Çerkes Ethem’den kahraman çıkarmak

Wagner lideri Prigojin’in Çerkes Ethem’e benzetilmesi bazı kesimleri rahatsız etti. Öyle ki Ethem’in kahraman olduğunu, Prigojin’le hiçbir benzerliğinin olmadığını söylediler. Ethem neden hain ilan edildi? Neden idam mahkumu oldu?

Rusya merkezli özel askeri şirket Wagner, 23 Haziran gecesi isyana kalktı. İsyan bir gün içinde bastırıldı. Batı, Rusya’da iç savaş çıkması için ellerini ovuştururken Rusya Devlet Başkanı Putin, isyana katılmayan Wagner savaşçılarını orduya katılma, silah bırakma ya da Belarus’a gitme seçeneklerini sundu. İsyandan sonraki gün Wagner, Rus ordusunun disiplinine alındı. Rusya Savunma Bakanlığı da Wagner’in silahlarını orduya teslim etmeye hazırlandığını açıkladı.

Aydınlık, Wagner isyanını “Ethem Vakası” olarak değerlendirdi ve 25 Haziran tarihli manşetine “Rusya’da Ethem Vakası” başlığını attı.


Manşetin yayınlandığı gün bazı kesimlerden tepki geldi. Özellikle Çerkes kökenli vatandaşlarımız, Ethem’in bir Kurtuluş Savaşı kahramanı olduğunu, ülkenin bağımsızlığı için savaştığını, Ethem - Prigojin benzetmesinin yanlış olduğunu belirtti.

Kafkas Dernekleri Federasyonu (KAFFED), 26 Haziran’da bir açıklama yayınlayarak, Aydınlık’ın olayı veriş biçiminin asgari tarih bilgisinden ve gazetecilik ahlakından uzak olduğunu ileri sürdü. Açıklamada ayrıca, “Çerkesleri Ethem üzerinden sürekli tahkir etme, suçlu psikolojisi oluşturma ve Ethem beyi kullanışlı bir aparat olarak her daim yedekte tutma ve ilgili ilgisiz her olayda manşete çekme refleksi izan ve insaftan yoksudur. Çerkes Ethem'in Kurtuluş Savaşı'nda ve Anadolu isyanlarında gösterdiği yararlılıklar bir kenara bırakılarak hiçbir hukuki ve tarihi dayanağı olmayan vatana ihanet algısı yaratılarak Çerkesler üzerinde baskı unsuru olma gayretkeşliğini kınıyoruz.” ifadelerine yer verildi.

Ethem’in “Tarihe mal olmuş ve hukuk tarafından da ihanetle itham edilmemiş, hüküm tesis edilmemiş bir şahsiyet” olduğu da belirtilirken “Çerkesliği üzerinden yıllarca baskı unsuruna dönüştürülmüş olan Ethem beyin siyasi serencamı bugün geldiğimiz noktada bile birileri tarafından istismar edilmektedir.” denildi.

BELGE BELGE ETHEM’İN İHANETİ

Aydınlık’ın nasıl bir habercilik yaptığı, Türkiye’nin bağımsızlık, vatan, antiemperyalist mücadelesine katkısından ölçülebilir. Ancak biz şimdi yalnızca tarihsel kısmını inceleyelim. “Asgari tarih” bilgimizle değil belgelerle Ethem’in ihanetini ve Prigojin’e benzerliğini anlatmaya çalışalım.

Öncelikle Mustafa Kemal Atatürk’ten başlayalım. Çünkü Ethem’le değerlendirmeyi en iyi yapabilecek kişi Atatürk. Bu durumda Atatürk’le Putin’i de benzetmiş oluyoruz. Bakın Atatürk, Nutuk’ta Ethem için ne diyor:

“Efendiler, Ethem kuvvetlerini takip eden kıtalarımız, 5 Ocak 1921 günü Gediz’i işgal ederek, o civarda toplandılar. Ethem ve kardeşleri de, kuvvetleriyle beraber düşman saflarında layık oldukları vaziyeti aldılar. Artık, Ethem vakası kalmamıştı. Ordumuzun içinde bulunan düşman püskürtülerek, cephesine geri döndürülmüştü. Bundan sonra, yalnız bir düşman cephesini ve hareketini gözlemleyeceğiz.” (Atatürk, s. 412)

Görüldüğü gibi Atatürk, Ethem için açıkça “ordu içindeki düşman” ifadesini kullanıyor.

