Cape Town Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Gençoğlu Aydınlık’a anlattı: Türkiye - Güney Afrika ilişkilerini ilerletmenin tarihsel zemini

Güney Afrika’da sömürge mirası olmadan o ülkeye hizmet etmiş tek millet Türklerdir. Osmanlı döneminde Güney Afrika’ya gönderilen alimler, açılan okullar, ödenen maaşlar tamamen Hilafet makamının Allah rızasını gözetmek için ifa ettiği gayretlerdi.

Halim Gençoğlu (Sağ)

Hal böyle iken bu mirası tanıtamamak ve diplomaside kullanamamak son bir potansiyel gücün heba olması demektir.

Türkiye Afrika ilişkileri son yıllarda hızla gelişiyor. 2002 yılında Türkiye’nin 54 Afrika ülkesinin 12’sinde Büyükelçiliği bulunurken, bugün bu rakam 44 ülkeye çıkmış durumda. 2008 yılında 10 Afrika ülkesinin Ankara’da Büyükelçiliği vardı. Bugün bu rakam 38’e çıktı. TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, Maarif Vakfı, Kızılay ve AFAD gibi kuruluşlarımızın da kıtadaki faaliyetleri her geçen gün artıyor. Türkiye 30 yılda 15 bin Afrikalı öğrenciye lisans, lisans üstü ve doktora eğitim bursu sağladı. Bununla da Türkiye’nin imajı güçleniyor.

Siyasi ilişkilerin yanında ekonomik ilişkiler de gelişiyor. 2002 yılında toplamda 3 milyar dolar olan ticaret hacmimiz 25 milyar doları buldu. Türk firmalarının kitadaki yatırım rakamı ise 78 milyar dolar civarında. Türkiye bu rakamın artması için de büyük gayret gösteriyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Afrika ilişkilerine önem veriyor. Karşılıklı “kazan kazan” ilkesiyle iş yapılmasını isteyen Erdoğan 31 ülkeyi ziyaret etti. Afrikalı liderlerle yakın dostluklar kurdu. Karşılıklı diplomatik ziyaretler de arttı. Türkiye, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin de ortağı olduğu BRİCS topluluğuna üye olmak istiyor. İlginçtir, Türkiye’nin Afrika’ya ilgisi yakın zamanda gelişmedi. Osmanlı İmparatorluğu döneminde de vardı. Osmanlı yönetimi buradan gelen istekleri de her seferinde karşılıksız bırakmadı. Siyasi ve ekonomik ilişkilere de önem verdi. Kuzey Afrika dışında kıtanın en uç ülkesi Güney Afrika’ya bile ilgi gösterdi. Buraya elini uzattı. Buna bir örnek de 1862 yılında Ümit Burnu’na gönderilen müderris Seyid Ebubekir Efendi’dir. Efendi’nin buradaki faaliyetlerini de araştırmacı akademisyen Halim Gençoğlu’ndan öğrendik. Bu konudaki çalışmaları Aydınlık’ta yayımlandı. Kendisiyle Türkiye - Güney Afrika Cumhuriyeti arasındaki ilişkileri konuştuk. 15 yıldır Cape Town Üniversitesinde öğretim üyeliği yapan Gençoğlu sömürge tarihi uzmanı.

AFRİKA’DA TÜRK - İSLAM MİRASI

AYDINLIK- Değerli Hocam, 15 yıldır Güney Afrika’dasınız. Öncelikle buraya nasıl geldiniz. Afrikalıların Türklere bakışı nasıl. Ayrıca iki ülke arasındaki ilişkiler ne durumda?

- Efendim, teşekkür ederim. Sömürge tarihinde uzmanlaşmak için 2009’da Güney Afrika’ya geldim. O zaman kimse yoktu Güney Afrika’da. Şimdi Türk resturantlarımız bile var. Cape Town Üniversitesi’nde doktora yaptıktan sonra bir projem nedeniyle Afrika-Asya çalışmalarında doktora üstü araştırma ödülüne layık görüldüm. 2018’den sonra Cape Town Üniversitesi’nde hem Afrika çalışmaları hem de sosyoloji bölümünde Afrika kimliği, Afrika siyasal düşünceleri üzerine dersler veriyorum. Bu çalışmalarımız sırasında yazdığım İngilizce-Türkçe kitaplarda Afrika’daki Osmanlı mirasını kaleme aldım. Güney Afrika’da Türk-İslam mirası bırakmış olan Osmanlı münevverlerinin mezarlarını bulup yaptırttım. Bu sahaya biraz katkımız olabildiyse ne mutlu bize.

