‘Büyük Sıfırlama’dan sonra nasıl bir dünyayla kaşılaşacağız?

Batı dünyasında yıllar önce tabu sayılan ‘kamucu devlet’ kavramı, yeniden gündeme alınarak ‘küçülen devletin büyümesi’ gerektiği saptanıyor. Sosyolojik değişimlere de değinen sayfalarda ‘temassız toplum, temassız ekonomi’ gibi kavramlarla üretimde ve tüketimde davranışın değişeceği yorumlanıyor

  • Kovid-19 salgını 2022’de sona eriyor.
  • Kamusal müdahaleler başlıyor.
  • Büyük servet dağılımı geliyor.
  • Neoliberalizmin sonu gözüküyor.
  • 21.yüzyılda dolar hegemonyası kalkıyor.
  • Çok kutuplu dünya şekilleniyor.
  • Avrupa Birliği (AB) dağılabilir.

Dünya Ekonomik Forumu (WEF) başkanı Klaus Schwab, 2020 Haziran'ında yayımlanan kitabında* dikkat çekici bir gelecek projeksiyonunda bulunuyor. Kovid-19 öncesini, bulunduğumuz dönemi ve sonrasını analiz eden Schwab, “Küresel salgından sonra nasıl bir dünyayla karşılayacağız” sorusuna ve olası senaryolarla yanıt veriyor.

KORONADAN ÖNCE

2010’lu yıllarda gerek Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve gerekse Bill Gates’in yakın gelecekte dünya genelini tehdit edecek salgın uyarıları yaptıkları hatırlatılıyor. İnsanlık tarihinde küresel salgınların yeni olmadığı ve eski çağda Bizans İmparatorluğu’nun sonunu getiren etkenlerden biri sayıldığı, Orta Çağ'dan İkinci Dünya Savaşı'na kadar gelen süreçte, milyonlarca insanın can kaybına neden olduğu paylaşılıyor. Yeni çağda küresel ekonomi, demokrasi ve ulus devlet’in bir arada yürümediğini ve küreselciliğe karşı bölgeciliğin başladığı belirtilerek, “küreselcilik aradan çıkarsa, demokrasi ve ulus devlet uyum sağlayabilir, ancak demokrasi ya da ulus devlet küreselcilikle baş başa kalırsa, kavga başlıyor” denilerek, Batı dünyasında devletin küçüldüğüne dikkat çekiliyor. 2020’ye yaklaşıldığında toplam 100 ülkede büyük kitlesel gösterilerin devam ettiği vurgulanıyor.

PANDEMİ DÖNEMİ

2020’den itibaren Kovid-19 virüsünün pandemi seviyesine ulaşmasıyla birlikte, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Avrupa Birliği (AB) ve Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC)'nin salgına karşı nasıl önlemler aldıkları karşılaştırılıyor. Çin Halk Cumhuriyeti’ne en yüksek puan verilerek, başarısı kamuculuğa ve Asya’daki Konfüçyüsçülük geleneğine dayandırılıyor. Toplumsal sorumluluk, görev ve dayanışmanın, kişisel haklardan önce geldiği, yine başarı faktörü şeklinde gösteriliyor.

