BRIQ Dergisinin Kış 2023-2024 sayısı yayımlandı: Hegemonyacılığa karşı dolarsızlaşma
2023-2024 Kış sayısını çıkaran BRIQ Kuşak ve Yol Girişimi Dergisi, gelişen dünyada yükselen finansal işbirliği konusu ele alındı.
2023-2024 Kış sayısını çıkaran BRIQ Kuşak ve Yol Girişimi Dergisi, gelişen dünyada yükselen finansal işbirliği konusu ele alındı. Üç ayda bir Türkçe ve İngilizce yayımlanan akademik dergi BRIQ’in 5’inci Cilt 1’inci sayısında Türkiye’den, Çin’den, Kanada’dan, Rusya’dan ve Hindistan’dan seçkin akademisyenlerin makale, röportaj ve kitap inceleme yazıları yer aldı
BRIQ Kuşak ve Yol Girişimi’nin aralık ayında yayımlanan sayısında gelişen dünya ülkelerinin dolar hegemonyasına karşı geliştirdikleri işbirliğini değerlendiren yazılar yer aldı. BRIQ’te Dünya Politik Ekonomi Derneği (WAPE) Başkanı Prof. Dr. Cheng Enfu ve Shanghai Uluslararası İşletme ve Ekonomi Üniversitesi’nden Prof Dr. Lu Chunyi’nin “Küresel Finansallaşma Sistemi, Dolarizasyon ve De-dolarizasyon”, Doç. Dr. Efe Can Gürcan’ın “Doların Sarsılan Üstünlüğü ve ABD Hegemonyası”, Serhat Latifoğlu’nun “Yeni Finansal Sistemin Kuruluşu” başlıklı makaleleri ile Kanada Manitoba Üniversitesi’nden Jeopolitik Ekonomi Araştırma Grubu Direktörü Prof. Dr. Radika Desai ile yapılan “Alternatif finansal işbirliğinin sistematik hale getirilmesi” konusunda röportaj ve Eski Rusya Uzakdoğu Kalkınma Bakanı Aleksandr Galushka’nın “Dünya Ekonomisinin Dolardan Arındırılması” hakkındaki konuşmasına yer verildi. BRIQ’in bu sayısında ayrıca, Filistinli ünlü şair Mahmud Derviş’in “Kimlik Kartı” ve Nazım Hikmet’in “Asya-Afrika Yazarlarına” başlıklı şiirlerine yer verildi. Her sayısında Türkiye’den ve dünyanın değişik bölgelerinden sanatçıların resim, fotoğraf ve karikatürlerine yer veren BRIQ’in Kış 2023-2024 sayısında İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısında çocuklarıyla birlikte hayatını kaybeden Heba Zagout’un resmi, Filistinli ünlü karikatürist Naci el Ali’nin karikatürü ve 1947 yılında Kudüs’ten bir fotoğraf yayımlandı. Ayrıca Hindistan Birla Bilim ve Teknoloji Enstitüsü’nden Amit Kumar ve Veena Ramachandran’ın, “Taliban: Afgan Savaş Ağalarının Hikayesi” başlıklı kitabı inceleyen yazısı yer aldı.
DOLARİZASYONA NASIL KARŞI KONABİLİR
Çin’in önde gelen seçkin akademisyenlerinden, dünya çapında etkili Marksist iktisatçı WAPE Başkanı Prof. Dr. Cheng Enfu ve Prof. Dr. Lu Chunyi makalelerinde, küresel finansallaşma sistemi altında dolar hegemonyasının sonuçlarını ve gelişen dünya ülkelerinin buna karşı geliştirdikleri alternatifleri değerlendirdi:
“Uluslararası parasal gücün genişlemesi esas olarak dolarizasyon yoluyla sağlanır ve küresel dolarizasyon üç finansallaşma mekanizması yoluyla gerçekleştirilir: Emtia finansallaşması, teknolojik finansallaşma ve kurumsal finansallaşma. Emtia finansallaşması küresel dolarizasyonun temelini oluşturmakta, teknolojik finansallaşma katalizör görevi görmekte, kurumsal finansallaşma ise küresel dolarizasyon için temel güvenceyi sağlamaktadır. ABD çıkarlarını merkeze alan dolarizasyonun çevre ülkeler için ciddi sonuçları vardır. Çevre ülkeler, uluslararası parasal çeşitlendirmeyi teşvik ederek, teknolojik finansallaşmayı engelleyerek ve neoliberal reformlarla (liberalizasyon, özelleştirme ve piyasalaştırma) ilişkili riskleri bütünüyle dikkate alarak dolarizasyona karşı koyabilir. Çin, finansal gücünün yönetimine öncelik vermeli ve de-dolarizasyonu ilerletmek için yüksek kaliteli ekonomik kalkınma ve Renminbi uluslararasılaşmasını temel stratejiler olarak benimsemelidir.”
