Türkiye Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Akçul’dan özelleştirme uyarısı: Gerekirse kendimizi madene kapatırız!

Genel Başkan Nurettin Akçul, Çayırhan Termik Santrali ile Çayırhan Linyit İşletmesi’nin özelleştirilmesine karşı Türkiye Maden İşçileri Sendikası’nın yol haritasını Aydınlık’a anlattı. Akçul, 'Kâr eden bir işletmeyi satmak, ülkenin geleceğini satmaktır' dedi

Türkiye Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı Nurettin Akçul, "Kâr eden bir işletmeyi satmak demek, ülkenin geleceğini satmak demektir. Madencinin ve halkın hakkını gasbedenler, karşılarında maden emekçilerinin çelikten iradesini bulacaklar." dedi.

Hazine ve Maliye Bakanlığı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, 17 Eylül’de Resmi Gazete’de yayınlanan ilanla, Ankara’daki Çayırhan Termik Santrali ile Çayırhan Linyit İşletmesi tarafından kullanılan taşınır ve taşınmazların özelleştirileceğini duyurdu. Santral, 2000 yılında 20 yıllığına CİNER Holding’e devredilmiş, işletme hakkının sona ermesiyle 30 Haziran 2020’de devlete iade edilmişti.

Santralın arazi ve maden sahalarının tamamı yeniden satılığa çıkarıldı. İhale şartnamesi ve tanıtım doküman bedeli 200 bin lira, geçici teminat bedeli 150 milyon lira olarak belirlenen santral için 4 Aralık 2024’e kadar teklif verilebilecek. Ancak söz konusu işletmenin özelleştirilmeye açılmasına, madende örgütlü olan Türkiye Maden İşçileri Sendikası da karşı çıktı. Genel Başkan Akçul, sorularımızı yanıtladı.

Nurettin Akçul

İTHAL BAĞIMLILIĞI AZALTIYOR

- Çayırhan İşletmesi'nin bölge ve Türkiye için hem istihdam ve kalkınma hem de enerji arzı konusunda önemi nedir?

Türkiye'nin yıllık linyit üretimi, yaklaşık 130 milyon ton civarındadır ve Çayırhan bu üretimin yaklaşık yüzde 5-6’sını sağlar. Bu da ciddi bir oran. Ayrıca Çayırhan Termik Santrali yerli kömürle çalışmaktadır. Yine bu işletmenin kamuya yükü olmadığı gibi, büyük karlar getiren, ülke ekonomisine faydası olan bir işletmedir. Çayırhan Maden İşletmesi, hem bölgesel kalkınma hem de Türkiye’nin enerji bağımsızlığı için stratejik bir öneme sahiptir.

Çayırhan, linyit kömürü üretiminde Türkiye’nin önde gelen bölgelerinden biridir. Burada üretilen kömür, Çayırhan Termik Santrali'nde enerjiye dönüştürülür. Santral, Türkiye’nin elektrik enerjisi ihtiyacının bir bölümünü karşılayarak enerji güvenliğine katkı sağlar. Çayırhan Maden İşletmesi, bölgedeki binlerce işçiye istihdam sağlar.

Madenin varlığı, bölgedeki yerel ekonomiyi de canlandırır; birçok yan sektör maden sayesinde gelir elde eder ve iş fırsatları yaratır. Üretim kapasitesiyle, ülke ekonomisine doğrudan bir katkı sunar. Çayırhan’dan çıkarılan linyit kömürünün kullanılması, ithal enerji kaynaklarına olan bağımlılığı azaltır, yerli kaynaklarla enerji üretimini teşvik eder ve cari açığın azaltılmasına yardımcı olur.

Çayırhan’ın kömür rezervleri, sanayi sektöründe de kullanılabilir ve altyapı projelerinin enerji ihtiyacını karşılamaya yardımcı olabilir. Bu da bölgede ve genel olarak Türkiye’de daha sürdürülebilir bir sanayi altyapısının gelişmesine katkıda bulunur.

KAMUNUN PAYI YÜZDE 21'E GERİLEYECEK

- Özelleştirme ne gibi tehdit ve riskler doğuruyor?

Çayırhan Termik Santrali, Türkiye'nin enerji güvenliğinde stratejik bir role sahip olduğu için devlet kontrolünde kalmalıdır. Çayırhan TES’in kurulu gücü 620 MV. Özelleştirilmesi halinde kamunun elektrik üretimi kurulu gücündeki payı yüzde 21’e gerileyecek.

