırılmasına vurgu yapılıyor. “Çin’e karşı caydırıcı bir önlem olması bakımından ABD bölgedeki ülkelerin asimetrik imkanlarını artırmaları için onlara yardımcı olmalı. ABD kendi güçlü varlığını bölgede sürdürmeli, ama bunun ötesinde Amerikan askeri birliklerini Güneydoğu Asya’da ve Hint Okyanusu’nda yaymak üzere diğer ülkelerle de işbirliği yapmalı. Bölge ülkeleri arasında istihbarat ve askeri alanlarda ortaklıkların geliştirilmesini ABD desteklemeli. ABD’nin etkin rol oynadığı benzer ilişkileri de derinleştirmeli.”

BÖLGE ÜLKELERİYLE ÇİN’İ TESLİM ALALIM

Campbell’ın kaleme aldığı yazının ana fikirlerinden bir tanesi, “Çin’in bölgesel maceracılığının ve baskıcı ekonomi politikalarının” Asya’daki ‘meşru düzeni’ yıktığı yönünde. Aynı suçlamalar geçmiş Trump yönetimine de yöneltiliyor. Gelecekte bu eğilimler devam ederse “bölge ülkeleri Çin’in gölgesine girerler.” Bunun da ötesinde “bölge nüfuz alanlarına bölünebilir: dış güçlerin girmesi engellenir, anlaşmazlıklar zorla çözülür, ekonomik zorlama norm haline gelir ve ABD’nin ittifakları zayıflar.”

Uluslararası meşruiyet önemli ölçüde ekonomik ilişkilere dayandığı için, Campbell bölgeye dair alternatif iktisadi yöntemler de öneriyor. “ABD Çin’i tedarik zincirlerinin dışına çıkarabilmek için, bu coğrafyadaki devletleri başka bölgesel ekonomik işbirliklerine entegre edebilir, onlara yeni büyüme fırsatları yaratabilir. Dahası Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi aracılığıyla ülkelere sağladığı altyapı finansmanına karşılık ABD alternatif finansman ve teknik yardım yolları geliştirmeli.”

Peki ABD’nin oyun kurduğu bir ‘Asya düzeninde’ Çin’in rolü ne olmalı? İşte en karmaşık konulardan biri bu Campbell’e göre. Nitekim “Çin’in yükselişine rağmen, ABD’den destek alarak kendi otonom yapılarını korumaya çalışan devletler bile, Pekin’in tamamen dışlanmasını ne gerçekçi ne de faydalı buluyorlar. Ne de iki ‘süper güç’ arasında tercihte bulunmak istiyorlar.” “Bunun yerine Çin’i rekabetçi ama barışçıl bir düzenin yararlı olduğuna ikna etmek lazım. Bölgesel düzeni oluşturan kurumlarda Çin mutlaka üye olmalı ve Çin oyunu kurallara göre oynarsa, öngörülebilir bir ticari ortam yaratılır ve herkes kazanır.”

Sonuç olarak, kuralları ABD tarafından konulmuş, uluslararası meşruiyeti de yine ABD tarafından belirlenen bir bölgesel düzen öngörüyor Kurt Campbell. “Bölgedeki düzeni sürdürülebilir hale getirmek için Washington diğer ülkelerle birlikte hareket etmeli ve Çin bu düzeni tehdit eden adımlar atmaya kalkarsa kolektif bir şekilde cezalandırılmalı.”

YAKIN TARİHİN EN ZORLU GÖREVİ

“Her konuyla ilgilenen büyük bir koalisyon kurmak yerine, ABD özel problemlere (ticaret, teknoloji, tedarik zinciri vb.) odaklanan özel kuruluşlar inşa etmeli.” “Başka ittifaklar ise askeri konulara ilişkin olabilir, QUAD genişletilebilir.” “Bu gibi farklı koalisyonların oluşturulması; denge, barış ve refah içeren, dayanıklı ve esnek bir sistem yaratmak için gerekiyor. Bu görev, Amerikan devlet idaresinin yakın tarihindeki en zorlu görevlerden biri olacaktır.”

Kurt Campbell’ın bu tespiti gerçekçi görünüyor. Hakikaten son yarım yüzyıl içinde ABD bundan daha büyük bir meydan okumayla karşı karşıya kalmamıştı. Bugün Çin’in ulaştığı seviyeye bakıldığında bu durum daha iyi anlaşılıyor. Fakat Campbell’ın ABD için önerdiği yol haritası uygulanabilir ve gerçekçi gözükmüyor. Somut olarak Kuşak ve Yol Girişimini sınırlandırmaya, Çin’in bölge ülkeleriyle işbirliğini zayıflatmaya ve Pasifik’te yeni bir silahlanmayı örgütlemeye muktedir bir ABD yok bugün. Bu anlamda ABD’nin gücünü ve imkanlarını aşan bir strateji öneriliyor.

