Bu filmi mutlaka izleyin: Lapon Kanı
‘Sen kentte yaşayamazsın. Sen okuyamazsın. Öğretmen olamazsın. Sizin yapınız buna uygun değil.’
Abdullah Gürgün/Malmö
İsveçli Lapon yönetmen Amanda Kernell'in filmi sadece yabancıları değil Laponlara yapılan soykırımdan haberi olmayan İsveçlileri de şaşkına çeviriyor. İsveç'te bunların yaşanmış olmasına inanamıyorlar.
Elle-Marja Kuzey İsveç'te yaşayan bir Lapon kızı. İsveçlilerin onlara İsveççe öğretmek, Hıristiyanlık öğretmek ve en önemlisi onların İsveçlilerden aşağı bir ırk olduklarını kafalarına sokmak için açtıkları özel bir okulda okuyor.
UTANMAKTAN KARNINIZA AĞRILAR GİRİYOR
Laponya'ya* yerleşen Svelerin (İsveçlilerin)** aşağılamaları onu Lapon olmaktan utanır duruma getiriyor. Öğretmenine, okuyup öğretmen olmak için ne yapması gerektiğini soruyor. Öğretmen, onun öğrendiklerinin böyle birşey için yeterli olmadığını daha bir çok şey öğrenmesi gerektiğini, sonra da okuldan belge alıp Uppsala'ya gidip okuması gerektiğini söylüyor. Elle-Marja da "o zaman bana onları öğret ve belgeyi ver, Uppsala'ya gidip öğretmen olayım" diyor. Buna karşılık öğretmen Elle-Marja'nın daha da üzülmesine neden olan bir yanıt veriyor: "Laponların aklı o kadarına yetmez. Onlar ancak Kuzeyde, bu uçsuz bucaksız yaylalarda geyik besiciliği yapabilirler"...
Film Elle-Marja'nın binbir zorluğa katlanarak sonunda öğretmen olduğunu ama Lapon olmaktan kurtulamadığını, ustaca, gereksiz ayrıntılara girmeden, film sanatının inceliklerinden yararlanarak izleyicinin beynine ve yüreğine oya gibi işliyor. Sveler (İsveçliler) adına utanmaktan karnınıza ağrılar giriyor.
LAPONYA
Laponya, Kuzey İskandinavya'da Norveç, İsveç, Finlandiya ve Rusya arasında yer alan bir coğrafya. Artık İsveç'te meclisleri, bayrakları, ulusal marşları var ama egemenlikleri yok. Toprakları üzerindeki kararlar İsveç Meclisi Riksdagen tarafından veriliyor. 1976 yılına dek kısırlaştırma yoluyla soykırıma uğratıldılar. Şimdi sayıları İsveç'te 30-40 bin kadar. Tüm Laponya'da 100-300 bin sanılıyor. Çoğu artık kentlerde yaşıyor. Kırsalda kalanların kültürlerini yaşamaları ve yaşatmalarına artık karşı çıkılmıyor. Hatta destekleniyor. Turistik atraksiyon oldular artık. Bir de İsveç'e "bakın biz azınlıklarımıza tüm haklarını verdik" deme olanağı sağlıyor.
KUZEY'İN KIZILDERİLİLERİ
Laponya'yı üç kez gezdim. Lapon dostlarım da var. Onlara "Kuzey'in Kızılderilileri" diyorum. Şamanisttiler. Şaman davulları yakıldı. Ural Altay grubuna giren dilleri unutturulmak istendi. Yüksek öğrenim yapmalarına izin verilmedi. Dilini ve dinini değiştirmemek için direnenler çırılçıplak buzlara bağlandılar. 1930'larda Uppsala'da kurulan Irk enstitüleri kafataslarını, burunlarını ölçtü. Çırılçıplak resimlerini çekti. Aşağı ırk olarak damgalandılar. İsveçlilerle karışmamaları için elden gelen yapıldı...
