Bizi kuşatan Batı'ya karşı Avrasya'da yerimizi alalım

5 Mart 2022'de yapılan Atatürkçü Düşünce Derneği Mersin Kongresi'nde delegelerden eğitimci/yazar Saadet Pesen'in konuşmasını yayımlıyoruz. Arabaşlıklar tarafımızdan konulmuştur.

Sayın divan,
Kıymetli konuklar,
Atatürkçü Düşünce Derneği’nin fedakâr ve vefakâr üyeleri,
Kurucumuz Muammer Aksoy’un belirttiği gibi “Ne yazık ki böyle bir derneği kurmak zorunda kaldık.” Doğru… Ne yazık ki, Atatürkçü Düşünceyi kavratmak, yaşam biçimi haline getirme mücadelesine girmek zorunda kaldık. “Atatürkçüyüm” demekle Atatürkçü olunmadığını da yine, ne yazık ki ve hâlâ anlatmak zorunda kalıyoruz.
Atatürkçülük devletçilik demektir. Devleti “Hantal” olarak değerlendirmek değildir! “Her şeyi devletten beklemeyelim” demek de değildir! Vatan toprakları üzerinde, bayrağını gururla dalgalandırmak, dik duruşuyla dünya milletleri karşısında bağımsızlığını cesaretle seslendirmek, kendi kendine yetebilmektir…
Atatürkçülük, halkçılık demektir! Halkına güvenmek, onun gücü ile varlığını sürdürebilmenin geçerliliğine inanmak demektir. Devletin, halkı için var olduğunu göstermesi demektir. İnsanca yaşamanın gereği olan tüm hizmetlerin devlet tarafından halkına sunulması demektir. “Bu milletten adam olmaz” diyenlere gülüp geçmektir.
Atatürkçülük, Cumhuriyetçiliktir, irade koyabilmektir, devrimci olabilmektir! Atatürkçülük, ulusalcı olmak demektir, Türk olmaktan gurur duyabilmektir, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halkın bir parçası olmaktan onur duymak demektir. Ve elbette bütün bu ilkelerin yaratacağı, bütün bu ilkelerin sonucu olan Laiklik kavramını özümsemek demektir!
Altı Ok'u yaşam biçimimiz haline dönüştürebilmiş isek eğer başımız dik, omuzlarımız gergin- haykıralım o zaman; Biz Atatürkçüyüz!

KUŞATILAN TÜRKİYE

Şimdi de günümüz gerçeklerine uyarlayalım isterseniz
1) Trakya’dan başlayan, kuzey sınırlarımızı kapsamaya çalışan, güneyimizden kuşatan Batı,
2) 70 yıldır üyesi olduğumuz ancak ülkemiz ve milletimiz aleyhine çalışan bir NATO,
3) 60 yıldır kapısında bekletildiğimiz AB gerçeklerine bakalım...
ABD, dünya jandarmalığını elbette bırakmak istemiyor.
16 olan NATO üye sayısını, doğuya doğru genişletmeme sözü, yazılı-belgeli-anlaşmalı olduğu halde 30’a çıkardı. 1991 yılında yapılan ve yazılı hale getirilen bu anlaşmaya uymadı.
Ukrayna’ya yönelik renkli devrimlerini sürdürdü, kışkırtmalar ve tahriklerle Rusya’nın savunma harekâtına neden oldu. ABD’nin bu tür eylemlerine alışkınız aslında değil mi?
NATO üyesi olduğumuz halde, PKK’nin bir terör örgütü olduğunu kâğıt üzerinde kabul ettiği halde, “Benim kara gücüm” diyebilecek kadar fütursuzlaşan, 40 yıldır devam eden, ülkemizin de içinde bulunduğu ve Irak’tan, İran’dan, Suriye’den koparılması düşünülen parçalarla oluşturulması hayal edilen, “Özgür Kürdistan” denilen, ancak gerçekte İkinci İsrail olması planlanan kısaca BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) denilen bu planın ABD’ye ait olduğunu bilmeyen var mı? “Barış! Hemen şimdi!” sloganı kulağa pek hoş geliyor değil mi? Barış istiyorsak ortada bir savaş var demektir, Savaş varsa haklı mı haksız mı diye bakmamız da gerekir değil mi?
Ülkemizi parçalamak, milletimizi bölmek isteyen ABD emperyalizmine ve Avrupa Birliği’ne karşı nasıl bir tutum almalıyız ki Atatürkçü olduğumuz anlaşılabilsin...
Lozan Antlaşması’nı imzalamayan, PKK terör örgütüne TIR'lar dolusu silah veren ve teröristleri eğiten ABD’ye, PKK büroları açan ve ırkçı saldırılarla insanlarımızı katleden, evlerini yakan AB üyesi ülkelere karşı, hangi tutumu alarak Atatürkçü olduğumuzu gösterebiliriz?
“Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün sözünü yere mi değdirelim?
Ya da “ulusalcı” olmanın gereği, ulusal kurtuluş savaşı döneminde adeta birbirleriyle yarışan ve günümüzde de fotokopileri devam eden mandacı zihniyetlere karşı mücadele etmek değil midir?
Kendi kabuğumuza çekilelim demek olmayan bu tutum; Atatürkçü karakterin kırmızı çizgisidir!
1974’te Kıbrıs harekâtı başlatacağımızda, parasını verdiğimiz silahları kullanmamızı engelleyen ABD değil miydi?

