Çadır kent günlükleri: 'Milletvekilini sıraya aldım ne makam mevkisi kardeşim!'
TGB Denizli İl Başkanı Ahmet Saral, Hatay'a koşan gönüllülerden. Yaşadıklarını Aydınlık için kaleme aldı. Saral, AFAD yetkililerine “Enkaz kaldırırken makam mevki kullananlar oldu mu?” diye sordu. Yetkiliden aldığı yanıt net: “Ya ben milletvekilini sıraya aldım, ne makam mevkisi...”
Türkiye Gençlik Birliği'nin çağrısıyla bölgeye giden yüzlerce genç her gün görevlerini yerine getiriyor. Depremzedelerimizin her ihtiyacına koşuyor. Sayfalarımızı dersliklerinde değil, Kahramanmaraş'ta 'eğitime' devam eden gençlerin günlüklerine ayırdık.
Valizlerimiz ilk günden hazırdı. Otobüsle İskenderun içerisine girdiğimizde, hepimizi derin bir endişeye ve hayrete düşüren bir tabloyla karşılaşmıştık. Yıkılan, tuz buz olan binalar; kimisi yan yatmış, kiminin çatısı yok… AFAD Hatay İl Merkezine vardığımızda sabah 6’ydı. Herkes uyuyordu ama Mehmetçik ateş başında nöbetteydi. İlk günden beri orada canla başla çalışan bir AFAD gönüllüsü çay ikram etti. Ona "Sosyal medyada birçok şey yazılıyor, birçok haber de geliyor. Size bir faydası oldu mu?" diye sordum. Cevabı çarpıcıydı:
"Hiçbir faydasını görmedik. Çoğu ihbar yalan çıktı, çalışmamızı engelledi. Biz de bir yerden sonra değerlendirmedik. Sahanın her tarafındayız. Elimizdeki bütün imkanları seferber etmişiz ama bir yalan ihbar bütün çalışmayı bozabiliyor."
Hatayspor Stadyumu’na gittiğimizde karşımıza milletimizin karakteri olan dayanışma, insancıllık çıktı. Askerler kampın dört bir yanında seferberdi, onların varlığı en büyük güven kaynağıydı. Kimisi çocuklarla top oynuyor, kimisi depremzedelerle ateş başında sohbet ediyor. Tabi kampın en gözdeleri çocuklar. Neredeyse bütün çocuklar asker ağabeylerinin yanında, yöresinde. Mehmetçik de bu durumdan hiç şikayetçi değil.
'MAKAM MEVKİ YOK'
Bu sırada bir AFAD yetkilisiyle sohbet etme fırsatı buldum. Kendisi ilk günden beri çalışmaların içerisinde bulunmuş. Uyku nedir bilmemiş. Ona o tartışma konusu olan iddiaları sordum: "Enkaz kaldırırken makam mevki kullananlar oldu mu?" Bana gülerek "Ya ben milletvekilini sıraya aldım, ne makam mevkisi" dedi. Sosyal medyada belli odaklarca tartışmaya açılan konuların burada tozu bile yoktu. Burada sadece el ele kol kola seferberlik vardı.
Stadyum içerisinde çalışırken güzel bir rastlantı yaşadım. Arkamdan birisi "Sen Somalı mısın?" diye bağırdı. Soma'dan koşup gelen madenci ekibiymiş. Şansıma hemşehrilerimle de karşılaştım ve kucaklaştım. İlk günden beri onlar da çok yoğun çalışmışlar. "Duyduk koşa koşa geldik" diyorlar. Zaten onların kahramanlıklarını her yerde duyuyorduk. Buranın en önemli özelliği buydu: Soma’dan gelen madenci, Kırşehir’den gelen itfaiyeci, Van’dan gelen gönüllü aslında bu çadırkentte bir Türkiye manzarası oluşturuyordu.
Ertesi gün yeni görev yerimiz Kızılay’ın deposuydu. Buraya yardımlar toplu şekilde geliyor. Aynı kullandığımız yemek uygulamaları gibi ihtiyaç olan siparişler geliyor ve buradan hazırlanıp yola çıkıyor. Bir yandan da sürekli tırlarla yardım malzemesi getiriliyor. Hemen bir görev dağılımı yaptık. Bazılarımız tırdan kolileri indirdi, bazılarımız sipariş hazırladı, bazılarımız gelen yardımları türüne göre sınıflandırdı. Birkaç günümüz böyle geçecekti. Belki normal hayatımızda bu şartlarda çalışmak, geceleri ceketle uyumak, istediğin zaman duş alamamak insanı çok rahatsız ederdi ama burada gündemimiz bile değildi. Tek bir arkadaşımdan şikayet duymadım.
PAYLAŞTIKÇA AZALAN ACI
Depremzede bir gönüllüyle sohbet ettik. Yakınlarının cenazelerini enkazdan çıkarmış. Artık bu hepimizin acısı, paylaşarak azalacak diyerek geçmiş görev başına. Hem arama kurtarmaya hem gönüllü faaliyetine katılmış. Yaşadığı bir olayı anlattı. Bir amcamız; çocukları, torunları, gelini dahil 14 yakınını kaybetmiş. Bir tek torunu sağ kalmış. Diğer torununun çıkartılması için yardım istemeye gelmiş. Amca kendi yaptığı derme çatma bir barakada kalıyor. Kampa getiriyorlar. Amca herkese teşekkür edip sarılıyor. Orada bulunan askerlerin gözleri dolarak "Amca dik dur lütfen, bu bizim görevimiz, vazifemiz." diyor. Amca ise "Ben hayatımda bir şişe su istemedim kimseden, bu zor durumumuzda yardıma koştunuz." diyor. Burada hepimize, özellikle de “yardımsever” pozuyla insanlarımızı incitecek şekilde medyatik yardımlar yapmaya kalkanlara bir mesaj var.
SAHADAKİ MANZARA
Hatayspor’un tesisleri askerler ve gönüllüler tarafından kullanılıyordu. Ateşin üzerinde çayı kaynatan, kalabalığı etrafında topluyor. Bencilliğin zerresine rastlamıyoruz. Çayımız az belki ama buradaki her şey herkesin.
Taraftar grubundan, madencisine, cam fabrikası işçilerinden, öğretmenlerine ne isimsiz kahramanlar burada görevinin başında. AFAD'ıyla, Kızılay'ıyla, Türk ordusuyla sahada devlet, millet seferber.