Filmde bunların tarihçesi, nedenleri, nasılları vb uzun uzun anlatılmaya çalışılmıyor. Bir olayın ortasında buluveriyorsunuz kendinizi. Kolt dedikleri ulusal giysiler, jojka dedikleri ezgiler, uçsuz bucaksız yaylalar, geyikler, kızılderili çadırlarına benzeyen kota kulübeleri sizi bambaşka bir dünyaya götürüyor. Bu güzellikler içinde kendi halinde yaşayan insanlara birilerinin gelip müdahale etmesi, şekil vermeye çalışması, aşağılaması sizi isyan etmeye zorluyor. Filmde de bir genç kızın isyanı var. Ama isyan beyazlara karşı değil kendi dünyasına karşı. Geyikle, jojkayla, koltla bir yere varamayacağını, aşağılanmaktan kurtulamayacağını görüp Laponluktan kurtulma mücadelesi veriyor. Okuyup öğretmen olarak toplumla kaynaşmaya çalışıyor. Ama kırk yıllık Yani olamıyor Kâni... Ne İsveçliye yaranabiliyor ne de kendi Lapon çevresine.
LAPONCA BİLEN OYUNCU BULMAK DA KOLAY OLMAMIŞ
Laponlar geyik besiciliği ile uğraştıkları için geyik boynuzu ile ilgili onlarca sözcük var dillerinde ama savaş anlamında tek bir sözcük yok. Kimseyle savaşmamışlar. Bütün tarihleri boyunca tek bir "teröristleri" olmuş, Norveç Laponlarından Nils Somby. O da yaylalarına baraj yapmaya kalktıklarında baraj duvarına dinamit koymaya kalkmış, bir kolu ile bir gözünü kaybetmiş. Tedavi sonrası hapse atılmış. Bir yolunu bulup Kanada'ya kaçmış. Bir kızılderili kabilesi bunu evlatlık almış. Yıllar sonra affedilmiş, geri dönmüş. Şimdi tek kolu ve tek gözüyle fotoğrafçılık yapıyor.
Lapon Kanı (Same Blod) İsveç uyruklu Lapon bir yönetmenin yaptığı ilk uzun film. Bunun dışında şimdiye dek Laponların yaptığı dört film daha var. Yönetmen bu filmi Laponlar için yaptığını söylüyor. Laponca bilen oyuncu bulmak da kolay olmamış... Ama başarmışlar... Çok iyi başarmışlar.
ÖDÜLLER
LAPON KANI filmi Tokyo'da Jüri Özel Ödülünü aldı. Başrol oyuncusu Lene Secilia Sparrrock ise en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandı. Venedig'de filim eleştirmenleri ödülü Feodora'yı ve Europa Cinema Label'i kazandı. Selanikte bir ödülü var ve Göteborg film festivalinin bir milyon kronluk En İyi İskandinavya Filmi adayı oldu. Bu film yaşadığınız yerde gösterilirse kaçırmayın.
UTANIRLAR MI?
11 Mart 2010 tarihinde İsveç Meclisi Riksdagen Türklerin Hıristiyanlara soykırım yaptığı yalanını doğru olarak kabul etme kararı almıştı. Aradan yedi yıl geçti. O mecliste oturan milletvekilleri arasında bir tane bile Lapon kökenli yok. Bu filmi izlemeliler. Belki utanıp kendilerini sorgularlar.
Dipnotlar
*Biz Türkçede onlara Lapon diyoruz, onlar kendilerine Same diyorlar. Biz onların yaşadıkları coğrafyaya Laponya diyoruz; onlar Sapmi.
** İsveç'te de pek çok değişik etnik grup yaşadı. Şimdi de dünyanın her köşesinden insan yaşıyor. Bizim İsveçli dediklerimize kendileri "Svensk" diyorlar. Kökü "Svi". "Zamanla "Sve" olmuş. Ön artikeliyle "En Sve: Bir Sve". "Sven" belirli hale geliyor. Svensk ise Sven'e ait olan oluyor... Bizim İsveç dediğimiz yere ise "Sverige" diyorlar. Yeni Sve'nin rikesi= Sve Ülkesi...