Bülent Turan ve Abdülkadir Günyaz'ı yitirdik

Sanat dünyasının değerli isimleri Ressam Bülent Turan ve Sanat Eleştirmeni Abdülkadir Günyaz hayatını kaybetti. Görüntü Yönetmeni Nevzat Yılmaz, iki ismin hayatını ve sanata bakış açılarını Aydınlık'a anlattı.

Yılmaz, “Bir ay önce konuştuğunuz ve geleceğe ilişkin planlar yaptığınız değerlerin ölümü yıkıyor insanı. Ölüm bu kez sanat dünyasından Ressam Bülent Turan ve Sanat Eleştirmeni Abdülkadir Günyaz’ın yolunu gözlüyormuş meğer. 2020... Keşke bu yıl, iki 20’nin yan yana yazılışı kadar basit olup yaşamımızdan çekilip gidiverseydi. Olmuyor. Biz şimdilik yolumuza kaplumbağa hızında, Pirus Zaferi kazanmış gibi koyulmuş gidiyoruz. Salgın günlerinde Zafer Bilgin ile Sanat Hayatı’nda konuk ettiğimiz insanların göçüp gitmesi yıkıyor bizleri” dedi.

ÖLÜMÜN KAYIT TUTUCUSU OLDUK

Abdülkadir Günyaz'ın Bab-ı Ali’nin “el yordamı ile kurumsallaşmaya açılan” yıllarının tanığı olduğunu söyleyen Yılmaz, şöyle sürdürdü:

“Kimleri tanıdı, kimlerle çalıştı? Sonunda sanat eleştirmenliğinde karar kıldı. 1932 yılında İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesi’nin ardından İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde okudu. 1956 yılında gazeteciliğe adımını attı. Yaşamında TRT önemli bir yer tutsa da Bab-ı Ali’nin belleği gibiydi. İşte bu pırıl pırıl bir belleği ile ansiklopedilerin yazamayacağı, özel anılara, bilgilere sahipti. Bir ay kadar önce telefonla konuşmuş, küresel salgın sonrası için sözleşmiştik. O anlatacak, ben kaydedecektim. Heyecanlandı. 'Olur mu Ağabey' dedim. 'Onur duyarım' yanıtını verdi. Kaçırdık işte… O özel anılar, bilgiler, o değerin virüse yenilmesiyle tarihin karanlık sularına gömülüverdi. Kuşkusuz anılarımızda, belleklerimizde o bilgiler bir süre daha yolculuklarını sürdürecekler. Küresel salgına dek Abdülkadir Günyaz, uzattığım mikrofona, kayıt düğmesine bastığım kameraya nazlanmadan, görev bilerek her ay 7-8 sergiyi değerlendirdiğini gerçeğini gözardı edemem. Renkli kişiliğiyle o da Kaya Özsezgin gibi, her etkinliği ama özellikle de sergileri kaçırmamaya çalışan bir değerdi. Sanat dünyasında izler bıraktı.”

Abdülkadir Günyaz'ın geçirdiği kazadan sonra hayatının değiştiğini anlatan Yılmaz şunları kaydetti:

“Araba devrildikten sonra yol göstermek gibi olmasın ama, Levent’te Abdülkadir Günyaz’a kurye ya da motosiklet sürücüsü çarptı ve kaçtı. Düşenin 90’ına merdiven dayamış bir insan olduğunu hiç düşünmeden…

KIRIK-ÇIKIKLARLA UZUN SÜRE SAVAŞTI

“Bir yığın kırık çıkıkla savaştı ilerlemiş yaşında. İlaçlar, tedaviler, yan etkiler, ağrılar, sızılarla geçen neredeyse 2 yıl. Yaş etkeni eklenince, direnç düştü ve küresel salgına yenildi. Sanat Hayatı’nın 22 Kasım 2020 tarihli bölümünde konuk ettik onu. 10 Kasım’da 15 Kasım’daki iki konuşmamızda izlencenin çekim tarihini kararlaştırdık. O yazdıklarıyla hep aramızda olacak. Genç bir ressamın sergisi ya da usta bir adın sergisi olduğunda eksikliğini duyacağız. Küresel salgın nedeniyle ölümün kayıt tutucusu olduk. Ve dostlarımızın ardından şu da artık yok, bu da artık yok demekten başka elimizden bir şey gelmiyor. Güle güle Abdülkadir Günyaz, güle güle Bab-ı Ali’nin kıdemli adı… Güle güle Abdülkadir Ağabey…”

2. Dünya Savaşı yıllarında 1940’ta Kasımpaşa’da doğan Bülent Turan'ın 16 yaşında Mehmet Faruk Gürtunca’nın Hergün Gazetesi’nde karikatürlerinin yayınlandığını anlatan Yılmaz, şöyle anlattı:

“İstanbul Ansiklopedisi’ni resimledi. 'Karanlık binaydı' diye anlattığı Hergün Gazetesi’nde çalışma arkadaşları ise alt katta Reşat Ekram Koçu, Nezihe Araz üst katta karikatüre yeni başlayan Oğuz Aral’dı. Karakedi, Hafta Sonu’nda karikatür, resim ve resimli romanları yayınlandı. Müzikte gitar, bağlamanın ustası oldu. Öyle ki Muzaffer Akgün’ün başbağlamacısı oldu. Derken YTÜ İnşaat Fakültesi’ni bitirdikten sonra Anadolu yollarında tozlu şantiyelerinde 20 yıl çalıştı.

İSTANBUL’A DÖNDÜĞÜNDE

“Kâğıthane Deresi’nin ıslahı projesinde çalıştı. İç çekerek anlatıyor “Bozulmuş İstanbul’u daha da bozduk” diyordu. Çağlayan Denizi’nin bozulmasının bağışlanamaz yanlış olduğunu vurguluyordu. Bülent Turan, Mimar Sinan GSF’ni kazanıp resim bölümünü seçti. Hem akademi dünyası ile uzlaşamadı, hem de “devamsızlık” nedeniyle bırakmak zorunda kaldı. 2000 yılından sonra yaşamını resme adadı. Atölyesinde sanat tarihi dersleri verdi. Herkesin resim yapabileceğini savundu. Bunun için kâğıt ve kömürün yeterli olduğunu vurguladı.

“Atlantik’ten uzaklaşan Asya’ya kayan Türkiye’nin ayırdındaydı. Asya sanatının önemini kavradığının altını çiziyordu. Geleneklerimizden beslenen resmiyle bu sürece katkı sunuyordu. Eşi Sedef Turan son günlerini şöyle özetliyordu: Kalbi onu çok yordu, huzur içinde dinlensin.

SANAT HAYATI’NA KONUK OLUYOR

“Bülent Turan, bu pazar 08.00’de onu konuk ettiğimiz Sanat Hayatı bölümüyle Ulusal Kanal’a konuk olacak. Resmin delikanlısı Ağabeyimize, vefa ve saygı dileklerimizi göstermenin bir ifadesi olarak. Güle güle Bülent Turan…”

Sonraki Haber