Avrupa devletlerinin ortak hareket etmedikleri tespit edilerek, AB’ye zayıf not veriliyor ve şu ilginç değerlendirme yapılıyor: “Pandemi nedeniyle Avrupa devletlerinin arasına yeniden sınırlar ve gümrükler kuruluyor ve AB geçici süreliğine dağılıyor.” Salgının hava kirliliğinin yüksek olduğu yerlerde daha çok yayıldığı ve İtalya’nın Lambardei bölgesinde, bu nedenle ölüm vakalarının yükseldiği söyleniyor. Kıyaslamada en kötü sınavı ABD veriyor. Pandemiye hazırlıksız yakalanan bu ülkenin sağlık sisteminin yetersizliği ve milyonlarca ölüme neden olacağı ve kısa sürede işsizliğin %30’a çıkacağı öngörülüyor. Kovid-19’a yakalanan insanların sağlık sigortası tarafından istirahat parasının ödenmemesi ve iş yerlerine gitmek zorunda kaldıklarından dolayı hızlı düşüşün olmadığı şuna bağlanıyor: ABD’de 40 milyon insana ödenek verilmediğinden ve AB’de belli seviyeye kadar ödendiğinden, herkes evde kalamadı. ÇHC’de ise durum tam tersine gelişiyor, devlet %100 hastalık parası ödeyerek insanları evlerinde tutarak salgının yayılmasını önlüyor. 2020’de kaleme alınan kitapta, 2021’in ilk çeyreğinde aşının bulunacağı öngörülüyor. Diğer bir konu ise, Batı dünyasında yıllar önce tabu sayılan ‘kamucu devlet’ kavramı, yeniden gündeme alınarak ‘küçülen devletin büyümesi’ gerektiği saptanıyor. Sosyolojik değişimlere de değinen sayfalarda ‘temassız toplum, nakitsiz toplum, temassız ekonomi’ gibi kavramlarla üretimde ve tüketimde davranışın değişeceği yorumlanıyor. Yapay Zekâ temelli teknolojik değişime de atıfta bulunuluyor ve bu alanda aniden yatırımların hızlandırıldığı inceleniyor.

KOVİD-19’DAN SONRA

Kitabın ilerleyen bölümlerinde, salgının 2022’de sona ereceği tahmin ediliyor. Ardına yol açtığı tahribatın muhasebesi yapılarak ‘kaybedenler ve kazanan’ taraflar netleşiyor. Dijital tekeller kazanan tarafta, kaybeden tarafta ise mülkiyetsizler, işsizler ve sağlık güvenceleri olmayanlar bulunuyor. Devamla Kovid-19 pandemisinden sonra, dünya genelinde sosyal patlamalar bekleniyor.

Dünyayı değiştirecek ilk evrede, zenginden yoksula ve sermayeden emeğe doğru, güçlü bir ‘servet dağılımından’ söz ediliyor. Bu aşamadan sonra Neoliberalizmin ‘sonu’ geliyor. Yerini ‘kâr odaklı olmayan paydaş kapitalizmin’ alması gerektiği savunuluyor ve insan, çevre ve yönetimle uyum halinde gelişmesi alternatif gösteriliyor. Özel sektörün çöken branşlarına devletler kamu müdahalesinde bulunuyor. Ufukta dolar hakimiyetinin de sonu gözüküyor. 21. yüzyıl hegemonyasız yüzyıl oluyor ve çok kutuplu yapılar ortaya çıkıyor. Yeni çelişmeler ideolojiler arası değil, kaynak eksenli olacağı ve ulusalcılık ile küreselcilik arasında cereyan edeceği öngörülüyor. İklim değişikliğinden dolayı, tarım ve sınırlı kaynaklar üzerinde uyum ve sürdürülebilirlik zorunluluk haline geliyor. Silikon Vadisi’nden bağımsız ve bölgesel dijital yatırımların gelişeceği, petrole bağımlı devletlerin çökeceği, Avrupa Birliği’nin dağılabileceği ve bir ABD-Çin Halk Cumhuriyeti ‘savaşının’ olabileceği olası senaryolar arasında yer alıyor. Yine dikkat çekici diğer analizlerde şu anlam ortaya çıkıyor: “Kovid-19 Büyük Sıfırlama, eski dünyaya geri dönüş yolunu tıkamıyor, bunun imkanlarını tamamen ortadan kaldırıyor.”

*Covid-19: Der Grosse Umbruch (Kovid-19: Büyük Sıfırlama) / Klaus Schwab, Thierry Mallert / Forum Publisching yayınları Haziran 2020

Sonraki Haber