Bölüşüm krizinin çözümünde ‘asgari’yi artırmak yetmez

TEPAV’ın raporunda son üç yılda yüksek enflasyon ve enflasyon beklentilerindeki bozukluğun Türkiye’deki bölüşüm probleminin daha da derinleşmesine neden olduğuna dikkat çekildi. Raporda, ücret yeterlilik göstergeleri tartışıldı

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV)’nın “Türkiye’nin Ücret Sorunu: Bölgesel Geçinme Maliyeti Farklarını Ne Yapalım?” başlıklı raporunda Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun 2024 asgari ücretini belirlerken dikkate alması gereken noktalara değindi. 2016’dan itibaren ciddi bir bölüşüm krizi olduğuna dikkat çekilen raporda, kayda değer bir asgari ücret artışının tek başına çözüm olmayacağı, özel sektörde neredeyse her iki çalışandan birinin asgari ücretli statüsüne geçtiği belirtildi. Kayıt dışı istihdam ve atıl işgücü oranlarına dikkat çekildi.

6 YILDA 10 PUAN DÜŞTÜ

Türkiye’de emeğin yaratılan katma değerden aldığı pay 2016’dan beri azalma eğilimindeyken bu eğilimin hızının 2019’dan sonra arttığına dikkat çekilen raporda şu bilgiler verildi: “Ekonominin genelindeki personel maliyetinin yaratılan katma değere oranı 2016’da yüzde 55 düzeyine ulaştıktan sonra 2019 hariç sürekli bir azalma trendi izleyerek 2022’de yüzde 34,2 olmuştur. Benzer bir eğilim işgücü ödemelerinin gayri safi katma değerden aldığı payın gelişiminde de gözlenmektedir. İşgücü ödemelerinin gayri safi katma değere oranı 2016’da yüzde 36,3, 2019’da yüzde 34,7, 2022’de ise yüzde 26,3’tür.”

EN BÜYÜK FARK İMALAT SEKTÖRÜNDE

Bu durum sektörel olarak incelendiğinde, Türkiye’de çoğu sektörün personel maliyeti-katma değer oranının Avrupa Birliği ortalamasının gerisinde olduğu görüldü. En büyük fark ise imalat sektöründe meydana geldi. İmalat sektöründeki personel maliyetinin katma değere oranı 2021 verilerine göre AB27 ortalamasında yüzde 57,7 iken bu oran Türkiye’de yüzde 31,4 olarak hesaplandı. TEPAV raporunda şu ifadeler yer aldı:

“Türkiye’nin imalat sektöründeki personel maliyeti-katma değer oranı düşüklüğü sektör kompozisyonundan çok imalat alt-sektörlerinin genelinde emeğin katma değerden aldığı payın düşük olmasından kaynaklanmaktadır… Türkiye’de emeğin katma değerden aldığı payın en yüksek olduğu sektörler deri, giyim, mobilya gibi emek yoğun sektörlerdir.”

MİKRO İŞLETMELER TETİKLEDİ

Emeğin katma değerden aldığı paydaki azalışın en temel nedeninin personel maliyetindeki reel artışın, katma değerdeki reel artışın gerisinde kalması olduğu vurgulanan TEPAV raporunda “2016’dan 2022’ye ücretli çalışan sayısındaki artışın yüzde 34,8’ini sağlayan mikro ölçekli işletmelerde ücretli çalışan başına personel maliyetinin TÜFE’den arındırılmış şekilde yüzde 8,7 azalması emeğin katma değerdeki payının azalmasını tetiklemiştir.” bilgisi verildi.

İKİ KİŞİDEN BİRİ ASGARİ ÜCRETLİ

Ölçek ve sektör detayında farklılıklar olsa da 2016’dan sonra katma değerin bölüşümünde genel bir bozulma yaşandığı vurgulanan raporda, şu ifadeler yer aldı:

“Özellikle son üç yılda yılda yüksek enflasyon ve enflasyon beklentilerindeki bozukluk fiyatlama davranışlarındaki bozulmayı tetikleyerek yüksek kâr marjına izin vermiş, ancak söz konusu kâr artışı Türkiye’deki bölüşüm probleminin daha da derinleşmesine neden olmuştur. Ancak söz konusu bölüşüm probleminin çözülmesi için sadece asgari ücrette kayda değer artış yapmanın yeterli olmayacağı da unutulmamalıdır. Nitekim Türkiye’de asgari ücret üstündeki ücretlerin artış oranının asgari ücretteki artışın altında kalması ülkede asgari ücretlileşme trendini beslemiş ve özel sektördeki neredeyse her iki çalışandan biri asgari ücretli statüsüne geçmiştir. Üstelik 2023’ün üçüncü çeyreği itibarıyla kayıt dışı istihdam oranının 2019’dan beri azalma trendi sergilese de hala yüzde 27,2, atıl işgücü oranının ise yüzde 22,3 düzeyinde olmasının işçinin pazarlık gücünü azalttığı unutulmamalıdır.”

3 MİLYON HANEYE YALNIZCA 1 ASGARİ ÜCRET GİRİYOR

2022 verilerine göre emek geliri olarak hanesine sadece asgari ücret giren 4,15 milyon hanede 16,05 milyon kişinin yaşadığı kaydedilen raporda bu hanelerden 2,95 milyonuna ise sadece bir asgari ücret girdiği; söz konusu tek asgari ücretli hanelerin ortalama hanehalkı büyüklüğünün 3,5 kişi olduğu paylaşıldı. Bu nedenle, asgari ücret kavramsal olarak bir işçinin asgari yaşam maliyetini karşılayacak düzeyi ifade etse de bu yaklaşık 3 milyon hanenin sosyal dışlanma riskini azaltacak şekilde ya asgari ücretin 3,5 kişinin yaşam maliyeti şeklinde hesaplanması ya da bu hanelere sosyal transferlerde öncelik verilmesinin önemli olduğu vurgulandı.

AÇLIK SINIRI DEĞİL YAŞAM MALİYETİ

Öte yandan sık kullanılan ücret yeterlilik göstergeleri de tartışıldı. Asgari ücretin yeterliliği tartışmalarında referans olarak kullanılan TÜRK-İŞ’in dört kişilik bir aile için hesapladığı açlık sınırı yerine yine TÜRK-İŞ’in hesapladığı bir işçi için aylık yaşam maliyeti göstergesinin öne çıkmasının daha doğru olabileceğine işaret edildi.

BÖLGESEL ASGARİ ÜCRET TARTIŞMASI

Sürmekte olan yüksek enflasyon ortamının bölgeler/iller arasındaki yaşam maliyeti farklarını derinleştirdiği hatırlatılan raporda, bölgeler arası satın alma gücü farkının yüzde 22,4’e kadar çıkabildiği vurgulandı. Raporda şu değerlendirme yer aldı:

“Hal böyleyken ve söz konusu farklar daha da büyümekte iken ülke genelinde aynı asgari ücretin geçerli olmasının makul bir açıklaması yatırımı yaşam maliyetinin görece ucuz olduğu bölgelere çekme niyeti olabilir. Ancak 2020-2022 döneminde özel sektördeki tam zamanlı istihdam artışına en büyük katkının hala İstanbul, İzmir, Antalya gibi yaşam maliyetinin görece yüksek olduğu illerden geldiği düşünüldüğünde bu politikanın pek de etkili olmadığı sonucuna varılmaktadır. Bu durumda benzer nitelikte işler yapan işçilerin refahını ya da satın alma gücünü eşitleme odaklı bölgesel asgari ücret uygulaması için uygun bir dönemde olduğumuz söylenebilir.”

Sonraki Haber