‘GÜNEY AFRİKA’DA YANLIŞ ADIMLA İŞE BAŞLANDI’

Hiç şüphesiz her devletin tarihi ve sosyal meseleleri, o ülkenin siyasi ve ekonomik açıdan gelişimine tesir eder. Bu minvalde Güney Afrika-Türkiye münasebetlerindeki dinamikleri bilmeden iki ülke arasında sağlıklı ilişkiler geliştirmek mümkün değildir. Güney Afrika’da bunun eksikliklerini son otuz yılda çeşitli şekillerde yaşadık. Herhalde ilk menfi gelişme 1992 yılında Nelson Mandela’nın Atatürk Barış Ödülünü reddetmesiyle yaşanmıştı. Burada tarihsel süreçten bahsedilirken her iki ülkeyi tanıyan bir yazar olarak bazı çözüm önerileri de sunmak isterim. Bu noktada bir Afrika atasözünde “Hatayı düzeltmenin ilk adımı onu kabul etmektir” ifadesi gereğince önce bu süreçteki mevcut olan eksikleri idrak etmek icap eder. Bu cepheden bakıldığında 1992’de Güney Afrika’da yanlış bir politikayla yola çıktığımızı itiraf etmek gerekir. O tarihte sancılı başlayan münasebetlerin asıl sebebi dışişleri yetkililerinin Güney Afrika’nın hassasiyetlerini, tarihi geçmişini ve siyasi duruşunu okuyamamış olmasıdır. Peki o zamandan günümüze ne değişti, bunu tarihsel süreçte ele almak icap eder.

OSMANLI MİRASI ÜZERİNE İNŞA EDİLECEK OLAN İLİŞKİLER

Güney Afrika’da Osmanlı mirası denilince şüphesiz akla ilk gelen şahsiyet 1862 yılında Ümit Burnu’na gönderilen müderris Seyid Ebubekir Efendi’dir. Ebubekir Efendi, Güney Afrika’da senelerce hizmet vermiş ve 1880 yılına kadar büyük bir Türk -İslam mirası geride bırakmıştır. Böyle olduğu halde Ebubekir Efendi hakkında yakın zamana kadar onun ismini yaşatmak veya çalɪşmalarɪnɪ tanıtmak için kaydadeğer bir proje yapılmış değildir. Vefat ettiği ülkede bir sokağa halen isminin verilmemiş olması ise bizim Güney Afrika’daki pasif politikalarımızdan ileri gelir. Halbuki iki ülke arasında karşılıklı olarak önemli şahsiyetlerin sokaklara ya da binalara isimlerinin verilmesi bir diplomatik hamledir. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımɪz Sayın Erdoğan’ın bölge siyasetine ehemmiyet vermesine rağmen kıtanın ucundaki Türk-İslam mirasının ihmal edilmesi devletimizin değil, havalide görev yapan temsilcilerin zaafiyeti olduğu görülmektedir.

2020 yılında TC. Cape Town Başkonsolosluğu’muzun açılmasına kadar Ebubekir Efendi hakkındaki projeler büyükelçiliğimizde gündeme dahi getirilmeyen ütopik düşüncelerden ibaretti. Başkonsolosumuz Sinan Yeşildağ ise vazifesi süresince Osmanlı kökenli ailelerin dertlerini dinlemiş, yerel Müslümanlarla tanışmış, kısa sürede takdir gören birçok faaliyetlere imza atmıştır.

OSMANLI MÜZESİ KURULMALI

AYDINLIK- O zaman neler yapılabilir?

- Türkiye Cumhuriyeti’nin Güney Afrika’ya atadığı yetkililerin en büyük gafletlerinden biri Osmanlı kökenli Türklerin projelere dahil edilmemesidir. Halbuki yerel dilleri bilen, birkaç nesildir Güney Afrika’da yaşayan Türklerin desteğiyle bölgede çok daha etkili politikalar yapılabilir. Biz bu potansiyeli kullanamadığımız gibi 2018’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Güney Afrika ziyaretine Cape Town’da yaşayan aile mensuplarından bir kişi davet edilmemişken, sadece isminden mütevellit Osmanlı Kriket Klübü oyuncularının davet edilmesi hayrete şayandır. Hişam Nimetullah Efendi’nin bunu mezkur kriket kulübünün başkanı olan öğrencinden öğrenmesi ise elbette Ebubekir Efendinin torunları için bir hayal kırıklığıdır.

