Çavuşoğlu'ndan AB'ye: Taraflısınız

Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi'nde Türkiye'nin Doğu Akdeniz tezlerini anlatan Çavuşoğlu, ' Adalet Divanı bile deniz sınırları anlaşmazlıkları hakkında yetkisi olmadığına karar vermişken AB maalesef sorunun bir tarafı oldu' eleştirisinde bulundu.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, video konferans ile bağlandığı Avrupa Parlamentosu (AP) Dış İlişkiler Komitesi'nde Doğu Akdeniz'deki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Konuşmasında Türkiye'nin Doğu Akdeniz politikasının iki boyutu olduğuna dikkat çeken Çavuşoğlu, özetle şu mesajları verdi:

  • Birinci boyut, Doğu Akdeniz'de deniz yetki alanlarının sınırlandırılması ile ilgilidir. Uluslararası hukuka göre sahildar devletler deniz sınırları konusunda bir anlaşmaya varmak üzere müzakere etmelidir. Türkiye, başta Yunanistan olmak üzere Doğu Akdeniz'deki tüm kıyı devletleri ile müzakere etmeye her zaman hazır olmuştur.
  • Türkiye'nin Doğu Akdeniz politikasının ikinci boyutu, Kıbrıslı Türklerin haklarının korunmasıyla ilgilidir. Kıbrıs Türkleri adanın ve açık deniz kaynaklarının ortak sahipleridir ve Rumlarla eşit hakları bulunur. Doğu Akdeniz’deki mevcut gerginlik, Yunanistan ve Rumların Türkiye ve Kıbrıs Türklerinin haklarını ihlal eden tek taraflı eylemlerinden kaynaklanıyor.
  • Yunanistan ve Rumlar maksimalist iddialarını dayatmak için devamlı AB'yi kötüye kullandılar ve Türkiye ile AB arasındaki stratejik bağları zehirlediler.
  • Yunanistan ve Rumlar, Mısır, Lübnan, İsrail, Fransa ve hatta Akdeniz dışından Birleşik Arap Emirlikleri gibi farklı, çok uluslu formatlarla, Türkiye'yi ve Kıbrıs Türklerini izole eden ittifaklar kurmaya çalışıyor. Doğu Akdeniz'in en uzun kıyı şeridine sahip olan Türkiye'yi bölgenin dışında tutmaya çalışıyorlar.
  • Türkiye, Yunanistan'la çeşitli karmaşık konuları görüşmeye hazır ancak Yunan hükümeti Türkiye ile samimi diyalog ve müzakereye açık değil. Türkiye, iyi niyetli olarak Almanya'nın arabuluculuğunda diplomasiye şans verdi ancak Yunanistan, Mısır'la anlaşma imzalayarak bu süreci baltaladı.
  • Biz herhangi bir ön koşul olmaksızın diyaloga hazırız. Yunanistan ön koşullarda ısrar ederse, biz de öyle yaparız.
  • Türkiye'nin pozisyonu uluslararası hukuka uygun. Yunan maksimalist iddiaları ise Türkiye'ye 2 kilometre, Yunanistan'a 580 kilometre uzaklıktaki 10 kilometrekarelik Meis Adası'na 40 bin kilometrekare münhasır ekonomik bölge verilmesi yönünde.
  • Burada AB tek tarafın iddialarını savunan bir uluslararası mahkeme gibi davranıyor. Avrupa Adalet Divanı bile deniz sınırları anlaşmazlıkları hakkında yetkisi olmadığına karar vermişken AB maalesef sorunun bir tarafı oldu. Bu nedenle, AB'nin Doğu Akdeniz'deki pozisyonu haksızdır ve uluslararası hukuka uygun değildir. Eğer bir sorunun parçası olursanız Türkiye ile Yunanistan arasında veya Kıbrıslı Türkler ile Rumlar arasında nasıl arabuluculuk yapacaksınız?

