'Bölgesel ücretlendirme asgariye çalışanı azaltır'

KOSAM bölgesel ve sektörel asgari ücret tartışmaları için iki rapor ortaya koydu. Raporda bölgeler özelinde asgari ücret tutarları belirlendi. Bölgesel ücretlendirmenin asgari ücretle çalışan oranını da azaltacağı öne sürüldü.

Kalkınma Odaklı Stratejik Araştırmalar Merkezi (KOSAM) iki farklı rapor ile gelişmiş ülkelerde yaygın şekilde uygulanan ve iş dünyasının ekonomi yönetiminden talepleri arasında yer alan bölgesel ve sektörel asgari ücret konularını raporlaştırdı. Bölgesel asgari ücret çalışmasında, "Bölgesel Asgari Ücret modeli için önerilen ilk yaklaşımda, asgari ücret tespit komisyonu tarafından belirlenecek bölgesel asgari ücretin alt ve üst sınırları için farklı alternatifler söz konusu olabilir. Asgari ücretin alt ve üst sınırları arasında önemli bir farklılık oluşturularak üretim ve yatırımların az gelişmiş bölgelere yönlendirilmesi, bölgesel gelişme politikaları açısından olumlu değerlendirilebilir.

Ancak, az gelişmiş bölgelerde mevcut asgari ücretin aşırı ölçüde düşürülmesi konusunda taraflar arasında uzlaşma sağlama imkânı sınırlı iken sosyal ve siyasi sorunlar oluşturma olasılığı da bulunmaktadır." denildi. Raporda, "Ülkemiz sosyoekonomik dengesine katkı sağlayacak, gelir düzeyindeki farklılıkları giderecek, vergi gelirini arttıracak ve bölgesel kalkınmaya fayda sağlayacak model öneren bu çalışmanın, ülke genelinde asgari ücretli çalışan sayısının oranını azaltması da beklenmektedir." denildi.

YÜZDE 10'LUK FARKLAR ÖNERDİLER

Gelişmiş yöreler için asgari ücretin önemli ölçüde yükseltilmesinin ise ülkenin genel rekabet gücü açısından sorun oluştururken, hedeflenenin aksine gelişmiş yörelere göçü teşvik edici bir unsur da olabileceğine dikkat çekilen raporda, şunlar kaydedildi: "Yukarıda anlatılan sakıncaları kısmen gidermek amacıyla, 'Yatırım Teşvik Bölgelerinin İllere Göre Dağılımı' esas alınmış; Yatırım Teşvik Sistemi Bölgesel Teşvik.Uygulamalarındaki 'Yatırıma Katkı Oranları' oranları göz önünde bulundurularak bölgeler arasında ortalama yüzde 10’luk artış oranının uygun olduğu tespit edilmiştir. Bu kapsamda; açıklanan asgari ücretin 6. bölgede bulunan illeri kapsaması, asgari ücretin; 5. bölgede yüzde 10, 4. bölgede yüzde 20, 3. bölgede yüzde 30, 2. bölgede yüzde 40, 1. bölgede yüzde 50 fazla uygulanması öngörülmüştür. Bu yaklaşımda, tüm bölgeler için vergi ve prim oranlarına ilişkin uygulamaların aynen sürdürüleceği varsayılmıştır."

BÖLGESEL FARKLILIK YÜKSEK

"Ülkemizdeki asgari ücretli çalışan oranı diğer ülkelere kıyasla daha yüksektir ve gün geçtikçe bu oran artmaya devam etmektedir. Asgari ücretin, bireylerin temel ihtiyaçlarını asgari düzeyde karşılayabilmesi, dolayısıyla açlık sınırının üstünde olması gerekmektedir." denilen raporda, "Kovid-19 pandemisinde başlayan düzensiz enflasyon artışı günümüzde varlığını korumaya devam etmektedir. Enflasyonun belirli bir düzlemde gitmemesi, asgari ücretli sınıfın yoksullaşmasına neden olmaktadır. Yoksulluk ve gelir eşitsizliğinin çözümü için uygulanan asgari ücret politikası yeterli olmamaktadır. Asgari ücretin tanımı itibarıyla, açlık sınırının belirlenmesinde hem ulusal hem bölgesel yoksulluk sınırının dikkate alınması gerekir. Türkiye gibi sosyo-ekonomik farklılıkların yüksek olduğu ülkelerde, bölgeler arasında yatırım ve tüketim eşitsizlikleri bulunmaktadır. Özellikle ekonomik ve sosyal gelişmişlik düzeyi birbirinden belirgin bir biçimde farklı olan iller söz konusu olduğu zaman, bölgesel asgari ücret en rasyonel sistemi temsil etmektedir. Böylelikle yerel beklentilere, ödeme kapasitelerine, yaşam standartlarına ve genel gereksinimlere uygun bir asgari ücret belirlenebilmektedir." ifadeleri kullanıldı.