‘CASUS, ÇAPULCU, ŞARLATAN’

Atatürk bununla da yetinmiyor, Ethem ile kardeşleri Tevfik ve Reşit için şu değerlendirmeyi de yapıyor:

“Efendiler, askeri harekatı, çapulculuktan ve devlet teşkil ve idaresini, şunun bunun masum çocuklarını kurtuluş fidyesi dilenmek için dağlara kaldırmak haydutluğundan ibaret zanneden, şarlatanlıklarıyla, yaygaralarıyla bütün bir Türk vatanının başını ağrıtan ve Türk milletinin büyük Meclisi’ni kendileriyle meşgul eden hayasız, haddini bilmez, küstah ve herhangi bir düşmanın boğaz tokluğuna casusluğunu, uşaklığını yapacak kadar aşağılık ve rezil tıynette bulunan bu kardeşleri, ellerindeki azami kuvvet ve dayandıkları düşmanlar da dahil olduğu halde cezalandırılıp tepelemek suretiyle, inkılap tarihimizde tesirli bir ibret misali kaydetmek zaruri görüldü.” (Atatürk, s. 410)

Atatürk’ün Ethem ve kardeşleriyle ilgili yazdığı diğer ifadelerse şöyle:

“Kuvvetlerimiz, hareket emrini alır almaz, derhal Kütahya’da bulunan asi Ethem kuvvetleri üzerine yürüyüşe geçtiler.” (Atatürk, s. 410)

KENDİNİ GENEL KOMUTAN İLAN ETTİ

Mustafa Kemal Atatürk bunları neden yazdı? Ethem’in Kurtuluş Savaşı devam ederken isyan hareketi neydi?

Çerkes Ethem, Meclis’in açıldığı 23 Nisan 1920 tarihinde Kütahya’daki Kuvayı Seyyare birliklerinin başındaydı. Başta Anzavur isyanı olmak üzere Milli Mücadele karşıtı bazı ayaklanmaları bastırdı. Büyük Millet Meclisi, Batı Cephesi Komutanlığını kurana kadar Ethem, Ankara’nın batısındaki milisleri yönetti. Batı Cephesi Komutanlığı kurulduktan sonra düzenli ordunun komutanları Ali Fuat Cebesoy ve İsmet İnönü ile aralarında anlaşmazlık oluştu. Çünkü Mustafa Kemal Paşa, düşmana karşı tek bir cephe oluşturulması gerektiğini, milis (gerilla) mücadelesine son vererek sadece orduyla savaşılması gerektiğini savunuyordu. Savaşın tek bir merkezden yönetilmesi, olası bir hatanın kontrolleri dışında oluşmamasını istiyordu.

Zafer, yalnızca düzenli orduyla kazanılabilirdi. Akın akın gelen Yunan ordusuna karşı gerilla mücadelesiyle zafer kazanmak mümkün değildi. Yunanlara vur kaç yaparak bir şey elde edilemezdi. Düşman kuvvetlerin tamamen Anadolu’dan atılması gerekiyordu. Ethem ise buna tamamen karşı çıktı, düzenli ordu emrinde olmayı reddetti.

‘KUVAYI SEYYARE HİÇBİR İŞ YAPMIYOR’

Ethem’in isyankar tavrı, Gediz yenilgisinde sonra belirginleşti ve bir daha geriye dönmedi.

24 Ekim 1920’de Gediz üzerinden saldıran Yunan kuvvetlerine karşı ordu mağlubiyet yaşadı. Yenişehir ve İnegöl, Yunanlar tarafından işgal edildi. Yenilgi üzerine Çerkes Ethem ve kardeşleri (Tevfik ve Reşit), dedikodu çıkarmaya başladı. Atatürk bu durumu Nutuk’ta şöyle anlatıyor:

