Bir yılda ruh halimiz değişti

Toplum Bilimleri Kurulu üyesi Prof. Dr. Veysel Bozkurt, salgının bir yıl içinde toplumun ruh sağlığına ve aile ilişkilerine etkisini araştırdı. Bir yılda yaşam memnuniyeti yüzde 60’tan yüzde 44’e geriledi, depresyon oranı arttı.

Kovid-19 küresel salgını yalnızca fiziksel değil ruh sağlığını da etkiledi. Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu üyesi Prof. Dr. Veysel Bozkurt, salgının toplumun ruh sağlığına etkisini araştırdı. Bir yıl içinde yaşam memnuniyeti yüzde 60'dan yüzde 44'e geriledi. Öfke kontrolü zorlaştı. Depresyon oranı arttı. Salgının yarattığı olumsuz ruh halinden en çok gençler ve kadınlar etkilendi. Güçlü aile bağları, istihdam ve ekonomik destekler salgının ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini azaltabilir.

ÖLÜM KORKUSU ARTTI

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Veysel Bozkurt, Nisan 2020’de yaptığı araştırmanın benzerini tam bir yıl sonra bir kere daha yaptı. İki araştırma bir yıl içinde salgının toplumun ruh haline ve aile ilişkilerine etkisini ortaya koydu. İlk araştırmada 5 bin 54 anket, ikinci araştırmada ise 4 bin 75 anket değerlendirmeye alındı. İki araştırmanın çarpıcı sonuçları şöyle:

- “Ölüm korkum arttı” diyenlerin oranı yüzde 28’den yüzde 42’ye çıktı.

- "Hayatım üzerinde kontrol duygumu kaybettim" diyenlerin oranı yüzde 31'den, yüzde 44'e yükseldi.

- "Daha çabuk sinirlenir ve öfkelenir hale geldim" diyenlerin oranı yüzde 38'den yüzde 46'ya geldi.

UYKU KALİTESİ DÜŞTÜ

- "Günlük işlerimi yapmakta zorlanır hale geldim" diyenler yüzde 41, "Uyku kalitem bozuldu" diyenler ise, yüzde 51 gibi yüksek bir düzeye ulaştı.

- Sürekli yorgunluk ve bitkinlik hissediyorum” diyenlerin oranı yüzde 39’dan yüzde 65'e yükseldi.

- "Yalnızlık duygum artı" diyenlerin oranı da yüzde 27'den yüzde 51'e çıktı.

- “Pandemide aile bağlarım güçlendi" diyenlerin oranı yüzde 55'den yüzde 43'e geriledi.

- “Aile içinde iletişim sorunları yaşıyorum” diyenlerin oranı, yüzde 17'den yüzde 27'ye yükseldi.

AİLE ÜYELERİ BİRBİRİNE YASLANDI

- “Maddi açıdan aile bireyleri pandemi döneminde birbirini destekledi” diyenlerin oranı yüzde 65 oldu.

- İş durumu açısından incelendiğinde en yüksek depresif belirtiler, öğrenciler ve işsizler arasında görülüyor. En düşük belirti, kendi işini yapanlar, kamuda çalışanlar, emekliler arasında. İşini kaybetme korkusu içinde olanlarda depresif belirtiler daha yüksek oranda görülüyor.

Güçlü aile bağlarının hem depresyon belirtilerini hem de ekonomik kaygıları gerilettiğini ifade eden Bozkurt, kadınların salgın sürecinden biraz daha fazla etkilendiğini ifade etti. Bozkurt yaptığı değerlendirmede, “Depresyon belirtileri, kadınlar arasında erkeklerden daha yüksek. Virüs kapma, ölüm ve sevdiklerini kaybetme korkusu da kadınlar arasında erkeklerden daha fazla. Data artan iş yükü ve stresin kadınların aile-içi sorunlarını daha çok artırdığını gösteriyor. İşin eve taşınması dolayısıyla iş yükünün artması depresyona daha eğilimli olan kadınları erkeklerden daha çok etkiliyor” dedi.

DEVLET KORUYUCU ELİNİ ÇEKMEMELİ

Araştırmanın sonuçlarına göre gençler de diğer yaş gruplarına göre salgın sürecinden daha fazla etkilendi. Bozkurt gençlerle ilgili yaptığı değerlendirmede şunları ifade etti: “En yüksek depresif belirti 25 yaş ve altı gençlerde gözleniyor. Yaş arttıkça kısmi bir gerileme mevcut. Şaşırtıcı biçimde en yüksek varoluşsal kaygılar da 20’li yaşlardaki gençler arasında. Ekonomik kaygılar da en fazla gençlerde görülüyor. En yüksek oran, 21-25 yaş grubunda. Sonrasında kısmi gerileme var. 60 yaş ve üzerinde yeniden bir yükseliş söz konusu. Aile içi sorunlarda da gençler başı çekiyor. 60 yaş üstünde de bir yükseliş var. En fazla depresif belirtiler, çoğunluğu gençlerden oluşan, bekarlar arasında. Görece en düşük düzeyde evliler arasında. Varoluşsal kaygılar ve aile içi sorunlar da en fazla bekarlar arasında. İşsizlik, geçimini temin kaygısı yaşayanlar pandeminden daha olumsuz etkilendi. Gençler için hareket alanının daralması, arkadaşlarından uzak kalmaları kadar, istihdam kaygısı da son derece etkili. Devletin pandemi sürecinde koruyucu elini muhafaza etmesi, sosyal desteklerini sürdürmesi, ve kitleleri kapsayıcı bir iletişim dili kullanması pandeminin yarattığı hasarın azaltılması için büyük önem taşıyor.”

Sonraki Haber