MEVCUT YAPIYI TARTIŞMAYA AÇTI

KOSAM Yönetim Kurulu Başkanı Lütfi Can Başaran "Mevcut asgari ücret sisteminde tüm Türkiye'de tek tip uygulama bulunuyor. Sosyo-ekonomik gelişmişlik endeksine göre 1. bölge ile 6. bölgede çalışanlar aynı ücreti aldığı gibi farklı yetkinliklerde iş yapan çalışanların aynı ücreti almasını da sürdürülebilirlik açısından sağlıklı bulmuyoruz.” dedi. Sektörlere, bölgelere ve farklı bileşenlere göre asgari ücretin tespit edildiği iki modelin yer aldığı raporları değerlendiren Başaran; Konya Ticaret Odası ekosisteminin bir parçası olarak, KTO Karatay Üniversitesi bünyesinde faaliyete geçen KOSAM’ın ekonomi, siyaset, ticaret, sanayi, sosyal politika, eğitim, çevre gibi alanlarda yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası araştırma ve çalışmalar yürüttüğünü belirtti. Lütfi Can Başaran, KOSAM’ın, ülkemizdeki yatırım teşvik bölgelerini, hane halkı tüketim harcamalarını, eşdeğer hane halkı gelirlerini, istihdam düzeylerini, sektörel çalışmalar gibi verileri inceleyerek iki çözüm önerisi sunduğunun altını çizdi. Başaran, “Çalışma kapsamında incelenen örnekler, adil bir ücretlendirme zemini oluşturabilmek için sistemin sade, açık, anlaşılır, uygulanabilir ve denetlenebilir bir şekilde kurgulanmasına ihtiyaç duyulduğunu vurguluyor. Pratikte de ülkemizdeki işverenlerin önemli bir bölümü, çalışanlara asgari ücret düzeyinde değil; işin ve bireyin özelliklerini göz önünde bulundurarak farklı ücretlerle ödeme yapıyor.” görüşünü dile getirdi.

ADİL ÜCRET TABANI MÜMKÜN MÜ?

Dünyadaki örnekleri, ülkemiz iş dünyasının gerçek verileriyle sentezlediklerini belirten

Başaran, “İşin ve çalışanın niteliklerine göre değişen adil bir ücret tabanı oluşmasını

hedefliyoruz. Teori ve pratiği birbirine yakınlaştıracak bir ücret matematiğinin ortaya konulduğu, bireyin ve işin temel özelliklerinin dikkate alındığı bu modelde; eğitim düzeyi, deneyim, işin ve çalışanın niteliği, iş kazası ile mesleki hastalık riski gibi parametreler temel belirleyicileri oluşturuyor.” ifadelerini kullandı. İstihdam hacminin, ekonomik büyüme performansının ve uluslararası rekabet gücünün zarar görmemesi için devlet sübvansiyonlarının bu aşamada kritik bir rol oynadığını belirten Başaran, üretimde yüksek teknolojili çıktı elde etme hedefiyle bağlantılı olarak beceri ve donanım düzeyi yüksek işgücüne ihtiyacına işaret etti.

Ülkemizde bölgeler arasında sosyo ekonomik farklılıkların, yatırım ve tüketim eşitsizliğine neden olduğunu söyleyen Başaran, “Özellikle gelişmişlik düzeyleri belirgin tezatlık gösteren iller söz konusu olduğunda, bölgesel asgari ücret en rasyonel sistemi temsil eder hâle geliyor. KOSAM, bölgesel asgari ücret sayesinde ödeme kapasitelerine, yaşam standartlarına ve genel gereksinimlere uygun asgari ücret modeli için iki farklı çözüm önerisi sunuyor.” diye konuştu. Başaran, KOSAM’ın “Çalışma Hayatına Yeni Bir Bakış” felsefesiyle öne sürdüğü asgari ücret modellerinin; kalkınmaya sürdürülebilir katkı sağlamasını, toplumsal adaleti desteklemesini ve adil rekabet şartları altında çalışanların refahını artırıcı bir rol oynamasını amaçladıklarını ifade ederek akademisyenler ve uzmanların katkılarıyla hazırlanan raporların kamuoyunda tartışılmasını hedeflediklerini söyledi.

YETENEĞE VE İŞE GÖRE İLAVE ÖDEME ÖNERİSİ

KOSAM'ın sektörel asgari ücret çalışmasında, "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı kaynaklarına göre 2022 yılı itibarıyla Türkiye’deki işçilerin yaklaşık yüzde 37’si asgari ücretle çalışmaktadır. Bu büyüklükteki bir nüfus için tek ulusal asgari ücretin, işçi ve işverenlerin beklentilerine cevap veremediği durumlar ortaya çıkabilmektedir. Nitekim kendi yetkinlik ve yeterlilik düzeyine göre bu ücreti düşük bulduğu için çalışmaktan vazgeçenler olduğu gibi düşük verimlilik ile çalışanlar da söz konusudur. Bu sorun, üretimin hem miktarını hem de kalitesini olumsuz şekilde etkileyebilmektedir." görüşü yer aldı.