“Efendiler, her muvaffakiyetsizliğin sonunda, birtakım dedikoduların meydan alması beklenmelidir. Gediz Muharebesi’nden sonra da, genel vaziyet feci bir manzara arz edince, her tarafta dedikodu ve haklı ve haksız eleştiriler başladı. Bazıları ve bilhassa Kuvayi Seyyareciler, Ethem ve kardeşleri, bütün kusurları Cephe Kumandanı’na ve nizamiye fırkalarına atfen kendilerinin müşkül vaziyette bırakılmış olduklarını propaganda ettiriyorlar ve ‘Ordu Kumandanı, hatalarını kapatmak için bize kusur atfediyor’ diyorlardı. Ordu dahi Kuvayi Seyyare’nin hiçbir iş yapmadığını ve yapmaya muktedir olmadığını ve muharebede verilen emirlere itaat etmediğini, daime tehlikeden uzak bulunduğunu iddia ve ispat ediyordu.” (Atatürk, s. 379)

ORDUNUN EMRİNE GİRMİYORLAR

Yalnızca Birinci Kuvayi Seyyare birliklerinin komutanı olan Ethem, kendisini Atatürk’ün ve Meclis’in izni dışında Kuvayı Seyyare Genel Komutanı ve Kütahya Komutanı ilan etti. (Atatürk, s. 388)

Düzenli ordu ile birleşmeyi reddeden Ethem’e karşı Atatürk sakin ve iknacı bir tavırla yaklaştı. İsyana kalkışan Ethem için Atatürk, “Bu habere rağmen sakin bulunmayı ve görüşmeyi tercih ettik.” dedi. (Atatürk, s. 397)

Söz konusu görüşmede Çerkes Reşit, Atatürk’e ve İsmet Paşa’ya karşı kaba ve saldırganca konuşur. Atatürk o anları şöyle anlatır:

“Kardeşlerinin birer kahraman olduklarını, hiç kimsenin emri altına girmeyeceklerini ve bunu böylece kabul etmeye herkesin mecbur olduğunu pervasızca söylüyor ve ordu, disiplin, kumanda, hükümet kavramlarına ve bunların icaplarına dair söylenen fikirlere kulak dahi veriyordu.” (Atatürk, s. 397)

17 Kasım 1920’de edinilen bir bilgiye göre Ethem’in Karakeçili adında bir gizli müfreze kurduğu öğrenilir. Bundan Batı Cephesi Komutanlığının haberi yoktur.

Ethem, ordunun disiplini altına girmeyi reddettiği gibi orduyu da yanlış yönlendiriyordu. 23 Kasım 1920’de Ethem’in kardeşi Çerkes Tevfik, bir düşman birliğinin saldırıya geçtiğini, önlem alınması gerektiğini belirtti. Bunun üzerine harekete geçen İsmet Paşa, kuvvetlerini ileri mevziye taşır. Orduyu yanlış yönlendirdiği anlaşılan Ethem’in geride daha büyük bir kuvvet toplamaya çalıştığı anlaşılır. Ordunun dikkatini dağıtan ve yanlış yönlendiren Ethem’le ilgili İsmet Paşa, Atatürk’ü bilgilendirmeye başlar. 29 Kasım 1920’de İsmet Paşa’nın Mustafa Kemal’e gönderdiği telgrafta, Ethem’in Cephe Kumandanlığına rapor vermediğini belirtir.

Çerkes Tevfik, Ethem’e de 28 Kasım’da bir telgraf göndererek, “Namusumuzla oynayan Batı Cephesi Kumandanı’nı bundan böyle amir tanımayacağını” söyler. (Atatürk, s. 392)

KUVVET TOPLAMA VE KIŞKIRTMA

Ethem, Ankara Hükümetine karşı isyanını büyütmeye karar verdi. Atatürk Nutuk’ta, Ethem’in Ankara yakınlarında Haymana’da da bir kuvvet topladığını anlatır. Suçluları ve mahpusları yanına çeken Ethem, bunlarla birlik oluşturmaya çalışır. Bunu fark eden Ankara İstiklal Mahkemesi, isyancıları yargılar ve cezalandırır.

