‘Bilgi ve İletişim Teknolojileri'nin suç amaçlı kullanımına karşı mücadele
Sanal ortamla ilgili evrensel uluslararası yasal sözleşmelerin bulunmaması, bilgi alanında devasa bir suç patlamasına yol açarak, devletlerin ekonomik faaliyetlerine ve milyonlarca insanın refahına ciddi zararlar vermiştir.
İnsanlığın sanal ortama nesnel olarak geçişine, devletler, toplum ve iş dünyası arasındaki etkileşim mekanizmalarının işleyişine ilişkin mevcut birçok klişenin kırılması eşlik etmektedir. Bu da devletlerin güvenliğinin sağlanmasına yönelik mevcut düzenlemelerin güncellenmesini ve yeni düzenlemeler oluşturulmasını gerekli kılmaktadır.
Aynı zamanda küresel enformasyon düzeninin dönüşümüyle bağlantılı değişiklikler de yaşanmaktadır. Önde gelen sanayileşmiş güçler, bilgi alanındaki hakim güç statüsünü korumaya ve siyasi konjonktüre göre değişebilecek belirli kurallara değil, yasal olarak bağlayıcı normlara dayanan çok merkezli bir yönetim modeline geçişi yavaşlatmaya çalışmaktadır.
5,5 TRİLYON AVROLUK ZARAR
Bu alanda ilgili evrensel uluslararası yasal sözleşmelerin bulunmaması, bilgi alanında devasa bir suç patlamasına yol açarak, devletlerin ekonomik faaliyetlerine ve milyonlarca insanın refahına ciddi zararlar vermiştir. Dolayısıyla, bağımsız uluslararası uzmanların verilerine göre, her yıl suçluların yalnızca AB ülkelerinin bilgi alanındaki faaliyetlerinden dolayı yaklaşık 5,5 trilyon avroyu bulan zarar meydana gelmektedir.
Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT) alanındaki suçlar kazançlı bir iş haline gelmiştir. Bazı ülkelerde diğerlerine karşı yasa dışı eylemleri teşvik etme ve hazır kötü amaçlı yazılımların bu ülkeler tarafından kamunun erişimine açık internette yayınlama eğilimi ortaya çıkmıştır. Etkinliği ve dinamikleri güvenliğin sağlanmasına bağlı olan küresel dijitalleşme sürecinin perspektifleri hakkında genel olarak soru işaretleri doğmaktadır.
Bu çerçevede, BM Hükümetlerarası Özel Komitesi’nin, bilgi ve iletişim teknolojilerinin suç amaçlı kullanımıyla mücadeleye yönelik kapsamlı bir uluslararası sözleşme geliştirme çalışmaları sürmektedir. Bu müzakere mekanizması Rusya’nın girişimiyle, 46 devletin ortaklaşa hazırladığı belge dahilinde ve 87 devletin desteğiyle BM Genel Kurulu’nun 74/247 sayılı kararıyla teşkil edilmiştir. Söz konusu mekanizma, bilgi alanında suçla mücadeleye yönelik tarihteki ilk evrensel, yasal olarak bağlayıcı aracın uluslararası toplum tarafından oluşturulmasını amaçlamaktadır.
ÇOĞU DEVLET İÇİN GEREKLİ HALE GELDİ
Her ne kadar paradoksal görünse de mevcut siyasi gerçekliklerde BİT alanında işlenen suçların sınır ötesi doğası nedeniyle Özel Komite’nin çalışmaları, dünyanın çoğu devleti için daha da güncel ve gerekli hale gelmiştir. Oturumlara, siyasi ve kolluk kuvvetlerinin yanı sıra akademi, bilim ve iş dünyası çevrelerini temsil eden 160’tan fazla devlet ve 200 sivil toplum kuruluşundan konunun uzmanları katılmıştır.
Özel Komite’nin göreve başlamasından bu yana Rusya, bu tehditle mücadelede etkili ve şeffaf uluslararası işbirliğinin temellerini atacak kapsamlı bir sözleşmenin geliştirilmesinden yana olmuş ve olmaya devam etmektedir. BM himayesinde hazırlanan BİT Kullanımı Alanındaki Suçlarla Mücadele Konvansiyonu, istisnasız tüm ülkelerin çıkarlarını dikkate almalı ve devlet egemenliğinin, tarafların eşitliğinin korunması ve devletlerin iç işlerine müdahale edilmemesi ilkelerine dayanmalıdır. Geniş bir kapsama sahip olmalı ve ilgili eylemlerin suç kapsamına alınmasını öngörmelidir.
ABD VE AB KARŞI OY KULLANDI
Bununla birlikte ABD, AB ve müttefikleri, genel olarak tartışmaların tüm aşamalarında böylesine uzmanlaşmış bir BM organının oluşturulmasına ve özellikle de konvansiyonun geliştirilmesine kategorik olarak karşı çıkmış olup BM Genel Kurulu’nda Özel Komite kurulmasının aleyhinde oy kullanmıştır. Batı’nın resmi argümanlarından biri de “dünyanın böyle bir konvansiyona henüz hazır olmadığı” iddiasıydı.