MESLEKİ EĞİTİM VURGUSU

Çalışmada basit sistem yerine, bireyin ve işin temel özelliklerini dikkate alan bir asgari ücret modeli önerildiği belirtilerek, şunlar kaydedildi: "Söz konusu özellikler arasında, çalışanların eğitim düzeyi, deneyim süresi ve niteliği; yapılan işin de tehlike derecesi ve hastalık meydana getirme riski yer almaktadır. Bu bağlamda her bir özellik kendi içinde sınıflandırılmış ve her bir sınıf için de katsayılar belirlenmiştir. Böylece en basit işleri yapan eğitimsiz ve vasıfsız bir kişi için belirlenen ulusal asgari ücrete ek olarak, belirtilen özelliklere göre ilave ödeme yapılması tavsiye edilmektedir. Ancak bu uygulamanın işverene yükleyeceği ek maliyet dolayısıyla istihdam hacminin, ekonomik büyüme performansının ve uluslararası rekabet gücünün zarar görmemesi için devlet sübvansiyonları kritik bir rol oynamaktadır. Diğer yandan, devlet sübvansiyonlarının işgücü piyasasının nitelik anlamında gelişimi için kullanılmasının da önemli yararları olacaktır. Çünkü, üretimde yüksek teknolojili çıktı elde etme hedefiyle bağlantılı olarak, beceri ve donanım düzeyi yüksek işgücüne her zaman ihtiyaç duyulmaktadır. Bu bağlamda mesleki eğitim oldukça etkin bir rol oynamaktadır. Mesleki eğitimin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması sonucu bir taraftan bilgi ve beceri donanımı yükselen işgücü daha çok gelir elde ederek nispeten yüksek refah seviyesinde yaşamını idame ettirme fırsatı yakalayacak; diğer taraftan da firmaların vasıflı işgücüne ulaşma problemi azalacaktır. Böylece çalışanların üretime sunacakları niceliksel ve niteliksel katkı da artarak hem mikro hem de makro düzeyde önemli kazanımlar elde edilebilecektir. Dolayısıyla özellikle ara eleman ihtiyacının karşılanması için, devlet ve iş aleminin müşterek desteğiyle mesleki eğitim veren ve ücretli staj imkânı sunan modern eğitim kurumlarının inşa edilmesi ve var olanların da daha fazla desteklenmesi belirgin faydalar ortaya çıkaracaktır."

ŞİMŞEK: YENİ BİR ÇAĞ BAŞLIYOR

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Birlikte Gelişmek: Sorumluluklar, Eylemler ve Çözümler" temasıyla İstanbul'da düzenlenen TRT World Forum 2023 kapsamında gerçekleştirilen "Küresel Ekonomiyi Yeniden Şekillendirmek" başlıklı oturumun açılışında konuştu.

Küreselleşmenin hız kesmesinin, artan korumacılığın, yaşlanan dünya nüfusunun, yüksek borçluluğun ve iklim değişikliğinin getirdiği problemlerin yeni bir çağın başlangıcını gösterdiğini anlatan Şimşek, bu problemlerin küresel büyüme ve küresel ticaret hacmi üzerinde gelecek 5 yılda olumsuz etkide bulunacağını söyledi. Şimşek, ticaretin büyümenin motoru olduğunu ancak dünyanın birçok bölgesinde küresel ticarete yönelik kısıtlamalar uygulandığını dile getirdi.

TÜRKİYE AVANTAJLI

Bakan Şimşek, dünyada artan yaşlılığın küresel büyümeye de olumsuz etkisinden bahsederek, Türkiye'nin bu alanda önemli bir avantaja sahip olduğunu, bu durumun da hizmet sektörüne ve turizme pozitif etki ettiğini bildirdi. Küresel ekonomiyi olumsuz etkileyen problemler noktasında Türkiye'nin önemli avantajlara ve fırsatlara sahip olduğunu vurgulayan Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Jeopolitik konumumuz sayesinde dost ve yakın ülkelerden tedarikte en iyi adaylardan birisiyiz. Gelişmekte olan ülkelerle kıyaslandığımızda, güçlü bir büyüme performansı gösteriyoruz. Ayrıca bu performansı gösterirken, borçluluk seviyemizi de diğer ülkelere kıyasla da düşük tutmayı başardık. Dünya nüfusunun hızla yaşlandığı bir dönemde görece genç ve dinamik nüfus yapımız bizi diğer ülkelerden olumlu ayrıştırıyor."

Sonraki Haber