Ethem ayrıca Demirci Mehmet Efe’yi isyanda yanına çeker. Demirci Efe’nin kuvvetleri 15-16 Aralık 1920’de Refet Bele’nin kuvvetleriyle dağıtılır, Efe de firar eder. (Atatürk, s. 403)

Öte yandan Ethem’in milletvekili kardeşi Reşit de Ankara’da kışkırtma yapıyordu. Atatürk, “Reşit Bey, Meclis’te hararetli telkin ve teşebbüslerde bulunuyordu. Bir gün, Meclis’te kırk elli kadar mebus toplanmış. Bunlar, cephe hakkında bazı şüpheler varmış, Heyeti Vekile’yi davet ederek, bunu anlamak istiyorlarmış” diyerek Çerkes Reşit’in kışkırtıcı faaliyetlerini de anlatır. (Atatürk, s. 404)

ANKARA’NIN MEMURUNU İDAM TEHDİDİ

Ankara’ya karşı faaliyetlerini sıklaştıran Ethem kuvvetleri, TBMM’nin emrinde olan Kütahya Mutasarrıf Vekili Asım Efendi’yi kaçırarak Kuvayi Seyyare Komutanlığında sorgularlar. Sorgulamayı yapan Abdullah Bey’le ilgili Çerkes Tevfik şunları söyler:

“Abdullah bey her ne yapmış ise tarafımdan verilen kati emir üzerine yapmış ve yapmaya mecbur idi. Bu meselenin gerekçesi icap eden vekaletlere arz edilmişti… Adı geçenin dönmesine kati emir verildiği tarafı alinizden bildiriliyor. Döndüğü halde mutlaka idam edeceğim.”

Asım Efendi’nin idam edileceği tehdidi Atatürk’ü çok kızdırdı. Atatürk bunu, kendisine ve Meclis’e karşı bir hamle olduğunu anladı. Bugüne kadar sadece İsmet Paşa ile arasında bir sorun varmış gibi görünen Ethem ve kardeşleri, açıkça Atatürk’e ve Meclis’e meydan okudu. Atatürk bu durumu ise şöyle açıkladı:

“Efendiler, Ethem ve kardeşleri cephede bulunan kumandanları beğenmiyorlar ve onlara itaat etmiyorlar. Vekaletleri ve hükümeti tanımıyorlar. Yalnız güya bana itaat ediyorlar ve Meclis’i de kendi arzularına göre harekete geçireceklerini ümit ediyorlar. Bana ve Meclis’e uysal görünerek büyük bir faaliyetle hazırlıklarını tamamlamaya çalışıyorlardı.” (Atatürk, s. S. 402)

BASTIRILDI VE ORDUYA BAĞLANDI

Mustafa Kemal, her yerde gizli kuvvet toplayarak Ankara’ya karşı isyan hazırlığında olan Ethem’e karşı saldırı emri verir. İsmet ve Refet Paşalar, 5 Ocak 1921’de Ethem kuvvetlerini dağıtır, Ethem ve beraberindeki yaklaşık 300 kişi Yunanlara sığınır, kalan adamları ise orduya katılır. (Karabekir, s. 724)

Hükümet, Kuvayı Seyyare hakkında şu kararı alır:

“Birinci Kuvvei Seyyare (Ethem kuvvetleri), diğer bütün askeri kıtalar gibi kayıtsız şartsız Büyük Millet Meclisi’nin kanunlarına ve hükümetin nizamlarına ve emirlerine tabi olmak ve itaat etmekle mükellef ve askeri disiplin ile kayıtlıdır. Birinci Kuvvei Seyyare Kumandanlığı’nın askeri vazife ve hususlardan dolayı bütün teklif ve fikirleri, ancak emri altında bulunduğu kumandanlığa ve söz konusu kumandanlık vasıtasıyla icap eden makamlara bildirir.” (s. 408)

İNGİLİZLERE İŞBİRLİĞİ TEKLİFİ

Ankara Hükümeti’nden kaçıp Yunanlara sığınan Ethem, bundan sonra da İngilizlerle birlikte kongre tertipleyerek düşman faaliyetine devam etti.

İzmir'de 24 Ekim 1921’de düzenlenen Çerkes Kongresi’nde yer alan Ethem, İngilizlerin de desteğini istedi. İstanbul'daki İngiltere Yüksek Komiseri Rurabold'un 13 Aralık 1921 günü Dışişleri Bakanlığı'na gönderdiği Lamb Rapor'unda “İzmir'deki Çerkes Kongresi'ni Anadolu Çerkeslerinin Karadeniz kıyısında toplanıp İngiliz himayesi altında özerklik almayı” istediğini belirtti.

Öte yandan Lord Curzon’un Ankara’nın Kurtuluş Savaşı’nı kaybetmesi durumunda İstanbul Hükümeti’nin Çerkesleri affetmesi için çalıştığı da belirtilir.