Hal böyle olunca sebebi aşikarken Ebubekir Efendi’nin torunu Güney Afrika’nın Ticaret ve Sanayi Bakanı neden davetlerimize iştirak etmiyor, diye düşünmek pek akılcı bir sual olmasa gerek. Bizlerle fırsat buldukça buluşup kahve içen Bakan Patel, neden temsil konumundakilere karşı soğuk duruyor; anlamak için evvela dönüp kendimize bakmamız icap eder. Bu şüphesiz 2020 yılı öncesi bölgede görev yapan temsilcilerin enkazıdır.

ÇABALARA RAĞMEN YAPILMAYANLAR

AYDINLIK- Ebubekir Efendi’nin bölgedeki faaliyetleri bizim için önemli bir adım. Bunun izlerinin korunması için neler yapılabilir?

- Yıllar önce bunun bir müze açılarak mümkün olabileceğini söyledik. Fakat Ebubekir Efendi’nin Ümit Burnu’nda açmış olduğu okulun müzeye çevrilmesi projesinin çeşitli bahanelerle uzun seneler ertelenmiş olması hayret verici bir durumdur. Bu konuda ilk defa 2011 yılında yaptığımız başvuru 2019 yılına kadar bölgede büyükelçilik yapan temsilcilerin muhalefetine uğramıştır. 2011 yılında yapılan başvurumuza karşı Bimer (Cimer)’den verilen cevap Büyükelçiliğin, dönemin Başbakanlɪk makamɪna aktardığı yanlış ve eksik bilgilendirmelerden ötürü geçiştirilmiştir. Yaptığımız yeni başvurulara karşı Ebubekir Efendi’nin okulunun alınıp müze yapılması gerekirken yeni gelen büyükelçi tarafından konunun aslının araştırılmadan tekrar geçiştirildiği görülmektedir. Öte yandan nereye harcandığı bir muamma olan 5 milyon dolar bu okul binasının alıınıp müze yapılmasına fazlasıyla yetecekti.

Yine Bimer’e büyükelçiliğin verdiği yanlış ve hatta yalan beyanlarla konunun örtbas edildiği anlaşılmaktadır. Zira binanın alınması hakkında bir görüşme yapılmadığı gibi Ebubekir Efendi’nin torunu Hişam Efendi’ye hiçbir şey sorulmamıştır. Bu mektubun üzerine Hişam Nimetullah Efendi de 2016 yılında büyükelçiliğe bir maille durumu iletmiş fakat cevap alamamıştır.

Ne yazıkki, Güney Afrika’da vefat eden son Osmanlı konsolosu Mehmet Remzi Bey’in mezarının dahi düştüğü durumu yazdığımız zaman hürmet göstermek bir yana haber ajansını arayıp şikayet eden bir büyükelçi ile muhatap olduk.

Burada sormak gerekir, binanɪn başka birine ait olduğu gerekçesini ortaya atan büyükelçi Elif Çomoğlu Ülgen acaba Tana Baru mezarlɪğɪnda Ebubekir Efendi ile alakasɪ olmayan yerler devletin parasɪyla alɪnɪrken neden itiraz etmedi? 2018 yɪlɪnda Hişam Nimetullah Efendi neden kendisini Sayın Erdoğan’a şikayet etti? Yahut niçin elindeki belgeleri paylaşma gereği duymadɪ veya bizdeki belgeleri istemek gibi bir zahmete girmedi? Ne yazık ki 2020 senesine kadar Çomoğlu olayı bir inatlaşmaya çevirmiş olduğu için bahse konu tarihi binanın alınıp müze yapılması projesi bir sükût-u hayal ile hitam bulmuştur. Halbuki aile elinde olan belge, kitap ve madalyalar, bir Ebubekir Efendi müzesi açɪlmasɪna rahatlɪkla olanak vermektedir ki bunu TTK yayınlarından çɪkan bir kitabɪmɪzda ortaya koymuştuk. Öyle ya da böyle bu yaklaşımdan ötürü Ebubekir Efendi adına somut bir şey yapılmadığı gibi yapmaya çalışanlara da türlü şekillerde muhalefet olunmuştur.