BM sözleşmesi fikrini reddetmenin gizli ve gayri resmi nedeni ise, ABD'nin tavsiyesiyle geliştirilen, Washington’un devlet egemenliğini baltalamak ve katılımcı devletlerin bilgi alanını kontrol etmek için kullandığı Budapeşte Sözleşmesi olarak bilinen, 2001 tarihli Avrupa Konseyi Siber Suçlar Konvansiyonu’ydu. Sonuç olarak planlanan evrensel BM sözleşmesi, Budapeşte Sözleşmesi’nin doğrudan rakibi haline gelecek olup teknoloji alanında gelişmiş devletlerin “seçilmişlik hissine” ve emellerine son verebilecektir.
SÖZLEŞMEYİ GİZLİCE SABOTE ETMEK
BM Genel Kurulu’nun 74. oturumunda gelişmekte olan dünyanın “aklı ve kalbi” ile ilgili oylamayı kaybeden ABD ve müttefikleri, “dünyanın böyle bir konvansiyona ihtiyacı var” diyerek yaklaşımlarını tamamen değiştirmişlerdir. BM konvansiyonunun geliştirilmesi sürecini hızla yeniden inşa etmeye ve buna öncülük etmeye çalışmışlardır. Böylece Washington ve müttefikleri, bir konvansiyon yapılması fikrini doğrudan reddetmekten, uluslararası sözleşmenin içeriğini gizlice sabote etme ve sözleşmeyi içeriden etkisiz kılma taktiğine geçiş yapmıştır.
Rusya’nın aksine Washington, BM ve Budapeşte konvansiyonlarının azami düzeyde uyumlulaştırılmasından yanadır. Bu, Özel Komite’nin yetki mektubunda belirtilen tam kapsamlı bir yaklaşım yerine, “kolektif Batı” ülkelerinin dar bir kapsamı ve suç saymayı desteklediği, cinsiyet ve insan hakları sorunlarını agresif bir şekilde dayattığı anlamına gelmektedir. Böylece ABD, Avrupa Konseyi’nin 20 yıldan daha uzun bir süre önce yazılmış, zaten tamamen güncelliğini kaybetmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında talep görmeyen bölgesel ölçekli bir belgesine yeniden hayat vermeye çalışmaktadır. Dünyanın böyle bir sözleşmeye ihtiyacı var mı? Görünüşe göre yok.
MEDYA KURULUŞLARININ SALDIRGAN TAVRI
Bunun yanında, Özel Komite’nin tüm çalışmalarına ABD kontrolündeki medya kuruluşlarının saldırgan bir medya arka planı eşlik etmekte ve “konvansiyonun yardımıyla Rusya ve Çin’in tüm dünyayı kontrol edeceği” ya da “konvansiyonun otoriter rejimlerin işine yarayacak tehlikeli bir emsal yaratacağı” iddia edilmektedir. O zaman retorik bir soru ortaya çıkmaktadır; şu anda interneti ve küresel bilgi alanını kim kontrol etmektedir?
Yeni BM sözleşmesine yönelik güçlü muhalefetin bir diğer önemli nedeni, BM sürecinin ABD’nin teşvik ettiği “kurallara dayalı düzen” paradigmasına uygun olmamasıdır. Zira bu düzende eşit uluslararası işbirliği öngörülmemektedir. Gelecekte BİT suçlularının aranmasında ana rol, Batı tarafından BİT’in Suç Amaçlı Kullanılmasıyla Mücadeleye İlişkin BM Konvansiyonu’na bir diğer alternatif olarak değerlendirilen Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) verilecektir.
Washington, UCM’ye BİT soruşturmalarının yürütülmesi ve atıf yapılacak bir mekanizmanın oluşturması için geniş yetkilerle donatarak, UCM yardımıyla hükümler vermeyi ve suçluları tayin etmeyi planlamaktadır. Tam da bu nedenle Batı, BİT terörizmi de dahil olmak üzere tüm bu “karmaşık” eylemlerin BM’de değil, ABD kontrolündeki UCM’de değerlendirileceğini öngörerek geniş çaplı suç tayinini gelecekteki BM sözleşmesinin kapsamı dışında tutmaya çalışmaktadır. Suçların izleri arama ve kanıtları sağlama yükümlülükleri, Amerikan bilişim devlerine verilecektir. Devletler arasındaki karşılıklı hukuki işbirliği mekanizmalarının etrafından dolaşılarak, bilgi alanında suç işlediğinden şüphelenilen tüm devletlerin vatandaşlarına yönelik bir “av” gerçekleştirilecektir. Böylece BM’nin karar alma sürecindeki uluslararası işbirliği mekanizmalarının yerini başkaları alacaktır. Buradan hareketle, BM himayesinde yapılacak tümüyle kapsayıcı bir konvansiyonun alternatifinin olmadığı çıkarımı yapılabilecektir. Rusya ise, kendi adına, devlet egemenliğini koruma ilkesine dayanarak ihtiyaç sahibi ülkelere teknik yardım sağlamaya devam edecek ve küresel bilgi alanındaki neo-sömürgeci uygulamaların her türlü tezahürünü ortadan kaldıracaktır.Konvansiyonun nihai metni, Özel Komite tarafından BM Genel Kurulu’nun 78. oturumunda (2024 yılında) katılımcılara sunulmalıdır.
* RUSYA DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI ULUSLARARASI BİLGİ GÜVENLİĞİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ DAİRE BAŞKANI