Bilim insanları şaşkın! 145 yaşına kadar yaşıyorlar...

Hunza vadisinde yaşayan halk, 100 yaşında hayatını kaybedenlere' genç öldü' diyor. Ortalama yaşam süreleri 145 yıl olan Hunza Türkleri dünyanın en ilginç topluluklarından biri olarak bilim insanlarını şaşkına çeviriyor.

Pakistan'ın Hunza bölgesinde yaşayan halk, doğal yiyeceklerle beslenme, bölgedeki temiz hava ile dans ve spora gösterdiği ilgiyle âdeta haklarında çıkan efsaneleri doğruluyor.

Buruşaski denilen topluluğun 'Türk' olduğu ise tartışılan konular arasında yer alıyor.

Gilgit-Baltistan'a bağlı 200 kilometrelik Hunza vadisinde yaşayan Buruşo ve Vakhi halkları, 2 bin metrenin üzerindeki dağlık bölgelerde kışın gelmesiyle ülkenin geri kalanından aylarca izole halde yaşamını sürdürüyor.

Çoğunlukla sebze ve meyve tüketen bölge halkları, kış şartlarına dayanıklı dağ keçileri ve koyunlarıyla çiftleştirdiği evcil keçi ve koyunların yanı sıra bölgenin meşhur büyükbaş hayvanı yak eti ile besleniyor.

Bu hayvanlardan üretilen doğal ürünler dışında bölgenin en meşhur ürünü ise kayısı ve kayısı yağı. Hunza'da tüm yemeklerde tereyağı ve kayısı yağı kullanılırken, kayısı yemeklerin ayrılmaz bir parçasını oluşturuyor.

Dünyanın en yüksek 50 zirvesinden 17'sine ev sahipliği yapan bölgede, özellikle kış şartlarında Pakistan'ın hareketli siyasi gündemi ve dünyadaki gelişmelerden uzak yaşayan halkların doğal yiyeceklerle beslenmesi uzun yaşadıkları efsanesini oluşturuyor. Yazar Sujesh Gopalakrishnan'ın, "Hunza halkları ve 145 yaşına kadar uzanan sıra dışı yaşamları" makalesinde, Hunzalıların uzun yaşamasının sırrı olarak, fakirlikten kaynaklı yemek niyetine meyve suyu içmeleri, sebze ve meyveleri kurutarak ya da çiğ yemeleri, haftada 1 gün oruç tutmaları ve bölgenin coğrafi yapısı gereği sürekli egzersiz içinde olmaları gösteriliyor.

HAYALİ ŞANGRİ-LA'NIN HUNZA OLDUĞUNA İNANILIYOR 

İngiliz yazar James Hilton'un 1930'larda sinemaya da uyarlanan Yitik Ufuklar (Lost Horizon) kitabında, Çin'den kalkıp Himalayalar'a inen uçakta yer alan 4 İngiliz’in götürüldüğü hayali Şangri-La'da uzun yaşayan, hastalanmayan insanlarla karşılaşıyor.

Kitabı Oscar ödüllü senarist Robert Riskin sinemaya uyarladı, filmi de 6 Oscarlı Frank Capra yönetti. Suyun tedavi ve terapi özelliklerinden bahseden "Su terapisi hakkında neredeyse her şey" kitabının yazarı Constantin Cerbu'ya göre Capra, filmde mekan olarak Hunza'yı canlandırdı.

Bu arada, TRT Belgesel'de yayımlanan ve yapımcılığını Hüseyin Kılıç'ın üstlendiği Doğunun Kayıp Siluetleri belgeseli de uzun yaşayan Hunzalıları konu ediniyor. Hunza'nın erkekleri, ileri yaşlarına rağmen tarım ve hayvancılıkla ilgilenmeye devam ederken boş zamanlarında ise buz tutan göl ve havuzlarda buz hokeyi oynuyor.

Günlük ayakkabılarıyla buz hokeyi oynayan erkeklerin yanı sıra gençler ve çocuklar da kıran kırana maçlar yapıyor. Takımlarda kız ve erkekler karışık olarak yer alıyor. Okuma yazma oranının yüzde 77 olduğu bölge, Pakistan'da kız çocuklarının en yüksek seviyede eğitime katıldığı eyaletlerin başında geliyor.

BÜYÜK İSKENDER'İN ASKERLERİNİN KURDUĞUNA İNANILIYOR 

Buruşo ve Vakhi halkları Pakistanlıların genelinin aksine açık tenli, sarışın hatta bazen çekik gözlü olurken, bu iki halkın kökeniyle ilgili çeşitli iddialar bulunuyor. İki halkın da yerel dilinin Hint-Avrupa dil ailesine üye olması nedeniyle Hunzalılar batılı kökenlere sahip olduğunu düşünüyor.

Buruşo efsanelerine göre Hunza'nın, Büyük İskender'in Hindistan seferi ardından bölgede kalan bir komutan tarafından kurulduğu, Hunzalıların soyunun ise bu komutana dayandığına inanılıyor.

BURUŞO HALKI TÜRK MÜ?

İpek Yolu'nun geçtiği bu coğrafyada Orta Asya halklarıyla da ilişki içinde yaşayan Hunzalıların bu nedenle Türklerle akraba olabileceği de iddia ediliyor. Buruşo halkı ise açık tenli olmaları ve özellikle Orta Asya Türklerinin kıyafetlerine benzer kıyafetleriyle dikkati çekiyor.

Vakhi halkının ise Perslerle akraba olduklarına inanılıyor. Bugün Vakhiler Pakistan dışında Afganistan, Çin, Tacikistan ve İran'da görülüyor.

İki halk da müzik ve dansa olan ilgilerini her yıl düzenledikleri festivallerle dünyaya duyuruyor. Müzikli eğlencelerde Türkiye'de de sıkça kullanılan zurna da çalınıyor.

Bu bölgede "Suranai" denilen zurnanın yanı sıra "Dadang" ve "Daamal" gibi vurmalı çalgılar, Orta Asya'ya özgü rebap ve dombra ile Güney Asya'ya özgü sitar gibi çalgılar da kullanılıyor.

Pakistan'ın genelinin aksine kadın çalgıcılara sık rastlanan Hunza'da eğlenceler de karışık yapılıyor.

Kaynak: Hürriyet Seyahat

Sonraki Haber