AYDINLIK- Gördüğümüz kadarıyla buradaki Türk mirasına bir ilgisizlik var. Hassas davranılmıyor…

- Güney Afrika’da birçok Osmanlı alimlerine ait mezar tarafımızca onarılırken 2019 yılında Ebubekir Efendi’nin torunlarından birinin büyükelçiyi davet etmiş olduğu halde Kutul Amare gazisi Pilot Rüştü Atala’nın mezarının ziyarete açılış törenine gelmemesi ve cevap dahi vermemesi 2020 yılına kadar devlet temsilcilerinin bölgedeki Türk mirasına ilgisizliğini ortaya koymaktadır. Mezkur büyükelçi bununla da kalmayɪp bu sorumsuz tavırlarına dayanak bulmak için politikacılarla adeta aleyhimize savaş açmışlardɪr.

Bunların başında dönemin TİKA Başkanı Serdar Çam gelmektedir. Serdar Çam 2018 yılında Güney Afrika’yı ziyaret etmiş, tarafımızca Cape Town’da kendisine tarihi yerler gezdirilerek bilgi verilmiştir. Yine Efendi ailesi mensuplarɪyla tanıştırılmış ve ailenin o dönemde de dert edindiği Ebubekir Efendi’nin okulunun satın alınıp müzeye çevrilmesi projesi yapılacağı sözü verilmiştir. Tüm bunlara rağmen 2019 yılında büyükelçilerle görüşen Serdar Çam aile efradıyla münasebeti kesmiş, telefonlara cevap vermemiştir. Fakat torunlarɪnɪ küstürmesine rağmen Ebubekir Efendi ismi üzerinden faaliyet yapmaya devam etmiştir.

Öyleki, 2022 yılı ekim ayında Kültür bakanı yardımcısı Serdar Çam’ın organizesiyle ikinci defa Türkiye’ye götürülen Osmanlı Kriket Klübünün maçı sonrası mezkur bakan yardımcısının attığı asılsız bir twit Efendi aile mensuplarını son derece rahatsız etti. Atılan twitte Ebubekir Efendi’nin Güney Afrika’da bir kriket klübü kurduğu yönünde asılsız iddialar ortaya atılmıştır. Aile efradının tüm ısrarlarına rağmen bu gerçeklere aykırı twit silinmeyince, bunun dedelerine büyük saygısızlık olduğunu addeden aile mensuplarɪ, video yayınlayarak mesajın silinmesi için ricada bulunmuşlardır.

Ebubekir Efendi’nin torunları Serdar Çam’ı Güney Afrika’daki Türkiye Büyükelçiliğine şikayet etmişlerdir. Buna rağmen bahsekonu twitini halen silmemiş olması ise aileyi hiçe saydığının ve günümüze kadar Güney Afrika’da neden bir arpa boyu yol alamadığımızın en müşahhas delillerinden biridir.

GÜNEY AFRİKA’DA NELER YAPILMALI?

AYDINLIK- Güney Afrika’da nasıl hareket edilerek muvaffak olunabilir?

- Efendim, Güney Afrika kendine özgü hassasiyetleri olan ilginç bir ülkedir, Afrika’nın Avrupa’ya açılan kapısıdır. Apartheid geçmişinden ötürü bazı konularda son derece hassasiyet gösterebilmektedir. Bu dinamikleri bilerek hareket edilirse sağlıklı bir şekilde yol katetmek mümkündür. Mesela Filistin meselesinde Güney Afrika kadar hassasiyet gösteren ve Filistinlileri destekleyen Afrika’da başka bir devlet yoktur. Daha yüz sene önce Osmanlı toprağı olan Filistin hakkında bizim Güney Afrika ile ortak anlamlı politikalar yürütmemiz mümkün iken günümüze kadar hiçbir şey yapılmamış olması hayrete şayandır. Büyükelçilerimizin bu noktada ilgisizliklerine anlam vermek mümkün değildir.

Öte yandan Güney Afrika’da sömürge mirası olmadan o ülkeye hizmet etmiş tek millet Türklerdir. Osmanlı döneminde Güney Afrika’ya gönderilen alimler, açılan okullar, ödenen maaşlar tamamen Hilafet makamının Allah rızasını gözetmek için ifa ettiği gayretlerdi. Hal böyle iken bu mirası tanıtamamak ve diplomaside kullanamamak son bir potansiyel gücün heba olması demektir. İşte bu iki noktadan selahiyet sahibi bir temsilcinin bu anlayışla hareket ederek yol alması yerli halkla birlikte yapılan saha diplomasisiyle mümkündür. Yakında o güzel günleri göreceğimize inanıyorum.

Sonraki Haber