ÖRNEKLERİYLE ANLATTI

Çavuşoğlu konuşmasından sonra milletvekillerinin sorularını da yanıtladı. Çavuşoğlu, AP milletvekillerinden birinin adaların münhasır ekonomik bölge oluşturabileceği yönündeki sözleri üzerine, Türkiye'nin bu konudaki tezlerini destekleyen çok sayıda uluslararası hukuk kararı olduğunu söyledi. Çavuşoğlu, örnek olarak, 1985'teki Libya-Malta, 1977'deki Fransa-İngiltere, 2009'daki Ukrayna-Romanya, 2012'deki Nikaragua-Kolombiya arasındaki uluslararası hukuk kararlarını gösterdi. Türkiye'nin uluslararası mahkemeye karşı olmadığını vurgulayan Çavuşoğlu, şöyle devam etti: “Aslında önce Yunanistan ile bu konuyu mahkemeye götürmek için anlaşma yapmamız lazım. Bu nedenle Yunanistan'a istikşafi görüşmeleri başlatmayı öneriyoruz. Bu görüşmeler iki ülke arasındaki tüm anlaşmazlıkları içeren görüşmelerdir ama önceki Çipras hükümeti de bu hükümet de bu görüşmeleri yeniden başlatmayı kabul etmedi. Biz Yunanistan'a önkoşulsuz masaya oturmayı öneriyoruz. Yunanistan önkoşullar için ısrar ederse benim de önkoşullarım olur.”

'SÖZLEŞMENİN CİDDİ EKSİKLİKLERİ VAR'

Çavuşoğlu, Türkiye'nin BM Deniz Hukuku Sözleşmesi'ni neden imzalamadığı sorusunu yanıtlarken bu sözleşmenin bazı ciddi eksiklikleri olduğunu, birçok ülke gibi Türkiye'nin taraf olmamasının buna saygı duymayacağı anlamına gelmediğini ifade etti. Ege Denizi'ndeki deniz mili tartışması hatırlatılan Çavuşoğlu, denizdeki durumu Yunanistan'ın 6 mil ve 12 mil karasuyu olması halinde iki ayrı haritayla milletvekillerine izah etti. Çavuşoğlu, şöyle sürdürdü: “Yunanistan'ın Ege'de 12 mil karasuyu olması durumunda Türkiye uluslararası sulara erişemiyor. Size soruyorum. Bunu kabul edebilecek bir ülke var mı? Yunanistan'ın gösterdiği haritalarının amacı, Türkiye'yi dar bir deniz alanına hapsetmek. Bu sizin için adilse, hepinizle bu konuları tartışmaya hazırım.”

'FRANSA PKK'YI NEDEN DESTEKLİYOR?'

Fransız bir milletvekiline yanıt veren Çavuşoğlu, (Emmanuel) Macron'un açıklamalarının Türkiye karşıtlığı içerdiğini belirterek Türkiye'nin terör örgütü PKK'ya karşı düzenlediği operasyonlardan sonra Fransa'nın tutumunun değiştiğini söyledi. Çavuşoğlu, “Fransa, Suriye'yi bölmek isteyen PKK'yı neden destekliyor?” diye sordu.

Bir başka milletvekilinin AB'nin sınırlarının Yunanistan'dan başladığını söylemesi üzerine de Çavuşoğlu “AB'nin sınırları Yunanistan'dan değil, güneyde Türkiye sınırlarıyla başlar. Bu nedenle İran ve başka ülkelerden gelen düzensiz göçü durduruyoruz” dedi. Bir milletvekilinin, AB bayrağı ile Türk bayrağını yan yana gösteren logoyu görmek istemediğini söylemesi üzerine Çavuşoğlu, bunun, AB Bakanlığı'nın uzun yıllar logosu olarak kullanıldığını söyledi. Çavuşoğlu, “Türkiye ile işbirliğinden bahsediyorsunuz ama 2008'den beri kullandığımız bu logoyu görmeye bile katlanamıyorsunuz. Bu, yeni bir logo değil. Bu, işbirliğinin simgesidir” ifadelerini kullandı.

'İLK ATEŞ EDEN OLMAYACAĞIZ'

Çavuşoğlu, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de gerginlik istemediğini vurgulayarak şunları söyledi: “Türkiye'nin Oruç Reis gemisinin etrafındaki savaş gemileri, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan kesin emir almıştır. İlk ateş eden olmayacaklardır ama bu gemiyi koruma görevleri vardır. Yunan gemileri Oruç Reis'i taciz ederse, görevleri bunu durdurmaktır. Yunanistan bu tür girişimlerden kaçınmalıdır.”

Sonraki Haber