İŞBİRLİĞİ SİSTEMATİK HALE GELİRSE…
Kanada Manitoba Üniversitesinden Jeopolitik Ekonomi Araştırma Grubu Direktörü Prof. Dr. Radhika Desai, BRIQ’e verdiği röportajda dolar hegemonyasına karşı gelişen dünya ülkeleri arasındaki işbirliğinin sistematik ve kalıcı hale getirilmesi gerektiğinin altını çizdi:
“Dolarsızlaştırmayı farklı ama birbiriyle ilişkili iki süreç şeklinde düşünmek en iyisidir. Birincisi, dolar sisteminin kendi içinde artan çelişkileridir. İkincisi ise alternatiflerin artan mevcudiyetidir. Bu alternatiflerin çoğalması sistematik değildir, belirli bir geçici karaktere sahiptir ve önemli sayıda ülke alternatif birleşik uluslararası parasal düzenlemeler için bir plan oluşturana kadar bu karakterini koruyacaktır. Dolayısıyla sistematik bir çözüme ihtiyaç vardır ve bu da ancak dünya ekonomisinin yeterince büyük bir bölümünü temsil eden yeterince çok sayıda ülke bir çözüm oluşturmak için karşılıklı olarak anlaştığında gerçekleşecektir. Bir ülkenin kalkınmasına yönelik bir finansal sistem yaratmanın ilk adımı sermaye kontrolleri uygulamaktır. ABD’nin finansal hakimiyetini kırmak için önemli olan bir diğer yol da ülke içinde yabancı sermayeye bağımlı olmayan güçlü bir finansal sektör yaratmaktır. Böyle bir finansal sektör, ihracat pazarlarında rekabetçi olma olasılığı en yüksek olan sektörler de dahil olmak üzere, üretken yatırımlara yönelmelidir. Çok kutupluluğun yaygınlaşması ülkeler arasındaki güç farklılıklarını azaltacağından, genişleyen üretim kapasitesi, birbirleriyle giderek daha eşit bir temelde ilişki kuran ülkeler arasında uluslararası işbirliği olanaklarını arttırmakla kalmayacak, aynı zamanda her türlü finansal işbirliğini de mümkün kılacaktır.
DOLARIN ERİYEN ÜSTÜNLÜĞÜ
BRIQ Yayın Kurulu Koordinatörü Doç. Dr. Efe Can Gürcan, jeopolitik açıdan doların dünya çapında üstünlüğünü kaybetmesinin güncel ve önümüzdeki dönem açısından sonuçlarını tartışıyor:
“Doların yükselişi, ekonomik değerinin ötesinde, jeopolitik anlamda da ABD’nin stratejik etkisinin bir simgesi haline gelmiştir. Ancak, çok kutuplu bir küresel düzenin başlangıcına tanıklık ettiğimiz bu dönemde, doların her yönüyle etkinliğinin azalmaya başlayabileceği yönünde artan beklentiler bulunmaktadır. Küresel siyasal ekonominin çok kutuplulaşması, ABD dolarının hâkimiyetinin hem algısal hem de nesnel gerçekliğini nasıl şekillendirmektedir? Doların eriyen üstünlüğü, ABD hegemonyasının geleceğini ve küresel ekonomik dengeleri nasıl etkileyebilir? Bu büyük dönüşümün öncülüğünde hangi yükselen güçler bulunmaktadır ve bu gidişatı etkilemek için hangi stratejik araçları kullanmaktadır? Bulgular, de-dolarizasyon girişimlerine öncülük eden ana güç olarak Çin’in öne çıktığını göstermektedir. Ancak bu çabalar, mevcut aşamada kesin ve somut bir dönüşümden ziyade belirli seviyede bir iradenin dışa vurumu gibi görünmekte olup, ana gidişat ‘post-hegemonik’ bir bağlamda ‘varlık çeşitlendirmesi’ yönündedir. Bu eğilimlerin belirgin göstergeleri arasında, RMB’nin uluslararasılaşması lehine CIPS, UnionPay ve Dijital Yuan’ın hayata geçirilmesiyle somutlaşan ekonomi politikaları yer alır. Bu politikalar, alternatif para birimlerine dayalı çift taraflı ticaretin yaygınlaşması, petrol ticaretinin dolar dışı para birimlerinde yapılma eğilimi, swap anlaşmaları ve BRICS para birimi projesi gibi uygulamalarla tamamlanmaktadır. Kurumsal olarak ise söz konusu süreç Yeni Kalkınma Bankası, ŞİÖ, Asya Altyapı Yatırım Bankası ve Kuşak-Yol Girişimi gibi yapılarla desteklenmektedir. Dolar hâkimiyetinin ABD dış politikasının manipülatif bir aracı olarak görülmesi, ABD hegemonyasında hissedilen azalma ve ABD dolarına olan güvenin azalması, gelişmekte olan ülkeleri para birimlerini çeşitlendirmeye yönlendirmektedir. Bu ivme, özellikle Güney-Güney işbirliği çerçevesinde, Çin’in proaktif tutumuyla belirginleşmektedir.”
