Büyüteci tutuyoruz! Tayvan Halkı neye karar verdi?
ABD’nin Güney Çin Denizi’nde kışkırtmanın aracı olarak kullandığı Tayvan meselesi, son seçimlerle birlikte dönüm noktası oluşturuyor. ABD yanlısı partinin oy oranlarındaki ciddi düşüş ada halkının tepkisini gösteriyor. Çin ile ilişkilerin gelişmesinde engel yaratan Washington’un gücü kırılıyor
Tayvan’da 13 Ocak 2024 tarihinde Başkanlık ve Parlamento seçimleri yapıldı. Başkanlık Seçimi’nde 3 (üç) aday yarıştı. Seçimi, ABD ile sıkı ikili ilişkileri savunan Demokratik İlerici Parti (DPP)’nin adayı William Lai, oyların yüzde 40’ını alarak kazandı. İki dönemdir Başkanlık Seçimi’ni de kazanan DPP, üst üste üçüncü kez Başkanlık Seçimi’nden de galibiyetle çıktı fakat daha önceki seçimlerde yüzde 57 civarı olan oy oranı yüzde 40’a kadar düştü. Kuomintang adayı Hou Yu-Ih’in oyların yüzde 33,5’ini alırken, seçimlerde büyük bir sürprize imza atan, iki büyük ve köklü partiye alternatif olarak 2019 yılında kurulan Tayvan Halk Partisi’nin (TPP) adayı Ko Wen-je de seçimi yüzde 26,5 oyla tamamladı.
ÇOĞUNLUK, ‘ÇİN İLE İLİŞKİLER İLERLETİLSİN’ DİYEN PARTİLERDE
Parlamento Seçimleri’nde ise DPP, çoğunluğu kaybetti ve Parlamento’da çoğunluk, Çin ile ikili ilişkilerin geliştirilmesini savunan partilere geçti. Kuomintang 52, DPP 51, TPP 8 ve bağımsız adaylar ise 2 sandalye ile Parlamento’da temsil edilecek. 2020 seçimlerinden sonra DPP’nin 61 sandalye ile temsil edildiğini düşünürsek Tayvan halkının çoğunluğunun DPP politikalarına olan tepkisi daha net anlaşılır hale geliyor. Parlamento’da hiçbir bir parti çoğunluğu elinde bulundurmuyor fakat “Çin ile ilişkileri geliştirmek isteyen” partilerin (KMT-TPP) sandalye sayısı daha fazla. Hükümetin nasıl kurulacağı ve şekilleneceği ileriki günlerde daha net ortaya çıkacak. Tayvan, “Yarı Başkanlık Sistemi” ile yönetiliyor. Her ne kadar Başkan, savunma, dış politika, Çin ve ABD ile olan ilişkilerde yetkili olsa da; Parlamento, Tayvan’ın yönetimi, demokrasinin işleyişi, yargıdaki atamalar ve en önemlisi savunma politikasını ile savunma bütçesini reddetme yetkisine sahip. Bu da geçmişten beri ABD tarafından Tayvan’a yapılan askeri yardımların büyük olasılıkla Parlamento’dan geçemeyeceği anlamını taşıyor.
GEÇMİŞTEN BUGÜNE TAYVAN SEÇİMLERİ
Tayvan, bugünkü anlamda “çok partili sisteme” 2 Aralık 1989 tarihinde geçti. 1948’den itibaren Tayvan, Kuomintang liderliğinde “sıkıyönetim” ile yönetiliyordu. Çok partili seçimlerin olduğu 1989’dan yalnızca 2 (iki) sene sonra 1 Mayıs 1991’de ise “Komünist Ayaklanmayı Bastırmak İçin Ulusal Seferberlik Dönemi” resmen sona erdi. Çok partili sisteme geçiş tarihi olan 1989 tarihinden günümüze kadar olan dönemi ikiye ayırırsak; 2000’li yılların başına kadar olan dönemde KMT’nin, 2000’li yıllarından başından günümüze kadar olan dönemde ise Demokratik İlerici Parti (DPP)’nin hakimiyeti söz konusu.