Özelleştirme, bu tesisin enerji krizleri veya acil durumlar sırasında güvenli enerji sağlama kapasitesini düşürebilir ve ülkenin enerji arz güvenliğini riske atabilir. Santral yerli linyit kömürü ile çalıştığı için, yerli kaynakları kullanarak enerji üretimine katkı sağlar ve ithalata olan bağımlılığı azaltır.

Özel bir şirket, maliyetleri düşürmek amacıyla ithal kömüre yönelirse, bu durum yerli kömür üretimini azaltabilir ve dışa bağımlılığı artırabilir. Zaten ithal kömüre olan rağbet giderek artmakta. Bunun önüne geçilemezse çok daha büyük sıkıntılar ve kıyımlar bizi beklemekte.

ÇEVRESEL ETKİLER

Devletin çevresel düzenlemeleri özel sektöre kıyasla daha sıkı bir şekilde uygulaması, kamu kontrolünde santrallerin daha çevreci olmasını sağlar. Ancak özelleştirme sonrası, özel şirketler maliyetleri düşürmek adına çevre koruma tedbirlerini ikinci plana atabilir. Bu durum hava kalitesini olumsuz etkileyebilir, karbon salınımını artırabilir ve yerel ekosisteme zarar verebilir.

20 BİN VATANDAŞI İLGİLENDİRİYOR

Kamuya ait santrallerde çalışan işçiler, genellikle daha yüksek iş güvenliğine sahiptir. Özelleştirme sonrası özel sektörde kâr odaklı bir yaklaşım, işçi ücretlerinde düşüşe, çalışma koşullarında kötüleşmeye ve hatta işten çıkarmalara yol açabilir. Bu da hem çalışanları hem de onların geçimini sağlayan aileleri olumsuz etkiler. Bu işletmede 2 bin 200 kişi çalışmakta. Bu işçilerin hiçbir garantisi olmayabilir.

Nitekim devir sözleşmesinde işçiyi koruyan her hangi bir madde yok. Mevcut kazanılmış haklarla ilgili bir madde yok. Toplu iş sözleşmeleriyle ilgili bir madde yok. İşçi devir sayısıyla ilgili bir madde yok. Kısacası işçi garantisi yok.

Bu işçiler aileleriyle birlikte düşünülürse 10 bin, yörede etkilenecek sayıyla 20 binleri buluyor. Bu kadar insan olumsuz etkilenecek. Ayrıca iş güvenliği maliyetlerini düşürmek isteyen bir anlayış olabilir. Bu da işçi ölümlerine ve iş kazalarına neden olabilir.

'KAMU FİYATLARI İSTİKRARLI TUTAR'

Kamu santralleri genellikle kar marjı gözetmeksizin elektrik üretir, bu da fiyatları daha istikrarlı tutabilir. Ancak özel şirketler, kâr amacıyla elektrik fiyatlarını artırabilir, bu da tüketiciler üzerinde olumsuz bir etki yaratabilir. Özelleştirme sonrasında maliyetleri karşılamak ve kâr elde etmek adına fiyat artışları yaşanabilir.

Kamu tesislerinde bakım ve modernizasyon çalışmaları daha sıkı bir şekilde yapılırken, özel sektör kâr odaklı çalıştığı için bu tür yatırımları minimize edebilir. Bu, santralin verimliliğini düşürebilir ve uzun vadede enerji üretim kapasitesinde azalmaya yol açabilir. Kısaca özelleştirmenin faturasını sadece işçiler değil, bu öz kaynakların gerçek sahibi, halk da öder.

'GEREKİRSE KENDİMİZİ MADENE KAPATIRIZ'

- Türkiye Maden İşçileri Sendikası olarak özelleştirmeye karşı yol haritanız ne olacak?

- Kâr eden bir işletmeyi satmak demek, ülkenin geleceğini satmak demektir. Madencinin ve halkın hakkını gasbedenler, karşılarında maden emekçilerinin çelikten iradesini bulacaklar. Buradan hükümete, yetkililere ve kamuoyuna sesleniyoruz.

Eğer bu özelleştirme girişimi durdurulmazsa, maden işçileri olarak üretimi durdurmak da dahil olmak üzere her türlü eylem hakkımızı kullanacağız. İşçinin ekmeğini, emeğini ve alın terini sermayeye teslim etmemek için olan gücümüzle mücadele edeceğiz. Gerekirse kendimizi madene kapatacak, bizim olan bize kalıncaya kadar, oradan çıkmayacağız.

- Teşekkür ederiz.

Biz teşekkür ederiz.

Sonraki Haber