Bizim hatamız ne?

Biz sadece kaliteli yaşam istiyoruz. Sağlık denen unsur, bir ekstra değildir; gerekliliktir. Dernek olarak, 21 yıldır hiçbir zaman siyasi, etnik, dini, mezhepsel, cinsel ayrım yapmadan çalışmalarımızı yürüttük! Tek amacımız daha sağlıklı yaşayan, işe giren ve sosyal hayata tutunan insanlar yaratmak.

Nisan 2022’de başlayan ilaçlarla ilgili sorun, bu hafta doruk yaptı. Neden oldu? Nasıl oldu? Ne yapılmalı? Duruma hep birlikte nesnel bakalım…

Dünyada hiçbir canlı yoktur ki; sağlığını kaybetmek, ilaca, doktora veya başkalarına muhtaç olarak yaşamak istesin! Sağlık kadar değerli hiçbir şey yok şu fani dünyada… Rahmetli Vehbi Koç’un dediği gibi “Sağlığın varsa 10 puan, okuyorsan bir sıfır, çalışıyorsan bir sıfır, evliysen, kendi işinse, mutluysan… Sıfırları ekle. Sağlığın yoksa başındaki biri kaldır.” demişti. Tüm mücadelemiz başındaki biri kaldırmamak ve kaldırtmamak! İşte bugün başındaki birin kaldırılma tehlikesini görerek bu konuyu kaleme alıyorum.

Herhangi bir sorununuz varsa, mesela başınız ağrıyorsa eczaneye gider bir ilaç alırsınız. Eğer başınız sürekli ağrıyorsa sanırım hiç kimse işi eczane ile bırakmaz; hastaneye gider… Birçok baş ağrısı için ilaç var ama hekim sadece baş ağrımıza göre değil; bizim kullandığımız ilaçlara, diğer rahatsızlıklarımıza, kan değerlerimize, çekilen röntgenlere bakarak karar verir. Demek ki; sıradan ilaç almıyorsak, hekime gidip ilaç alıyorsak; hatta ilaç sonuç vermeyince farklı ilaçları deneyerek doğru ilacı bulmak için uğraşıyorsak, bu sadece en değerli etkenin sağlık olmasından kaynaklanmıyor mu?

EPİLEPSİLİLER İNTİHAR VE İŞSİZLİKTE BİRİNCİ SIRADA

Şimdi intiharlarda ve işsizlikte birinci sırada olan kişilerden bahsedeceğim; yani epilepsililer… Kolum koptu ise sorun belli… Böbrek yetmezliği var röntgende çıktı. Diyelim ki benim yaşadığımı yaşıyor, senede bir-iki kere tekrarlayan büyük nöbetim var. 365 gün x 24 saat x 60 dakika içinde 1 dakikadan kısa süreli nöbetin gelmesi bir mucize! Yatalak kaldığım zaman bile fark edilemeyen 21-25 yaşlar arasında yaşanan sorunu örnek veriyorum. Seneler içinde çekilen EEG, kan değerlerinde en sonunda 4. yılda saptandı ve epilepsiliye doğru ilaç verildi! Bu kişi 3 yıldır ilacı kullanıyor, nöbetler kontrol altına alındı ve birden kullandığı ilaçların artık eline geçmeyeceğini öğrendi! Sizce bunun sonucunda nasıl bir durumla karşılaşılır? Neler hissedilir? Ne düşünülür? Mantığımızı kullanarak ne yapacağına karar verelim… Tekrar senelerce o ilacın alternatifini mi bulmaya çalışalım? İnsanların hayatı bu kadar ucuz olmamalı! Biz sadece kaliteli yaşam istiyoruz. Sağlık denen unsur, bir ekstra değildir; gerekliliktir. Bizler dernek olarak, 21 yıldır hiçbir zaman siyasi, etnik, dini, mezhepsel, cinsel ayrım yapmadan çalışmalarımızı yürüttük! Tek amacımız, daha sağlıklı yaşayan, işe giren ve sosyal hayata tutunan insanlar yaratmak oldu! Zaten Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 2. maddesi ‘demokratik, laik, sosyal, hukuk devletidir’ diye kayıtlı olduğuna göre, sosyal devletten, sosyal hakkımızı istemek, bizim hukuki hakkımız değil mi?