2024 SEÇİMLERİ: TAYVAN VE BÖLGE İÇİN KIRILMA NOKTASI
13 Ocak 2024 tarihinde yapılan Başkanlık ve Parlamento Seçimleri, Tayvan ve Asya-Pasifik Bölgesi için “kırılma noktası” niteliğinde diyebiliriz. Yukarıda belirttiğimiz üzere çok partili hayata geçilen 1989’dan günümüze kadar KMT ve DPP arasında geçen siyasi ve seçim mücadelesi, 2024 seçimleriyle birlikte köklü değişikliğe uğruyor. Her iki geleneksel partiye alternatif olarak ortaya çıkan Tayvan Halk Partisi (TPP), Başkanlık Seçimleri’nde oyların yüzde 26,5’ini, Parlamento Seçimleri’nde ise oyların yüzde 22,07’sini aldı. TPP, dış politikada DPP’nin tamamen Batı yanlısı politikasına ve iç politikada ise KMT’nin uzun yıllar içinde kendini yenileyemeyen siyasetine alternatif olarak 2019 yılında kuruldu ve çok kısa süre içerisinde halkta büyük bir karşılık buldu. Son seçimlerle birlikte çok net bir şekilde görülüyor ki Tayvan halkı, yüzde 60’lık bir blok olarak (KMT-TPP) Tayvan’ın Çin’e karşı ABD tarafından bir koz olarak kullanılamayacağını, Tayvan’ın bağımsız bir dış politikası olması gerektiğini, bu dış politikanın da Çin ile ikili siyasi ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi ve ilerletilmesi yönünde olması gerektiği konusunda ağırlığını koydu. Bu noktada Başkanlık Seçimleri’ni Amerikan yanlısı DPP adayının kazanmasının, bölge dengeleri ve Tayvan-Çin ilişkileri açısından bir parantezden ibaret olduğu gün geçtikçe daha iyi anlaşılacak.
‘TAYVAN, UKRAYNA OLUR MU?’
Seçimleri Amerikan yanlısı DPP’nin başkan adayının kazanmasının ardından neredeyse herkesin aklındaki soru olan “Tayvan, Ukrayna olur mu?” sorusuna cevap aramaya çalışalım. Öncelikle, Tayvan toplumsal refahı yüksek, kişi başı milli geliri 35 bin dolar civarında olan, satın alma gücü paritesine göre dünyanın 18.büyük ekonomisi olan, dünyanın önde gelen elektronik cihaz üretim merkezlerinin başında gelen ve halihazırda birçok Tayvanlı işadamının yasal veya yarı-yasal olarak Çin ile çok sıkı ikili iş ilişkileri olan bir ülke. Bu, işin ekonomik boyutu. Siyasi boyut olarak, Çin ile geçmişten gelen sıkı bağlar toplumun ve hayatın her noktasında kendini gösteriyor. Halk, tarihsel Çin kültürüne ve felsefesine sadakat gösteriyor. Çin Halk Cumhuriyeti’nde “devrimin öncüsü” olarak görülen Sun Yat-Sen’i önderleri olarak kabul ediyor. Her ne kadar ülkenin kuruluşunda anti-komünizm büyük bir motivasyon olsa da, Tayvan’da yaşadıkça yurttaşlarda Çin kültüründen gelen “toplumculuk”, halkın refahını ön plana çıkarma, sosyal devlet anlayışını hakim kılmaya çalışma çok açık bir şekilde -neredeyse parti ayırt etmeksizin- göze çarpıyor. Fakat burada, Tayvan’da geçmişten beri etkili olan Amerikan propaganda aygıtı devreye giriyor. Tayvan’ın Çin tarafından “istila” edileceği, Çin’in her an Tayvan’a müdahalede bulunacağı kara propagandası yapılarak Çin ile Tayvan arasındaki ilişkilerin olabildiğince açılması medya organlarında yoğun bir şekilde işleniyor. Tekrardan seçime dönersek; Tayvan halkı, seçimlerde kısmen de olsa işte tam da bu propagandayı kırdı ve bu tür kışkırtıcı haberlere bundan böyle kolay kolay itibar etmeyeceğini gösterdi.
ÇİN-TAYVAN İLİŞKİLERİ BUNDAN SONRA NE OLACAK?
Tayvan halkı, son seçimde de görüldüğü üzere Çin ile ikili ilişkilerin geliştirilmesi ve ilerletilmesinden yana ağırlığını koydu ve bu eğilim her geçen gün artarak devam edecek görünüyor. Amerikan hegemonyasının dünyadaki düşüşüne paralel olarak, aynı hegemonya Tayvan içinde de gerilemede. Her ne kadar ABD ve Batı, Asya-Pasifik bölgesini Çin’in inisiyatifine bırakmamaya kararlı olsa da Tayvan halkı da ülkesi üzerindeki inisiyatifi tamamen ABD’ye bırakmamakta bir o kadar kararlı… ABD ile çok sıkı ekonomik ve siyasi ilişkilerin olduğu Tayvan’ın, Çin ile sıkı ekonomik ve siyasi ilişkilere geçmesi bir anda olmayacak. Fakat 2024 seçimleri ile birlikte içine girdiğimiz süreç gösteriyor ki; Çin ve Tayvan’ın sıkı ikili ilişkilere geçmesi düşündüğümüzden hızlı olacak ve ABD’nin bunu engelleyecek gücü her geçen gün azalıyor…