Çalışanlarıyla bağ kuran şirketler yükselişe geçiyor

İnsan kaynakları ve yönetim danışmanlığı firması Mercer'in 16 ülkede yaptığı araştırmaya göre, çalışanları ile güçlü bağ kurabilen şirketler yükseliyor.

Araştırma sonuçlarını yorumlayan Mercer Türkiye CEO’su, 'Bir kırılma noktasına ulaştığımızı hissediyoruz ve bütün bu değişikliklerin çalışanları nasıl etkilediğine dikkat etmemiz gerekiyor.' dedi.

Firmaların değişen işgücünün sağlık, varlık ve kariyer alanlarındaki ihtiyaçlarını yönetmeleri için çözümler sunan ve danışmanlık veren Mercer, ‘2022 Global Yetenek Trendleri Araştırması’nın sonuçlarını açıkladı. Araştırmaya göre; 2020-2021 yılları arasında önem kazanan empati ve insan odaklı, sürdürülebilir ve insanların çalışmak istedikleri koşullara göre uyumlu hale getirilmiş, çalışanlarla şirketlerin işbirliği içerisinde olduğu yeni bir ortaklık kavramı inşa ediliyor. Özellikle bu yıl, çalışanlarıyla bağ kurabilen şirketlerin yükseldiği görülüyor. Araştırmanın sonuçlarına göre; paydaşların ilgi alanlarını yeniden belirleme, çalışanlarını ve süreçlerini efektif hale getirme, çalışanlar ile işbirliği içerisinde çalışman, eşitsizliklerin üstesinden gelebilme, herkesin refahını sağlayacak çıktılara ve çalışanların bütünsel sağlığına (wellbeing) odaklanma önem kazanıyor. Bunların yanı sıra çalışanların becerilerini geliştirme ve kolektif enerjiden yararlanma gibi etkenler çalışanlarıyla bağ kuran şirketleri başarılı kılıyor.

İNSANLAR ARTIK BİR ŞİRKET İÇİN ÇALIŞMAK İSTEMİYOR

Geçen iki yılda yaşanan olaylar yatırımcı, çalışan ve tüketicilerin tutumları üzerinde silinmez bir iz bıraktı. Daha kişiye özel bu yeni dünya düzeni, önceliklerin yeniden belirlenmesinin yanında, karşılanmamış ihtiyaçları tanımlamak ve bunları ele almak için dinleme, öğrenme ve uyum sağlama konusunda önceliklerin ve becerilerin yenilenmesini gerektiriyor. Bu duruma uyum sağlayamayan şirketler, sermaye artırma, yetenekleri çekme ve elde tutma konusunda sıkıntı yaşayabilirler. Bağ kurabilen organizasyonlar temsil ettikleri konuda sessizliklerini bozuyor ve tüm paydaşlarının değerlerini yansıtan iyi çalışma standartları belirliyor.
İnsanlar artık bir şirket için çalışmak istemiyor; bir şirketle birlikte çalışmak istiyorlar. İşin geleceği daha esnek ve daha geniş bir çevreyi kapsayan yetenek modellerine bağlı. Bu da sosyal iş sözleşmesinde yalnızca herkesin adil bir anlaşma yaptığını hissettiği sürece başarılı olacak bir değişimi temsil ediyor. Buna cevaben bağ kurabilen kuruluşlar kendi ekosistemleri içinde bir ömür boyu ortaklık anlayışı geliştiriyor.

Mercer Türkiye CEO’su Dinçer Güleyin

ENERJİNİN KİLİDİ NASIL AÇILACAK?

Günümüzde daha da önem kazanan bütünsel sağlık, işverene çalışanların duygusal, fiziksel, sosyal ve finansal olarak sağlıklı olmalarını sağlama sorumluluğu yüklüyor. Bu bağı kurabilen kuruluşlar sağlıklı, ödüllendirilen ve sürdürülebilir iş davranışlarını teşvik ederek ve önemli anlarda kişiye özel destek sunarak tüm işgücünün refahını aktif olarak destekliyor. Hem becerilerdeki hem de çalışanlardaki önemli arz ve talep açığı, organizasyonların sadece kendi sürdürülebilirliklerini sağlamada değil, aynı zamanda çalışanlarının gelecekte tercih edilebilirliğini korumada oynadıkları rolü vurguluyor. Artık şirketler, dönüşüm gündeminin merkezine insan deneyimini koyarak bu enerjinin kilidini açmak ve işi, çalışmayı ve iş yerini yeni bir çağa uygun şekilde teknoloji ile birlikte yeniden tasarlamak için eşsiz bir fırsata sahipler.

KIRILMA NOKTASINA ULAŞTIK

Mercer Türkiye CEO’su Dinçer Güleyin de, araştırma sonuçlarını yorumladığı açıklamasında, şunları kaydetti: “Şirketlerin; yetenekleri işe alma, yetiştirme, geçici süreli işe alma stratejilerini iyileştirmek adına daha doğru bir iş gücü planlaması yapmak, yetenek süreçlerini beceri odaklı olarak tasarlamak, cinsiyete ve farklı çeşitliliklere dayalı ücret farklılıklarını belirlemek, toplam ödüllendirme paketlerini iyileştirmek ve bütünsel well-being stratejileri sunmak en önemli beş insan kaynakları önceliği haline geldi. İnsanlar tükenmiş ve enerji seviyeleri düşük. Dünya bir sağlık krizinden bir savaşa geçti ve kaygı düzeyleri yüksek. İçinden geçtiğimiz dönem çalışma şeklimizde bir devrim etkisi yarattı ve önümüzdeki dönemde bizi fazlaca değişiklik bekliyor. Bir kırılma noktasına ulaştığımızı hissediyoruz ve bütün bu değişikliklerin çalışanları nasıl etkilediğine dikkat etmemiz gerekiyor: beklentileri, hangi ortamda çalışacakları, nasıl hissedecekleri ve çalışan deneyimlerini şekillendirecek olaylar bunlardan bazıları. Başka bir deyişle insan odaklı bir çalışan deneyimi tasarlamamız gerekiyor.”

Sonraki Haber