Geçen sene dolar fiyatları ile ilgili başlayan bu sorundan dolayı, doktorun ilacını değiştirdiği kişiler, ellerindeki ilaçları sosyal medya üzerinden ihtiyacı olanlara gönderdiler. Benim sürekli telefonlarım çalmaya başladı. Biz ilaçları ziyan etmeyerek görevimizi yaptık! Tüm bunlara rağmen yine yeterli olmadı. Konuyu Sağlık Bakanlığına taşıdık ve ilaçların getirtildiği noktaya bizzat gittim. Oradaki arkadaşlar beni çok sıcak karşıladılar ve tek ilaç hariç hepsinin getirtildiği, doların yükselmesinden dolayı ecza depolarında olabileceği, gecikmeli verilebileceği söylenildi. İlacı getiren 3 nokta vardı. Biri Eczacılar Birliği, diğeri SGK, bir de sayılı gelen özel yeşil reçeteli ilaçları getiren Sağlık Bakanlığı idi. En fazla ilacı Türkiye Eczacılar Birliği getiriyordu. Hemen onların yanına gittim ve bir de onların açısından duruma bakmak istedim. Türkiye Eczacılar Birliği ilaçlar için ellerinden geleni yaptıklarını ama devlet ile belirli tarihlerde kur belirlendiğini, bu sefer sözleşme süresi dolmadan çok önce kurun imzalanan tutardan çok daha fazla olduğu için sorun yaşadıklarını belirtti. Bunun üzerine konuyu kalem almıştım. SGK Genel Müdürlüğüne gittim. Sadece 4 ilacı onlar getiriyordu. Onlara da durumu anlatım, iyimser yaklaştılar ama dolar sorunu ile son zamanlarda az da olsa sorun olduğu iletildi. Bu durum, her geçen gün artan kurun durdurulamamasından dolayı çok daha vahim hâle geldi! Değil ilaçların gecikerek gelmesi, ilaç firmalarının ülkeden çekilerek ilaçların hiç gelmemesi durumu ile karşılaşılmaya başlanıldı. Bu durum, epilepsililer arsından büyük bir paniğe neden olmaya başladı! Tek soru aklıma geliyor; biz mi suçluyuz; fatura bize kesiliyor?

KENDİ İLACIMIZI ÜRETMELİYİZ

Şimdi olayın vahametine bir de diğer açıdan bakalım. 31 yıl ilaç kullanmış birisi olarak belki 2, belki 3 kere ilaç almayı unuttum. Kesimlikle 1 elin 5 parmağı etmez. Bir gün ilacım bitmeden önce yazdırmayı unutmuşum. 80’li yıllar idi. İnternet yok ki; hangi eczane nöbetçi onu bilelim… Ankara’da akşam tüm semtleri tek tek arabayla gezip; saatler sonra ilacı bulmuştuk. Çünkü şunu biliyorduk: 1 öğün ilaç almazsan, 1 yıl ilaç almadı gibi olursun! Bu benim değil; 65 yıl nörolog olarak görev yapmış ve şu anda emekli olan eski nöroloğum Kalbiye Yalaz’ın sözü! Devlet olarak senelere ilaç parası konusunda halkı destekleseniz de; değil bir öğün, birkaç gün arka arkaya ilaç alınmaması, o epilepsilinin yaşam kalitesini nasıl etkileyecek; hiç düşündünüz mü? Aynı deprem zamanı evden hızla kaçıp; ilaçlarını almadığı ve akabinde arka arkaya gelen artçı depremlerin korkusu ile nöbet geçiren epilepsililerin nöbetlerinin ilerleyen sürede önünü alamamamız; nöbetlerin doruk yapması ile ülkemizin çoğu noktasında bu sorunu yaşayacağız! Keşke ülkemizde bu ilaçlar üretilse de; hiç yurt dışına bağımlı olmasak! Ama bağımlı olduğumuza göre, o zaman kangreni ölüme döndürmemek için, bu sorunu kökünde çözmek gerekmiyor mu? Benim bildiğim devlet her zaman güvenlik, sağlık ve eğitim konusunu, ayırım yapmadan çözüm bulan, kurumdur ki; bizler devlete ‘Devlet Baba’ deriz!

Şimdi aklıma bir soru geliyor... Ülkemizin giderinin artmasını hiçbirimiz istemeyiz. İlaçlar dolar arttığı için gelmezse veya gecikmeli gelirse, daha fazla nöbet, stres ile daha da nöbet artar. Buna paralel olarak yeni ilaç almak için nöroloğa gitme sıklığında artış, farklı ilaç saptamak için tekrar kan-idrar tahlilleri için ödenen gider, EEG, MR artışı ile hastane dışında çekimler yapılması ile devletin sırtına yük biner. Nöbetlerin artışı ile engel derecesinin artması, bu nedenle devlete sosyal yardım amaçlı daha çok başvuruda bulunması şeklinde bir maliyet getireceği gibi, daha sağlıksız yaşam, daha kötü psikoloji, daha çok asosyal olan kişilerin artışını da beraberinde getirecek! Biz intihar ve işsizlikte ilk sırada olan ve engel derecesi saptanamayan tek hastalıkla mücadele eden kişiler olarak sizden ekstra bir şey değil, anayasamıza göre sadece sosyal hakkımızı hatırlatmak istiyoruz. Biz sağlıksız yaşamak, hatta artan nöbetlerle ölmek istemiyoruz! Acaba çok şey mi istiyoruz?

Sonraki Haber