Bilimi sanatla hayal etmek

Bilim kendini anlatabilmek için sanata ihtiyaç duyuyor. Doğal dünyanın biz insanlardan çok farklı canlılarıyla uğraşan bilim insanları, bu dünyanın hayal edilmesi zor kısımlarını deneyimlemek ve anlatabilmek için sanattan yardım alıyor.

Geçen hafta bilim dünyasında sanatsal yetenekleri ve vizyonları ile öne çıkan bilim insanlarından bahsetmiştik. İnsanlığın ilerlemesi için mutlak alanlar olan bilim ve sanat birbirine ihtiyaç duyuyor. Özellikle de bilim, kendini anlatabilmek için sanattan destek alıyor. Sanat, doğal dünyanın biz insanlardan çok farklı canlılarıyla uğraşan bilim insanlarına, bu dünyanın hayal edilmesi zor kısımlarını deneyimlemek ve anlatabilmek için yardım ediyor.

LEONARDO DA VİNCİ

Sanat tarihinin en büyük ustası Leonardo da Vinci, aynı zamanda bilim insanı, mucit, anatomist, jeolog, astronom, botanist ve tarihçi idi. Bilimsel çalışmalarını elbette o müthiş sanatsal yeteneği, dehası ve birikimiyle destekliyordu. Üstelik, bilimsel fikirlere sahip olmanın ve bu tür çalışmalar yapmanın son derece tehlikeli olduğu Ortaçağ gibi bir dönemde… Mezarlardan yeni ölen insanların vücutlarını kaçırıp kadavra olarak kullanmaktan kaçınmayacak kadar cesurdu. Doğadaki tüm canlı varlıkların nasıl bir mekanizmayla çalıştığını bulma merakıyla sayısız çalışma yaptı.

ARAŞTIRMALARINI SANATLA ORTAYA KOYDULAR

Yüzyıllardan beri bilim insanları aynı merakla yaptıkları çalışmaları, insanlara anlatabilmek için sanatsal araçları kullanıyor. Çizim, fotoğraf, film, üç boyutlu canlandırma bilimsel çalışmaları ete kemiğe büründürmede en büyük yardımcıları oluyor. Böcekleri gözlemleyen ilk Avrupalı bilim insanı Maria Sibylla Merian (1647-1717), yosunlarla ilgili ilk bilimsel başvuru kitabını yazan Anna Atkins (1799-1871), ABD’deki tüm kuşları betimleyen ornitolog John James Audubon (1791-1872), sinir sistemi üzerinde yaptığı devrimci araştırmalarıyla 1906 yılında Nobel Ödülü alan modern nörobilimin babası Santiago Ramón y Cajal (1852-1934) gibi bilim insanları araştırmalarını sanatla ortaya koymuştu.

Ahtapot, Alia Payne

BİLİMİN ÖNEMLİ BİLEŞENİ

ABD’deki Smitsonian Enstitüsü Ulusal Doğal Tarih Müzesi’nin Omurgasız Zooloji Bölümü’nün çalışmaları da bu bağlamdaki en güncel örneklerden biri. Genellikle mikroskop altında görülebilen, okyanusların derinliklerinde yaşayan tuhaf canlıları gösterebilmek için sanatsal hayal gücünü kullanıyorlar. Bu müze için sanat, meraklı ziyaretçilerine bilgi vermekten bilimsel sürece yaratıcılık katmak gibi bilimin önemli bir bileşeni haline gelmiş. Sanatçılar Omurgasız Zooloji bölümündeki her projede bilim insanlarıyla beraber çalışıyor. Mesela Maryland Enstitüsü Sanat Koleji Etkileşimli Sanatlar Bölümü’nden Alia Payne müzede canlı denizanalarını gözlemlerken, ziyaretçilerin aynı sorularıyla karşılaşmış: Denizanaları nasıl sokuyor? Evet bu sorunun bilimsel bir yanıtı var ama dokunaçlarından zıpkın gibi fırlatılan mikroskopik hücrelerin net bir görseli olmadan bunu açıklamak çok zor. Payne de bu hücrelerin üç boyutlu bir maketini hazırlamış. Yine Dünya Ahtapot Günü’nde- Evet böyle bir gün var- ahtapotların eşsiz yapısını anlatabilmek için esprili çizimler de yapmış.

Denizi anası, Karen Osborn

FOROĞRAF YETMEYİNCE ÇİZİM

Müzenin küratörlerinden, omurgasız zoolog Dr. Karen Osborn insanlarda merak uyandırabilmek için önem verdiği canlıların ilginç özelliklerini fotoğrafla yansıtıyor. Müze ziyaretçilerinin normal şartlarda görmelerinin imkansız olduğu deniz canlılarını sanatsal fotoğraflarla gözlerinin önüne getiriyor. Kimi zaman fotoğrafla incelenen yapının tam resmini elde etmek mümkün olmayınca çizim yapmak gerekiyor. İşte bu noktada illüstratörler devreye giriyor. Geçen sene müzenin küratörlerinden ve zoolog Dr. Allen Collins ve bilim illustratörü Nick Bezio beraber çalışarak çizimler yapmışlar. Sanat toplumun bilimi deneyimlemesini sağlarken, bilim insanlarının doğal dünyayı anlamalarına da yardımcı oluyor.

Çizim, Nick Bezio

Sonraki Haber