UFKUN ÖTESİNİ GÖRMEK

Bize yardım eden Libya değil miydi?
Ege’de 150 ada ve adacığı işgal eden, silahlandıran ABD güdümlü Yunanistan değil midir?
Doğu Akdeniz’de Mavi Vatanımızda olmamızı istemeyenler kimlerdir?
Amacı, ulusal orduları bitirmek ve kendine mahsus tek orduyla yine kendi deyimiyle “Tek dünya ordusu “yaratmak isteyen ve bunu da NATO şemsiyesi altında yapmak isteyen ABD değil mi?
Dünyanın ilk beş ordusu arasında olan TSK’yi ve özellikle de Deniz Kuvvetlerimizi zindanlarda bitirmeye çalışan ABD ve AB değil mi?
Atatürkçü olmak; Bağımsızlıkçı olmak ise en baştan bütün bunlara karşı ulusalcı tutum almamız gerekmez mi?
Milli güvenlik öğretmenimiz demişti ki; “Amerikalılar ve Avrupalılar 10 yıl 20 yıl sonrası için plan yaparlar…”
Yaşadıklarımız bu söylemi doğruluyor.
Biz de Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Ufkun ötesini” görmeliyiz…
Bize söylenenleri değil, yapılanları, vaad edilenleri değil, gerçekleştirilenleri görmek zorundayız.
Mademki ve ne yazık ki Atatürkçü düşünceyi kavramak, kavratmak, yaymak amaçlı olarak kurduk derneğimizi, o zaman çabalarımız da amacımıza uygun olmalıdır.
Trakya’dan başlamak üzere kurulan ABD üsleri, kuzeyimizde de konuşlanmak istiyor, güneyimize zaten yerleşmiş olan AB-D güçleri varken asıl tehlikenin kim için olduğunu ya da AB-D’nin asıl amacının neresi için olduğunu görmek zorundayız!
ADD genel merkezinden son Rusya harekâtı ile ilgili yapılan açıklamayı okumuşsunuzdur; doğru tespit ama çözüm?
Ülkeler de kendi çıkarları için vardırlar. Bu; karşılıklık ve eşitlik ilkeleri çerçevesinde olur.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin çıkarları nerede ve kimlerle ise onu yapmak zorundadır.
Atatürk’ün hiçbir açıklamasında olmayan ancak ısrarla söylenen “Batı” sözcüğü ile anlatılmaya çalışılan medeniyet, öne çıkarılmaktadır. Oysa Mustafa Kemal Atatürk; “Çağdaş medeniyetten” söz etmiştir.
Ve ayrıca da Rusya ile hiçbir zaman kavgalı olmamamız gerektiğini de ısrarla ve kararlılıkla belirtmiştir.
İsmet İnönü’nün dediği “Yeni bir dünya” kuruluyor ve biz de o dünyadaki yerimizi alacağız dostlar.
Yine Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği “Biz Asyaî bir milletiz” sözünü anımsayalım ve AB-D emperyalizmine karşı yükselen Avrasya’da yerimiz alalım!
Hepimizin bildiği gibi yaşamın kendisi siyasettir. Bu durumda bize düşen de gerçekten Atatürkçü saflarda, gerçekten Atatürk ilkeleri doğrultusunda bir Atatürkçü nesil yetiştirmek üzere kongremiz kutlu ve mutlu olsun!

Sonraki Haber