Bize karamsarlık yakışmaz

Başından beri en temel soru şu idi: Hastalık sürecinde tedavi ve yoğun bakım gereken hastaların gereksinimini karşılayabilecek miyiz? Sayılar üzerindeki tartışmanın en önemli anlamı bu. İki aylık süreçte bu sorunun yanıtı olumlu oldu. Gelecek için de böyle giderse olumlu görünüyor.

İstanbul'da yaşayan, Kovid-19 ile mücadelenin arka cephesinde olan, ama zaman zaman ön cephedekilerle birlikte olan bir hekim olarak konuya ilişkin düşüncelerimi yazayım. Geçtiğimiz 4iki aylık süreçte mücadele hemen hiçbir zaman kontrolden çıkmadı. Nedenleri tartışılabilir.

Sağlık yönetimi ve ülke yöneticilerinin halkın paniğe kapılıp kontrolsüz/akıl dışı davranışlar içine girmesinden endişe etmeleri anlaşılır bir durumdur.

Mücadeledeki başarı, herkesin başarısıdır. Sağlık Bakanlığı, uzmanlık dernekleri, üniversiteler ve kamu-özel hastaneler, tüm sağlık çalışanları iyi bir sınav verdiler.

Ön cephede olan hekimler, hemşireler ve tüm sağlık çalışanları, dünyadaki meslektaşları gibi büyük bir beceri ve gayretle çalışıyorlar. Hem kuramsal hem de uygulama alanında konuya hakimler.

Sağlık Bakanı, dengeli, saygılı, ölçülü tutumuyla mücadelenin kumanda merkezindeki politik figür olarak büyük ölçüde görevini başarıyla sürdürdü. Alışılmamış bir politik tutum göstererek güven ve takdir kazandı.

Ülke yönetimine duydukları (gerekçeleri anlaşılabilir) güvensizlikleri veya başka nedenlerle karamsar tablolar ve felaket senaryoları çizen görüşler, haklı çıkmadı.

Açıklanan sayılar üzerinden tartışmayı seven ve sağlık yönetimi tarafından açıklanan sayılardaki hata/tutarsızlık/çarpıtma üzerinden politik çıkarımlar yapmak isteyenlerin temel hareket noktası, ne yazık ki iktidara duydukları güvensizliktir.

TEMEL SORU

Başından beri en temel soru şu idi: Hastalık sürecinde tedavi ve yoğun bakım gereken hastaların gereksinimini karşılayabilecek miyiz? Hekim, sağlık çalışanı, hastane yatağı, yoğun bakım yatağı, solunum yardım cihazı bakımından. Sayılar üzerindeki tartışmanın en önemli anlamı bu. İki aylık süreçte bu sorunun yanıtı olumlu oldu. Gelecek için de böyle giderse olumlu görünüyor.

Açıklanan her sayı tartışılabilir. Sağlık ve ülke yöneticilerinin işleri olduğundan daha iyi gösterme eğilim ve gayreti içinde oldukları doğrudur. Bu tutumun virüsle mücadele etmekte olan tüm ülkeler için geçerli olabileceğini tahmin ediyorum. Ama benim yaşadığım somut gerçek şu: Diğer zamanlarda ayda en az iki kez yoğun bakım ihtiyacı olduğu halde yatak bulamayan hastaların yardım talebiyle karşılaşırdım. Kovid-19 döneminde hastaneye başvuru, yatış, yoğun bakım gereksinim olduğu için benden yardım isteyen olmadı. Benim için en önemli istatistik bilgi bu. Ayrıca meslektaşlarımdan düzenli olarak aldığım bilgiler de kapasitenin hemen hiçbir zaman aşılmadığını gösteriyor.

Ben iyimser bir insanım. Buna ihtiyatlı olmayı katmaya çalışırım. Gelecek için de böyle bir bakış açısına sahibim.

YÜKSEK POTANSİYEL VAR

Türkiye anlaşılması zor, karmaşık ve olağanüstü potansiyeli olan bir ülke. İnsanı dehşete düşüren her türlü olumsuzluk ile hayranlık uyandıran büyük güzellikler bir arada yaşıyor bu ülkede. Hangisini görüp bilincinizde öne çıkaracağınız size kalmış. Algıda seçicilik doğru bir kavram. İsteyen karanlığı, isteyen ışığı görebilir.

Büyük bir devinim var. Bunu herhangi bir iktidarın kontrol altında tutması ve kendi çizdiği dar koridora uzun süre hapsetmesi mümkün değil.

Tevfik Fikret Sultan Abdülhamit istibdatında, Nâzım Hikmet 40 karanlığında, Mustafa Kemal işgal altında iken Türkiye'de gelecek güzel günlere inanıyor ve ifade ediyordu.

Bize karamsarlık yakışmaz. Onlara ayıp olur. Kovid-19 ile mücadelede yaşamını tehlikeye atarak ön cephede savaşan sağlık çalışanlarına da!

Sonraki Haber