ÇİN’E KARŞI MÜCADELE ABD’NİN ÇÖKÜŞÜNÜ DURDURUR

Kurt M. Campbell, göreve gelmeden kısa bir süre önce 2020 yılının Aralık ayında yazdığı diğer bir makalede ise yine çok çarpıcı tezler öne sürüyor. (2)

20. yüzyılın başından bugüne ‘ABD’nin çöküşüne’ dair teoriler ve evreler yaşandığını belirten Campbell, bugün de çöküş teorilerinin beşincisinin yaşandığını ve bunun 2008 finansal kriziyle başladığını belirtiyor. “ABD için bugün çöküş, tercihten ziyade nesnel bir durum! Ekonomik eşitsizlik, kent ve kır arasındaki bölünme, sosyal medya algoritmaları ülke içindeki bölünmeyi yoğunlaştırdı.”

Campbell’a göre ABD’nin bu çöküşten kurtulabilmesinin tek bir yolu var, o da etkin ve kapsamlı bir Çin politikası izlemek. “Düşüşten uzaklaşan yol, Demokratların ve Cumhuriyetçilerin konsensüs sağlayabileceği nadir bir alandan geçebilir: Çin’in meydan okumasına karşı ABD’nin cevap verme ihtiyacı. Uluslararası arenada bir rakibin ortaya çıkması, her zaman ABD’yi kendine getirmiştir. Bu şimdi bir kez daha olabilir.” Bu iklimin nasıl oluşturulacağı, ülke içinde birlik ruhunun ne şekilde yeniden yaratılacağı ise şöyle tarif ediliyor: “Çin iddiasını ve baskısını artırdıkça, onun ABD’li çalışanlar ve işletmeler üzerinde olumsuz etki yaratacak uzun vadeli hedeflerinden endişe duyan Amerikan kamuoyu ve Kongre birlik olur.”

‘SERBEST PİYASA İLE OLMAZ’

“Çin’in meydan okuması, ABD’nin çöküşünü önlemeye yardımcı olabilir” başlıklı makalede Campbell, Çin ile mücadeleyi ABD için bir çıkış yolu olarak gösteriyor. Hem iç siyasette, hem de dış politikada: “ABD’yi yurt içinde güçlendirecek ve yurt dışında daha rekabetçi kılacak yapıcı bir Çin politikası sayesinde, Amerikalı liderler ‘ABD’nin çöktüğü’ izlenimini tersine çevirebilirler.”

Fakat Çin ile baş edebilmek için ABD’nin yapısal bazı değişikliklere de gitmesi gerektiği savunuluyor. Serbest piyasa ekonomisinin kurallarıyla, tek başına pazar güçlerinin inisiyatifiyle sonuç alamayacaklarını çok çarpıcı bir biçimde vurguluyor Campbell. “ABD devlet ile pazar arasındaki ilişkiyi yeniden gözden geçirmeli. Artık iki partiden de bir çok kişi ABD’de pazar dinamiklerinin tek başına eşitsizliği durduramayacağını, büyümeyi devam ettiremeyeceğini, ülkenin güvenliğini sağlayamayacağını ve Çin’in devlet şampiyonlarına karşı rekabeti sürdüremeyeceğini kabul ediyorlar.”

Sonuç olarak Amerikan devletinin, yani kamunun özellikle ekonomi alanında etkin olarak devreye girmesi sayesinde ancak Çin’le rekabet edilebileceği ifade ediliyor ve bu konuda atılması gereken bazı adımlar sıralanıyor. “Bu kavrayış, bilim ve teknoloji alanlarına yapılacak yatırımların desteklenmesini de sağlayacaktır. Bu yaklaşım çalışanları destekleyecektir, tekellerin gücünü kıracaktır ve ‘yarı iletkenler’ gibi kritik sektörlerde bir sanayi politikasının güdülmesini sağlayacaktır.”

1. https://www.foreignaffairs.com/articles/united-states/2021-01-12/how-america-can-shore-asian-order

2. https://www.foreignaffairs.com/articles/china/2020-12-03/china-challenge-can-help-america-avert-decline

Sonraki Haber