DÜNYANIN DOLARDAN ARINDIRILMASI
Rusya’nın eski Uzakdoğu Kalkınma Bakanı Aleksandr Galushka, dünya ekonomisinin dolardan arındırılması konusunda alternatif modelleri tartıştığı konuşmasında şunları vurguluyor:
“Başlangıçta ticaret hacmimizin büyük olduğu ülkelerle iki taraflı takas düzenine geçilmesi akıllıca olacaktır. Daha ötesi, modern dijital teknolojileri bu sürece çok daha basitleştirebiliyor. Bugün bunu gerçekleştirmek 2. Dünya Savaşı’ndan sonra takasın yaygınlaştığı döneme kıyasla çok daha basittir.
Bu ilk adımdır ve ikinci adım da mantıken buradan çıkmaktadır. Bu adım iki taraflı takas dışında uluslararası takas ödemelerinin biçimlendirilmesi, Avrasya Birliği, Şanghay İşbirliği Örgütü gibi platformlar temelinde bu sorunu halledebilecek Uluslararası Takas Birliğinin kurulmasını kapsamaktadır. Dünyada böyle bir finans mimarisini kurmanın mantıken ve doğal olarak bir sonraki adımı, bir sonraki aşaması ödemeler birliğine geçiştir; takastan ödemeler birliğine geçiş. Uluslararası ticareti, uluslararası ödemeleri, uluslararası ekonomik ilişkilerin işleyişini temin eden bu sistem çok zengin bir deneyim, anlaşılabilir bir teori, ulusötesi dövize dayalı olarak kurulabilir.”
YENİ FİNANSAL SİSTEMİN KURULUŞUNDA SATIRBAŞLARI
BRIQ Yayın Kurulu üyesi Serhat Latifoğlu, gelişen dünyanın öncülüğünde oluşmakta olan yeni finansal sistemin ana mekanizmalarını değerlendiriyor:
“2008 finansal krizinden sonra gelişmiş Batı ülkeleri uzun yıllar süren bir durgunluk sürecine girdi. Aşırı finansallaşan Batı ülkelerinin ekonomileri söz konusu finansallaşmanın verdiği zararları telafi etmekte oldukça zorlandı. Kriz sürecinde ve sonrasında üretime ağırlık veren Çin gibi ülkeler ise krizden büyüyerek ve güçlenerek çıktılar. Batı’nın uluslararası kurumları ABD’nin iradesiyle kurulan uluslararası finansal sistemin verdiği zararı karşılamak için yoğun çaba gösterdiler. Ancak atılan adımlarda öncelik ABD ve Batı ülkelerine verildi. 2008 sonrası yaşanan süreçte ABD doları ve onun egemen olduğu finansal sistem büyük bir güven kaybına uğradı. Ve bu sisteme alternatif olarak bazı örgütler çalışmalara başladılar. ŞİÖ (Şanghay İşbirliği Örgütü), BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) gibi bağımsız gelişen ülkelerin üyelerinden oluşan örgütler bir dizi somut adım atarak yeni bir finansal sistemin altyapısını oluşturdular. Yeni finansal sistemin amacı, dolarizasyonu en aza indirerek, alternatif uluslararası finansal kuruluşları kurarak ABD’nin finansal egemenliğini etkisiz hale getirmektir. ABD’nin finansal egemenliğinin kırılmasında dört temel bacak bulunuyor: İkili ve çok taraflı ticari anlaşmalarda milli paraların kullanılması, yeni uluslararası yatırım bankalarının kurulması, tüketim tarafında milli kredi kartları sistemlerinin kurulması, merkez bankası rezervlerinde dolara alternatif para birimleri ve altının rezerv olarak kullanımının yaygınlaşması. Bu yazının konusu ABD’nin finansal egemenliğini gerilemeye başlaması ve yeni finansal sistemin kurulması sürecinde BRICS’in attığı adımlar, ikili ve çok taraflı ticari ilişkilerde swap anlaşmalarının önemi, Çin ve Rusya’nın 2010’ların ortalarından başlayarak kurdukları finansal altyapının seyridir. Tüm bu başlıklar kurulan Yeni Finansal Sistem’in temel taşlarını ifade etmektedir.”