Çağlar Fidan’dan yeni albüm: Intra Muros İstanbul! ‘Sevgililer Çağına Bir Şarkı’ ile şehre seslendi

Çağlar Fidan yeni albümü Intra Muros İstanbul'u çıkardı. Albümde her biri Suriçi İstanbul’undan bir mekân ve karaktere gönderme yapan, 17-20. yüzyıl arasında yaşamış müzisyenlere ait besteler yeniden hayat buluyor.

Intra Muros İstanbul’da (Lat. “intra muros”: duvarlar içinde) her biri Suriçi İstanbul’undan bir mekân ve karaktere gönderme yapan, 17-20. yüzyıl arasında yaşamış müzisyenlere ait besteler yeniden hayat bulurken Çağlar Fidan da yeni bestesi “Sevgililer Çağı’na Bir Şarkı” ile şehre 21. yüzyıldan sesleniyor.

1847’de Kumkapı’da doğmuş Ermeni müzisyen Udi Afet’in şarkısı, 1600’lü yıllarda Sultan İbrahim’in huzurunda oynanan dansın müziği, 18. yüzyıl Rum müzisyeni Zaharya’nın semaisi, 19. yüzyılın ortalarında Çapa’da “Acem’in Evi” adlı umumhanede çalışan bir “yosma” olan Kumru için bestelenmiş bir şarkı ve geç Osmanlı İstanbul’unda Vezneciler’de “Confiserie Orientale” (“Şark Şekerlemecisi”) adlı bir şekerci dükkânı işleten Udi Şekerci Cemil Bey’in bir şarkısı Intra Muros İstanbul’daki müziklerden birkaçı.

Solo performansların yanı sıra bir kuartet ve iki düetin bulunduğu albümde Çağlar Fidan’a Asineth Fotini Kokkala (kanun), Erhan Bayram (İstanbul kemençesi), Nikos Papageorgiou (lavta) ve Muaz Ceyhan (yaylı tanbur) eşlik ediyor. ITU MIAM Stüdyo’da alınan kayıtların post-prodüksiyonu Kerem Duru tarafından yapıldı.

ARADA KALMA HALİNİ YANSITMAK İSTEDİ

Düzenlemeleri Özer Yalçınkaya’ya ait olan albümün kapak görselinde milattan sonra 450-550 yılları arasına tarihlenen bir mozaik dikkat çekiyor. Çalışmalarında şehrin mekân ve karakter portrelerinden esinlenen Çağlar Fidan, kapak görselinde bu mozaiği kullanma nedenini şöyle açıklıyor:

“Bu mozaiği seçmemde Stefanos Yerasimos’un Konstantiniye ve Ayasofya Efsaneleri kitabında geçen ve 16. yüzyılda kaleme alınan bir efsane etkili oldu. Bu efsane İstanbul hakkında dile getirilen kehanetin, yüzyıllar sürecek o her daim ‘arada kalma’ halinin muhteşem bir yansıması bana kalırsa.

Efsaneye göre İstanbul kurulurken bir yılan yuvasından çıkar ve bir kartal hızla alçalıp yılanla dövüşmeye başlar. İmparator Konstantin bu esnada bütün olanları seyrediyordur. Kartal yılanı kapıp havalanır. Yılan kartalın boğazını sıkmaya başlar. Bir an gözden kaybolurlar. Kısa bir süre sonra göründüklerinde kartalla yılan dövüşmeye başladıkları yerdelerdir ama yılan kartalı yenmiştir. İnsanlar koşup yılanı öldürürler ve kartalı kurtarırlar. Konstantin korku içinde ermişleri ve bilginleri çağırır ve onlardan bütün olan biteni yorumlamalarını ister. Onlar der ki: ‘Bu şehre Yeditepeli denilecek. Yeryüzünde başka bütün şehirlerden fazla şan ve şöhrete kavuşacak ama iki deniz arasında olduğundan, iki okyanusun dalgaları onu dövdüğünden, bir o yana bir bu yana meyledecek.’”

Sonraki Haber