Ankara İstiklâl Mahkemesi, bölücü düşman faaliyetlerini sürdüren Ethem’i idama mahkum eder. Bir süre Manisa’da Kuşçubaşı Eşref’in çiftliğinde kalan Ethem, buradan Atina’ya kaçar.

KÜRT AŞİRETLERİ İÇİN SİLAH TOPLADI

1924’e kadar Yunanistan’da kalan Ethem, 1925’te Türkiye’nin İngiltere ile yaşadığı Musul meselesini kışkırtmak için Musul’a gitti.

Bazıları için “kahraman” olan Ethem, 1925’te Musul’a neden gitti? Tahmine gerek yok, biz açıklayalım.

1930’a kadar bölgede bulunan Ethem, Bağdat, Halep’e de gitti. Burada Kürt aşiret liderleri, Seyyid Hüseyin, Şeyh Mahmud, Mevlanzade Rıfat gibi isimlerle bir araya gelerek Kürtleri tahrik etti. Ayrıca Şeyh Sait isyanından sonra Şeyh Sait’in oğlu Ali Rıza ve bazı İngilizlerle de görüştü. Halep’te Fransızlarla müzakereler yaparak Kürt aşiretleri için silah temin etti. Ethem’in faaliyetleri, Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından adım adım raporlandı. (Bingöl, s. 168-169)

Ethem Irak, İran ve Suriye’deki Kürtleri Türkiye’ye karşı kışkırtmaya çalıştı. Yarım kalan Şeyh Sait İsyanı’nın ikincisi için çaba sarfetti.

‘REJİMİ YIKIP MUSTAFA KEMAL’İ ÖLDÜRMEK’

Ethem’in isyandan sonraki amacını Yunan devletine ait bir istihbarat belgesinden öğreniyoruz. Yunan Dışişleri Güvenlik Dairesi’nden Jandarma Komutanlığına 22 Kasım 1927’de yazılan “Anti-Kemalist Dosya 1927-2” numaralı belgede, Atina’daki Çerkes faaliyetleriyle ilgili şunlar belirtiliyor:

“Yunanistan’daki Türk ve Çerkeslerden oluşan anti-Kemalist güçlerin Küçük Asya’da halkı ayaklandırmak ve kendi taraftarlarını harekete geçirmek, rejimi yıkıp Mustafa Kemal’i öldürmek için bir gerilla gücü oluşturduklarını öğrenmiş bulunuyoruz. Bunlar emirleri Paris, Nice ve Berlin’deki Anti-Kemalist liderlerden almaktadırlar. Bu liderlerin önde gelenleri: Vehip Paşa, Rauf Bey ve Şerif Paşa’dır. Bunlar söz konusu faaliyetleri finanse etmekteler.” (Kocahanoğlu, s. 646-647)

Yunana sığınan Ethem, yurt dışında da Atatürk’ü öldürmek için faaliyet yürüttü. Bu belgede ileri sürülen bilgiye göre ise emri ve parayı Rauf Orbay verdi.

DUYGULARA DEĞİL TARİHE DAYANACAĞIZ

Çerkes Ethem, Atatürk’e ve Milli Mücadele’ye karşı isyan etti, başarılı olamayınca Yunanlara sığındı. Cumhuriyet ilan edildikten sonra da Türkiye’ye karşı isyan faaliyetlerine devam etti, Atatürk’ü öldürmek için faaliyet bile yürüttü.

Prigojin olayıyla benzerliği çok... Bu vahim hataya düşen dostlarımıza naçizane tavsiyemizdir. Bizim için en büyük ders, duygusal değil tarihsel olgularla hareket etmektir. Aksi takdirde bir hainden kahraman çıkarılır.

KAYNAKÇA:

1- Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Kaynak Yayınları, 3. Baskı, Kasım 2016, İstanbul.
2- Sedat Bingöl, 150’likler Meselesi, Bir İhanetin Anatomisi, Bengi Kitap Yayın, 1. Baskı, Haziran 2010, İstanbul.
3- Kazım Karabekir, Günlükler, Yapı Kredi Yayınları, 3. Baskı, Ocak 2020, İstanbul.
4- Osman Selim Kocahanoğlu, Atatürk – Rauf Orbay Kavgası, Temel Yayınları, 1. Baskı, Eylül 2012, İstanbul.

Sonraki Haber